|
Kur’an-ı Kerim Meali – Yaşar Nuri Öztürk alak suresi (96/1)
|
səhifə | 4/62 | tarix | 08.09.2018 | ölçüsü | 1,86 Mb. | | #67647 |
| ASR SURESİ (103/13)
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…
-
Andolsun zamana / çağa / gündüzün iki ucuna / sabah namazına / ikindi vaktine / Asrısaadet’e ki,
-
İnsan, gerçekten tam bir hüsran içindedir.
-
İnanıp hayra ve barışa yönelik işler yapanlar, birbirlerine hakkı önerenler, birbirlerine sabrı önerenler müstesnadır.
ADİYAT SURESİ (100/14)
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…
-
Andolsun soluyuşlarıyla ses çıkararak koşanlara / nefes nefese saldıranlara.
-
Çakıp çakıp ateş çıkaranlara,
-
Sabahleyin akın edenlere / baskın yapıp toprak fethedenlere,
-
Derken onunla toz duman çıkaranlara,
-
Derken onunla bir topluluğun ortasına dalanlara ki,
-
İnsan, Rabbine karşı gerçekten çok nankördür.
-
Ve kendisi de buna iyiden iyiye tanıktır.
-
O, mal ve servet arzusu yüzünden alabildiğine katıdır.
-
Bilmez mi ki o kabirler içindekiler dışarı fırlatıldığında,
-
Göğüslerin içindekiler derlenip toplandığında,
-
Hiç kuşkusuz, o gün Rableri onlardan iyice haberdar olacaktır.
KEVSER SURESİ (108/15)
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…
-
Hiç kuşkusuz, biz verdik sana Kevser’i / iyilik, bereket, mutluluk, güzellik, ve aydınlığın tükenmezini.
-
O halde sen de Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.
-
Kuşkun olmasın ki ebter / soyu kesik, sana kin tutup dil uzatanın ta kendisidir.
TEKASÜR SURESİ (102/16)
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…
-
Aldatıp oyaladı o çokluk yarışı sizleri,
-
Öyle ki ziyaret edip saydınız kabirleri.
-
Ama iş öyle değil; yakında bileceksiniz.
-
Hayır, hayır! İş öyle değil. Yakında bileceksiniz.
-
İş sizin bildiğiniz gibi değil! Ne olurdu şaşmaz ve aldatmaz bir bilgiyle bilseydiniz.
-
Yemin olsun, o cehennemi mutlaka göreceksiniz.
-
Yine yemin olsun, onu gözünüzle apaçık göreceksiniz.
-
Sonra o gün, nimetten kesinlikle sorguya çekileceksiniz.
MAUN SURESİ (107/17)
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…
-
Gördün mü o, dini yalan sayanı?
-
İşte odur yetimi itip-kakan,
-
Yoksulu doyurmayı özendirmez o.
-
Vay haline o namaz kılanların ki,
-
Namazlarından gaflet içindedir onlar.
-
Riyaya sapandır onlar / gösteriş yaparlar.
-
Ve onlar, yardıma / zekata / iyiliğe engel olurlar.
KAFİRUN SURESİ (109/18)
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…
-
De ki: “Ey nankör kafirler!
-
Kulluk etmem sizin kulluk ettiğinize.
-
Siz de ibadet etmezsiniz benim ibadet ettiğime.
-
Kul değilim sizin taptığınıza,
-
Ve ibadet edenler edenler değilsiniz benim ibadet ettiğime.
-
Sizin dininiz size, benim dinim bana!”
FİL SURESİ (105/19)
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…
-
Görmedin mi ne yaptı Rabbin fil yaranına.
-
Tuzaklarını boşa çıkarmadı mı onların?
-
Gönderdi üzerlerine sürüler halinde kuş,
-
Atıyorlardı onlara kurumuş çamurdan damgalı taş.
-
Nihayet onları yenik ekin yaprağına çevirdi.
