Teabing, "Bu kadını fark etmemiş olmanın
bir sebebi de," dedi. "Sanat kitaplarındaki
fotoğrafların çoğunun 1954 yılından Önce çekilmiş olmasıdır, o zamanlar ayrıntılar hâlâ kir
katmanlarının altında saklıydı ve on sekizinci yüzyılda resmin üzerinde beceriksiz eller
tarafından restorasyon çalışmaları yapılmıştı. Ama artık fresk, Da Vinci'nin asıl boyadığı kata
kadar temizlendi." Fotoğrafı gösterdi, "İşte."
Sophie resme daha da yaklaştı. Mesih'in yanındaki dindar ifadeli ağırbaşlı bir yüze sahip,
kızıl saçlı genç bir kadındı ve ellerini nazikçe kavuşturmuştu.
Kiliseyi tek başına
parçalayacak olan kadın bu mu?
Sophie, "Kim bu kadın?" diye sordu.
Teabing, "Bu kadın hayatım," diye yanıt verdi. "Magdalalı Meryem."
Sophie, ona döndü. "Fahişe mi?"
Teabing bu kelime kendisini şahsen yaralamış gibi kısa bir nefes aldı "Magdalene öyle
biri değildi. Bu talihsiz yanlış kavram, eski kilisenin başlattığı karalama kampanyasından
miras kaldı. Tehlikeli sırrını -yani Kutsal Kâse rolünü- örtbas etmek için kilisenin Magdalalı
Meryem'i karalaması gerekiyordu."
"
Rolünü mü?"
Teabing, "Dediğim gibi," diye açıklama yaptı. "Eski kilisenin tüm dünyayı ölümlü İsa'nın
Tanrısal olduğuna inandırması gerekiyordu. Bu yüzden Mesih'in dünyevi özelliklerini anlatan
tüm surelerin İncil'den çıkarılması lazımdı. Fakat özellikle bir dünyevi temanın surelerde
sürekli
yenilenmesi, eski editörlerin canını sıkmıştı. Magdalalı Meryem." Durdu. "Daha da
önemlisi, İsa Mesih'le olan evliliği."
"Affedersiniz anlayamadım?" Sophie'nin gözleri önce Langdon'a sonra Teabing'e çevrildi.
Teabing, 'Tamamen tarihi kayıtlara dayanıyor," dedi. "Ve Da Vinci bu gerçeğin kesinlikle
farkındaydı.
Son Akşam Yemeği, özellikle izleyicisinin yüzüne İsa ile Magdalalının bir çift
olduğunu haykırır."
Sophie freske yeniden baktı.
"Mesih ile Magdalalının giysilerinin, birbirlerinin aynadaki yansıması gibi
olduğuna
dikkatini çekerim." Teabing freskin ortasındaki iki figürü gösterdi.
Sophie büyülenmişti. Elbette giysilerindeki renkler yer değiştirmişti. Mesih kırmızı bir
elbise ile mavi harmani giyerken, Magdalalı Meryem elbisesi mavi harmanisi de kırmızıydı.
Yin ve yang.
Teabing, "Daha da tuhaf olan kısmına gelecek olursak," dedi. "Mesih ile eşinin kalça
kısmından birleşmiş olduğunu ve geriye doğru karşılıklı yaslanarak, aralarında ters bir boşluk
oluşturduklarını görürüz."
Teabing henüz konturların
üzerinden geçmeden, Sophie boşluğu görmüştü... resmin odak
noktasındaki sekilin su götürür yanı yoktu. Langdon'ın az önce Kâse, kadeh ve kadın rahmi
için çizdiği sembolle aynıydı.
Teabing, "Son olarak," dedi. "Eğer Mesih ile Magdalalıya insan gibi değil de,
kompozisyon unsurları olarak bakarsan, başka bir biçimin ortaya çıktığını göreceksin."
Durdu. "Alfabedeki bir
harf."
Sophie ilk bakışta görmüştü. Harfi okumak, onu olduğundan hafife almak gibi olacaktı.
Birden Sophie'nin resimde görebildiği tek şey bu harf olmuştu. Resmin tam ortasında,
koskocaman kusursuz bir M harfi belirginleşiyordu.
Teabing, 'Tesadüf
olamayacak kadar mükemmel, öyle değil mi?" diye sordu.
Sophie hayrete düşmüştü. "Neden orada?"
Teabing omuzlarını silkti. "Komplo teorisyenleri bu harfin
Matrimonio ya da
Magdalalı
Meryem'i temsil ettiğini söylüyorlar. Doğrusunu istersen, bundan hiç kimse emin değil. Emin
olunan tek şey orada saklı duran M harfi. Kâse'yle ilgili sayısız eserde saklı bir M harfi
vardır... filigran olarak, resmin altında saklı olarak ya da kompozisyonda yanılsamalar
yaratarak. Ama
elbette en belirgin M harfi, Sion Tarikatı'nın eski Büyük Üstat’ı Jean
Cocteau'nün yaptığı, Londra'daki sunağı süsleyen Paris'li Meryem'inde görülür."
