Manas Sosyal Araştırmalar Dergisi 015 Cilt: Sayı: Manas Journal of Social Studies


İzmir ve Serbest Cumhuriyet Fırkası



Yüklə 0,83 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə8/14
tarix26.10.2018
ölçüsü0,83 Mb.
#75625
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   14

İzmir ve Serbest Cumhuriyet Fırkası 

 

423 

büyük  yangın  toplumsal  zenginliği  neredeyse  yok  etmiĢtir.  Kozmopolit  Ġzmir,  farklı 

cemaatlerin kutsal sınırlara saygı çerçevesinde sürdürdüğü kent yaĢamı ve ekonomik çıkarlar 

doğrultusunda,  meslek  loncaları,  pazar  ve  eğlence  yerleri  gibi  ortak  yaĢam  alanlarını,  alt 

kimliklerin üstüne çıkarak paylaĢabilmekteydi. 1930‟a geldiğimizde kent ekonomisinde hala 

gayrimüslim sermayesi hâkimdir ama nüfus olarak oranları % 13‟lere gerilemiĢtir. 

 

Birkaç  yüzyıllık bir parantez içine giren ve henüz tamamlanmamıĢ bir süreç olan bu 



kozmopolit  yapı,  elbette  kolektif  hafızada  silinmez  kodlar  bırakmıĢtır.  Bu  noktada  eskilere 

uzanan  iki  karakteristik  özellik,  ya  da  gelenekten  söz  etmek  gerekir:  Muhalif  kimlik,  yani 

geleneksel iktidar karĢıtlığı ve efelik olgusu. Muhalif kimliğin, Antik Çağ‟dan Cumhuriyet‟e 

uzanan  bir  tarihsel  çizgi  üzerinde  geliĢtiği  söylenebilir.  Fakat  sosyal  eĢkıyalık  olarak 

adlandırılabilen efeliğin doğuĢu daha yeni bir olgudur. Kazım Nami Duru 1913‟te bir subay 

olarak bu köklü olgunun tarihsel izlerini sürüyor:   

«  Ege  mıntıkasında  bir  araĢtırma  ve  öğrenme  gezisi  yaptım.  ÖdemiĢ‟te  iken  gece  hükümet  konağı 

önündeki  meydanda,  ora  halkı  ile  bir  konuĢmada  bulundum.  Sözlerimi  bitirdikten  sonra,  kaymakam 

beni  odasına aldı. ġundan bundan konuĢurken bana dedi  ki: ‛Bilir misiniz,  Kazım Nami, burada bize, 

yani  hükümet  adamlarına  ve  memurlara  «  ormanlı  »,  jandarmalara  «  karabacak  »  derler  ve  bizden 

kaçarlar.‟  Zaten  Türkçülük  ülküsünü  yaymağa  çalıĢır  olduğu  için,  kaymakamın  bu  sözünü,  halkın 

milliyetçiliği  ile  hükümetin  kozmopolitliği  arasındaki  tezatla  tefsir  ettiydim.  Öteden  beri,  Aydın 

havalisindeki  dağlarda efelerle  yapılan  çarpıĢmaları iĢitirdim. Bu efeler,  gerçekten asayiĢi  bozuyorlar. 

Bunlar  diyordum  o  vakit,  eski  Aydınoğullarının,  Saruhanoğullarının  Osmanlı  saltanatına  karĢı  olan 

ananevi düĢmanlıklarını devam ettiriyorlar » (Gediz Dergisi, 43: 1).

  

 



Kolektif  hafıza  ve  efelik  geleneğinin  tarihsel  derinliği  ne  olursa  olsun,  elbette  Ģiddet 

olayları  kendiliğinden  baĢlamamıĢtır.  Kolektif  bilinci  harekete  geçiren,  yerel  idareciler  ve 

güvenlik  güçlerinin  baskıcı  tutumuydu.  Bununda  ötesinde  Ġzmir‟deki  baĢkaldırıyı  anlamak 

için  kentin  Ġttihatçı  iktidarla  baĢlayan  politik  siciline  bakmak  gerekiyor.  Ġzmir‟in  1908‟deki 



hürriyet  heyecanı,  Balkanlar‟daki  sürekli  yenilgilerle  yavaĢ  yavaĢ  yerini  hayal  kırıklığı  ve 

ümitsizliğe bırakırken, baĢarısızlıklar boykot kampanyalarıyla örtülmeye çalıĢılmıĢtır. Birkaç 

devleti hedef alan bu kampanyalar, Ġzmirliyi politize eden yeni bir süreci baĢlatmıĢtır. Kentin 

bu boykot kampanyalarıyla kazandığı, ortak hedef etrafında mobilize olma yeteneği, 1930‟da 

kendini güçlü bir Ģekilde göstermiĢtir. 

