Journal of Life Economics 2/2014
65
noktada, hükümetle tebaanın ilişkisinde, kamusal düzenleme ve özel girişim arasındaki
çelişkinin etkileri ortaya çıkmıştır.
ster istemez, kamu erkinin özel şahıslarla bağlantısının doğduğu her alan bir dizi
sorunsalı ortaya çıkarır. Çünkü geçimlik kesimin ve emek faktörünün alanı daralmış, yerel
pazarların bölgesel ve ulusal pazarlara bağımlılığı artmıştır. Toplumun geniş kesimi
merkantilist politikaların etkilerini günlük yaşamlarında görmüşlerdir. Kamu finansmanına
yönelik vergi, harç ve ev bütçeleri ve kamusal müdahaleler bağlamında kritik bir uygulama
alanı ortaya çıkmıştır. Örneğin, tahıl kıtlığı döneminde, yapısal bir düzenlemeyle ekmek
tüketimi yasaklanmıştır. O zaman devletin bu tasarrufuna karşı çıkan toplum, hem kamu
erkinden özel olanı koparmış hem de kamusal akıl yürüterek kamusal eleştiriyi oluşturmuştur
(Habermas, 2012: 86-87).
10. KAMUSAL ALAN VE EKONOM L Ş K S
19. yüzyılın burjuva kamusal alanına bakılırsa, işletme ve özellikle pazar
dinamiklerinin kamusal alandan bağışık olduğu görülür. Bu dönemde ekonomik alan,
ekonomik ve politik süreçlerin liberal kapitalizmle birlikte ekonomik alanın hemen hemen
tümüyle özel olana intikal etmesi veya aktarılması sonucu devlet egemenliğinden
kurtulmuştur. Devlet, liberal mantığın, “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” ilkesinin
geçerli olduğu bu dönemde, pazarın temel işleyişiyle henüz tam birleşmemiştir. şletme ve
pazarın aktörlerinin yaşamı, mal ve mülkiyet sahiplerinin tek egemen güç kaynağıdır. Mal ve
mülkiyet sahipleri bu özgürlükleri geniş ölçüde kullanmış ve bu çerçevede; çocukların
çalıştırılması, sınırsız çalışma saatleri, çok düşük ücretler, işçilerin keyfi olarak işten
çıkartılması, sendika yasağı ve benzer diğer baskılar yaygın bir uygulama alanı bulmuştur.
Özel ekonomiler ile kamusal alan arasındaki bu uyuşmazlık, kapitalizm ile demokrasi
arasında savunulamaz ve yapısal bir karşıtlık bulunduğunu açıkça göstermiştir. Zaten 1929
krizinden sonra, ekonomi alanı, kendi özel yapısından sıyrılmış ve Keynesci mantık
uzantısında sosyal devlet ve mantıkla iç içe duruma girmiştir. Ne var ki, politik olan ile
ekonomik olanın birbirinin içine girdiği (veya nüfuz ettiği) bu dönem, bir yandan ekonomik
alanı kamusal alana doğru yaklaştırırken, öte yandan kitlesel medya ve reklamcılık iletişimi
ile ticari dağıtım ağları da gelişmiştir (Floris, 2012: 67-68).
Günümüzde şirketlerin ve kollektif birimlerin kamusal alanı kapladığı bir dönem
yaşanıyor. Bu da ekonomik alanın kinci Dünya Savaşı sonrasından 1970’lerin sonuna kadar
kitlesel tüketim aracılığı ve araçları ile kamusal alana yaptığı “yatırım”ın bir sonucudur. Buna
göre, medyadaki reklam iletişimi ve ticaret merkezleri biçiminde yeni kamusal yerler ortak
yaşam alanları üretmiş durumdadır. Pazarın ve şirketlerin kamusal alanı kaplaması (daha
ş
iddetli bir deyimle istilası), özel şirketlerin kamusal görünürlüğünün pek olmadığı bir
dönemin sonunda gerçekleştirilmiştir.
