Hinduizm’e Göre Tanrı Vişnu’nun Yeryüzünde Bedenlenmesinin
Nedenleri
153
Adharma ise,
dharmanın karşıtı olarak kullanılır ve kelime olarak “er-
demsizlik, haksızlık, düzensizlik, karışıklık” gibi anlamlara gelir (Williams
751). Terim olarak ise adharma, “evrende mevcut olan kozmik düzenin bo-
zulması, kutsal metinlerde vaaz edilen ve insanların uyması gereken kuralla-
rın ihlal edilmesi, bireysel ve toplumsal sorumlulukların yerine getirilmeme-
si” gibi anlamlara gelir (Basent, Sanatana Dharma 121). Hinduizm’de
dharmanın çiğnenmesi sonucu gerek toplumda gerekse evrende meydana
gelecek karışıklık ve düzensizlik, adharma kavramı ile izah edilir.
Geniş açıdan bakıldığında dharma, her bir varlığın doğası gereği uyma-
sı gereken davranış ilkelerini,
adharma ise, doğasına uygun olmayacak şe-
kilde davranışta bulunmasını ifade eder. Hinduizm’e göre evrendeki düzen
ve ahenk, dharmanın korunmasına bağlıdır. Zaman zaman varlıklar özgür-
lüklerini kötü amaçla kullanmakta ve doğalarına aykırı hareket ederek
kâinattaki düzeni ihlal etmektedirler. Böyle durumlarda Tanrı bir kenara
çekilip dharmanın bozulmasına seyirci kalmaz. Bilakis o, bu kötü gidişi
ortadan kaldırmak için avatara şeklinde yeryüzüne iner ve düzensizliği (ad-
harma) yok ederek âlemdeki düzeni (dharma) yeniden tesis eder. Nitekim
kutsal metinlere bakıldığında Vişnu’nun avatara olarak yeryüzüne inişinin
temel nedenlerinden birisinin bu olduğu görülür (Bhagavadgita 4.7-8; Ra-
mayana, 1.1.13; Bhagavad Purana, 10.50.10; Vişnu Purana 5.1.50; Brahma
Purana 181.1-4; Kutlutürk, Hindu Dini Düşüncesinde 25).
Vişnu’nun insan veya hayvan şeklinde yeryüzünde görünmesinin temel
amaçlarından bir diğeri de evreni korumak ve evrendeki varlıkları huzura
kavuşturmaktır (Harivamşa 31.13; 31.29-30; Vişnu Purana 4.4.87; 5.1.4;
5.1.32; 5.17.12). Dini metinlerde avataraların bu fonksiyonu sıklıkla vurgu-
lanır. Örneğin; Bhagavad Purana’da Krişna’nın “Brahminleri, inekleri, meta-
fizik varlıkları, Vedalar’ı ve düzeni korumak için ve onların iyiliğini temin
etmek için beden aldığı” (3.5.7; 8.24.5) belirtilir. Bu tür ifadeler
avatara
doktrininin genel yapısına uygun düşmekle birlikte bazı dini metinlerde özel-
likle belli varlıkların zikredilmesi, kanaatimizce zikredilen bu kimsele-
rin/varlıkların Hindular açısından taşıdığı önemin ve etkinin bir sonucu ola-
rak değerlendirilmelidir.
Avataraların ortaya çıkış amaçlarından biri de, şeytani varlıklarla (asu-
ra) mücadele etmek ve metafizik varlıklara (deva/sura) yardımcı olmaktır.
Avataraların gerçekleştirdiği bu amacın daha doğru anlaşılabilmesi için
deva
ve asura kavramlarına açıklamak gerekir. Deva kelimesi Sanskrit dilinde
“parlamak” anlamına gelen “div” kökünden türemiş olup, “tanrı veya meta-
fizik varlık” anlamına gelir (Williams 725; Sampurnananda 27). Bu kelime
aynı zamanda “insanüstü özellikleri bulunan iyi karakterli varlıkları” da be-
Cemil KUTLUTÜRK
154
lirtir. Hinduizm’deki tanrılar
deva kelimesi ile belirtilirken tanrıçalar içinse
bu kelimenin dişil formu olan devi kelimesi kullanılır
19
.