 

Politizasyon  sürecinin  önemli  bir  dönüm  noktası  daha  vardır:  Balkan  SavaĢları‟nın 



Ġzmir‟in coğrafi konumuna getirdiği değiĢiklik. Ġzmir bir sınır Ģehrine dönüĢmesinden sonra, 

demografik  yapısı  nedeniyle  ittihatçılara  her  zaman  Selanik‟i  hatırlatmıĢtır.  Zira  bu  nedenle 

Ġzmir‟in  demografik  eĢdeğeri  gibi,  aniden  elden  çıkmaması  için  bütün  imkânların  seferber 



Manas Journal of Social Studies 

 

424 

edildi. Fakat ticari üstünlüğü Türklere devretmek ve demografik  yapıyı Müslümanlar lehine 

değiĢtirmek,  uzun  erimli  bir  stratejiyi  gerektirmekteydi.  Ancak  ittihatçı  politikalar,  kendini 

sadece  Ġzmir‟in  demografik  değiĢiminde  göstermez.  Milliyetçi  bir  söylem  bu  değiĢimin 

bıraktığı en önemli miraslardan biridir. Bu söylem çok kısa bir süre sonra kentin kimliğinde 

belirginleĢmiĢtir. 

 

Temel ekonomik aktivitesi olan ticaretle yaĢayan ve özelikle uluslararası dinamiklere 



bağımlı ve duyarlı bir liman Ģehrinde, ekonomik krizin bilançosu gerçekten çok ağır olmuĢtur. 

Kriz  altında  ezilen  en  büyük  kitle  olan  Ege  köylüleri  bütün  engellemelere  rağmen  Okyar‟ı 

karĢılamaya geldikleri gibi, Ģiddet olaylarına da karıĢtılar. 1927 Dünya Tarım Buhranı ve ağır 

iklimsel  koĢullardan  etkilenen  köylülerin  SCF‟yi  desteklemekten  baĢka  çaresi  yok  gibiydi. 



Ahenk Gazetesi, 1929 Dünya Ekonomik Buhranı‟ndan aylar önce, Ege köylüsünün durumunu 

Ģöyle haberleĢtirmiĢtir:

 

«  Köylülerimizin  yahut  rençberlerimizin  bir  kısmı,  boğaz  tokluğuna  her  türlü  mahrumiyetlere  maruz 



çalıĢır bir haldedir. Borç altında, borç için çalıĢır, borç için  yaĢar vaziyette bir adamın umumi  üretim 

kuvveti arasındaki mevkii ne olur. Ġstihsalata vasıta olan Ģeyleri borçla tedarik et, hayati diğer ihtiyaçlar 

için borçlan, bütün  sene çalıĢ, çabala, sonra vasıl olduğun netice, borcunun  yarsını  bile ödemeye kâfi 

gelmesin » (Ahenk Gazetesi, 4 Nisan 1929). 

 

Köylünün  devlet  dairelerinde  aĢağılanması  gazetelere  yansıdığı  kadarıyla  sıklıkla 



karĢılaĢılan bir durumdu:  

« Bazı memurlar; Cumhuriyetimizin prensiplerinden olan, halka hürmet ve suhulet noktasını unutmakta, 

ashab-ı mesalihe ve bilhassa daima muhtac-ı tenvir olan köylüye karĢı, hoĢa gitmeyecek muamelelerde 

bulunmaktadırlar » (Ahenk, 7 Mart 1929). 

 

Yerel  basının  1929  Dünya  Ekonomik  Krizi  öncesine  tarihlenen  koleksiyonları, 



gerçekten  de  Ġzmir‟de  bir  pahalılık  krizi  olduğunu  gösteriyor.  Zira Ahenk  Gazetesi‟nin 

haberine göre Türkiye‟nin en pahalı Ģehri Ġzmir‟dir:  

« Tutulan istatistiklerin açıkça gösterdiği gibi, Türkiye‟nin en pahalı yeri Ġzmir‟dir. Ġstanbul‟da yüz lira 

ile  rahatça  geçinen  dört  beĢ  nüfuslu  bir  aile  Ġzmir‟e  geldiğinde  apıĢıp  kalıyor.  Kirasına  ve  ekmek 

parasına  yetmeyen  yüz  lira  ile  karınlarını  bile  doyuramıyorlar.  Bunun  için  Ġstanbul‟un  yüz  lirasını 

Ġzmir‟in  yüz elli lirasına tercih eden çoktur. Türkiye‟nin her yerinden ziyade Ģehrimize münhasır olan 

bu pahalılığın baĢlıca sebebi harpten ve iĢgalden etkilenmesidir. Hayat pahalılığıyla hangi dairenin ve 

kimin  mücadele  ettiğini  yahut  edeceğini  henüz  görmüĢ  ve  anlamıĢ  değiliz.  Belediye  ekmeğin  fiyatını 

bile kontrol edemiyor » (Ahenk Gazetesi, 26 Mayıs 1929). 

 

1929  krizi  köylerden  daha  çok  kentler  için  büyük  bir  sarsıntı  kaynağıdır.  Birkaç 



örnek  vermek  gerekirse;  1923  Ġzmir  ili  istatistiklerinde,  Ġzmir  ili  genelinde  10  ve  merkez 


Yüklə 0,83 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   14




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə