“ y aratılan ı severim , y a ra d a n ’d an ö tü rü .”
sö
zünü bilen herkes, “ ne güzel söz.” der.
ama ne kadar uygular?
herkesin dünyayı algılayış şekli farklı belki ama herkesin yara
dılışı aynı bana göre,
her şey aşktan...
dışarıda birini gördüğümde onu ne cinsel kimliğiyle, ne cinsiye
tiyle, ne etnik kökeniyle, ne siyasi görüşüyle, ne dini inancıyla,
ne parasıyla ne de başka bir şeyi ile algılıyorum,
özüne bakıyorum.
ne konuştuğuna, kalbine neler koyduğuna, iyilik denilen şeye
ne kadar hizmet ettiğine bakıyorum.
ve fark ediyorum ki, o kadar çok nefretle bakıyoruz ki birbiri
mize...
ya da bakıyoruz ama birbirimizi görmüyoruz sanki,
toplumun dediklerinden, kitapların yazdıklarından çıkıp kendini
sevmenin zor olduğunu biliyorum...
ama ben hayatım boyunca kendimi olduğum gibi sevdim,
ne olduysam, onu sevdim.
kendimi sevmemek, kabullenmemek, başkasına göre şekillen
dirmek yaradılışıma aykırı gibi geldi,
neysem o oldum.
bu yüzden hayatta nelerden nefret ettiğinizi sorgulayın,
hayatınızda ne kadar nefret duygusu varsa o kadar olumsuzluk
olacaktır.
ne kadar sevgi barındırıp paylaşırsanız da o kadar çok mutluluk...
156
157
zorladığında gerçekleşmeyen şeyler, seni başka bir mucizeye
hazırladığı için gerçekleşmez.
çünkü hiçbir güzel şey hayatına zorlamayla gelmez.
bu yüzden bazı şeylerin olmamasına izin ver.
izin verdiklerin sayesinde güzel şeylerin olacağını göreceksin.
158
kendini reddeden yaradan’ı da reddeder,
kendini sevmeyen yaradan’ı da sevmez,
kendiyle barışmayan yaradan’la da barışamaz.
eskiden korkardım vedalardan.
bu yüzden veda edememiştim sana,
artık korkmuyorum.
sana vedam başkasına başlangıcım oluyor çünkü,
zaten çocukluğumdan beri neye inansam hep o oluyor,
kendime söz verdim: bundan sonra hep güzel şeylere inanacağım.
160
başkasının seni sevdiğini ne kadar hissettirdiğini bir kenara bırak,
sen kendine sevildiğini en son ne zaman hissettirdin?
161
yaşanması mümkünken yaşanmaması, yaşanırsa çok mutlu
olunabilecekken tercih edilmemesi, iki kişi birbirini bulmuşken
başkalarına koşmaları...
162
aşkın kuralları bir kitapta yazılsaydı keşke, açıp okusaydık.
o zaman hep doğruyu yapardık...
aptal olma!
her seven gelmez.
bak hâlâ gidemiyorsun ona.
hadi gitsene!
aşk, zamanla birleştirdiği gibi saçma bir sebep bulup ayırır da
ellerini ondan.
sonra alır seni, bağlar ellerini.
ne yazabilirsin ne arayabilirsin ne de dokunabilirsin...
sadece seversin.
keşke sadece ellerini bağlasa!
en kötüsü hislerini de bağlar aşk.
var mı duygulardan kaçmanın bir çaresi?
seviyorum diyorum.
hâlâ, “ o da sevseydi gelirdi.” diyorsun.
seviyoruz, sevdiğimiz halde gidemiyoruz, göremiyor musun?
başkasına yapmadığın şeyi, başkasından bekliyorsun.
163
sana tanıtılana değil de gerçekte olana bak ve eğer gerçekte
olan farklıysa arkana bakmadan kaç.
164
problemli insanlara daha çok koşuyor kalbim ve nedense sarılıp
hiç bırakmak istemiyorum onları.
geceleri uyumadan onların problemlerini düşünüyorum nasıl
çözülür diye.
bir de baktım, sevdiğim tüm insanları da böyle sevmişim!
sanki insanları ben kurtarabilirmişim gibi yormuşum kendimi,
tabii ki insan sevdiğinin problemlerini çözmeli, ona yardım
etmeli ama o problemler senin hayatına sıçradığında bence o
zaman koşup gitmeli...
çünkü hiçbir sevgi içinde zarar taşımaz.
165
anlam yüklüyorum her şeye,
her şey hâlâ sevgiden geçiyor benim için,
dokunmak, öpmek, sevişmek...
hepsinin anlamı var benim için.
öylesine değil, gerçekten anlam yükleyerek yaşıyorum,
kalbimi titretmeyen birine sarılmıyorum bile,
şaşırıyorsunuz değil mi?
çünkü etrafımızda bunlara anlam yükleyen kalmadı.
