İzmir ve Serbest Cumhuriyet Fırkası
417
Vapurun geleceği saat asgari 9, hadd-i azami 11 olarak tespit edilmiĢti. Birinci Kordon‟da sıkı bir polis
tertibatı vardı. Adım baĢında bir polis görünüyordu. Yarım saat kadar geçti. 9.30 oldu. Polisler dün
aldıkları emre imtisalen, Ģehrin her tarafında faaliyete geçtiler. Bu faaliyetler Ģundan ibaretti: Halkı
korkutmak, bayrakları indirmek ve itiraz edenleri karakola sevk etmek » (4 Eylül 1930).
Ġzmirliler tıpkı II. MeĢrutiyet‟teki gibi, bu hürriyet bayramını yoğun bir katılımla
adeta
kutlamıĢtır
. Sayı üzerinde
bir ittifak olmasa da, herhalde elli bine yakın olmalıdır. Okyar
öylesine birbirine düĢmüĢ iki gurup buldu ki, miting için birkaç gün beklemesi gerekecekti
(Silianoff, BCA BMGM K, Katalog no: 30 10/240 618 19). Bölünme sadece iki parti taraftarı
arasında değildir. Zira Halk Fırkalı iki gurup arasındaki bıçaklı kavgalar, Haydar RüĢtü‟nün
yazılarında okuduğumuz uyarılar sonrası gelinen aĢamayı göstermektedir (Tabak, 1990: 152).
Yerel otorite temsilcileri Okyar‟ı karĢılamadıkları gibi, bu görkemli karĢılamaya bir
mitingle cevap vermek istemiĢtir. Sonuçta, paramiliter bir örgüt olan Tayyare Cemiyeti
BaĢkanı Mehmet ġevki‟nin önerisiyle, 5 eylül saat 16‟da Bahri Baba Parkı‟nda bir miting
kararlaĢtırılmıĢtır. Organizasyon komitesi, aslında eĢraf ve Halk Fırkası iĢbirliği ikilisinden
oluĢmaktaydı. Hatta miting kararı daha çok eĢrafın zorlamasıyla alınmıĢtır. Bu aslında,
Okyar‟ın önerdiği değiĢikliğin bir çıkarlar ağına dokunduğunu gösterir.
Zira, kentte 1908 sonrası oluĢmağa baĢlayan milliyetçi burjuvanın, hemen tarafını
göstermeye karar verdiği anlaĢılıyor. Okyar‟ın da mitinge katılacağı ilan edilmiĢtir. Belirtilen
alana gelen Ġzmirliler, Okyar‟ı kürsüde göremeyince gerginlik tırmanmıĢtır. TartıĢma
Ģiddetlenince miting komitesi, çareyi alanı terk etmekte bulur ama her Ģey yeni baĢlamıĢtır.
Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, bu arbede sırasında elini silahına atmak zorunda kalmıĢ
ve vali Kazım PaĢa‟yla birlikte ReĢadiye Karakolu‟na sığınmıĢtır. Miting komitesinin bir
kısmı Halk Fırka‟sı binasına sığınınca, öfkeli kitle buraya yönelmiĢtir. Tanıklıklara göre
buranın balkonundan Mutemet Salih Bey, Hacı Uzun ve eĢraftan Cevahircizade Sabri Bey‟in
hakaretleri, hatta demir çubuk ve silahlarla kalabalığa saldırmaları sonucunda yaralanmalar
olmuĢtur. Bir düzine eli silahlı eylemci, gazete binasına ateĢ açmıĢtır. ĠĢte bunlardan birisi,
taĢra eĢrafından, zeytin tüccarı Hüseyin Çömezzade‟dir (Büyük Torbalı Gazetesi, 4 ġubat
2010) ve kazayla 14 yaĢlarındaki Mustafa Necati adlı çocuğu yaralar. Kafasından isabet alan
çocuk daha sonra ölür (Son Posta Gazetesi, 10 Eylül 1930). Yaralı oğlunu kucaklayan baba,
Okyar‟ın konakladığı Ġzmir Palas‟a koĢmuĢtur. Ağaoğlu, resepsiyon salonundaki etkileyici
sahnenin görgü tanıklardan biridir:
« Bu arada hiçbir Ģeyden haberi olmayan bizler, otelde idik ve alt kattaki salonda birçoklarıyla
görüĢüyorduk. Birden bire otele büyük bir kalabalık hücum etti. Herkes heyecanlı ve kızgındı. Kimi
Manas Journal of Social Studies
418
ağlıyor, kimi lanet ve nefret ediyor, kimi tehditler savuruyordu. Kalabalığın ortasından bir ihtiyar
adamcağız, kucağında taĢıdığı bir çocuğu birden bire Fethi Bey‟in ayaklarına atarak: “ĠĢte size bir
kurban! BaĢkalarını da veririz! Yalnız sen bizi kurtar!” dedi ve ağlayarak Fethi Bey‟in ellerine sarıldı.
