299
2. Kazay-ı Hacette Kıbleye Yönelmekten Men
Ş
âfiî’nin kazây-ı hâcetle ilgili çelişki arzeden hadîsleri tevil etmesinde de
bütün emir ve nehiyleri vucûb ve tahrime hamletmediğine birer örnek teşkil
etmektedir. Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin rivâyetine göre Hz. Peygamber (s.a) şöyle
buyurmuştur: “Büyük abdest bozarken veya idrar yaparken kıbleye dönmeyin,
arkanızı da o tarafa çevirmeyin. Doğuya veya batıya dönün
”. Ebû Eyyûb der ki: “Biz
Ş
ama gelmiştik. Helâların kıbleye doğru yapıldığını gördük. Biraz sağa veya sola
doğru oturuyor ve Allah’tan bağışlamasını diliyorduk”
1340
.
Ş
âfiî Hz. Peygamberin bu sözünü zahiri anlamıyla değerlendirmemekte,
Hz. Peygamberin kasdını araştırarak yorumlamaya çalışmakta ve Ebû Eyyûb’un
hadîsi mücmel olarak anladığını belirtmektedir. Nitekim ona göre, o devirde insanlar
kazay-ı hacetleri için çöle gittiklerinden, Hz. Peygamber onlara kıbleye
dönmemelerini emretmiştir. Zira çöl geniş olup, kıbleye dönmekten sakınmak onlar
için çok kolaydır. Hz. Peygamber bunu kasdetmiş olabilir. Ayrıca insanlar kıbleye
doğru namaz kılarken, arada bir engel bulunmadığından kıbleye doğru dönerek
hacetini def eden kimsenin avret yerlerini de görme ihtimali bulunduğundan bundan
menetmek amacıyla da söylenmiş olabilir
1341
.
Ş
âfiî’ye göre, Ebû Eyyûb el-Ensârî, Hz. Peygamberden naklettiği hadîsi
mücmel olarak işitmiş ve bu nedenle evlerde insanlar için mevcut olan tuvaletlerle
çöldeki durumu birbirinden ayırmamıştır. Oysa insanların evlerindeki tuvaletlerin
önü ve arkası, bazı hallerde kıbleye doğru yapılmış olup oralara hacetini defetmek
için gidenler, kendilerini setretmiş oluyorlardı. Dolayısıyla Ebû Eyyûb el-Ensâri,
hadîsi mücmel olarak işittiği gibi amel edilmesi gerektiğini söylemiştir
1342
. Şu halde
Ş
âfiî hadîsi sırf zahiri anlamıyla değerlendirmemekte
1343
, Hz. Peygamberin amacını
1340
Şâfiî, Risâle, 166 (no. 811); Şâfiî, Umm, I. 270; Bkz. Buhârî, Sahîh, 4, Vudû’ 11 (I. 45), 8, Salât
29 (I. 103); Muslim, Sahîh, 2, Tahârat 17, h. no: 59 (I. 224); Tirmizî, Sunen, 1, Tahârat 6, h. no:
8 (I. 13); Nesâî, Sunen, 1, Tahârat 19, h. no: 20 (I. 21); bn Mâce, Sunen, 1, Tahârat 17, h. no:
318 (I. 115).
1341
Şâfiî, Risâle, 166-167 (no. 814-815); Umm, I. 271.
1342
Şâfiî, Risâle, 167 (no. 817).
1343
Ebû Hanîfe ve bazı âlimlerin hadisin zahirine dayanarak, ev ve çöl arasında bir ayırım
gözetmedikleri ifade edimektedir. Bkz. Umm, I. 270, dipnot 2.
300
da dikkate alarak çöl ve evler arasında bir ayırıma giderek değerlendirmede
bulunmaktadır
1344
.
Ş
âfiî, Abdullah b. Ömer’in ise şöyle dediğini nakletmektedir:“Bazı insanlar,
hacetinizi defetmek için oturduğunuz zaman kıbleye de, Beytu’l- Makdis’e de
dönmeyin, diyor. Abdullah b. Ömer der ki: Ben evimizin üstüne çıkmıştım. Hz.
Peygamberin iki kerpiç üzerinde Beytu’l- Makdis’e doğru hacetini defettiğini
gördüm”
1345
. Şâfiî, bn Ömer’in sözüyle ilgili olarak şu değerlendirmeyi yapmaktadır:
“Öyle anlaşılıyor ki bn Ömer, Hz. Peygamberden çölde haceti def etme ile ilgili
emrini işitmemiştir. Eğer onu işitseydi çölle evleri birbirinden ayırır ve çölde hacet
defederken kıbleye dönmenin yasaklandığını, evlerde ise ona ruhsat verildiğini
söylerdi. Böylece işittiği ve gördüğü şeye dayanarak, çöl ve evler birbirinden farklı
olduğu için, Hz. Peygamberin, bunları ayrı ayrı mutalaa ettiğini anlar ve o da böyle
hareket edilmesini kabul ederdi”
1346
.
3. Evlenme Teklifinde Bulunulan Kadına Teklifte Bulunma
Hz. Peygamber “Sizden biriniz, kardeşinin nikâhlamak istediği kimseye
evlenmek için talip olmasın”
demiştir
1347
. Şâfiî bu hadîsi zahirî anlamıyla
yorumlamamakta ve şu değerlendirmeyi yapmaktadır: “Eğer Hz. Peygamberin
kişinin (mü’min) kardeşinin nikâhlamak istediği kimseye evlenmek için talip
olmasını yasaklamasının özel bir anlam ve sebebi olduğunu gösteren bir husus
bulunmasaydı, zahirde o şahsın, kardeşinin talip olduğu kimseyi istemesi, onun bu
konudaki girişimine başladığı andan itibaren bu işten vazgeçene kadar haram
olurdu”
1348
. Şâfiî bu konuyla ilgili olarak; Fatıma binti Kays’ın durumunu örnek
verir. Fatıma boşanınca, ona aynı anda Muaviye b. Ebî Sufyân ile Ebû Cehm’in
1344
Ayrıca bkz. Şâfiî, htilâfu’l- Hadîs, IX. 566.
1345
Şâfiî, Risâle, 166 (no. 812); Umm, I. 270; Bkz. Buhârî, Sahîh, 4, Vudû’ 12, 14 (I. 45-46);
Muslim, Sahîh, 2, Tahârat 17, h. no: 61-62(I. 225; Tirmizî, Sunen, 1,Tahârat 6, h. no: 11 (I. 16);
Nesâî, Sunen, 1,Tahârat 22, h. no: 23 (I. 23); bn Mâce, Sunen, 1,Tahârat 18, h. no: 322 (I.
116).
1346
Şâfiî, Risâle, 168 (no. 820).
1347
Şâfiî, Risâle, 175 (no. 847, 848); Bkz. Mâlik, Muvatta, 28, Nikâh 1, h. no: 1 (II. 523); Buhârî,
Sahîh, 67, Nikâh 45 (VI. 136); Muslim, Sahîh, 16, Nikâh 4, h. no: 38 (II. 1029); Ebû Davud,
Sunen, 12, Nikâh 17, h. no: 2080-2081 (II. 564-565); Tirmizî, Sunen, 9, Nikâh 38, h. no: 1134
(III. 440).
1348
Şâfiî, Risâle, 175 (no. 849).
Dostları ilə paylaş: |