_______________________________________________________ART-SANAT 2014/1_______________________________________________________
48
Giriş
Tiyatro, resim, heykel, fotoğraf, sinema, dans, opera, bale ve müzik gibi sanat
biçimleri; gösteri sanatları, sahne sanatları, fonetik sanatlar, plastik sanatlar ve
görsel sanatlar gibi farklı başlıklar altında toplanıp incelenebilir. Bu sanat
dallarından drama
1
unsurları barındıran tiyatro, dans, opera ve bale gibi
uygulamalar da daha çok gösteri ya da sahne sanatları olarak nitelendirilir. Bu ikisi
arasında bir fark aranır ise de; bir bina içerisinde, oturma düzenine sahip bir
mekânda (ücreti genellikle önceden tahsil edinen) ve seyircinin çoğu zaman aktif
rolü olmadan gerçekleşen etkinliklere sahne sanatları, eğer bunlar daha alternatif
mekânlarda (sokak, meydan, müze... vb.), daha çeşitli bir seyirci kitlesine sahip,
değişik amaçlarla (tanıtım, aktivist eylemler, eğlence... vb.) yapılıyorlarsa birer
gösteri sanatı ürünü oldukları söylenebilir. Elbette bunlar genel ve tartışmaya açık
tanımlardır. Her uygulama ve araştırma yönteminde farklı bir anlam bütünlüğü ve
parçalar içerebilirler. Bu çalışmanın başlığındaki Türk Tiyatrosu ifadesi kapsamında,
birer gösteri sanatı veya seyirlik oyun olarak tanımlanabilecek ve eski usul gösterim
biçimlerinde özel bir sahne türüne çoğu zaman ihtiyaç duymayan Karagöz, Meddah
ve Ortaoyunu türlerinin sahneleri incelenecektir.
Sahne kelimesi dilimize Arapça’dan geçmiştir. Anlamı ise sahanlık, düzlük,
alan’dır. Dilimizdeki kullanımı, Fransızca tiyatro sahnesi anlamındaki scène
kelimesini karşılamak için ilk kez Şemseddin Sami Bey tarafından önerilmiştir
(Nişanyan 2007: 412). Fransızca’daki hali scène gibi birçok Batı diline de
Yunanca’dan, skene (σκηνή) kelimesinin karşılığı olarak geçmiştir ki o da çadır,
çardak, gölgelik anlamlarına gelir
2
. Başka bir bakış açısına göre de Eski Kıpçakça’da
“oturulacak sedir biçiminde taş veya set, toprak üstündeki yükseklik” (Gülensoy 2011:
748) anlamları olan sekü-seki kelimesi ile bağlantılıdır. Yine bu çalışmanın
başlığındaki sahne ifadesi, sözü geçen gösterim biçimlerinin gerçekleştiği mekânlar
ve bu mekânlara bağlı olarak gerçekleşme biçimlerini kapsar.
Karagöz, meddah ve ortaoyunu, Türk tiyatro tarihi içerisinde halk tiyatrosu,
popüler tiyatro, geleneksel Türk tiyatrosu, seyirlik sanatlar veya temaşa sanatları gibi
farklı başlıklar altında toplanır ve tanımlanır
3
. Türk kimliği, folkloru, halk edebiyatı
1
Drama: “Bir hikâyenin fiziki somut halini gerektiren sanat biçimi. Gereksinimleri, bir yer ve kendisi yeni
rolünde kabul eden birinin önünde hikâyeyi oynayan, kendisinden başka birisini canlandıran bir kişidir
[…] Çok geniş bir sanat biçimidir ve bale, müzik, resim, mimari, şiir, kurgu ve filmle paylaştığı birçok
ifadeye sahiptir. Fakat, merkezi temeli, aktörle veya aktörle seyirci arasında oluşan ilişkidir” (Arıkan
2006: 111).
2
İlk dönemlerinde bir bez paravana şeklinde görev gören, fakat zamanla yükselmiş ve arka sahne
yapısını oluşturmuş olan skene aslında “tam olarak temsilin yer aldığı yer değil, oyuncuların mask ve
kostüm değiştirmek amacıyla kullandığı oyun alanının gerisindeki bölge idi ya da duvar idi” (Sözen ve
Tanyeli 1986: 206). Antik Yunan tiyatrosunun en eski bölümü ve ‘özü’; raks etmek anlamına gelen, önce
tam sonraları yarım daire şeklinde sıkıştırılmış topraklı alan orkestra’ydı (Saltuk 1993: 130).
