Microsoft Word Brown, Dan Da Vinci Sifresi doc



Yüklə 5,01 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə102/116
tarix10.11.2017
ölçüsü5,01 Kb.
#9412
1   ...   98   99   100   101   102   103   104   105   ...   116

ozan (minstrel) ve papaz (minister) kelimelerin ortak bir etimolojik kökene sahip olmasının 
tesadüf olmadığını biliyordu. Trubadorlar, Magdalalı Meryem Kilisesi'nin müziği kullanarak 
halka kutsal dişi hikâyesini yayan gezgin hizmetkârları ya da "papazlarıydılar". 
Trubadorların söyledikleri "Hanımımızın" erdemlerini öven şarkılar günümüze dek 
gelmiştir. Kendilerini sonsuza dek adadıkları gizemli ve güzel bir kadın. 
Kalın harflerle yazılı başlığa tıkladı ama hiçbir şey bulamadı. 
Bilgisayar yeniden bipledi. 
 
ŞÖVALYELER, VALELER, PAPALAR VE 
BEŞ KÖŞELİ YILDIZLAR: 
KUTSAL KÂSE'NİN TAROT TARİHİ 
 
Langdon, Sophie'ye, "Hiç şaşırmadım," dedi. "Anahtar kelimelerimizden bazıları kartlarla 
aynı isimleri taşıyor." Fareye uzanarak, bağlantı adresini tıkladı. "Büyükbabanın Tarot 
oynadığınız zamanlarda bundan bahsettiğine emin değilim Sophie ama bu oyun, Kayıp Gelin 
ile ona eziyet eden kötü kilise hikâyesini anlatan 'kısa soru-cevap kartlarıydı'." 
Sophie şüpheyle ona baktı. "Hiç fikrim yoktu." 
"İşte asıl konu da bu. Kâse müritleri, mesajlarını mecazi bir oyun yoluyla öğreterek
kilisenin dikkatli gözlerinden saklamış oldular." Langdon modern kâğıt oyuncularından kaç 
tanesinin, oyun kartlarının üstündeki dört işaretin kupa, maça, karo, sinek aslında Tarot'un 
doğrudan Kâse'yle ilgili dört sembolünden kılıçlar, kupalar, asalar ve tılsımlar geldiğini 
bildiklerini merak etti. 
Maçalar kılıçlardı -Bıçak. Erkek. 
Kupalar kupalardı -Kadeh. Dişi. 
Sineklen Asalardı -Kraliyet Soyu. Filizlenen asa. 
Karolar Tılsımlardı -Tanrıça. Kutsal dişi. 
 
Dört dakika sonra, Langdon aradıklarını bulamayacaklarından endişe etmeye başladığı 
sırada, bilgisayar yeni bir sonuç gösterdi. 
 
Dehanın Cazibesi: 
Modern Bir Şövalye Biyografisi. 
 
Langdon, Gettum'a, "Dehanın Cazibesi mi?" diye seslendi. "Modern bir şövalye 
biyografisi mi?" 
Gettum başını köşeden uzattı. "Nasıl modern olur? Lütfen bana Sir Rudy Giuliani 
olduğunu söyleme. Şahsen ben bunun biraz yanlış bir seçim olduğunu düşünüyorum." 
Langdon'ın, yeni şövalye ilan edilen Mick Jagger hakkında kendine ait bazı düşünceleri 
vardı ama modern İngiliz  şövalyeleriyle ilgili politikaları tartışmanın sırası değildi. "Bir 
bakalım." Langdon dikkatini kalın harflerle yazılmış anahtar kelimelere verdi. 
 
...şerefli şövalye, Sir Isaac Newton... 
...1727'de Londra şehrinde ve ayrıca... 
...onun mezarı Westminster Manastırı'nda... 
...Alexander Pope, dostu ve meslektaşı... 
 
Sophie, Gettum'a, "Sanırım modern göreceli bir kelime," dedi. "Bu eski bir kitap. Sir Isaac 
Newton hakkında." 


Kapı eşiğinde duran Gettum başını iki yana salladı. "İşimize yaramaz. Newton’ın mezarı 
Westminster Manastırı'nda, orası  İngiliz Protestanlarının mekânıdır. Katolik bir Papa'nın 
oraya gitmesine imkân yok. Krema ve şeker?" 
Sophie başını salladı. 
Gettum bekledi. "Robert?" 
Langdon'ın kalbi hızla çarpıyordu. Gözlerini ekrandan ayırarak ayağa kalktı. "Aradığımız 
şövalye Sir Isaac Newton," dedi. 
Sophie oturduğu yerde kaldı. "Neden bahsediyorsun?" 
Langdon, "Newton’ın mezarı Londra'da," dedi. "Bilimdeki yeni keşfi, kilisenin hışmını 
üzerine çekmişti. Ayrıca Sion Tarikatı'nın Büyük Üstat'ıydı. Daha başka ne isteyebiliriz ki?" 
"Daha başka ne mi?" Sophie şiiri gösterdi. "Peki Papa'nın gömdüğü  Şövalyeye ne 
diyeceksin? Bayan Gettum'u duydun. Newton'ı Katolik bir Papa gömmemiş." 
Langdon fareye uzandı. "Katolik Papa'dan bahseden kim?" "Papa" yazan bağlantıyı 
tıkladığında, cümlenin tamamı ekranda belirdi. 
 