Sura kavramı “tanrısal veya ruhsal varlık” anlamına gelir ve
deva ile
hemen hemen benzer manaya tekabül eder (Wilkins 437). Asura kavramı ise,
“tanrısal/ruhsal özelliğini kaybetmiş varlık” anlamında kullanılır. Bu kavram
aynı zamanda “insanüstü özelliklere sahip kötü karakterdeki varlıklar”ı da
tanımlar (Mani 67). Devalar/Suralar, Hinduizm’de Üstün/Aşkın Varlık ola-
rak kabul edilen “Yüce Tanrı”dan farklı varlıklardır. Nitekim inanca göre
insanüstü özellikleri bulunan devalar (tanrısal/iyi karakterli varlıklar), derece
ve önem bakımından “Yüce Tanrı”nın altında yer alırlar.
Hint mitolojisinde asuralar ile devalar arasında sürekli bir mücadele ya-
şandığı görülür. Metinlerdeki anlatımlara göre devalar, zaman zaman asura-
lar üzerinde mutlak anlamda hâkimiyet kuramamakta ve insanları asuraların
kötülüklerinden her zaman koruyamamaktadırlar. Asuralar, sahip oldukları
gücü kötü yolda kullanarak hem insanlara hem de metafizik varlıklara baskı
uygularlar. Şeytani varlıkların bu zulmünden kurtulmak isteyen metafizik
varlıklar, “Yüce Tanrı”dan kendilerini bu zor durumdan kurtarması için yar-
dım talep ederler. Bunun üzerine evrendeki düzeni yeniden tesis etmek ve
metafizik varlıklara yardımcı olmak için “Yüce Tanrı”nın kendisi bizzat
devreye girer ve yeryüzüne iner. Daha sonra ise bozgunculuk çıkartan şeyta-
ni varlıklarla mücadele ederek onları mağlup eder. Bu şekilde hem tanrıları
hem de insanları şeytani varlıkların kötülüklerinden koruyarak onları eski
güçlerine yeniden kavuşturur (Harivamşa 32.8; Bhagavad Purana 1.8.33;
3.13-19; 8.10-11; 8.24.7-9. Örneğin, Ramayana destanındaki anlatıma göre
Vişnu’nun bir avatarası olan Rama, kötü karakterli varlık (asura) Ravana ile
mücadele eder. Çünkü Ravana güneş ve ayı tutmak suretiyle dünyayı karan-
lığa sürüklemek ve böylece evrendeki dengeyi bozmak ister. Ne insanlar ne
de metafizik varlıklar Ravana’ya engel olmazlar. Bunun üzerine Rama for-
muna bürünen Vişnu, Ravana’yı bozguna uğratır onun sebep olduğu düzen-
sizliği ortadan kaldırır (1.14.19).
Tanrı’nın avatara formuna bürünerek böyle bir amaca hizmet etmesi,
esasında yeryüzünün emniyetini ve mevcut düzenin devamını sağlamaya
yönelik bir çaba olarak değerlendirilebilir. Zira şeytani varlıkların güç elde
ederek bunu yanlış yolda kullanmaları sonucu Tanrı’nın evrende tesis ettiği
düzen (dharma) bozulmaya başlar. O yüzden Tanrı, önceden çizdiği bu pla-
19
Hindu dini tarihi içinde deva/devi kavramının kapsam alanı zaman zaman değişmiştir.
Fakat genellikle rüzgâr, ateş, şimşek, yağmur, fırtına gibi doğa olaylarına ya da yer, gök,
uzay, güneş, ay gibi kozmoloji ile ilgili unsurlara insani bir takım özelliklerin atfedilmesi
sonucunda ortaya çıktıkları var sayılan çeşitli tanrı ve tanrıçalar, deva/devi kapsamı içinde
değerlendirilmiştir. Bu tanrı (deva) veya tanrıçaların (devi) temel görevleri, evrendeki düze-
nin devamını sağlamaya yardımcı olmaktır (Sampurnananda, 31-32; Yitik, Hint Dinleri 115-
116).