2.6.3. Reklâm: İhtiyaç Değil Etiket
Postmodern tüketim toplumunda görünür olmak vazgeçil(e)mez bir ‘olmak’
halidir. Kişi görünürlüğe ancak ürünler/nesneler ile kavuşabilir, yani tüketim çarkında
hareket ederek. Neyin tüketileceğini belirleyen ise reklâmlardır. Üretilen metaların
70
pazarlanma sürecinde reklâm, tüketiciyi yönlendirecek anlamlar oluşturmadır. “Reklâm
insana asla tek başına seslenmez, onu farklılaştırıcı ilişkisi içinde hedef alır”.
143
Bu
anlamda ihtiyaçlar bireyden markete/alışverişe doğru bir hareketi değil, üründen bireye
doğru bir akışa dönüşmüştür. Bilinmeyen bir şey arzuya yol açmaz. Bu yüzden reklâm,
ürünü sunarken arzuyu kamçılamayı hedefler. Bireyin yaşamı, ürünlere ulaştığında ve
ürünlerle temas ettiğinde gerçekten yaşadığı algısı edinir. Birey bu bağlamda tüketirken
veya alışveriş yaparken vardır, bunun dışındaki zamanda sadece uyandırılması gereken,
potansiyel müşteri olarak varlık anlamı kazanır.
İnsan ihtiyaçları sınırlıyken ve üretim modern anlamda bu sınırda yüzerken,
postmodern dönemde ürünlerin makyajlanması olarak görebileceğimiz reklâmın
görüntüyü daha etkin bir şekilde kullanılması ile ekonomik döngüde ‘arz’ın önemi daha
çok ön plâna çıkmaktadır. Bu noktada moda/popüler kültür (her ne kadar modern bir
arka plâna sahip olsa da) postmodern toplumda tüketim arzusunu uyandıran yapılar
olarak karşımıza çıkar. Moda, bu yanıyla postmodern ‘taklit’lerin türediği alandır.
Aslında Simmel’in “modanın yerleşmesi için bir araya gelmesi gereken iki toplumsal
eğilimden –bir yanda bütünleşme, diğer yanda farklılaşma ihtiyacından– biri eksik
kalırsa, modanın oluşumu gerçekleşmez, hükmü sona erer”
144
sözü ile ürün
reklâmlarının dolaşıma girme mantıklarını da anlayabiliriz.
Ürünlerin yenilenmesi yeni reklâmların piyasada dönmesinin de nedenidir. Bu
bağlamda bir yıl, birçok moda dönemini içinde barındırır ki tüketici insan “yıldan yıla,
aydan aya, mevsimden mevsime kendini yeniden çevrilmemeyi görev bilmelidir. Eğer
bunu yapmazsa, tüketim toplumunun gerçek bir vatandaşı olamaz.”
145
Tüketim ürünleri
böylece sürekli yenilenirken, tüketicileri de kendini yenilemek konusunda uyarır, aksi
durumda birey için demode bir yaşam söz konusu olur. Moda ürünleri bireye, “kimlik
konfigürasyonları” çeşitliliğini sunar.
146
Böylece birey, olmak istediği kişiyi vitrinden
seçtiği kombinasyonlarla elde eder. Ama burada bir tehlike de vardır: kişiyi sürekli
değişime iten moda, bireye hastalık derecesinde yerleşirse-ki tüketim toplumu bireyi bu
noktada hastadır- bireyi ürünlerin kölesi haline getireceği kesindir.
147
143
Baudrillard,
Tüketim Toplumu
, s. 73.
144
Simmel, s. 110.
145
Baudrillard,
Tüketim Toplumu
, s. 123.
146
Köse, s.140.
147
Simmel, s.129.
71
Reklâmlar kitlenin arzusunu gıdıklayarak modayı belirler ya da moda olması
istenen ürünlerin satışını artırır, diğer bir deyişle modanın yerleşmesini sağlar. Reklâm
mantığı, ürünü, farklı bir amaca ulaşmada zorunlu olduğu fikrini bireye empoze ederek,
tüketim arzusunu harekete geçirir: farklı amaçta kastedilen, örneğin; reklâmda cinsel
temanın vurgusu gösterilebilir. Postmodern tüketim toplumunda, görüntü
egemenliğindeki reklâmlar, bu noktada “oluşturulan imajlarda, sembollerde,
görüntülerde yansıdığı gibi, arzular insan bedeninin cinsel potansiyeli ile
ilişkilendirilmektedirler.”
148
Libido, diğer anlamıyla, yaşama arzusu, reklâm
endüstrisinin değişmez zeminidir, böylece bir ürünün kalitesi, yararı değil, sunumu;
ifade ettiği anlam bu zemine çekilerek tüketim cazibesi haline getirilir.
Tüketim toplumunda insanın temel karakteristiği olan tüketerek eğlenme, “işten
ziyade, tüketim yoluyla haz elde etmek, tüketim toplumunun ‘eğlence ahlakı’na göre, en
önde gelen ödevidir.”
149
Bu ödevi yerine getiren, bizatihi alışverişte kendini
gerçekleştiren bireylerdir ve onlar sayesinde reklâmların hedef kitlesi sürekli genişler.
Bu genişlemeyi sağlayan fotoğraf, televizyon ya da internet gibi, kısaca görsel iletişim
araçları sayesinde, tüketicide göz aldanması yaratan reklâmlarla verilen imaj/imgelerdir.
Satın alınan metalar, imgesel olduğu için hiçbir zaman yeterli tatmin sağla(ya)maz.
Kişinin nesneyi satın alma niyeti, nesneye sahip olduğunda kalmaz. Velhâsıl kişi,
sürekli bir eksiklik ve doyumsuzluk girdabında tüketim açlığıyla ortada kalır. Bu
yüzden her bireyin bir anlamda imgeler çöplüğüne dönüşmüş kimlik artıklarıyla
yaşamaya devam ettiğini belirtebiliriz. Reklâmlar ve moda sayesinde oluşan markalar,
değiştirilebilir kimliklerdir. Bireye verilen tüketilebilir marka kimlikler olarak “gerçek
bir tenis ayakkabısı markası, parfüm, otomobil, elbise ve diğer maddî eşyalar ‘kendini
ifade etmede’ ve nihayetinde güç ve başarı elde edilmesinde gerekli görülmektedir.”
150
Postmodern göstergelerin ana nüvesi, her şeyin tüketilebilir olması düşüncesidir.
‘Katı’ veya ‘kutsal’ şeyler bile, bu tüketime dâhil edilir. Nitekim; dünyevî olan ya da
dünyevi olmayan kutsallar, doğrudan veya dolaylı olarak tüketim nesnelerine
dönüşebilir. Kısaca; insan yaşamında kullanılan tüm metalar, değerler ve yaşam tarzları,
reklâm/pazarlama tekniğiyle hep daha iyisi, daha mükemmeli olarak sunulur. Böylece
148
Bocock, s. 98.
149
West, s.325-326.
150
Mestrovic, s.25-26.
72
tüketici insan, olmazsa olmaz olan eksiklik duygusuyla, daha iyi veya daha mükemmel
olmak için, nesneleri(n hayalini) kendini tamamlamak için satın alır diyebiliriz. Ne var
ki bu tüketim döngüsünde, kesinlikle daha iyisi, yenisi hep olacaktır. Bu kapitalist
üretim-tüketim döngüsünde, ‘mükemmellik’ hep ötede bir yerdedir.
151
Dostları ilə paylaş: |