312
rastlanmaktadır (bk. aşağıda). Ele aldığımız grubun bütün dilleri ve lehçelerinin temelinde Eski
Oğuz-Türkmen dili durmaktadır. Söz konusu dilde, Oğuzlar-Türkmenler (Guzlar, Uzlar)
konuşmuşlardır. Onlar, XI. yüzyılda Aral ve Hazar kıyısı bozkırlarından İran’a ve Küçük
Asya’ya kadar yayılmışlardı.
Bu grubun bazı dilleri, diğer gruplardaki dillerin özelliklerinin değişik orandaki
karışımıdır. Sözgelimi genellikle ele aldığımız grubun içerisinde yer alan Hazar kıyısı Türkmen
lehçesi, ol-bol belirtisine göre diğer gruplar ile örtüşmektedir. En eski karışım olarak ise, her
halde Kanglı-Kıpçak lehçesi gösterilebilir.
Söz konusu grubu lengüistik belirtisine göre ol-lehçeler grubu olarak adlandırmamız
gerekirdi. Ancak Radloff’un ve Korş'un benimsediği adlandırmayı muhafaza etmek amacıyla
Türk Dünyasının güneybatı bölgesinde bulunan ve ol grubunda konuşan halkları göze alarak ben
buna bir de güneybatı ismini ekledim. Türkmen kökenli olduğunu dikkate alarak da Türkmen
adını benimsiyorum
7
.
Güneybatı grubu dillerinde konuşan Türk boyları aşağıdaki bölgelerde yerleşmişlerdir:
Harezm (Hiva) ve Buhara Cumhuriyetleri, Türkistan Afganistan’ı, Türkistan
Cumhuriyetinin Türkmenistan bölgesi, İran’ın Azerbaycan, Astrabat, Horasan ve diğer
vilayetleri, Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan Cumhuriyetleri, Anadolu, Suriye’nin kuzey
kısmı, İstanbul ve yakın çevresi, Balkan yarımadasının değişik bölgeleri, Besarabya, Kırım'ın
güney kıyısı, Kuzey Kafkasya (Stovropol Türkmenleri), Astrahan şehri (Türkmenler).
V.
Korş'un sınıflandırmasındaki diğer iki temel gruptaki ve iki alt gruptaki, yani toplam
dört gruptaki karışık diller, Radloff un sınıflandırmasındaki geriye kalan üç grup ile önemli bir
ölçüde çelişki halindedir. Üstelik her iki sınıflandırmanın söz konusu kısmı, Radloff’un kendi
sınıflandırmasındaki yaptığı düzenlemeler istisna olmakla birlikte, büyük değişikliklere
uğramadan uzun süreli bir var oluşu sağlayamaz. Radloff'un sınıflandırması yeterli derecede
ispatlanmamış ise, Korş'un da seçtiği belirtiler eksiktir.
Korş'un doğu grubu, ağırlıklı olarak "ölü dillerden oluşmaktadır: Orhun (Yenisey
yazıtları), Uygur, Çağatay, Kıpçak”. Çağdaşlardan ise: Ön koşullarıyla Karagas ve Koybal,
7
Berezin (s. 27) bunu Türk olarak adlandırmıştır. Radloff bir zamanlar Selçuk ismini önermişti (Mélanges
Asiatiques. IX. 2. 90.
313
Sagay. Söz konusu diller, Salarca istisna olmakla, Radloff’un sınıflandırılmasında yeniden
gözden geçirilinceye kadar dört grupta ele alınmıştır: Güney (Orhun), Doğu (Uygur, Karagas,
Koybal, Sagay), Orta Asya (Çağatay) ve Batı(Kıpçak).
Radloff sınıflandırmasının tamamlanmamış ikinci redaksiyonunda, Orhun ve Uygur
dillerini Moğol dönemi öncesi Doğu Türk dillerinde iki farklı grubun temsilcileri olarak ele
almıştır: Kuzeydoğu ve güneydoğu. Buraya y //ç// s seslerinin sözcük başındaki kullanımlarıyla
yer aldığı kuzeybatı grubunu da eklemiştir.
Bana göre, Orhun-Yenisey ve Uygur yazıtlarındaki dilbilimsel delillerle söz konusu
diller arasındaki temel farklar yeteri kadar ispatlanamamaktadır. Bundan dolayı söz konusu dilleri
birbirinden kesin olarak farklılaştırmak mümkün değildir. Oysa her birinin bazı özelliklere sahip
olduğu da inkâr edilemez. Öte yandan Moğol dönemi öncesi Türk dilleri gruplandırılması,
Radloff’un kendi sınıflandırmasına ilişkin yaptığı ikinci redaksiyonunda vurguladığı gibi, adı
geçen çalışmadan da daha karışık ve zor olmuştur. Bunun yanı sıra ‘Selçuk şiirleri’ döneminden
daha önce de çağdaş güneybatı dilleri konuşucularının (Radloff’ a göre güney, Korş'a göre batı)
ecdatları olmuştur
8
. Oysa ortaya defalarca atılan mevcut görüşün aksine bunların Orhun-Yenisey
yazı diliyle doğrudan bağlantısı, bazı ortak olguların bulunmasıyla da kanıtlanamamaktadır. Bunu
temel belirtiler engellemektedir.
İtiraf etmeliyiz ki Türk halklarının tarihsel kaderinin zorluğu ekseninde söz konusu
halkların ve dillerin birbiriyle ve diğer halklarla ve dilleriyle daha fazla karıştırılması sonucu,
yapılacak sınıflandırmanın anlaşılır, basit ve kolay olacağını sağlamaz. Nitekim söz konusu
sınıflandırma, hem dilbilimsel belirtilerine hem de onların gruplandırılmasına göre çok büyük
olmalıdır. Ancak söz konusu koşullarda, sınıflandırmanın aşırı yapaysallıktan uzak olabileceği
düşüncesindeyiz.
Sınıflandırmanın kanıtlarının arttırılması açısından bir adım da atarak Korş'un
betimlediği sesbilgisel özelliklere ilave olarak bir fonetik belirtiyi ekliyorum. Bunun
sınıflandırmanın tüm ebadının ayrıntılarıyla belirlenmesi için temel oluşturacağı
düşüncesindeyim. Bu belirti, seslerin lehçelerdeki sıralanmasından ibarettir. d (t), z (s), y sesleri,
sözcüklerin ortasında ve sonunda birbirinin yerinde kullanılmaktadır: adak, atak, azak, ayak
8
Güneybatı lehçelerinin bazı özellikleri XI. yüzyılda Mahmut Kaşgarlı’nın kaleme aldığı Dîvânu-Luğâti’t-Türk
eserinde verilmiştir. Bu eser, İstanbul'da birkaç yıl önce yayımlanmıştır
: baran bargan yerinde
(1. C. S. 35);
deve
teve yerinde (2. C. S. 154);
ben men yerinde (1. C. S. 284); Bang'ın Orhun-Yenisey yazıtlarının Osmanlıca ile
ilişkisini anlatan yeni çalışması elime geçmemiştir.