291
geçmektedir. Onların, eğer yetimin altın ve gümüşü olursa bundan zekât
gerekmeyeceğini söylediklerini, bu konuda “Namazı kılın, zekâtı verin”
1313
ayetine
dayanarak zekâtı da namaza benzeterek, bunlara namaz farz olmadığı gibi zekât da
farz değildir sonucuna vardıklarını belirtmektedir. Onların bir delili de çocuğun içki
içmesi, zina etmesi durumunda bir had uygulanmaması ve kısası gerektiren
durumlarda öldürülmemesidir. Nitekim bu hususta onlar “Ümmetimden üç grub
kimseden kalem kaldırılmıştır..”
hadîsine dayanmışlardır
1314
.
Ş
âfiî bundan sonra Hanefîlerin görüşlerini etraflıca tenkid ederek onların
düştükleri tutarsızlıklara dikkat çekmektedir. Bu konuda Şâfiî’nin ortaya koyduğu
anlayış ve yorumu, zihnî ve ilmî performansı takdir etmemek imkânsızdır. Şâfiî, en
başta onların hem yetimin malından zekât gerekmeyeceğini hem de bazı mallarından
zekât alınabileceğini söyleyerek tutarsız davrandıklarını belirtmektedir. Zira yetim
hür ve müslümandır, ancak henüz bulûğ çağına ulaşmadığından, ya malının hepsi
zekâta dahil ya da hariç olmalı, dolayısıyla da zekât vermekten muaf tutulmalıdır.
Eğer yetimin zekâta tabi malları arasında ayırım yapılırsa, bu, yukarıdaki âyetin
umûmî hükmüne de aykırı olmuş olur. Ayrıca Hanefîlerin yetimin malından,
velisînin kendisi adına fitre vereceğini kabul edip, zekâtını veremeyeceğini
söylemeleri de çelişkidir. Yine yetime namaz farz olmadığı halde, bazı mallarından
zekât verilmesinin farz olması da çelişkidir. Yine bir çocuğun, bir kimseyi öldürmesi
halinde onun diyet tazminatı ödemesi gerektiğini söylemeleri de bir başka çelişkidir.
Sonra onların brahim en-Nahaî, Saîd b. Cübeyr ve bir grub tâbiînden rivâyet ettikleri
“Yetimin malından zekât gerekmez”
sözünün de delil olamayacağını belirtmektedir.
Zira hem yetimin malından zekât gerekmeyeceğini hem de zirâî ürünler gibi
çoğunlukla bulunan malından zekât verileceğini söylerken, bu sözü delil almada da
yine tutarsız davranmaktadırlar
1315
.
Ş
u halde namazla zekât birbirine kıyas edilmemelidir. Çünkü namaz bedenî
bir ibadet olup bir başkası onun yerine namaz kılamaz. Ancak zekât malî bir ibadet
1313
2. Bakara, 43.
1314
Şâfiî, Umm, II. 37.
1315
Şâfiî, Umm, II. 37-38. Şâfiî’nin Hanefîlere itiraz ederek onları tutarsız davranmakla suçlaması
bu konuda yerinde olmakla beraber, aslında Şâfiî’de de zaman zaman tutarsız tutumlara şahit
olunmaktadır. Daha önce ele aldığımız gbi zekâta tabi malları yalnız nasslarda ifade edilenlerle
sınırlaması zekat ibadetin mana ve maksadı ile çelişmektedir.
292
olup niyabet yoluyla bir başkası onun adına bu işi yerine getirebilir. Dolayısıyla
yetimin malını nasıl ki onun adına velîsi çalıştırıp idare ediyorsa, velisinin onun
adına zekâtı vermesinde de bir sakınca yoktur. Dolayısıyla Şâfiî, bu hususta gâî bir
yorumla, zekat ibadetinin temel amaç ve maksadına uygun bir yorumda bulunduğu
anlaşılmaktadır. Ancak Şâfiî’nin zekâtı tamamen malî bir ibadet sayarak ve umûmî
anlamını esas almak suretiyle, gayri- Müslimleri de bununla mükellef tutması isabetli
değildir
1316
. Oysa Müslüman olmayan kimselerin namaz, oruç, hac gibi ibadetlerle
nasıl mükellef değilseler, zekat verme yükümlülüğüne de sahip olmamaları
gerekmektedir.
4. Savaşta Öldürülen Kadın ve Çocuklar
Ş
âfiî ihtilaflı hadîslere bu konuyu da örnek olarak vermektedir. Şâfiî birinci
olarak şu rivâyeti nakletmektedir: “Sa’d b. Cessâme, Hz. Peygambere, müşriklerin
yurtlarındaki insanların üzerine gece baskını yapılıp bu arada ölen kadın ve çocuklar
hakkında sorulduğunu, Hz. Peygamberin de, “O kadın ve çocuklar da onlardandır”
buyurduğunu işitmiştir. Amr b. Dînar, Zuhrî vasıtasıyla, Hz. Peygamberin “Onlar da
babalarındandır”
sözünü rivâyetine ilave etmiştir
1317
. kinci olarak ise Sufyân b.
Uyeyne’nin şu haberine nakletmektedir: “Hz. Peygamber, bn Ebi’l- Hukayk’a karşı
gönderdiği kimselerin, kadın ve çocukları öldürmelerini yasaklamıştır”
1318
.
Ş
âfiî’nin, “Biz, Hz. Peygamberin, önce kadın ve çocukların öldürülmesine
ruhsat verdiğini, sonra da bunu yasakladığını bilmiyoruz” sözünden, sonraki hadîsin
önceki hadîsi neshettiği şeklindeki görüşlere
1319
katılmadığı anlaşılmaktadır
1320
.
Nakledilen ikinci hadîsin zahirine göre savaşta kadın ve çocukların her
halukarda öldürülmemesinin emredildiği anlaşılmaktadır. Ancak Şâfiî hadîsi bu
minvalde değerlendirmemekte, ilgili hadîsleri değerlendiriken Hz. Peygamberin
1316
Kâsânî, Bedâiu’s- Sanâi‘, II. 4. Şâfiî’ye göre, kafirlerin de furû hükümlerle muhatap olduğu
hususunda ayrıca bkz. Zencânî, Tahrîcu’l- Furû‘, s. 98-101.
1317
Şâfiî, Risâle, 169 (no. 823); Şâfiî, Umm, IV. 337; Buhârî, Sahîh, 56, Cihâd 146 (IV. 20-21);
Ebû Davud, Sunen, 15, Cihâd 111, h. no: 2672 (III. 133-134); bn Mâce, Sunen, 24, Cihâd 30,
h. no: 2839 (II. 947).
1318
Şâfiî, Risâle, 169 (no. 824); Şâfiî, Umm, IV. 337; Mâlik, Muvatta, 21, Cihâd 3, h. no: 8 (II.
447).
1319
Şâfiî, Sufyân b. Uyeyne ve Zuhrî’nin bu görüşte olduklarını ifade etmektedir. Şâfiî, Risâle, 169
(no. 825-825).
1320
Şâfiî, Risâle, 170 (no. 827);
Dostları ilə paylaş: |