1970’lerden sonra kamusal alanın yapısı, 1960’lardaki güç ilişkilerinin dönüşümü
sonucu alt-üst olmuş ve pazarlama biçim ve teknikleri, kamusal alanda iletişimin vazgeçilmez
unsurları olarak toplumsal gerçekliğin kavranılışına damgasını vurmuştur. Çünkü “kökeninde
reklamcılık olan pazar tarafından kamusal alanın sürekli bir ele geçirilmesi süreci söz
konusudur (Floris, 2012: 69)”. Kamu hizmetlerinin sunumunda kamu sektörü, özel sektör ve
kar amacı gütmeyen sektör örgütlerinin ortaklığına ilişkin yeni bir örgütlenme modeli olarak
önerilen kamu yararlı şirketler, devlet merkezli sosyal demokrasinin ve piyasa merkezli
Journal of Life Economics 2/2014
66
yeniçağın ötesinde çok daha geniş tabanlı olduğu iddia edilen “üçüncü yol” arayışının bir
uzantısıdır (Karasu, 2009: 117).
10.
KAMUSALLIĞIN TOPLUMSAL VE S YASAL YAPISININ DÖNÜŞÜMÜ
Kamusal alanın özel alan ile ilişkisine bakılırsa; burjuva kamusunun, devletle toplum
arasındaki mevcut gerilim sahasında fakat özel alanın parçası olarak kalacak şekilde geliştiği
görülür. Burada temel bölünme ve gerilim, toplumsal yeniden üretim ile siyasal erklerin
ayrışması anlamına gelir. Zira kapitalist iktisadi pazar ilişkilerinin genişlemesi ve
derinleşmesi ile birlikte, sınıfsal egemenliklerin kısıtlayıcı çerçevelerini değiştiren ve hatta
parçalayan “toplumsal” olanın alanı belirginleşir. Toplumsal alanın giderek belirginleşmesi
sonucu, devletin payına yeni fiziksel ve sosyal mal ve hizmet fonksiyonlarını yerine getirme
görevi düştükçe, onunla toplum arasındaki ayırıcı duvar çökmeye başlar. ktisadi ve sosyal
gücün mal dolaşımının özel alanda yoğunlaşması sonucu, ekonomik yönden güçsüz olan ve
mülkiyete sahip olmayanlarda doğal bir eğilim gelişir, ki bu da pazardaki konumu açısından
üstün durumda olana “siyasal karşı durma” eğilimidir.
Devletin bu yeni işlev ve görevlerinin giderek artmasını ve müdahale eğilimini
K.Galbraith; ABD için devlet bütçelerinin artan etkisi ve boyutlarının genişlemesi ile açıklar
(Galbraith, 1952). Bu yönde, S.Fabricant ve R. Lipsey de 50 yıllık kamu harcamaları trendini
sayısal verilerle destekler (Fabricant ve Lipsey, 1952). Aynı gelişimin dayandığı mantığı
Wagner, kamu harcamalarının artış teorisi ile zaten daha önce analiz etmiştir. Özel alana
yönelik bazı kamusal müdahaleler devletin daha önce yerine getirdiği işlevleri daha
genişlemesine yapması, ayrıca yeni bir dizi işlevi yüklenmesi zorunlu hale gelmiştir.
Devlet bazen özel bireyleri kamusal görevlerle yükümlendirerek bazen de özel iktisadi
işlevlerin eşgüdümünü yüklenerek veya doğrudan üretici üretici ve dağıtıcı işlevler yürüterek
birçok hizmetlere girişmiştir.
Devlet bazı kamu hukuku alanlarını terkederek bazı görevlerini ise özel girişimcilere
ve kurumlara aktararak, bir yandan özel hukuk alanının kamulaştırılmasına, öte yandan da
kamu hukuku alanının özelleştirilmesine yönelmiştir. O zaman sermayenin yoğunlaşması ve
müdahalecilikle birlikte “devletin toplumsallaşması” ve “toplumun devleştirilmesi” süreçleri
ile karşı karşıyayız demektir. Böylece kamu yararının kamusal ögesi, özel hukukun ögesi ile
kaynaşım göstermiştir. Öyleyse, oluşan bu yeni alan ne saf özel ne de gerçek anlamda
kamusal olarak adlandırılabilir (Habermas, 2012: 251-265). Şimdi karşımızda, özel veya
kamusal olarak anlamlandırılamayacak bir yeni yapı, daha doğrusu “toplumsal alan” (public
sphere) kavramı çıkar. Bu yeni alanda toplumun devletleştirilmiş ve devletin
toplumsallaştırılmış alanları birbirlerinin içine girmiştir.