Sophie aldığı bilgiyi düşünüp tarttı. "Mesih'in Magdalalı ile olan evliliğinin kanıtı olduğu
iddia edilemese de, gizli M harflerinin merak uyandı olduğunu itiraf etmeliyim."
Üstü kitaplarla dolu, yakındaki bir masaya doğru ilerleyeni Teabing, “Hayır, hayır" dedi.
"Daha önce de söylediğim gibi, Mesih ile Magdalalı Meryem'in evlilikleri tarihi tutanakların
bir parçası." Kitap koleksiyonunu karıştırmaya başlamıştı. "Ayrıca İsa'nın
evli bir adam
olması, İncildeki bekâr İsa görüşünden çok daha mantıklı."
Sophie, "Neden?" diye sordu.
Teabing kitaplarını karıştırırken konuşmayı kısa süreliğine de Langdon, "Çünkü Mesih bir
Yahudiydi," dedi. "Ve o zamanlardaki kültür, Yahudi bir erkeğin bekâr kalmasını
yasaklıyordu. Yahudi geleneklerine göre evlenmemek ayıptı, Yahudi bir babanın oğlu için
uygun bir eş bulması zorunluydu. Eğer İsa evli olmasaydı, İncil
ayetleri bundan mutlaka
bahseder ve normal olmayan bekârlığının bir açıklamasını yapardı."
Teabing bulduğu koca bir kitabı kendine doğru çevirdi. Deri kaplı baskı, dev bir atlas
büyüklüğündeydi. Kapakta şöyle yazıyordu:
Gnostig İlahileri. Teabing kapağı kaldırarak
açtığında Langdon ile Sophie yanına gittiler. Sophie eski yazılardan alınmışa benzeyen
büyütülmüş pasaj fotoğraflarını görebiliyordu, el yazısıyla yazılmış yırtık pırtık papirüsler.
Eski dili tanımamıştı ama yan sayfada tercümeleri yazıyordu.
Teabing, "Bunlar daha önce bahsettiğim Nag Hammadi ve Lut Gölü yazmaları," dedi. "En
eski Hıristiyan kayıtları. Ne yazık ki İncil'deki ayetlerle uyuşmuyorlar." Kitabın orta kısmını
açarak, parmağıyla bir pasajı işaret etti. "Filippos Suresi başlamak için iyi bir yer."
Sophie pasajı okudu:
Ve Kurtarıcı'nın yoldaşı Magdalalı Meryem'dir. İsa, onu tüm müritlerden daha fazla
sever ve genellikle onu dudaklarından öperdi Diğer müritler bu duruma içerler ve
kınadıklarını ifade ederlerdi. Ona, "Neden onu hepimizden daha fazla seviyorsun?"
derlerdi.
Okudukları Sophie'yi şaşırtmıştı ama kesin bir yargı uyandırmıyorlardı. "Evlilik hakkında
hiçbir şey söylemiyor."
"
Au contraire." İlk satırı gösteren Teabing gülümsedi. "Herhangi bir Arami uzmanı sana o
günlerde
yoldaş kelimesinin,
eş anlamında kullanıldığını söyleyecektir."
Langdon başını sallayarak onayladı.
Sophie ilk satın tekrar okudu.
Ve Kurtarıcı'nın yoldaşı Meryem'dir.
Teabing kitabı karıştırarak diğer pasajları gösterdi. Magdalalı Mesih'in
romantik bir
ilişkisi olduğunu gören Sophie oldukça şaşırmıştı. Pasajları okurken, küçüklüğünde
büyükbabasının kapısını hınçla çalan kızgın papazı hatırlamıştı.
Kapıyı açan küçük Sophie'ye ters bir bakış fırlatan papaz, "Burası Jacques Sauniére'in evi
mi?" diye sormuştu. "Bu yazısı hakkında onunla konuşmak istiyorum." Papaz bir gazeteyi
tutuyordu.
Sophie, büyükbabasını çağırmış ve iki adam çalışma odasına girerek, kapıyı
kapatmışlardı.
Büyükbabam gazeteye bir şey mi yazdı? Sophie hemen mutfağa koşup, sabah
gazetesinin sayfalarını karıştırmaya başlamıştı. İkinci sayfadaki makalede büyükbabasının
ismini görmüştü. Okudu. Sophie yazılan her şeyi anlayamamıştı ama sanki, papazların baskısı
altındaki Fransız Hükümeti'nin, Mesih'in Magdalalı Meryem isimli bir kadınla seviştiğini
konu edinen
İsa'nın Son Günahı adlı bir Amerikan sinema filmini yasakladığı anlatılıyordu.
Büyükbabası makalesinde kilisenin küstahlık yaptığını ve
yasaklamakla hata ettiğini
söylemişti.
Papazın tepesinin attığına şaşırmak gerekir, diye düşündü Sophie.