Sir Isaac Newton’ın, kralların ve soyluların katıldığı 
cenazesine başkanlık eden Alexander Pope, dostu ve 
meslektaşı olarak mezarına toprak serpiştirmeden önce ona methiyeler yağdırdı. 
 
Langdon, Sophie'ye baktı. "İkinci aramada gerçek Papa'yı bulduk Alexander." Durdu. 
"Yani Alexander'in Pope soyadı Papa anlamında kullanılmış." 
Papa şövalye gömmüş Londra'da ya da Pope şövalye gömmüş Londra'da. 
Aynı anlama geliyordu. 
Sophie yüzündeki şaşkınlık ifadesiyle ayağa kalktı. 
Çift anlamlı kelimelerin ustası olan Jacques Sauniére bir kez daha korkunç zeki bir adam 
olduğunu kanıtlamıştı. 


96 
 
Silas sıçrayarak uyandı. 
Onu neyin uyandırdığına ya da ne kadar süredir uyuduğuna dair fikri yoktu. Rüya mı 
görüyordum? Hasır kilimin üstünde doğrularak, Opus Dei konuk evinin koridorundan gelen 
sesleri dinledi. Sessizliği sadece aşağı katta, yüksek sesle dua eden birinin mırıltıları 
bozuyordu. Bunlar alışıldık seslerdi ve aslında ona huzur vermeliydi. 
Buna rağmen  şiddetli ve beklenmedik bir huzursuzluk hissediyordu. Sadece iç 
çamaşırlarıyla ayağa kalkan Silas, pencerenin yanına yürüdü. Takip mi edildim?  Aşağıdaki 
avlu boştu, tıpkı içeri girerken gördüğü haldeydi. Dinledi. Sessizlik. Peki neden tedirginim? 
Silas uzun zaman önce önsezilerine güvenmeyi öğrenmişti. Hapse girmeden çok önce, 
önsezileri onun Marsilya sokaklarında hayatta kalmasına yardımcı olmuştu... Piskopos 
Aıingarosa'nın ellerinde yeniden hayat bulmadan çok önce. Pencereden dışarı baktığında, 
çitlerin arkasındaki bir arabanın bulanık siluetini ferle etti. Arabanın tepesinde bir polis sireni 
vardı. Koridordaki parkelerden bir çatırtı sesi geldi. Bir kapı sürgüsü hareket etti. 
İçgüdülerine göre hareket eden Silas odada hızla hareket ederek, açıldığında tam 
arkasında olacak şekilde kapının yanında durdu. İçeri fırtına gibi giren polis memuru, boş gibi 
görünen odada doğrulttuğu silahını sola ve sağa gezdirdi. O henüz Silas’ın yerini 
keşfedemeden, Silas atılarak omzuyla kapıyı içeri girmekte olan ikinci memurun yüzüne 
çarpmıştı. Polis ateş etmek üzere dönerken Silas, onun bacaklarına daldı. Silah ateş aldığında 
kurşun, polisin incik kemiğini kavrayan Silas'ın başının tam üstünden geçmişti. Bacaklarını 
aşağıdan çekerek, polisi yere yatırdı ve adam başını yere çarptı. Kapı  eşiğinde sendeleyen 
ikinci polis memurunun kasıklarına Silas bir tekme indirdi ve kıvranan vücudunun üstünden 
atlayarak koridora koştu. 
Silas neredeyse çıplak bir halde solgun vücuduyla merdivenlerden aşağı indi. Kendisine 
ihanet edildiğini biliyordu ama kim? Lobiye indiğinde, ön kapıda koşuşturan başka polisler 
olduğunu gördü. Silas diğer yöne dönerek, konuk evinin derinliklerinde ilerledi. Kadınlara 
ayrılan kısmın girişi.  Tüm Opus Dei binalarında bir tane var. Dar koridorlarda kıvrılarak 
ilerlerken, bir mutfağa dalarak, tabakları ve çatal bıçakları deviren çıplak Albino'dan uzak 
durmayı yeğleyen, dehşet içindeki çalışanların yanından geçti. Silas kazan dairesinin 
yanındaki karanlık koridora koştu. Aradığı kapıyı bulmuştu. Çıkış tabelası, koridorun sonunda 
parlıyordu. 
Kapıdan çıkarak vargücüyle yağmura doğru koşan Silas alçak banketten atlarken diğer 
yönden gelen memuru çok geç fark etti. İki adam çarpıştığında Silas'ın geniş ve çıplak omzu, 
diğer adamın göğüs kafesine ezici bir güçle çarptı. Polis memuru kaldırıma sırtüstü yığılırken, 
Silas onun üstüne düşmüştü. Memurun silahı takırtıyla yere düştü. Silas koridorda bağırarak 
koşan adamların sesini duyabiliyordu. Yuvarlandı ve diğer memurlar geldiği sırada yere 
düşen silahı kaptı. Merdivenlerden bir el silah sesi geldiğinde, Silas kaburgalarının altında 
yakıcı bir acı hissetti, intikam hırsıyla diğer üç polise ateş açtı ve kanlarını etrafa yaydı. 
Birdenbire arkasında karanlık bir figür belirmişti. Onun çıplak omuzlarını tutan öfkeli 
eller, gücünü sanki şeytanın kendisinden almıştı. Adam, onun kulağına doğru bağırdı. SILAS, 
HAYIR! 
Silas dönerek ateş etti. Göz göze geldiler. Piskopos Aringarosa yere düşerken, Silas dehşet 
çığlıkları atmaya başladı. 


Yüklə 5,01 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   98   99   100   101   102   103   104   105   ...   116




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə