BEDRİ RUHSELMAN
295
*
* *
Şimdi, yeryüzünün batışına ait yukarıda vermiş olduğumuz
bilgilere destek olan teknik mekanizma hakkındaki lüzumlu iza-
hatı veriyoruz. Bu izahata girişmezden evvel biraz gerilere gide-
rek evvelce belirtmiş olduğumuz ilmî bir konuya tekrar dönece-
ğiz.
Nebülözleri dolduran milyarlarca sistemin her biri, güneş de-
nilen bir çekirdekle, onun etrafında dönen gezegenlerden, yâni
o sistemin madde cüzülerinden teşekkül etmiştir. Böyle bir sis-
tem içinde, her kürenin kendisine mahsus bir manyetik alanının
mevcut olduğunu evvelce söylemiştik. Keza, her biri mensup
bulunduğu madde cüzüne ait ayrı ayrı karakter taşıyan bu alan-
ların, bir sistem içinde birbiriyle çok sıkı temasları olduğu hâlde,
aslâ birbirlerine karışmadıklarını ve bu yüzden, bir küreye ait
olan herhangi bir madde cüzünün, o kürenin manyetik alanını
terk edip diğer bir kürenin manyetik alanına giremeyeceğini ve
eğer herhangi bir zorlama karşısında böyle bir hâl vâkı olursa, o
cismin girmiş olduğu yeni manyetik alanın mahiyetine uyması-
nın ve bunun için de kendi mahiyetini cezrî olarak değiştirmesi-
nin zarurî bulunduğunu da izah etmiştik. İşte böylece, bir sistem
içindeki çeşitli kürelerin çeşitli manyetik alanları, kendi araların-
da o sistemin umumî bünyesinin icaplarına göre, karşılıklı ola-
rak tesirleşirler ve tam bir muvazene hâlinde bulunurlar.
Sistem içindeki çekirdeğin ve onun etrafında dönen madde
cüzülerinin, yâni kürelerin; yörüngelerinin şekilleri, uzunlukla-
rı, kısalıkları, eksenlerinin istikametleri, gezegenlerin kendi ek-
senleri etrafındaki dönüşlerinin ve yörüngelerindeki yürüyüş-
lerinin süratleri; o sistemin inkişafı neticesinde vukua gelecek
hareketlerin durumlarıyla ve aralarındaki muvazene hâlleriyle
taayyün eder ki bu hareketler de cüzüler arasında ve üst tesir-
lerin kontrolleri altında cereyan eden karşılıklı tesirleşmelerle
mümkün olur. Bütün bunlar -dediğimiz gibi- sistemlerin inkişaf
ve tekâmül derecelerine bağlıdır ve bu derecelere göre değişme-
lere mâruz kalırlar. Yâni bir sistemin madde cüzüleri arasındaki
tesirleşmelerin, şu veya bu tarzdaki hareketleri
meydana getire-
BEDRİ RUHSELMAN
297
Dünyadan büyük olmakla beraber, maddesi dünyadakin-
den çok basit ve ağır olan bu gezegenin, güneş sisteminden pek
uzaklarda bulunan kendi güneşi etrafında mûtat olarak katettiği
bir yörüngesi vardır. İşte o; bu yörüngesini katederken, dünya-
nın tâbi olduğu güneş sistemi tarafına raslayan kısmında ondan
ayrılarak, büyük bir kavis çizmek suretiyle güneş sistemine doğ-
ru yürümeye başlamıştır. Bu hâl, bu yürüyüşle alâkalı diğer bir
sürü sistemde vukua gelecek büyük ve küçük inkılâplarla vazi-
feli bir plân tarafından -üniteden gelen direktiflere göre- gönde-
rilmekte olan tesirlerle vâkı olmuştur.
Böylece o gezegen büyük kavsi üzerinde, güneş sistemine ya-
kın bir yerde kendisine, o yüksek vazife plânı tarafından çizilen
muayyen bir noktaya kadar gelecek, ondan sonra yürüyüşünün
istikametini, yâni kavsini tekrar sistemine doğru çevirerek geriye
dönecek ve asıl sisteminin yörüngesine girip mûtadı olan, kendi
güneşi etrafındaki deveranına devam edecektir. Bu gezegenin,
böyle mûtat yörüngesinden ayrılıp, büyük bir yarım kavisle, gü-
neş sisteminin yakınlarına kadar seyahatini gayrı mûtat olarak
uzatması ve bu sırada güneşe çarpmadan muayyen bir noktadan
itibaren tekrar geriye dönmesi elbette tesadüfi bir hâdise değil,
üniteden gelen yüksek bir icabın neticesidir.
Bu gezegen hâlen, yörüngesinden ayrılmış bulunmakta olup
güneş sistemi istikametine doğru yürümekte ve her an ona yak-
laşmaktadır. Şu anda görülmesi henüz mümkün olmayan bu
gezegenin 150-200 sene sonra dünyadan gözle görülmesi kabil
olacaktır. Şimdi, bu gezegenin mûtat dışı olan bu seyahatinin ne-
ticeleri üzerinde duralım.
*
* *
Bahsettiğimiz gezegenin bu seyahati, birçok sistemi ilgilen-
diren umumî bir tekâmül vetiresinin icabıdır. Evvelâ, bu geze-
genin bizzat kendisi güneş sistemine yaklaşıncaya kadar, birçok
diğer sistemlerin manyetik alanlarıyla karşılaşacak ve onlarla
çarpışacaktır. Her çarpışışında, kendi bünyesi üzerinde muaz-
zam sarsıntılar, muvazenesizlikler ve allak bullak
oluşlar zuhur