3
Örneğin Dilaver Düzgün’e göre bunların bir diğer tanımı Halk Tiyatrosudur: “şehirlerde aydın ve
entelektüel kesimin dışında kalan halk tabakasının geliştirdiği ve sürdürdüğü bir gelenektir” (Düzgün
2000: 63).
_______________________________________________________ART-SANAT 2014/1_______________________________________________________
49
ve kültürü söz konusu olduğunda da yeri ve önemi olan bu dramatik biçimler, ortaya
çıkışlarına sebebiyet verdiği düşünülen ilkel güldürü, dans, ritüel, taklit, köy seyirlik
oyunları unsurlarını barındıran uzun bir tarihin ve geniş bir coğrafyaya yayılmış
geleneklerin ürünüdür. Popescu, Türk tiyatrosunun Romen tiyatrosuna olan
etkilerini incelediği makalesinde şöyle der:
“Eski Türk Tiyatrosu, değişik tarzda mahsulleri içine alan kompleks bir
temaşadır. Onda temsil çeşidi, kukla komedisi, gölge oyunu veya halk
komedisi, vücut maharetini gösteren oyunlar yahut karnaval gösterileri
gibi hangi neviden olursa olsun Orta-Asya sınırlarından Balkan yarım
adasına kadar geniş bir etno-jeografik bölgeden gelen unsurlara
rastlanır” (Popescu-Judet 1967: 337)
Metin And da Türk tiyatrosunu dört ayrı gösterim geleneği altınca inceler.
Bunlar; köylü gösterim geleneği, halk gösterim geleneği, saray gösterim geleneği ve
Batı gösterim geleneği. Meddah, Karagöz ve Ortaoyunu hem halk gösterim geleneği
hem de saray gösterim gelenekleri içinde görülebilir
4
. Taklit ve güldürü unsurları ile
öne çıkan bu gösterim biçimleri, Osmanlı’ya başkentlik yapmış şehirlerde, özellikle
İstanbul’da gelişmiştir. Seyirci ile buluşmak için bir tiyatro binasına ya da günümüz
anlamında sahneye ihtiyaç duymayan, meydanlarda, festivallerde, düğünlerde, özel
malikânelerde, kahvehanelerde, bahçelerde ve eski İstanbul eğlence merkezlerinde
(Tahtakale, Kağıthane ve Direklerarası gibi) karşımıza çıkan türlerdir.
Daha çok orta sınıf seyirciye hitap etmesine rağmen üst sınıfların ve saray
mensuplarının da ilgisi çekebilen, bir metne ve yönetmene ihtiyaç duymayan, belirli
kalıpları ve bölümleri olan ancak doğaçlamaya dayalı, oyuncularının profesyonel
olarak uğraş verdikleri, Batılı geleneğin etkisi ile yavaş yavaş Türk tiyatro
sahnesinden çekilen ya da değişen türlerdir (And 1999: 9). Bu üç seyirlik biçim
ritüelden eğlence türüne ve geleneksel olandan popülere dönüşme evreleri
yaşamışlardır. Bu çalışma zaman sınırlamasının bu üç türün yazılı kaynaklarda
görülmeye başladığı on altıncı yüzyıldan, sözü geçen gerileme dönemine yani on
dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında hızla popülerlik kazanan Avrupa kaynaklı
repertuar tiyatrosunun ortaya çıkışına (Faroqhi 1998: 2) kadar ki dönemine kadar
olmasını hedeflemiştir. İncelenecek mekanlar ve sahneler ise Osmanlı şenlikleri,
saraylar ve çevreleri ve kahvehaneler ile sınırlıdır. Karagöz, Meddah ve Ortaoyunu,
Anadolu etkisine gerektiğinde değinilerek, Osmanlı Dönemi’nde, özellikle
İstanbul’da ortaya çıkış ve var oluş biçimlerine; yabancı seyyahların hatıraları,
surnameler, minyatürler, diğer görseller, Türk tiyatrosu tarihi üzerine yazılmış
eserlere danışılarak ele alınacaktır.
Şenlikler
Osmanlı İmparatorluğu döneminde saray tarafından fakat sarayın dışında
düzenlenen- özel davetler hariç- belirli bir zümreye değil de halkın katılımına açık
4
Özdemir Nutku da “Türk Gösterim Kaynaklarını Etkileyen” unsurları Orta Asya, Anadolu, Bizans ve
İslamiyet başlıkları altında incelemiştir (Nutku 1995).
Dostları ilə paylaş: |