70
olduklarının vurgulanmak istendiğini göstermektedir. Gömü geleneklerine göre cesetler
önce akbabalara parçalatıldığı, iskelet halini alınca da gömüldüğü anlaşılmaktadır.
Resimlerde bu tören tasvir edilmektedir. Tasvir edilen akbabalar, Konya ovasında
günümüzde de yaşayan Gyps fulvus adlı kaz akbabalarıdır.
102
Oturma banklarının altında ele geçen mezarların sadece kadınlara ait olduğu tespit
edilmiştir. Mellaart’a göre her üç resim de aynı zamanda yapılmıştır. Fakat içerikleri de
aynı olan resimler tek bir ressamın elinden çıkmamıştır. Av sahneleriyle bir dans
sahnesi ilişkisini kurmak kolay değildir. Boğa avının daha tehlikeli olduğu vurgulanmak
istenircesine, geyik avında hiç başsız figüre yer verilmemiştir. Bu da hiç ölen
olmadığını göstermektedir. Bununla beraber boğa avında iki başsız figür görülmektedir.
Bunların pozisyonu genel kompozisyon içersinde vurgulanmaktadır. Biri boynuzların
arasında, diğeri ise boğanın bacaklarının arkasında gösterilmektedir. Resimden birinin
bir boynuz darbesiyle, diğerinin ise boğanın çiftesiyle öldüğünü anlıyoruz. Av dansında
da iki başsız figür yer almaktadır. Bu ölenler için düzenlenmiş kutsal bir dans olmalıdır.
Çatalhöyük insanları boğaları devasa ve kan kırmızısı renginde çizerek ve kendilerini de
onun yanında çok küçük boyayarak aslında kendi “korkularını” tasvir etmişlerdir.
Bunda büyüsel bir anlam vardır. Boğa figürlerinin özellikle kuzey duvarlarında yer
alması ve güneye doğru yönelmeleri, dehşet saçan boğaların, Çatalhöyük’ün güneyinde
yer alan aşılmaz dağları sembolize ettikleri fikrini de akla getirmektedir. Dağlara karşı
duyulan bu derin korku, boğalarla karşılaştırılmaktadır. Boğa anlamına gelen “Tauros”
kelimesi bugün bile “Toros” şeklinde yaşamaya devam etmektedir. Daha sonra gelen
resimde de boğa şeklinde bir dağ yer almaktadır.
“Hasandağ ve Çatalhöyük” resmi doğa tasvirlerini içine alan üçüncü grupta ele
alınmaktadır ve belli bir coğrafyada gerçekleşen bir olayı tasvir eden belki de ilk
örnektir. Bu resim Kült Merkezi VII 14’ün kuzey ve doğu duvarını süslemektedir. C14
yöntemiyle M.Ö. 6200’lere tarihlenmiştir.
102
Mellaart 2003,67-69.
71
Resmin altında yer alan düzenli yerleştirilmiş dörtgenlerin, Çatalhöyük’ün öncülü olan
bir kent tasviri olduğu düşünülmektedir. Burada dörtgen bir “cadde sistemi”
resmedildiği yanılgısına düşmek mümkündür. Oysaki çatı kapaklarından girilen evlerde
ne kapıya ne de sokaklara ihtiyaç vardır. Çizgiler hiç kuşkusuz evlerin duvarlarını
göstermektedir. Portakal renginde ve boğa formundaki dağın bir volkan olduğu açıktır.
Kentten daha küçük yapılmış olması uzaklığını vurgulamak içindir. Dağın üzerinde ve
havada, çok sayıda siyah nokta ve çizgi yer almaktadır. Fışkıran lavlar, fırlayan taşlar ve
duman, patlayan ve aşağı kıvrılan zirve bir volkan patlamasını göstermektedir. Lavlar
yanlardan akmakta ve ovaya yönelmektedir. Volkandan yeterli uzaklıkta bulunan kent
ise zarar görmemektedir. Bu dağ, Konya ovasının doğusunda yer alan, 3253 m
yüksekliğe sahip olan ve Çatalhöyük’ten de görülebilen Hasandağ’dır. Obsidyen
bakımından zengin oluşu, dağa kutsal bir nitelik katmıştır.