Öte yandan, kamusal topluluğun sırtından bazı görevler, bir yandan dernekler ve sivil
toplum kuruluşları öte yandan siyasal iktidar adayı partiler tarafından alınır ve iktidar
kullanımı ve güçlerin dengelenmesi süreci bunlar arasında gerçekleşir.
Genel eğilim olarak burjuva kamusu alanın ve mantığının değişmesi, dönüşmesi ve
hatta giderek yıkılışını hazırlayan önemli bir süreç, kamusal alanın özel alan ile kaynaşması,
burjuva kamu modeli olan özel alanın kamusal alandan kesinlikle ayrılması öngörüsünün
çökmesi anlamına gelir.
Journal of Life Economics 2/2014
67
Öta yandan, Marx tarafından mülksüz kitlelerin, ekonomik mücadeleyi siyasal
mücadeleye çevirmek için kamunun kapılarını zorladıkları saptanmıştır. Bunun uzantısı
olarak, siyasal kamunun mülksüzlerce sahiplenilmesi devlet ile toplumun kaynaşmasına yol
açmıştır. Kamusal alanın özel alanla kaynaşmasının paralelinde devlet ile toplumun karşılıklı
olarak birbirlerinin içine girmesi sonucunda görece homojen olan kamusal topluluğun
dayandığı temel de sarsılmıştır.
Örgütlü özel çıkarların rekabeti de kamuya nüfuz etmiş ve orada tekil çıkarların
rekabeti sergilenmeye başlamıştır (Habermas, 2012: 298-303).
11.
SONUÇ
Kamusallığın siyasal işlevine bakılırsa, aleniyet (açıklık, saydamlık) işlevinin
dönüşüm geçirdiği görülür. Bunu yaratan temel gelişim, kamusallığın topografik ve yerel
zeminini kaybetmesi ve özel alan ile “dünya kamusu/kamu oyu” ile belirgin olan sınırının
ortadan kalkması ve saydamlığını yitirmesidir. Öyle ki, siyasal partilerin özel alandan kamu
alanına sarkan dernekler, sivil toplum kuruluşları ve cemiyetlerin çıkarlarına aracılık yapmak
zorunda kalmaları ve parçalanmaları gündeme gelmiştir. Bunun yansıması olarak
parlamentolar da, kamusal tartışma mekanları ve organları olmaktan çok, birer gösteri heyeti
olmaya evrilmişlerdir. Yani parlamentolar; siyasal erk ve organların, yani iktidardaki
partilerin radyo, televizyon ve gazeteler aracılığıyla politikalarını halka sundukları ve
savundukları, muhalefetin ise bu politikalara karşı çıkarak alternatif politikalarını
geliştirdikleri “kamusal kürsü”ler haline geldiler. Reel uygulamada, asıl danışma ve
tartışmaların parlamentoların genel kurulundan ziyade meclis komisyonlarına ve gruplarına
kayması, parlamentonun kamusal danışma (istişare) işlevinin gerisine çekilmesi demektir.
Tartışmalar sadece birer şov (gösteri) haline bürünüyor ve böylece açıklık ve saydamlıkla
yapılması gereken kritik (olumlu-olumsuz eleştiri) niteliğini kaybediyor (Habermas, 2012:
335-339).
Özünde bireysel ve özel şahısların oluşturduğu ve ilke olarak alındığı özellikler
dışında çalışan (veya artık işlemeyen) kamusal toplulukların yerini artık örgütlü özel
ş
ahısların çıkarlarını güden bir kamusal topluluk almaktadır. “Bugünkü koşullarda…
kamusallığın kanalları üzerinden ve örgütlerin devletle ve birbirleriyle alışverişi için
yürürlüğe kon(ul)muş bir aleniyet temelinde kamusal bir iletişim sürecine etkili katılım
sağlayabilecek yegane (özne) budur” (Habermas, 2012: 377). O zaman denilebilir ki,
parlamentolar, özünde sosyal güce karşı yönelmiş olan fakat kendisi bir güç olarak kurulmuş
bulunan bir kurum olmanın çelişkisiyle sakatlanmıştır. Buna karşılık olarak da, sosyal devlet
anlayışı ve koşulları çerçevesinde işleyen kamusallık, bizzat kendisini, kendi kendini
yaratacak bir güç niteliğine kavuşturmak; kendi kendini oluşturmak görevi ve pozisyonu
taşımalıdır (Habermas, 2012: 374).