Manzara müthiĢ, tüyler ürpertici idi. Kanlara boyanmıĢ körpe, mektepli bir çocuk Fethi Bey‟in ayakları
altında son nefesini veriyordu. Babası [Ġsmail Hakkı] da Fethi Bey‟in ellerine sarılarak yakıcı bir
lisanla, daha baĢka evladını da kurban vermeğe hazır olduğunu söylüyordu! ‛Yalnız bizi kurtar! Kurtar
bu zalim mutemetlerin ellerinden!‟ diye yalvarıyor.
Herkes baĢını aĢağı dikmiĢ ezici bir sıkıntı içinde ne
yaptığını bilemiyor! Fethi Bey‟in gözleri yaĢarmıĢ, bazıları hüngür hüngür ağlıyorlar » (Ağaoğlu, 1994:
63).
KıĢkırtıcı yazılarıyla olayların büyümesine neden olan Haydar RüĢtü, iktidar için
endiĢe verici Ģu satırları kaleme almıĢtır:
« Yunanlıların linç yapmak için on sene evvel aradıkları ve fakat bu muhterem milletin sıyaneti ile bu
emellerine muvaffak olamadıkları Haydar RüĢtü parçalanmak için arandı. Ona Ali Kemal denmekten
haya edilmedi. Onun mücadele-i milliyeye Antalya‟da karıĢmıĢ gazetesi olan Anadolu‟nun matbaası
yıkılmak ve yakılmak tehlikelerini saatlerce geçirdi. Bütün bunlar nihayet bir Ģahsa bir müesseseye
yapıldığı için affedilebilir Ģeylerdir. Fakat affedilemeyecek, hatta yazarken, söylerken bile tüylerimizi
ürpertecek Ģeyler de yapıldı. Bu memleketi yedi sene evvel bu günlerde kurtaranlar; 9 Eylül Bayramı‟nı
kutlamak için, Ġzmir sokaklarına dikilen zafer ve sürur taklarının altında hakaret gördü... Bir taraftan
boĢ, bimana bir nutuk dinledik. Fakat öbür tarafta bazı ağızlardan memleket kurtarıcılarına 9 Eylül‟den
üç gün evvel savrulmuĢ küfürler iĢittik, sokakların kanla boyandığını gördük » (Anadolu, 9 Eylül 1930).
Böylece kent sokakları, adeta sonu bilinmeyen bir ihtilal provası tiyatrosu sahnesine
dönüĢmekteydi. Sokak adeta yönetime adeta el koymuĢ gibidir. Birkaç gün boyunca güvenlik
güçleri idaresine giren kentte, Müstahkem Mevki Kumandanı Hüsnü Emir PaĢa, biri diğerini
izleyen grevlerde iĢçi iĢveren arasında arabulucu rolünü üstlenmekteydi.
74
Grevler, 6
Ağustos‟un erken saatlerinde, ġerif PaĢazade Remzi‟nin beĢ iĢçisinin ücret artıĢı isteklerinin
reddedilmesiyle baĢladı.
75
14 tutuklu ve birkaç yaralıyla grev sonlandırılsa da, liman inhisarı
[tekeli] iĢçilerinin Okyar‟ın Alsancak mitingine katılmalarının engellenmek istenmesi, baĢka
bir amele grevini baĢlattı. Liman inhisarı yerel idarenin sorumluluğu altındaydı ve Serbest
Fırka programında kaldırılacağı vaad edilmekteydi. Tutuklularla dolan hapishane isyanı,
74
Liman Ģirketi, Okyar‟ın karĢılayan liman iĢçilerinin 9 saat mesai karĢılığı, üç buçuk liraya yakın günlüklerini,
önce iki buçuk liraya indirmiĢ, ardından da iĢten çıkarılacaklarını duyurmuĢtu. Bunun üzerine iĢçiler 6 Eylül,
saat 9‟da grev yaparak Ģirket önünde toplandılar. Ġçlerinden birkaçı komünist propaganda yaptıkları için
tutuklandı. Grev, liman iĢlerini bloke etti. AnlaĢma sağlanması üzerine iĢçiler iĢe baĢladı., (Hizmet, 7 Eylül
1930).
75
Gazetelere yansıyan haberlere göre iĢçilerin istek mektubu Ģöyleydi: « Geçen sene 34 kuruĢa iĢlediğimiz
plakalara, bu sene 22 kuruĢ veriyorsunuz. Ondan baĢka, her gün birkaç kiĢiyi değiĢtiriyorsunuz. Kıstelyevm
[çalıĢılmayan günler için kesilen para] yapıyorsunuz. Halbuki, biz senede üç ay kazanır, on iki ay geçiniriz.
Verdiğiniz 22 kuruĢ bize kafi gelmiyor. Geçen seneki gibi, 34 kuruĢ veremeyeceğinizi bizde takdir ediyoruz.
Fakat, plakalara 26 kuruĢ vermenizi talep ediyoruz » (Hizmet, 7 Ağustos 1930).