bir hastalıktır. Eşeklerde ve atlarda beynin beyaz
cevher kısmında nekroz oluşturmaktadır. Ayrıca
F.moniliforme ile kontamine mısır tüketiminin aynı
zamanda Güney Afrika ve Çin’deki özefagal
kanser vakaları ile de ilişkili olduğu sanılmaktadır.
Bilinen altı fumonisinden FB
1
ve FB
2
’nin N-asetil
türevleri olan FA
1
ve FA
2
,
F.moniliforme kültürleri
tarafından en az üretilen ve en az toksisiteye
sahip olan türevlerdir. Bu iki yapısal analog ve
FB
4
doğada bulunmazlar (1).
Fumonisinler toksik etkilerini göstermek için
metabolik aktivasyona ihtiyaç duymayan bileşik-
lerdir. Bu özellikleri FB
1
ve FB
2
ile beslenen
sıçanların idrar, safra, kan ve hepatositlerinde
metabolite rastlanmamasıyla doğrulanmıştır. FB
1
ile sıçan ve maymunların kanında yapılan
toksikokinetik çalışmalarda eliminasyon yarı öm-
rünün 18-40 dakika arası olduğu bulunmuştur.
FA
1
ve FA
2
toksisitesi düşük olan bileşiklerdir
fakat hidrolizleriyle oluşan ürünler (PA
1
ve PA
2
)
ana bileşikler kadar toksisite gösterebilirler (1).
Daha çok FB
1
ve FB
2
olmak üzere fumonisin-
lerin, hayvanlar üzerinde türe bağlı olarak nöro-
toksisite, hepatotoksisite, nefrotoksisite, immüno-
supresyon (ve bazen de immünostimulasyon),
gelişim bozuklukları, karaciğer tümörleri olmak
üzere çeşitli toksik etkileri vardır. Hayvanlarla
yapılan toksikolojik incelemeler en hassas türün
atlar olduğunu göstermiştir (20,21). LEM riskini
azaltmak için at yemlerinde maksimum 5 µg/g fu-
monisin miktarına izin verilmesi tavsiye edilmiştir.
Pulmoner ödemi engellemek için benzer şekilde
domuzlarda maksimum 10 µg/g’lık bir miktara,
sığır ve kümes hayvanlarında ise fumonisinin et-
kilerine duyarlılıkları diğer türlere göre daha düşük
olduğundan dolayı 50 µg/g’a kadar fumonisine
izin verilmektedir (1,25). Tablo 6’da fumonisinler
için müsaade edilen düzeyler verilmiştir (1).
Fumonisinler kanser başlatmasında ve iler-
lemesinde genotoksik karsinojenleri taklit eder.
γ-glutamil transpeptidaz (GGT) ve glutatyon-S-
transferaz’ın plasental formunu (GSTP) indükler.
Bu enzimler genotoksik karsinojenler tarafından
başlatılan
olası
preneoplastik
lezyonların
histolojik markörleridir. Fumonisinler genotoksik
karsinojenlerden kanser başlatma safhaları ve
uzun süreli maruziyeti gerektirmesi nedeniyle
farklılık gösterirler. Bu safha genotoksik karsino-
jenler için normalde birkaç saat veya gün içinde
tamamlanmaktadır (1).
Fumonisinler, sfinganin (SA) ve sfingosine
(SO) olan yapısal benzerlikleri nedeniyle sfin-
golipid biyosentezini inhibe etmektedirler. Şekil
6’da yapıları verilmiştir (25). Sfingolipidler hücre
membranının önemli bileşenlerinden olan uzun
zincirli serbest bazlardır ve mekanizmalarının
bozulması hücre büyümesi, farklılaşması ve
davranışında önemli değişikliklere neden olabilir
(1). Fumonisinler sfinganin N-açil transferaz
(seramid sentetaz) enziminin inhibisyonu ile
SA’in N-açilsfinganinlere (dihidroseramidlere)
dönüşümünü inhibe eder. Bu olay serbest SA’in
akümülasyonu ve dokulardaki SA/SO oranının
artmasıyla sonuçlanır ve toksinlerin alımından
sonra erken bir safhada ortaya çıkmaktadır
(25,26).
GİRGİN, BAŞARAN, ŞAHİN. DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE İNSAN SAĞLIĞINI TEHDİT EDEN MİKOTOKSİNLER
VOL 58, NO 3, 2001
107
Tablo 6. Fumonisinler için tavsiye edilen güvenlik
limitleri
Tür
Limit (ppb)
Sığır ve kümes hayvanları
50000
Domuzlar
10000
Atlar
5000
Şekil 6. Sfinganin (SA), sfingosin (SO) ve fumonisin B
1
(FB
1
) yapıları
F B
1
’in sfingolipid biyosentezinden farklı
olarak palmitik asit
oluşumunu değiştirerek hücre-
sel lipid sentezini etkilediği gözlenmiştir. Sıçanlar-
da ana fosfolipidlerin yağ asiti düzeyleri ve lipid
triaçilgliseritleri
in vitro ve in vivo olarak izlendiğin-
de n-6 yağ asitlerinde değişiklikler olduğu bulun-
muş, membran kaynaklı kolesterol düzeylerinde
düşme olduğu gözlenmiştir. Bu düşüş fosfo-
tidilkolin: kolesterol oranının artmasına ve
dolayısıyla membranın katılaşmasına neden olur.
