III INTERNATIONAL SCIENTIFIC CONFERENCE OF YOUNG RESEARCHERS
1485
Qafqaz University 17-18 April 2015, Baku, Azerbaijan
BİNGÖL KENTİNİN TARİHİ HAKKINDA
Könül VƏLİYEVA
Bingöl Üniversitesi
kxveliyeva@gmail.com
TÜRKİYƏ
Türkiye'nin bir şehri olan Bingöl, bu ülkenin diğer şehirlerinden farklı olarak fazla ta-
nınmamaktadır. Bunu sebebi ise belki de turizim yerlerinin ve tarihi yapıların yeterince olma-
masıdır. Zira günümüzde dünya genelinde en çok bilinen ülke ve şehirler turizim yerleri ile
bilinmektedir, ve hatta bu gibi yerlere sahip olmayan şehirler insanlar tarafından ilgi çekme-
mektedir. Bingöl hakkında bahs edersek:
Bingöl ili, Doğu Anadolu bölgesinin Yukarı Fırat bölümünde yer alır.Bingöl merkez
ilçeden başka Adaklı, Genç, Karlıova, Kiğı, Solhan, Yayladere ve Yedisu adlı yedi ilçeye ve
on yedi bucağa ayrılmış olup sınırları içerisinde 317 den fazla köy bulunmaktadır. 8125 km
genişliğindeki Bingöl ilinin 1990 sayımına göre nüfusu 250.966 yı bulmuştur. Günümüzde ise
bu sayı 265.000 bulmaktadır.
Tarihinden kısaca olarak bahs edersek şehrin tarihi MÖ 2000 yıllarına kadar dayan-
maktadır. Bu tarihten önceki yıllar bilnmemektedir. Bingölün tarihi daha çok komşu şehirlerin
tarihi incelenerek meydana çıkarılmıştır. MÖ 3000 yıllarında bu topraklara ilk Oğuz göçleri
olmuş bunlar gelib yerleşmiş zamanla ve istilalarla benliklerinin mühüm kısmını kaybetmiş-
lerdi. MÖ 4. asırda Iskender bu bölgeyi işğal etmiş, Makidonya kırallığı bölününce bu bölge
bir çok devletin egemenliyinde kalmıştır. Bingölün bulunduğu bölge MS 7. asırda Hz Ömer
zamanında İslam orduları komutanı Halid İbni Velid tarafından feth edilmiş islamiyet bu
bölgelerde yayılmış ve Müslimanlar yerleştirilmiştir.
1071 Malazgirt zeferinden sonra bu bölgeye bır çok Anadolu beyliği ve 1402 yılında
Timur han hakim olmuştur.Timur han 1403 yılında Anadoludan ayrılınca Bingöl Akkoyunlu-
ların eline geçecek fakat 1473 Otlukbeli savaşında Akkoyunlu hökümdarı Uzun Hasan
Osmanlı Hökümdarı Fatih Sultan Mehmede yenilince Bingöl Osmanlının eline geçecektir.
Daha sonra ise Bingölü işğal eden Şah Ismaili Osmanlı Hökümdarı Yavuz Sultan Selim 1514
senesinde Çaldıran meydan savaşında yenince Bingöl tekrar Osmanlı hakimiyetine girecek ve
bu tarihten itibaren Bingöl hep Osmanlı egemenliyinde kalacaktır.
Erzurum, Muş, Diyarbakir, Elazığ ve Tunceli illeriyle kuşatılmış olan şehir Osmanlı dö-
neminde konşu şehirlere bağlı olarak idare edilmiş ancak Cumhuriyet devrinde bir il haline
gelmişdir.
1. Dünya Savaşı sırasında 1915'ten 1917 yılı sonlarına kadar Ruslar'la yapılan bir dizi
muharebelere sahne olan ve işgale uğrayan Çapakçur yöresi, Aralık 1917'de Erzincan'da
imzalanan ateşkes anlaşması sonucunda Rus işgalinden, kurulmuştur.
7 Aralık 1935 tarihinde kabul edilen 2885 sayılı kanunla Bingöl adlı yeni bir il kurul-
muş Çapakçur da bu ilin merkezi olmuştur.
Doğu Anadolu bölgesinin Yukarı Fırat bölümünde yer alan Bingölün adı ile ilgili pek
çok rivayetler bulunmaktadır. Tarihi boyunca çeşitli medeniyetlerin egemenliyinde kalan şehir
daha önce Anadolu halk ağızlarında "dere kenarında bulunan bağlık- bahçelik yer" anlamına
gelen "Çevlik" ya da halk dilinde "Çolik" adı ile bilinir.
Günümüzdeki Bingölün yerinde kurulmuş olan 1872-den 1945 yılları kadar ''Çapakçur''
adıyla bilinen yerin adına ilk defa ortaçağ islam kaynaklarında ''Cebel-i Cur'' şeklinde ras-
lanmaktadır.
Islam coğrafyacı ve tarihçileri bölge için ''Cebel-i Cur'' adını kullanmışlardır. Ermeni ve
Fars kaynaklarına yansıması ise ''Çapakçur'' şeklinde olmuştur.