“ öylesine bir şeyler yaşadık.” cümleleri çoğalırken,
“çok şey yaşadık biz, o çok değerli benim için.” cümleleri azaldı,
kalmadı hatta!
ama neden böyle oldu?
bize dayatılan ne?
birini sevmeden önce kendinizi tanıyıp, onu sevin.
“ sevgi” nedir onu araştırın.
“ ilişki” nasıl yaşanır onu öğrenin.
dayatılan bir hayatı değil, kendi hayatınızı kurun, onu yaşayın...
166
iyilik adı altında başkasına kendi istediğini yaptırarak
şekillendiren bir varlıktır insan,
iyilik mi bu?
size de bazen kelimeler çok sığ gelmiyor mu?
hani içinizde yaşadıklarınızı anlatmak için çok yetersizlermiş
gibi...
168
çünkü kalpten istenilen, mantıkla öğretilenden daha çok mutlu
eder.
169
bir şeyler yolunda gitmediğinde, sen kendi yolunda gitmiyorsun
demektir.
hayat sana armağan edilmişken, sen o armağanı yaşayamıyorsun
demektir.
toplum, ailen, arkadaşların ya da sevgilin...
kendini birilerinin dediklerine göre şekillendirdikçe, kendinden
uzaklaştığının farkında mısın?
benliğinden, isteklerinden, arzularından kopuyorsun,
başka bir sen yaratıyorlar, sen de “ o ” oluyorsun,
özüne in.
kendine koş.
o zaman sen de düzelirsin, gittiğin yol da.
170
sevgili olmak güzel ama birinin sevdiği olma fikri kadar güzel
mi?
çünkü sevgili olma durumu sanki büyük bir kavga edilmeyene
kadar, araya biri girmeyene kadar, mesafeler ayırmayana kadar...
ama birinin sevdiği olmak öyle mi?
ne kavgalar engeller bunu ne de araya giren başka insanlar...
mesafeler duygularını öldürmeye yetemiyor,
zaman bunu değiştiremiyor.
bu yüzden birinin sevgilisi değilsin belki ama ya hâlâ sevdiğiysen?
emin ol, bu çok daha güzel...
171
hep başkasını dinlemek de kötü, hiç dinlememek de...
hep dinlersen, başkasının dediğini yaşarsın; hiç dinlemezsen de
yanlışından kurtulamazsın.
172
“ insanlar ne der?” diye düşünmekten hayallerini erteleyerek
göçüp gidenlerden olma...
173
önemli olan, sevginden dolayı seni seven birini değil, gerçekten
içindekini gördüğü için seven birini bulmak...
174
herkesle kavga et ama kendinle etme.
biri hayatında kalsın istiyorsan uğraş aına gitmeyi kafasına
koymuşsa, bırakmayı da bil.
sevgini göster ama aklı sende olmayana kalbini teslim etme,
sev.
ama ona verdiğin değerin, kendine verdiğin değeri geçmesine
izin verme.
kapılarını kimseye kapamadan hep açık tut.
çünkü bugüne kadar o evde hep misafir ağırladın, asıl sahibi
bundan sonra gelecek.
175
hayatın kısalığını hatırla ve üzüntünü kısalı
176
kendine yapacağın en büyük kötülük, annenden ve babandan
göremediğin sevgiyi başkasından beklemen...
çünkü o boşluğu hiçbir zaman bir başkası dolduramaz.
sevgisiz yaşamayı değil ama boşluklarla yaşamayı öğren,
çünkü onlarla da yaşanıyor.
177
her insan bir hikâye...
birinin sonu geldiğinde, diğeri okunmak için seni bekliyor...
178
sanki bazı şeylerin kararını ben vermiyorum gibi,
âşık olmak hem benim elimde hem de değil gibi...
zaman mesela, o da öyle değişik bir şey ki...
seni unutamamış bile olsa gittiğin hiçbir yol çıkmıyor ona.
evren buluşturmuyor sizi.
ama olması gerekiyorsa, senden sonra başka hikâye yaşamış
olsa bile bir gün tekrar senin hikâyende can buluyor o kişi,
bu yüzden hayat, derdiyle tasasıyla bazen canımı sıksa da, içinde
sakladığı mucizeler uğruna her şeye rağmen yaşamaya değer
gibi.
179
hangi durumda kalmayı istemiyorsan hayat o durumda da
yaşanabileceğini göstermek için seni zorlar.
180
kendinden feda etmediğin bir şeyi başkalarının senin için feda et
mesini bekleme.
sevgini de paranı da yardımını da çıkarsız yap.
karşılık bekliyorsan niyetini sorgula...
gerçekten seviyor musun yoksa egon mu sevildiğini bilmek istiyor?
bir yardımı içinden gelerek mi yapıyorsun yoksa sana da yardım
etsinler diye mi?
niyetin neyse hayatın o olacak.
181
seni suçlamıyorum.
gittiğin yoldan gelen benim, geçtiğin sokaklarda yürüyen
benim, evinin yolunu ezberleyen benim,
hatırlamadın değil mi?
Dostları ilə paylaş: |