60
toplumun bireyine, “
bana fırlatıp attığın şeyi söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim!”
der.
120
Tüketim dünyasında, her şey tüketilmek içindir ve her deneyimin bir
fiyatı/karşılığı vardır. Bir alışkanlık biçimine dönüşen tüketme faaliyeti, postmodern
toplumun ayırt edici özelliği olarak kültürel farklılıkları, Bourdieu’nun belirttiği kültürel
pratiklerin yarattığı habitatların ayrımı olarak gösterilebilir. Yani sadece ürünler değil,
ilişki biçimleri, bilgi, din ve politik anlamlar/semboller tüketim kanalında dolaşımdadır.
Bu tüketim bolluğunda insanoğlu, sonsuz veya ölümsüz bir -ve sürekli bir
şenlik/festival içindeymiş duygusuyla- yaşamdaymış gibi davranır. Başka bir deyişle
tüketen insanın, daha fazla yaşamış duygusuyla, daha fazla tüketerek ölümsüzlüğe
kavuştuğunu söyleyebiliriz. En azından tüketim kültürünün oluşturduğu sembolik
çerçevede(tüketim mantığının temelinde), ölümsüzlük iksiri tüketimin kendisindedir.
121
Ölümsüz/bitimsiz tüketim sürekliliğini sağlamaya çalışan post kapitalizm, tüketim
döngüsü içinde, tüketim doğrusunu daha yukarılara çekmek için, insanlara ‘özel’
olduklarını söyleyen günler üretir. Bir yıl, evrensel, yerel ve bireysel ‘özel gün’lerle
doludur (bir yıl artık ocağın birinde başlayıp aralığın otuz birinde biten bir süre değil,
tüketim sürecinde özel gün dönümleri veya yıl dönümleri biçiminde hesaplanır ve bir
yıl hiçbir zaman bir yıl olarak kalmaz). Artık takvimler kişisel ve evrensel özel tüketim
günlerini gösteren zaman çizelgesi
olarak masalarda, duvarda durur.
Tüketimin haz vericiliği eğlence ile birleşerek, herhangi bir şeyi tüketirken alınan
keyfin dozajını artırarak, postmodern kültürün alıcılarını büyülenmiş(ritüelleşen) bir
müşteri haline getirir. Burada “eğlenme, bütün kendi kendini coşturma, haz alma ya da
kendini ödüllendirme olanaklarını sonuna kadar zorlama buyruğunun geçerli olduğu
“
fun
-
morality
”dir.”
122
Tüketim kültürü eğlence için sinema, televizyon, internet, eğlence
ve alışveriş merkezlerini kullanır. İnsanlar gördüklerinin peşinden arzuyla kamçılanmış
olarak koşarken, tüketim lâbirentinin içinde her dönemeçte yeni veya daha gelişmiş
ürünleri tüketerek, kişisel deneyim albümlerini yaratırlar. Gündüz, çalışma disiplini
altında sıkılan birey, gece veya boş zamanın verdiği özgürlüğün şaşkınlığıyla tüketimi
en hızlı ve keyifli hale getirme telâşındadır. Aslında tüketim kültürü içinde insanların
120
Baudrillard, Jean,
Tüketim Toplumu
, s. 40.
121
Hans-Williem,
Modernleşmenin Paradoksları
, s. 153; Featherstone, s.148.
122
Baudrillard,
Tüketim Toplumu
, s. 94.
61
davranış kodlarının birbirinden farklı olmadıklarını görürüz. Özellikle popüler kültürün
yaydığı ikonlara benzer olma arzusu, kişileri ikonlaştırmasa da ikonların kullandığı
ürünlerle fetişist bir ilişki yaratır. Birey bu kültürde, dünya görüşü, tarih veya anlam
bulma gibi değer bağlamını kaybetmiş, bunun yanında örgütlü ol(a)mayan bir toplumsal
ilişki ağı içerisinde maskeli dolaşır bir duruma gelmiştir diyebiliriz.
123
Postmodern toplum, bireysel yaşam tarzlarının tüketimle kurulduğu bir kültürdür.
Tüketerek var olan insan, arkasında sadece kocaman bir artık bırakmakla kalmaz, hep
daha fazlasına yönelir. Bu döngü içerisinde alışkanlıklarını sürekli yenilemek zorunda
kalır: tüketimin temel örneği olarak görebileceğimiz yemek, acıkmanın bir sonucu
olarak görülmez artık, iştah burada midede değil, gözdedir ve mistifikasyonaldir.
Tüketim kültüründe bir insan, aşırı tüketerek obez olur, tüketimin sorunsallaştığı bir
noktaya varır. Ama postmodern kültür, obez kişiyi yemek salonlarındaki tüketimden
dışlarken onu sağlık(diyet) ve spor salonlarının tüketimine kanalize eder. Neticede
postmodern tüketim kültüründe hastalık da sağlık da tüketilerek elde edilmektedir.
124
Dostları ilə paylaş: