Moderniteden postmoderniteye uzanan bir köPRÜ: zygmunt bauman



Yüklə 2,44 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə59/164
tarix07.04.2022
ölçüsü2,44 Mb.
#85154
1   ...   55   56   57   58   59   60   61   62   ...   164
669ab9e9ff32c2ca0f9a3c70aa28a6a8(1)

Felsefe Tarihi
, Say Yayınları, İstanbul, 2009, s.1281-1282 
216
 Şaylan, s. 311-312. 
217
 Bauddrillard,  Jean, 
Sessiz  Yığınların  Gölgesinde-Toplumsalın  Sonu,
  çev.  Oğuz  Adanır,  Doğu  Batı 
Yayınları, Ankara, 4b.2010, s.96 


94 
 
tüketim toplumu, herkesi bağımsız-yalnız- bir tüketici kimliğinde oluşturduğu için, sınıf 
gibi ortak bir toplumsal/politik hareket oluşmasının imkânsızlaştığı bir toplumsallık ya 
da Baudrillard’ın deyişiyle toplumsalın sonu/kitlenin doğuşudur.
218
 
Böylelikle,  toplumsallığın  sonunda  yani  tüketim  toplumunda  sınıf,  ideoloji  ve 
diğer  üstkimlik  belirlenimleri  gibi  insanların  anlam  dünyalarını  oluşturan  kavramların 
anlamsızlaştığını(özellikle  tüketim  ekonomisinin  nesnesine  dönüştürülemiyorsa) 
söyleyebiliriz.  Gerçekliğin  yitirildiği  ya  da  simülasyonlarla  sürekli  yeniden 
oluşturulduğu  bir  ortamda  sabit  bir  değer  odağında/etrafında  bulunmak  mümkün 
görünmemektedir.
219
 Gerçeğin  yerine  hiper  gerçekliğin,  aşırı  gerçekliğin,  kopyaların, 
simülasyonların  geçtiği  tüketim  toplumunda  her  şey  TV  ekranından  yansıtılan  veya 
Disneyland  gibi  eğlence  merkezlerinde  oluşturulan  bir  gerçeklik  duygusu  verir.
220
 İşte 
burada  Baudrillard    “biz,  hayatın  TV  içinde  ve  TV’nin  hayat  içinde  kaybolduğu  bir 
çağda yaşıyoruz”, der.
221
 
Tüketim toplumu insan, tüketerek var olabildiği için sıkıntılı bir durumdadır. Zira, 
tüketim  alanı  düşünüldüğünde  tüketim  sonsuzluğu  barındırırken,  bireyin  kendi 
sınırlılıkları, kapasitesi bu sıkıntının kaynağıdır. Tüketici birey, tüketimde hızını sürekli 
artırmak zorundadır, çünkü tüketim nesnelerinin bolluğunda yaşarken, bireyin gerçekten 
var olduğunu gösterecek olan ise bireyin kişisel/bireysel bir tüketim tarihi ve çeşitliliği-
koleksiyonu-oluşturabilmesidir.  Bu  açıdan  birey,  mümkün  olan  bütün  hazları  tatma 
isteğiyle yanıp tutuşarak tüketim sahasındaki nesnelerle, deneyimlerle, eğlenmeyle -yani 
sonuçta  hazza  ulaştıran  tüketim  girdabında-  dolanıp  durur.  Bu  birey  hiçbir  hazzı 
kaçırmak  istemediği  için  ve  herhangi  bir  şeyin  haz  verip  vermediğini  tüketmeden 
bilemeyeceği  için  tüketim  sahasında  hiçbir  şeyi  pas  geçmeden,  tüketerek  yol  alır. 
Baudrillard’ın deyişle 
Tüketim insanı bir şeyi, hangi türden olursa olsun bir hazzı “atlama” 
korkusuyla yatıp kalkar. Şu ya da bu temasın, şu ya da bu deneyimin 
(Kanarya Adaları’nda Noel, Viski’de yılan balığı, Prado, LSD, Japon 
                                                           