Journal of Life Economics 2/2014
68
KAYNAKÇA
AKŞ T, Elif Ekin, 2009, “Osmanlı mparatorluğu ve Türkiye’de Kamusallık Kavramının
Dönüşümü ve Dışladıkları”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi,
64(1), 1-21.
ARENDT, Hannah, 1994, nsanlık Durumu, (Çev. Bahadır Sina Şener), stanbul: letişim
Yayınları.
BECKER, Marvin, 1994, The Emergence of Civil Society in the Eighteenth Century,
Bloomington: Indiana University Press; First Edition edition.
DACHEUX, Éric, 2012, “Kamusal Alan: Demokrasinin Anahtar Bir Kavramı”, Kamusal
Alan
, (Der. E. DACHEUX), Çev. Hüseyin Köse, stanbul: Ayrıntı Yayınları.
FABRICANT, Salomon and
LIPSEY, Robert E.,
1952, The Trends of Government Activities
in the USA Since 1900
, NBER Books, New York,
FLORIS, Bernard, 2012, “Kamusal Alan ve Ekonomik Alan”, Kamusal Alan (Der. E.
Dacheux), Çev. Hüseyin Köse, stanbul: Ayrıntı Yayınları.
GALBRAITH, Kenneth, 1952, American Capitalism, Boston: Houghton Mifflin.
GOLDSCHEID, Rudolf, 1967, “A Sociological Approach to Problems of Public Finance”,
Classics in The Theory of Public Finance,
(Eds: R. Muscrave and A. Peacock), New
York, Macmillan
HABERMAS, Jürgen, 1997, Kamusallığın Yapısal Dönüşümü, (Çev. Mithat Sancar ve Tanıl
Bora), stanbul: letişim Yayınları
HABERMAS, Jürgen, 2012, Kamusallığın Yapısal Dönüşümü, (Çev. Mithat Sancar ve Tanıl
Bora), stanbul: letişim Yayınları.
ILLICH, Ivan, 2011, Şenlikli Toplum, (Çev. Ahmet Kot), stanbul: Ayrıntı Yayınları.
KAHRAMAN, Hasan Bülent, KEYMAN, E. Fuat ve SARIBAY , Ali Yaşar, 1999, Katılımcı
Demokrasi, Kamusal Alan ve Yerel Yönetim,
stanbul: WALD.
KARASU, Koray, 2009, “Yeni “Kamusal” Örgütler: Kamu Yararı Şirketleri”, Ankara
Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi
, 64(3), 117-147.
LANDES, Joan B., 1988, Women and the Public Sphere in the Age of the French Revolution,
Ithaca and London, Cornell University Press
.
LEFEBVRE, Henri, 2013, Kentsel Devrim, (Çev. Selim Sezer), stanbul: Sel Yayıncılık.
MELTON, James Von Horn, 2011, Aydınlanma Avrupasında Kamunun Yükselişi, (Çev. F. B.
Aydar), stanbul: Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi
NAD R, Feridun, 2014, “Meyhane Halkın Parlamentosudur”, Birgün Gazetesi, 22 Haziran
2014.
NEOCLEOUS, Marc, 2013, Sivil Toplumu Yönetmek-Devlet ktidarı Kuramına Doğ ru, (Çev.
Bahadır Ahıska), Nota Bene Yayınları / Politika Dizisi
Journal of Life Economics 2/2014
69
NEOCLEOUS, Marc, 2014, Devleti Tahayyül Etmek, (Çev. Akın Sarı), Nota Bene
Yayınları / Politika Dizisi
RAWLS, John, 1996, Political Liberalism, New York: Columbia University Press.
RAWLS, John, 2006, Halkların Yasası ve Kamusal Akıl Düşüncesinin Yeniden Ele Alınması,
(Çev. Gül Evrin), stanbul: stanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.
TASSIN, Étienne, 2012, “Ortak Alan mı Kamusal Alan mı? Topluluk ve Aleniyetin
Karşıtlığı”, Kamusal Alan (Der. E. Dacheux), Çev. Hüseyin Köse, stanbul: Ayrıntı
Yayınları.
TEKEL , lhan, 1999, “Önsöz”, Katılımcı Demokrasi, Kamusal Alan ve Yerel Yönetim,
(Editörler: Ali Yaşar Sarıbay, Hasan Bülent Kahraman, E. Fuat Keyman),
stanbul:
Demokrasi Kitaplığı.
Journal of Life Economics 2/2014
70
Dostları ilə paylaş: |