SEL KALMAZ
Altmış başlı, ala karlı dağlardan,
Duman göçer, yağmur geçer, sel kalmaz.
Şeyda bülbül yerleştiği bağlardan,
Hazan vurur, yaprak düşer, gül kalmaz.
Her kim içse bu şaraptan, bu câmdan,
Yürek coşar, her söz gelir lîsȃndan,
Gelen geçer bu yalancı cihȃndan,
Hoca, seyit, beyle, sultan, kul kalmaz.
Cȃna değse yaşlılığın zehiri,
Bozuk olur gönül gövde şehiri,
Elden gitse yiğitliğin baharı,
Kuvvet kaçar, diz bükülür, bel kalmaz.
Bir nȃ-mertin çok minnetli aşından,
El uzatma, çevriliver dışından,
İlsiz kalan yüce dağlar başından,
Ağaç biter, cadde yiter, yol kalmaz.
Mahtumkulu, bu cihanda kim olur,
O mekana giden gelmez, güm olur,
Görür gözün, asil tenin kum olur,
Ağız gider, dişin düşer, dil kalmaz.
|