Çatalhöyük resimleri erken duvar resmi örnekleridir. Bunlarda dokuma motiflerinden,
insan ve hayvan tasvirlerine ve boğa ve geyik avlarına ait sahneler işlenmiştir.
Çatalhöyük ve Hasandağ’ın patlamasını gösteren resme karşılık, figürlerin tüm yüzeye
dağıldığı av ve dans sahnelerinde olayın cereyan ettiği çevreye ait herhangi bir ipucu
verilmemektedir. Sahnelerdeki renkler ise yaşam ve ölüm arasındaki farkı
vurgulamaktadır.
103
2.3. KALKOL T K DÖNEM RES M SANATI:
Anadolu’da Paleolitik Dönem’den itibaren süre gelen duvar resim geleneği Kalkolitik
Dönem’de de devam etmiştir. Bu Dönem’de şimdiye kadar Can Hasan (Karaman),
Değirmentepe (Malatya), Norşun Tepe (Elazığ Keban Barajı Göl Alanı), Arslantepe ve
Pirot Höyük’te duvar resimleri tespit edilmiştir.
Can Hasan’da 3 nolu evin tabanında bulunan büyük miktardaki sıva kalıntıları üst katın
varlığını göstermektedir. Kalıntılar Can Hasan’ın orta Kalkolitik Dönem’in başlangıcına
103
Bingöl 1997, 11-19.
72
tarihlenen 2B yerleşim evresine aittir. Kırık parçalar üzerinde koruna gelmiş olan
geometrik motifler düzgün olmayan bir kısım meanderlerden ibarettir. Boyalı sıva
parçaları bir pencere veya kapıyı çerçevelemek amacıyla yapılmış olmalıdır. Motiflerin
demir oksitlerle elde edildiği, zeminin balçık sıva üzerine oluşturulduğu tespit
edilmiştir. Bazı küçük parçalar üzerinde kırmızı, mavi veya gri renkte ikinci bir sıva
tabakası görülebilmiştir.
Malatya yakınlarındaki Değirmentepe’de yapılan kazılarda en geç tabakaları içeren 3.
yapı evresinin F17–18 evlerinin EE, BI ve DU nolu mekanlarında, kötü bir şekilde
koruna gelmiş olsa da, duvarların çoğunlukla beyaz bir sıvayla kaplandığı ve şematik
resimlerle süslendiği görülmektedir.
104
Mekanların duvarlarında çoğunlukla beyaz sıva
tabakaları üzerinde siyah ve kırmızı şematik resimlerin izleri görülebilmektedir. Bu
resim bir orta avlu ve iki kanattan oluşan üç bölümlü bir yapının orta avlusunun
duvarlarına yapılmıştır. Resim alanlarında parmaklarla boyandığı anlaşılan aşı boyası
kalıntıları mevcuttur. Üst sıva tabakası üzerinde dörtgen alanlarda aşı rengi boyayla
yapılmış güneşi veya bitki formlarını temsil eden yuvarlak motifler ve kavisli çizgiler
mevcut olup bunlarda dikey paralel çizgilerle doldurulmuştur.
105
Norşuntepe’nin Batı yamacında kuzey–kuzeydoğu/güney-güneybatı yönlerinde 8.
tabakada tabanı beyaz sıvalı iki mekan ortaya çıkartılmıştır. Batıdakinin mekan 2 x 7 m.
ölçülerinde olmasına karşın kuzeydoğu odasından ancak az bir bölüm korunmuştur.
Mekanın doğu duvarında 1 m. aralığında iki niş bulunmaktadır. Bu alanda dördüncü
sıva tabakasında duvar resmi tespit edilmiştir. Burada 75 cm. genişliğinde ve 36 cm.
yüksekliğindeki bir geyik resmi yer almaktadır. Sağa doğru yönelmiş olan geyik
kahverengimsi kırmızı renktedir. Başında dalgalı kırmızı ve siyah çizgiler vardır. Uzun
ve tulum şeklinde bir vücuda sahiptir. Bacak uzantıları koruna gelmiştir. Dört bacak da
vücudun aynı tarafında gösterilmiştir. Geyiğin çevresi nötr bir açık kahverengi boyayla
doldurulmuştur.
106
104
Esin 1983, 180, lev. 35, 3.
105
Esin 1970, 659-676; Esin 2000, 81-86.
106
Hauptmann 1976, 54.
Dostları ilə paylaş: |