318
Tomskiy vilayetinin
18
yer aldığı bölgedeki Çulım, Abin ve Çernevoy ağızları, bizim
kabullendiğimiz sesbilgisel belirtilerin nicelikselliğine göre y lehçeleri nitelikli kuzeydoğu ve
şimdiki grupların sınırlarında yer almalıdır.
Terminoloji açısından daha düzgün olsun diye bu grubu güneydoğu, temel sesbilgisel
belirtisine göre ise taglık- lehçeleri olarak adlandırıyorum. Henüz söz konusu grubun en eski
öğeleri üzerine bilgi azdır. Bunun yanı sıra, temel dili olan Çağatayca’ya göre söz konusu grubu
iki alt gruba bölüyorum: 1) Özel Çağatay alt grubu ve 2) Çulım, Abin, Çernovoy ağızları.
Güneydoğu grubunun sonraki sınıflandırılışı sürecinde iki bağımsız grubun ortaya çıkacağını
sanıyorum.
Çağatay grubu dilleri ve lehçelerinde konuşan çağdaş Türk nüfusu, Doğu ve Batı
Türkistan'da (Hiva
19
dışında) ve Hazar ötesi (Türkmen) bölgesinde (Afgan Türkistan’ı
Özbek'lerinin ağızlarını bilmiyorum) ve Tomskiy vilayetinin bazı yerleşim birimlerinde
meskûnlaşmıştır.
“VIII.
Tag dil çeşitliliğiyle belirlenen Kıpçak lehçeleri ve çağdaş Harezm Cumhuriyeti (Eski
Hiva hanlığı ) lehçesi özellikleri, dolayısıyla Hiva Özbekçesi ve Hiva Sartçası, bizi Radloff’un
sınıflandırmasındaki "Orta Asya" grubunu iki grup olarak ele almaya teşvik etmektedir: Yukarıda
bahsettiğimiz dördüncü ve birazdan niteliklerini araştıracağımız beşinci grup olarak.
Beşinci grubun dördüncü gruptan farkı şudur: Söz konusu grup, -ıg,- ık sesbilgisel-
biçimbirimsel belirtisine göre dördüncü grup gibi kuzeydoğu grubuyla değil, kuzeybatı ve
güneybatı gruplarıyla bağlı bulunmaktadır. Ayrıca Hiva Özbekçesi ve Sartçası lehçelerinde
ağırlıklı olarak güneybatı grubu unsurlarına rastlanmaktadır. Bunu şöyle açıklayabiliriz: Hiva
Sartları ve Özbek'leri Türkmenlerle sınır komşusudurlar.
Beşinci grup için gerek belli bir Türk boyuna, gerek bölgedeki ülkelere, gerekse
sesbilgisel belirtilerine göre ayırt edici bir adlandırma bulmak zor gibi gözüküyor. Ben aşağıdaki
adlandırmaları öneriyorum: Orta grup, Kıpçak-Türkmen, taglı grubu.
“IX.
18
Bk. S. E. Maloff’ un, Rusya, Orta Asya ve Doğu Asya araştırma yüksek kuruluna sunduğu raporu. No: 9. (1909 y.)
s.35.
19
Hivalı Abulgazı Hanın (XVII. yüzyıl) eseri Çağatayca değil, ancak Çağataylaşmış Özbekçedir.
319
Yakut dilini (t- alt grubu) kuzeydoğu grubunda düzeltmeleriyle bir alt grup olarak
sınıflandırdım. Çuvaş dili için ise, sınıflandırmamızda altıncı, dolayısıyla özel bir grup
oluşturmaya karar verdim. Bunun için sınıflandırmamıza birinci derecede ilave olarak bir başka
kategorileştirici nitelikli sesbilgisel belirti ekledim. Çuvaş dilinin birincil dört sesbilgisel
belirtisini ele aldım. Söz konusu belirtiler, diğer Türk dilleriyle karşılaştırmada Çuvaş dilinin
Moğol
20
dil ailesiyle ile yakınlığını göstermektedir.
Söz konusu sesbilgisel belirtiye göre bütün Türk dilleri ve lehçeleri, her şeyden önce
eşit olmayan iki kategoriye bölünmektedir: z (tokuz ‘dokuz’) ve r (taxar ‘dokuz’) dilleri. Birinci
kategorileştirmede daha önce belirlediğimiz beş grubun tümü, ikincide ise sadece Çuvaşça ve
onun ecdadı olan Bulgar dili yer almaktadır. Bundan dolayı sınıflandırmamızın bir üst başlıkla
belirlenen söz konusu bölümünü Bulgar grubu olarak adlandırmayı öneriyorum. Bulgar
grubundaki r sesi, kuzeydoğu grubunda bir alt grubu belirleyen z sesine ve diğer gruplardaki
belirleyici y sesbirimine uygun düşmektedir (ura-azak-ayak). Böylece iki sesbilgisel belirtiye
göre Bulgar grubu öncekilerden çok farklıdır. Diğer sesbilgisel-biçimbirimsel belirtilerine göre
ise, şu veya bu biçimde gözlemlenebilir uygunluk veya temas söz konusudur. Sözgelimi, ol//bol
belirtisiyle bol dilleri (pul), tag//tau belirtisiyle tau dilleri (tu ‘dağ’), ıg//ı belirtisiyle ı dilleri
(sulu, nemli anlamında ‘sulug’ yerinde ‘şıvla’), kalan//kalgan sesbilgisel-biçimbirimsel
belirtisiyle kalan dilleri ( Osm. ‘tutan’ - Çuvaşçada ‘tıtna’ "tutan" anlamında). Bulgar grubunun
Türkmen grubuyla uygunluğu ise dikkate değerdir…
X.
Hem Radloff'un hem de benin sınıflandırmam, sadece sesbilgisel (fonetik) belirtilere
göre kurulmuştur. Korş'un önerdiği şimdiki zaman biçimini oluşturan biçimbilimsel (morfolojik)
belirti ise, bana göre açık ve belirleyici nitelikte değildir. Çünkü söz konusu belirtinin ortadan
kaldırılması ve aynı zamanda sesbilgisel belirtilerin arttırılması, Türk dilleri sınıflandırmasında
olumsuz bir yankı uyandırmamaktadır.
Söz konusu sınıflandırmanın sesbilgisel belirtilere göre sonraki kategorileştirilmesinde
veya mükemmeliyete eriştirilmesinde, her şeyden önce iki sesbilgisel özelliğin de dikkate
alınması gerekmektedir: 1) Söz başında diğer değişkeleriyle (varyantlarıyla) y-dj ses uygunluğu,
20
Gombocz. Die Bulgarisch-lürkischen Lehnvörter in der Ungarischen Sprache (Mém. De la Soc. Finno-Ougrienne.
XXX), s. 188.