218
 Bauddrillard,  Jean, 
Sessiz  Yığınların  Gölgesinde-Toplumsalın  Sonu
,  çev.  Oğuz  Adanır,  Doğu  Batı 
Yayınları,  Ankara,  4b.2010,  s.24;  Adanır,  Oğuz, 
Baudrillard  Hakkında
,  içinde  Baudrillard,    Haz.  O. 
Adanır, Say Yayınları, İstanbul 2010, s.27–57 
219
 Görgün Baran, s.121; Baudrillard, 
İllüzyon, Yitirilen İllüzyon ve Estetik
, ss.11–27.  
220
 Cevizci, Ahmet, 
Felsefe Tarihi
, Say Yayınları, İstanbul, 2009, s.1284 
221
 Baudrillard’tan akt. Görgün Baran, A.- Olgun, Cem K., 
Tüketim Toplumu, Simülasyon/Simülakrlar ve 
Sessiz  Çoğunluk:  Jean  Baudrillard
,  s.98-117,  ed.  Görgün  Baran,  A.-Suğur,  S.,  Çağdaş  Sosyoloji 
Kuramları, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir 2011 


95 
 
işi  aşk)  size  bir  “duyu”  verip  veremeyeceği  asla  bilinemez. 
Dolayısıyla  söz  konusu  olan,  artık  ne  arzu  ne  de  “zevk”  ya  da  özel 
eğilim,  ama  yaygın  bir  saplantı  haline  gelmiş  bir  meraktır;  eğlenme, 
bütün  kendi  kendini  coşturma,  haz  alma  ya  da  kendini  ödüllendirme 
olanaklarını  sonuna  kadar  zorlama  buyruğunun  geçerli  olduğu  “
fun
-
morality
”dir.
222
 
Tüketici,  insana  prestij  kazandıran  yani  onun  varlığını  anlamlandıran  ve  onu  bir 
tüketimden  diğerine  yollayan  tüketim  sistemi  içindedir.  Tüketim  sistemi,  tüketicideki 
haz  duygusunu  reklam,  moda  gibi  araçlarla  tüketime  tetikleyici  koşullandırmalar 
yaratarak tüketim döngüsünü sürekli kılar. Bu yoğun tüketim sonucunda Baudrillard’a 
göre  “çöp  sepeti  uygarlığı”  diğer  bir  deyişle  “dışkı  kültürü’’  oluşur.    Zira  tüketici 
bireyin  doğasındaki  sınırlılıklar,  yeni  bir  tüketim  için  alan  açılmasını  zorunlu  kılar. 
Böylece  her  tüketim  aslında  tamamlanmadan  ‘artık’  haline  gelerek  çöp  uygarlığının 
iyice  büyümesine  yol  açar.  Baudrillard,  tüketici  insanının  bu  tüketim  ağında  tüketip 
attığı  şeyle  tanımlanabileceğini  söyler:  bana
  fırlatıp  attığın  şeyi  söyle,  sana  kim 
olduğunu söyleyeyim!
223
 
Neticede,  tüketim  toplumu  postmodern  dönemi  niteleyen  önemli  kavramlardan 
biri olarak değerlendirildiğinde, tüketimi sağlayan haz ve eğlence ahlâkı aynı zamanda 
Baudrillard açısından toplumsallığı dinamitleyen bir değerler sisteminin de kaynağıdır. 
Bu açıdan bakıldığında postmodern dünyada insan ve toplumu “ ‘-mış gibi yapılan’ bir 
şey semboller ve imajların gerçek ve somutun  yerini aldığı sanal bir gerçeklik” olarak 
görebiliriz.
224
 Böylece  insanın,  geleneksel,  tarihsel  devamlıkla  yıllar  boyu  süren  bir 
anlam dünyasından çıkıp/sıyrılıp gündelik ‘marka’lar diyarında varlık sıfatına kavuşan 
ve  etiket  taşıyan  birer  reklâm  panosu  göreviyle  yaşamını  devam  ettirdiğini  ileri 
sürebiliriz. 

Yüklə 2,44 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   55   56   57   58   59   60   61   62   ...   164




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə