176
Ýlkel, Köleci
ve Feodal Toplum
5. ASYA VE AFRÝKA ÜLKELERÝNDE FEODALÝTENÝN
GELÝÞMESÝ
Ýleri Feodalite Çaðýnda Çin
Çin için ileri feodalite çaðý tarihi, Tang Ýmparatorluðu çaðý
olan 8. yüzyýldýr. Bir feodal mülkiyet biçimi, yerini, bir baþkasýna
býrakýyordu. Devlet tarafýndan düzenlenen pay sistemi, yavaþ yavaþ
feodal tasarrufa yer veriyordu. Büyük feodaller, daha sonra, orta ve
küçük feodaller, durmadan köylülerin iþledikleri topraklarý kendile-
rine malediyorlardý.
Topraðý paylaþtýrma sisteminin ayýrdedici özelliði olan doðal
ekonomi, tarýmla zanaatçýlýðýn kaynaþmasý, tehlikeye girmiþti. Ti-
carî üretim kendi atýlýmýný yapýyordu; eski kentler, zanaat ve ticaret
merkezleri haline geliyordu. Köylü topluluðunun baðrýnda servet
farklýlaþmasý derinleþmiþti, ayrýca bu da topraðý paylaþtýrma sistemini
tehlikeye sokuyordu. 8. yüzyýlýn sonunda, feodallerin elkoyduklarý
topraklar, resmen onlarýn mülkü olarak tanýndý.
Senyörün evi ve eve iliþkin hizmetler, feodal yurtluðun mer-
kezinde bulunuyordu. Köylü evleri, senyörün þatosunu çevreliyor-
du. Köylüler, iki kategori oluþturuyorlardý: bütün haklara sahip olan
komün üyeleri, patronlar ve dýþardan gelme konuklar. Bu ikin-
ciler çoðunluðu oluþturuyordu: bunlarýn ne üretim aletleri, ne to-
humlarý, ne hayvanlarý vardý, hepsini senyörden alýyorlardý. Köylüler,
topraðý kendileri iþliyorlar, senyöre ürünün bir bölümünü, genel ola-
rak en az yarýsýný veriyorlardý.
Buda Tapýnaðý, Çinin en büyük toprak sahibiydi. 9. yüzyýlýn
ortalarýnda, Buda manastýrlarý, 60 milyon hektar topraða tasarruf
ediyorlardý.
Yeni feodal tasarruf biçimlerine geçiþ, ülkenin siyasal
[sayfa 205]
bölünmesini belirginleþtirmeye baþladý. Geniþ bölgelerin valileri, tze-
du-þiler, imparatorluk iktidarýna ancak görünüþte boyuneðiyorlar-
dý, ama kendi siyasetlerini yürütüyorlardý. Feodal bölünmenin ve
köylülerin artan mülksüzleþmesinin ortasýnda, anti-feodal savaþým,
köylülerin sýnýf savaþýmý, güçleniyordu.
Feodal bölgelere ayrýlma, 10. yüzyýlýn baþýnda, Tanglarýn
düþüþü ile daha belirginleþti. Bununla birlikte, merkeziyetçiliðin öðe-
leri, Çinin siyasal düzeninde varlýklarýný sürdürdüler. Çinin siyasal
177
Ýlkel, Köleci
ve Feodal Toplum
düzenini, ayný çaðýn Avrupa devletler ininkinden daha sürekli kýlan
bu öðelerdi. Kölelik çaðýnda da benzer roller oynamýþ olan bentle-
rin ve barajlarýn, bütünüyle sulama sisteminin onarýlmasý ve
geniþletilmesi için kamu hizmetlerine baþvurulmasý zorunluluðu,
merkeziyetçiliðe yardýmcý oluyordu. Bu kamu iþlerini küçük bölge-
ler kademesinde yürütmek olanaksýzdý.
Bölgeler arasýnda meta dolaþýmýnýn ve iktisadî baðlarýn,
merkezleþmenin saðlamlaþmasýnda büyük paylarý oldu. Feodaller
de, halk hareketlerinden ve göçebelerin istilâsýndan korktuklarý için,
merkezî iktidarýn devamýnda çýkar gördüler.
10. yüzyýlýn baþýnda, göçebelerin güçlü kabilesi Ki-tan1ar,
Kuzey Çinin büyük bir kýsmýný ele geçirdiler. Ýmparatorluðun siya-
sal iktidarý zayýfladý, ama 10. yüzyýlýn ortalarýnda, Ki-tanlarý geri
püskürttükten sonra, 13. yüzyýlýn sonuna, Çinde ileri gitmiþ feodali-
te döneminin sonuna deðin hüküm sürmüþ olan Song hanedanýnýn
iktidara geliþi sayesinde, yeniden güçlendi.
Hindistan
Hindistanda da, Çinde olduðu gibi, geliþmiþ feodal iliþkiler
oldukça erken (7. yüzyýldan baþlayarak) oluþtu.