FELAK SURESİ (113/20)
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…
-
De ki: “Yarılan karanlıktan çıkan sabahın Rabbine / yarılışlardan fışkıran oluşun Rabbine sığınırım.
-
Yarattıklarının şerrinden,
-
Çöktüğü zaman karanlığın / gelip çattığı zaman göz perdelenmesinin / tutulduğu zaman ayın / battığı zaman güneşin / taştığı zaman şehvetin / soktuğu zaman yılanın / ümit kırdığı zaman musibetin şerrinden.
-
Düğümlere üfleyip tüküren üfürükçülerin şerrinden.
-
Kıskandığı zaman hasetçinin şerrinden.”
NAS SURESİ (114/21)
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…
-
De ki: “İnsanların Rabbine sığınırım.
-
İnsanların yöneticisine, yönlendiricisine,
-
İnsanların ilahına.
-
Kıvrılıp kıvrılıp saklanan, sinip sinip gizlenen vesvesenin / o sinsi, o aldatıcı şeytanın şerrinden,
-
İnsanların göğüslerine kuşkular, kuruntular sokar o;
-
Cinlerden de olur, insanlardan da.”
İHLAS SURESİ (112/22)
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…
-
De ki: “O, Allah’tır; Ahad’dır, tektir.
-
Allah’tır; Samed’dir / tüm ihtiyaçların, niyetlerin, övgülerin, yakarışların yöneldiği tek kuvvettir.
-
Ne doğurmuştur O, ne doğurulmuştur.
-
Hiç kimse onun dengi ve benzeri olmamıştır, olamaz.”
NECM SURESİ (53/23)
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…
-
Andolsun inip çıktığı zaman yıldıza / fışkırıp çıktığı zaman çimene / süzülüp aktığı zaman Ülker yıldızına / aşağı indiği zaman o parçalar halinde ağır ağır gelene,
-
Ki arkadaşınız ne saptı ne de azdı.
-
O, kuruntudan, keyfinden konuşmuyor.
-
İndirilmiş bir vahiyden başkası değildir o.
-
Kuvvetleri çok müthiş olan belletip öğretti onu ona.
-
Akıl, güzellik ve güç sahibidir. Doğrulup dikildi.
-
En yüksek ufuktadır o.
-
Sonra iyice yaklaştı ve sarktı,
-
İki yayın beraberliği gibi, belki ondan da yakındı.
-
Böylece vahyetti kuluna vahyettiğini.
-
Kalp yalanlamadı gördüğünü.
-
Onun gördüğü şey hakkında kuşkuya düşüp onunla çekişiyor musunuz?
-
Andolsun ki onu bir başka inişte de görmüştü.
-
Son sınır ağacı, Sidretül Münteha yanında.
-
O ağacın yanındadır sığınılacak bahçe.
-
O vakit kuşatıp sarıyordu Sidre’yi kuşatıp saran,
-
Göz ne kayıp şaştı ne azıp haddi aştı.
-
Andolsun ki Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını gördü.
-
Gördünüz mü Uzza’yı, Lat’ı.
-
Ve ötekini, üçüncüsü olan Menat’ı.
-
Erkek size, dişi Allah’a mı?
-
İşte bu, insafsız bir bölüştürme.
-
Bunlar, sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka şeyler değildir. Onlar hakkında Allah bir kanıt indirmemiştir. Onlar, sadece sanıya, bir de nefislerin hoşlandığı şeylere uyuyorlar. Andolsun, onlara Rablerinden hidayet gelmiştir.
-
İnsan için, her özleyip hayal ettiği var mı acaba?
-
Sonrası da öncesi de / ahiret de dünya da Allah’ındır.
-
Göklerde nice melekler var ki, şefaatları hiçbir işe yaramaz. Allah’ın, dilediği ve hoşnut olduğu kimse için izin vermesinden sonraki durum müstesna.
