Caucasus and Central Asia in the Globalization Process
318
de en fazla pay enerji kaynaklarına aittir. Yabancı
sermayenin bu ülkelere çekilmesinde de enerji
kaynakları önemlidir (www.orkun.com.tr, 2007).
Dünya petrol rezervlerinin yüzde 25‘inin,
doğalgaz rezervlerinin ise yüzde 12‘sinin bulun-
duğu Hazar bölgesi, proje halindeki petrol ve do-
ğalgaz hatlarının da faaliyete geçmesiyle, dünya
enerji merkezi haline gelecek ve dünya siyasetinin
önemli aktörleri arasındaki yerini alacaktır.
Hazar‘a kıyısı olan Azerbaycan, Rusya, Kazakis-
tan, Türkmenistan ve Đran‘ın içerisinde bulunduk-
ları siyasi belirsizlik ve karışıklıklar, ABD’nin
enerji kaynaklarının efendisi olma hayali ve
Avrupa Birliği’nin sürekli artan doğalgaz ihtiyacı
Hazar’ın
önemini
daha
da
artırmaktadır
(www.emo.org.tr, 2007).
Bölge ülkelerinde, enerji alanında, 80’den
fazla uluslararası şirket arama, geliştirme ve üre-
tim faaliyeti yürütmekte olup, küresel aktörler ve
büyük şirketler bölgedeki devletlerde milyar dolar-
larla ifade edilen yatırımlar yapmaktadırlar. Sade-
ce 5 yıl içinde, stratejik hazar havzasında bulunan
Türk Cumhuriyetleri ile Batılı petrol şirketleri ara-
sında toplam 40 milyar dolarlık çeşitli antlaşmalar
imzalanmıştır (www.orkun.com.tr, 2007).
Bölge ülkelerinin, bahsedilen statü sorunu ya-
nında teknoloji imkânlarının zayıflığından dolayı,
yüzeye çıkarıp, dünyaya pazarlamakta güçlük
çektiği böylesi bir ortamda, aktör ülkelerin de ka-
tıldığı uluslar arası konsorsiyumlar aracılığıyla
enerji kaynakları değerlendirilmeye çalışılmaktadır
(Küçükaksoy, 2004: 30).
Hazara kıyısı olan ülkelerin mevcut kaynakları
geliştirme ve işleme noktasındaki teknik yetersiz-
likleri ve bu devletlerin içinde bulundukları ekono-
mik sorunları aşmak amacına yönelik kalkınma
gayretleri nedeniyle ÇUŞ’lerin bölgesel yatırımları
hızla artmaktadır. Bu noktada Johannesburg zirve-
sinde (2002) yoğun olarak ele alınan sürdürülebilir
kalkınma olgusunun dikkatlerden kaçtığı/kaçırıl-
dığı görülmektedir. Öte yandan bölge ülkelerinin
ekonomik sorunlarının varlığının yanı sıra, eski
Sovyetler döneminde de sürdürülebilir kalkınmayı
dikkate alan kurumsal, yasal ve bireysel kültürün
eksikliği de dikkat çekmektedir. Yeni Hazar Dev-
letleri bu anlamda bir kültürel mirası Sovyetlerden
devralmadıkları için çevresel değerleri koruma ve
geliştirme noktasında dikkatli bir kalkınma gay-
retleri de sergilememektedirler. Bu yönde bir yö-
netim anlayışının ve kültürün varlığı söz konusu
olsa bile, Hazar Devletlerinin (önemli ekonomik
sorunları devam ederken) sürdürülebilir kalkınma
olgusunu ne kadar dikkate aldıkları ve alacakları
da açık değildir. Ayrıca, uluslar arası kurumsal ya-
pıların; bölgede yatırımlara her açıdan destek olan
(!) gelişmiş devletlerin ve yabancı kuruluşların
bölgeye ilişkin yatırımları sırasında sürdürülebilir
kalkınma kavramından haberdar değilmiş gibi
davranmaları oldukça vahim bir tabloyu oluştur-
maktadır. Bu bölgedeki sürdürülebilir kıyı yöne-
timi ise; ancak Hazar denizine komşu olan tüm
ülkeler arasında (Hazar denizine sınırı olan ülkeler
Rusya, Azerbaycan, Đran, Türkmenistan ve Kaza-
kistan ile bu bölgede yer alan Türkiye, Gürcistan,
Ermenistan, Özbekistan ve Kırgızistan) tam bir
işbirliği ve birbirini anlama ile uygulanabilir
(Nadim, Bagtzoglou, Iranmahboob, 2006: 153).
Sovyetler birliğinin dağılmasından sonra orta-
ya çıkan Cumhuriyetler bir yandan yetersiz serma-
ye ve diğer yandan eskimiş teknolojiler nedeniyle
sahip oldukları petrol ve doğal gaz rezervlerini
kendi başlarına işleyecek ekonomik potansiyele
sahip değildirler. Bu nedenle petrol zengini bu
Cumhuriyetler, mevcut rezervlerinin işletilmesi ve
geliştirilmesi için batılı büyük petrol şirketleriyle
işbirliğine gitmektedir (Küçükaksoy, 2004: 32).
Hazar bölgesindeki çevre sorunlarının küresel
çevre sorunları üzerinde de önemli etkileri vardır
(www.ccb.ucar.edu, 2007). Bu çalışma, Hazar Böl-
gesi ölçeğinde sürdürülebilir kalkınmayı dikkate
almadan gerçekleştirildiği varsayımına dayanan
petrol ve doğal gaz üretim ve pazarlama aşamala-
rının ortaya çıkardığı çevre sorunlarına işaret etmek
amacına yönelik olarak hazırlanmıştır.
KÜRESELLEŞMEYE ĐLIŞKIN GENEL
BIR DEĞERLENDIRME
Günümüz dünyasında uluslar arası ilişkilerin
en moda kavramlarından biri olan küreselleşme
aslında 20. yüzyılın bir buluşu değildir. Küresel-
leşme ilk çağlardan bu yana tarih sahnesinde boy
göstermektedir. Đnsanoğlu "tüm dünyayı kapsayan
ve etkileyen" modern anlamdaki ilk küreselleşme
sürecine 19. yüzyılda Đngiltere’nin kendi çıkarla-
rına uygun olarak geliştirdiği dünya düzeni olarak
bilinen Pax Britannica ile şahit oldu. Sanayi dev-
rimi ile otomasyon ağının gelişmesi küreselleşme
sürecine hız kazandırmıştır. Küreselleşme sürecini
hızlandıran en önemli unsurlardan biri de iletişim
alanında yaşanan devrimdir. 20.yüzyılın son çey-
reğinde yaşanan iletişim devriminde uydu yayın-
larının ve fiber optik kablo bağlantılarının büyük
rolü vardır (DPT, 2000: 54-61).
Küreselleşme son zamanlarda yeni ortaya
çıkan veya şimdilerde daha da belirgin hale gelen
çeşitli faktörlerin etkisi sonucunda, insani var olu-
şun sosyal, kültürel ve ekonomik yönleri bakımın-
dan coğrafi sınırların önemini yitirmeye başlaması
ile birlikte toplumların da gitgide bunun bilincine
varmaları sürecini ifade eden bir kavramdır (DPT,
2000: 54-61).
Küreselleşme olgusu "ekonomik, sosyal, siya-
sal, çevresel, kültürel ve hukuksal boyutlan olan
Dostları ilə paylaş: |