Feodal tasarruflar ikiye bölünmüþtü. Bir yandan, topraklar,
prensler (mihraceler) hesabýna askerî hizmet görmek zorunda olan
feodallere aitti. Ýlke olarak bu topraklar,
[sayfa 206]
kalýtsal mülklerdi.
Öteki topraklar, kayýtsýz ve þartsýz, feodallere aitti. Zaten, mihracele-
rin kendileri, muazzam yurtluklara sahiptiler.
Mihraceler tarafýndan feodallere verilen topraklar, kýr komün-
lerinin topraklarý henüz özel mülkiyet deðilken, çoðu kez köy ko-
münlerinden koparýlýp alýnýyordu.
Komünler, kendilerine verilen toprak parçalarýný iþleyen
küçük ya da büyük ataerkil ailelerden oluþuyordu. Toprak, dönem
dönem yeniden paylaþtýrýlýyordu. Komünün baðrýnda servet eþitsizliði
artýyordu, ama, bireysel aileler bir kez kurulduktan sonra, topraðýn
bu yeniden bölünmeleri seyrekleþti.
Bütün bu köy ortaklýðýnýn (komünün), kendi zanaatçýlarý ve
komün hizmetlileri vardý. Bunlar, ürünün bir bölümünü alýyorlardý,
öte yandan kendi küçük iþletmelerine de tasarruf ediyorlardý. Zan-
aatçýlar, komünün çok önemli olmayan gereksinmelerini kolaylýkla
178
Ýlkel, Köleci
ve Feodal Toplum
karþýlayacak güçteydiler. Bu yüzden, onlarý, çalýþmalarýnda kamçýla-
yan bir þey yoktu, ürünü artýrmakta hiçbir çýkarlarý yoktu.
Komünün baþýnda, yaþlý bir kiþi (doyen) bulunuyordu, ona
baðlý bir grup kendisine yardým ediyordu. Durumlarý sayesinde, bu
komün baþkanlarýnýn çok zengin olmak için geniþ olanaklarý vardý.
Çoðu kez küçük feodaller haline geliyorlardý. Hint komününün ka-
palý niteliði, feodal sömürünün güçlenmesine yardým ediyordu. Aynî-
rant, bu sömürünün temel biçimlerinden biriydi. Öte yandan,
köylüler, feodaller ve tapýnaklar hesabýna angarya yapmak zorun-
daydýlar; kamu iþlerinde, sulama sistemlerinin yapýmýnda ve baký-
mýnda kullanýlýyorlardý. Köylüler, yönetim aygýtýnýn yürütülmesi ve
dinsel bayramlar için bir sürü vergiler ödüyorlardý.
Büyük bölgeler kademesinde, taslak halinde belirmeye
baþlayan toplumsal iþbölümü, meta-para iliþkilerinin geliþmesine
yardým ediyordu. Rantýn para olarak ödenmesi, verdilerin para ola-
rak alýnmasý olanaðýný doðuruyordu, bu da
[sayfa 207]
feodallerin köylü-
leri sömürmesini aðýrlaþtýrýyordu.
Kölelik çaðýndan süregelen kentler, ticaret ve zanaat mer-
kezleri oldular. Çok usta olan Hint zanaatçýlarý, çok ince ipek ve
pamuklu kumaþlar, halýlar, mücevherat, sanat eþyasý ve silahlar ya-
pýyorlardý. Ama kesin olarak tarýmdan kopmuyorlardý. Feodal rejim
altýnda, Hint kentinin geliþmesi, kendini duyuruyordu.
Hint toplumunun, kölelik çaðýna deðin uzanan ve günümüze
deðin varlýðýný sürdüren bir özelliði, cati halinde bölünmedir. Bu
terim, genel olarak, klan, kabile, köken anlamlarýna gelen Porte-
kizce casta sözcüðü ile karþýlanýr. Kastlar, halk tabakalarýný, kö-
kenlerine ve mesleklerine göre biraraya topluyordu; bu, bir tür
toplumsal iþbölümüydü. Kastlar rejimi, emekçi yýðýnlarýn sömürül-
mesini sonsuzlaþtýrmaya yaradý ve yaramaktadýr.
Hiç kimse bu sýnýflandýrmanýn dýþýnda kalamazdý. Bir kast-
tan bir baþkasýna geçiþ yasaktý. Kastlarýn hiyerarþisi þöyleydi: brah-
manlar ve kþatrýyalar, dinsel ya da laik feodalleri içine alýyordu.
Sonra tefeciler ve tacirler geliyordu. Nüfusun geri kalanýnýn çoðun-
luðu da, sudra kastlarýný oluþturuyordu. Bir iç hiyerarþi de, bu kast-
larý bölümlere ayýrýyordu; bu bölümler, bölgeye ve milliyete göre,
ayrýntýlarda birbirlerinden farklýydýlar, ama üst katlarda daima ayrý-
calýklý bir tabaka vardý. Bu hiyerarþi basamaklarýnýn tabanýnda en
yoksul kastlar, en pis iþleri yapmak zorunda olan kimseler yer
Dostları ilə paylaş: |