Bu nedenle fumonisinler membran bileşenleri,
yağ asiti havuzu ve uzun zincirli yağ asitlerinin
hücre içinde akümülasyonu üzerinde önemli
etkilere neden olabilirler. Bu etkiler membran
yapılarının bütünlüğünü bozar ve hücre ölümüyle
sonuçlanır. Fumonisinlerin memelilere olan olası
toksisite mekanizmalarından en çok çalışılan-
larıdan birisi de bu mekanizmadır. Bazı
araştırmacılar fumonisin toksistesinde sfingoid
bazlarının birikmesinin sfingosid biyosentezi
inhibisyonundan daha önemli rol oynadıklarını
belirtmişlerdir. Çeşitli hayvanlarda yapılan
çalışmalarda, sfingolipid biyosentezi inhibis-
yonunun hücre proliferasyonu ve ölümünden
daha önce oluştuğu gözlenmiş ve bu inhibisyonun
toksisitenin erken safhasında meydana geldiği
doğrulanmıştır (1).
İnsan idrarındaki SA ve SO miktarları
değişebilir fakat kişi fumonisine maruz kalmadığı
sürece oran aynı kalır (25). Hem kültürdeki
hücreler ve hem de FB1 ile muamele gören
hayvanlarda ilk gözlenen biyokimyasal değişiklik
SA/SO oranının artması olmuştur. Bu sfingoid
bazlarındaki değişikliklerin hücresel etkileri
retinoblastoma protein defosforilasyonu ve apop-
tozis aktivasyonu olduğu düşünülmektedir (26).
Çünkü uzun zincirli serbest bazlar ve lisosfin-
golipidler hücre içi haberleşme sistemini düzenler
ve bazı hücrelere sitotoksiktirler. Protein
translokasyonunu, ATPaz’ları ve kalsiyum
dengesini etkilerler (1).
Çeşitli türlerle yapılan araştırmalarda SA/SO
oranları serum, akciğer, karaciğer ve böbreklerde
incelenmiş ve en hassas organın böbrek olduğu
saptanmıştır. Böbrek ve karaciğerdeki serbest
SO, serbest SA ve SA/SO oranlarındaki belirgin
artış idrara da belirgin şekilde yansımakta, serum-
dan önce idrardaki oran artmaktadır (25).
FB
1
’in tavuklarda karaciğer, böbrek, kalp ve
akciğerlerde lezyonlara ve ani ölümlerine neden
olduğu gözlenmiştir. Fumonisin alımı makrofajlar-
da azalma nedeniyle azalmış immun cevap ve
neticede enfeksiyon ve FB
1
kaynaklı karsinojenez
ile sonuçlanabilir (1). Fumonisinler karaciğer,
akciğer ve beyine toksik olmalarının yanı sıra
böbrekleri de etkilemektedirler (25,26). Fumonisin
uygulaması idrar osmolalitesini azaltmış, idrar
konsantre etme kabiliyetini bozmuş ve idrarla
protein kaybını arttırmıştır. Total protein, laktat
dehidrogenaz, γ-glutamil transpeptidaz ve
N-asetil-β-D-glukozaminidaz aktivitelerinde artma
gözlenmiştir. FB
1
’e maruz bırakılan erkek
farelerde yapılan çalışmalarda böbreklerde
organik anyon ve katyon alımının azaldığı
saptanmıştır (26).
F B
1
’e maruz bırakılan primer hepatositler
doymamış yağ asidi birikimi göstermişlerdir.
Bu durum uzun zincirli doymamış yağ asit-
lerinden, özellikle araşidonik asitten sentezlenen
prostoglandinlerin düzeylerini etkileyebileceğini
düşündürmektedir. Bilindiği üzere prostoglandin-
ler, hücre tipine göre, kanser başlatılmasında ve
ilerlemesinde önemli bir faktör olan hücre prolif-
erasyonunu inhibe veya stimüle edebilirler. Ayrıca
doymamış yağ asidi miktarındaki artışın normal
ve kanserli hücrelerdeki lipid peroksidasyonu ile
ilişkili olduğu gösterilmiş ve böylece FB
1
’in OTA
gibi dolaylı olarak lipid peroksidasyonuna neden
olabileceği belirtilmiştir.
FB
1
normal yiyecek hazırlama işlemlerinin
çoğuna dayanıklı olan bir bileşiktir. Su da dahil
olmak üzere pek çok polar solventte çözünür ve
polar olmayan çözücülerde çözünürlüğü yoktur.
Fumonisinlerle kontamine olmuş yiyecek ve
yemler için bilinen hiçbir detoksifikasyon yöntemi
bulunmamaktadır.
Mısırdaki ince partiküllü materyal (< 3mm) en
yüksek miktarda fumonisin düzeyine sahiptir. İnce
materyalin ayrılmasıyla fumonisin düzeylerinde
belirgin azalma gözlenmiştir. Öğütme işlemi ve
amonyak uygulanması da fumonisin düzeylerini
düşürmektedir. Bir başka metod da mısırın 0,1 M
GİRGİN, BAŞARAN, ŞAHİN. DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE İNSAN SAĞLIĞINI TEHDİT EDEN MİKOTOKSİNLER
TÜRK HİJ DEN BİYOL DERGİSİ
108