-
O ahirete inanmayanlar, meleklere mutlaka dişilerin adlarını takarlar.
-
Onların bu konuda hiçbir bilgisi yoktur. Yalnızca sanıya uyuyorlar. Sanı ise haktan hiçbir şey kazandırmaz.
-
Bizim Zikrimiz’den / Kur’an’dan yüz çeviren ve iğreti dünya hayatından başka birşey istemeyen kimseden, sen de yüz çevir.
-
Onların, ilimden ulaşacakları şey işte budur. Kuşkusuz, yolundan sapmış olanı Rabbin çok iyi bilir. Hidayet üzere yürüyeni de en iyi O bilir.
-
Göklerde ne var yerde ne varsa Allah’ındır. Bu, Allah’ın; yaptıklarıyla kötülük sergileyenleri cezalandırması, güzel davranıp güzel düşünenleri de güzellikle ödüllendirmesi içindir.
-
O güzellik sergileyenler, günahın büyüklerinden ve iğrençliklerden çekinip kaçınırlar. Bazı küçük sürçmeler hariç. Hiç kuşkusuz, senin Rabbin affı geniş olandır. Sizi en iyi bilen O’dur: Hem sizi topraktan oluşturduğu zaman hem de annelerinizin karınlarında ceninler hailinde bulunduğunuz zaman. O halde nefislerinizi temize çıkarmayın. Korunanın kim olduğunu O daha iyi bilir.
-
O yüz geri döneni gördün mü?
-
Azıcık verdi, sonra inatla sıkıca tuttu.
-
Gaybın bilgisi onun yanında da o mu görüyor?
-
Yoksa haber verilmedi mi ona, Musa’nın sayfalarındakiler?
-
Ve o çok vefalı İbrahim’in sayfalarındakiler…
-
Gerçek şu ki, hiçbir günahkar bir başka günahkarın yükünü sırtlanmaz.
-
Gerçek şu ki, insan için çalışıp didindiğinden başkası yoktur.
-
Ve onun çalışıp didinmesi yakında görülecektir.
-
Sonra karşılığı kendisine hiç eksiksiz verilecektir.
-
Hiç kuşkusuz, son varış Rabbinedir.
-
Hiç kuşkusuz, güldüren de O’dur, ağlatan da…
-
Hiç kuşkusuz, öldüren de O’dur, dirilten de…
-
Hiç kuşkusuz, iki çifti, erkeği ve dişiyi yaratan O’dur;
-
Meni halinde atıldığı zaman bir spermden…
-
Hiç kuşkusuz, o ikinci oluşum da O’nun işidir.
-
Hiç kuşkusuz, zenginlik veren de O’dur, nimete boğan da…
-
Hiç kuşkusuz, Şi’ra yıldızının / şuurlanmanın Rabbi de O’dur.
-
Hiç kuşkusuz, daha önceden gelmiş olan Ad’ı helak etti.
-
Semud’u da. Böylece geriye birşey bırakmadı.
-
Daha önce de Nuh kavmini. Çünkü onlar, evet onlar zulmettiler, azdılar.
-
Altı üstüne gelmiş kentleri de yere geçirdi O.
-
Sarıp doladı onlara, sarıp doladığını.
-
Peki, Rabbinin nimetlerinden hangisinde kuşkuya düşüyorsun?
-
Bu da ilk uyarıcılar gibi bir uyarıcıdır.
-
Yaklaşmakta / yaklaşacak olan yaklaştı.
-
Onu Allah’tan başka kaldıracak / uzaklaştıracak yok.
-
Şimdi siz bu sözden mi hayrete düşüyorsunuz?
-
Gülüyorsunuz, ağlamıyorsunuz.
-
Ve siz, kibirlenip kafa tutarak sersemce somurtuyorsunuz.
-
Artık Allah için secdeye kapanın, O’na kulluk / ibadet edin.
Dostları ilə paylaş: |
|
|