III INTERNATIONAL SCIENTIFIC CONFERENCE OF YOUNG RESEARCHERS
1486
Qafqaz University 17-18 April 2015, Baku, Azerbaijan
Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde "Çapakçur"un Büyük İskender tarafından kuruldu-
ğunu ve bu ismi de
onun koyduğu rivayet edilir. Seyahatnamede, Büyük İskender'in ağrılarına şifa bulmak
ve başındaki iki boynuzundan kurtulmak için nice doktorlara başvurduğu halde bir türlü
derdine çare bulamadığı için sonuda "ab-ı hayat" aramağa kalkıştığı anlatılır. Bu rivayete göre
ab-ı hayatı bulmak için epeyce uğraşan Iskender, sonunda kaynağın kendisi olmasa da ondan
beslenen bir pınardan içip ağrılarından ve boynuzlarından kurtulur. Faydasını gördüyü suya
"Cennet suyu" anlamına gelen "Çapakçur" adını verir. Hekimlerinden Filkos'u yanına çağırır
ve ona 'Bu kadar zamandan beri benim hizmetçilerimdiniz ve ağrıma bir çare bulmaya kadir
olamadınız. Ilacını Cenab-ı Allah cennet nehirlerinden verdi. Burada benim için bir kale inşa
edib ismini "Çapakçur' koyunuz" der. Bu emir üzerine Murat nehri kenarında üç yüz on beş
günde "Çapakçur kalesi" inşa edilir.
1945 yılına kadar Çapakçur olarak adlandırılan şehir, bu dönemden sonra Bingöl adını
almıştır. Bingöl, adını üzerinde irili ufaklı yüzlerce ve belki de binlerce buzul göller olan
dağdan almıştır.
Doğal güzellikleriyle tanınan Bingöl, Doğu Anadolu'nun adı rivayetlere karışmış tarihi
bir yeridir. Bingöl dağı, Muş, Erzurum ve Bingöl arasında paylaşılmış durumdadır. Bingöl
Dağı'nda buzul izine rastlanmaktadır. Bunlar küçük göller halinde dağa serpilmiş olarak bu-
lunmaktadır. Yöredeki bu göller hakkında pek çok rivayetler vardır. Bazı Ermeni söylen-
celerinde, Kutsal Kitapta sözü geçen Bingöl dağındakı göller, ab-ı hayat kaynağının bin
parçaya bölünmesi ile olmuştur.
Bingöl adı ile ilgili diğer bir rivayet ise Koroğlu ile ilgilidir. Rivayetde Koroğlunun bu
yöredeki bir gölün suyundan içenin ölümsüzlüğe kavuşacağını işitdiyi ve babasını da alarak
buraya geldiyi ama aradığı gölün bin parçaya bölündüğü için bulamadığı anlatılmaktadır.
Bu rivayetlerin gerçekliği hakkında kesin bir şey söylemek mümkün olmasada Bingöl
suyunun bir çok hastalıklara şifa olduğu söylemek mümkündür.
Doğu Anadolu kırık kuşağı üzerinde yer alan şehrin çeşitli bölgelerinde bu güne kadar
bir çok şiddetli depremler olmuştur. 22 mayıs 1971 yılında olan depremde yüzlerce insan
hayatını yitirmiş ve Bingöl kenti yeniden kurulmasını gerektirecek ölçüde yerle bir olmuştur.
Bingöl halkının toplumsal yaşamında aşiret ilişkileri etkisini sürdürmekte ağalık hala
gücünü korumaktadır. Bölgenin çokunlukla dağlık olması ve yerleşim birimlerinin daha çok
köy ve mezralar halinde yoğunlaşmasından dolayı 1980 yılına kadar Bingölde okuma yazma
oranı çok düşüktü. Fakat bugün okuma yazma bilenlerin oranı yüzde doksan civarındadır.
Bingöl halı ve kilimleri göz alıcı renkleri ve desenleri ile ilgi çeker. "Cacım" dedikleri
kilimler battaniye olarak da kullanılır.
Eskiden Çapakçur kırsal nitelikli gelişmeyen küçük bir yerleşimdir. Daha sonra ise
Çapakçur gelişmeye başlayınca bu bölgenin şeherleşmeye elverişli olmadığı anlaşıldı ve bura-
dan taşınarak 1950 yıllarında dere yatağının güneyindeki yüksek düzlüğe yeni bir yerleşme
kuruldu. Bundan dolayı şehrin merkezinde tarihi yerler bulunmamaktadır.
Bingöl turizim bakımından fazla ilgi çekici bir yer değil. Fakat Solhan Ilçesi Hazarşah
Köyü civarında Yüzen ada, Bingöl Erzurum karayolunun 20. kilometresinde Kös Kaplıcaları,
Genç Ilçesinde içmeler, Bingöl Elazığ karayolunun 20. kilometresinde kayak evi ve Elazığ
yolu üzerinde bal kaymağı ile ünlü Gezik bulunmaktadı. Aynı zamanda Kiği cami, Kıral Kızı
Kalesi ve Temran Mezarlığı gezile bilecek nitelikte olan tarihi yerlerdir. Bundan başka
Temmuz-Ağustos aylarında Bingöl dağlarında güneşin doğuşunu izlemek mümkündür.
Halkının neredeyse tamamı Zazalar dan oluşmaktadır. Zazalar çoğunlukla Türkiye'nin
Doğu Anadolu bölgesinde yaşayan bir halk olup İran dillerine ait bir dil olan Zazacayı konuş-
maktadırlar. Bingöl Türkiye'de zazacanın en çok konuşulduğu şehirler arasında gelmektedir.
Zazaların dini ağırlıklı olarak Islamdır ve halkın dinine bağlı bir şekilde yaşadığını söylemek
mümkündür.