2.7.4. Lyotard
Postmodern kavramını gelişmiş toplumların epistemolojik dönüşümünün bir
ürünü olarak gören Lyotard, postmodern kavramını
postmodern durum-Bilgi Üzerine
Bir Rapor-
adlı çalışması ile felsefî bağlama çeken kişi olarak görülür. Lyotard, modern
bilginin meta-söylemlere veya meta-anlatılara yaslanarak meşruluk elde ettiğini belirtir.
Ona göre postmodern kavramını tanımlayan şey, bu meta-anlatılara karşı olan
inançsızlıktır.
196
Bu inançsızlık sorunsalını yaratan postmodernin modernden keskin
veya net bir ayrılışı olarak görmek yerine Lyotard, postmoderni, moderni ardında
bırakan bir dönem değil, modernin içinde varolan bir süreç olarak görür.
197
Bilimin, bilginin meşruluk arayışları ‘doğru’luk elde etme ihtiyacından doğar.
Doğruyu meşru görecek otoriteler, kanun koyucular, bilginin değerini, ‘ onaylar.
Bilginin durumunu belirleyen otoriteler, etik ve politik bir merkezden bakarak ya da bu
merkezi işgal eden kişilerin gözüyle süzülmektedir. Öyleyse bu durumda bilginin
üretilmesi ve doğruluk değeri elde etmesi iktidarı elinde bulunduranlara göre değişime
tabi olacaktır.
198
Bilginin günümüzde yaşadığı kriz ya da meşruluk değişimin postmodern durumu
niteleyen noktasıdır. Modernite ya da Aydınlanmanın büyük anlatıları ve meşruluğu
yeniden inşa etmesi günümüze (Lyotard’ın günü) gelinceye kadar devam etmiştir.
Lyotard, insanlık tarihini tamamen kapsayan büyük anlatıların, Aydınlanmanın
mirasçılarından olan Hegel ve Marks tarafından karakteristik olarak ortaya konulduğunu
söyler. İkisi de tarihin ereksellik taşıyan, ilerlemeci/doğrusal bir yolda devam ettiğini
söyler, ama Hegel için tarih düşüncenin somutlaşmasıyken(tinin maddîleşmesi, bilincin
açılması); Marks, Hegel’in iddiasının tam tersinin doğru olduğunu düşünür. Marks’a
göre tarih, maddeden düşünceye, bir sınıf mücadelesinin(üreticiler ve üretim güçlerini
elinde tutanlar) sonucu olarak daha ileriye doğru değişecektir.
199
Kısacası
195
Ulusoy, ss. 118,141.
196
J.F. Lyotard,
Postmodern Durum
, (2. Baskı), (Çev.: Ahmet Çiğdem), Vadi Yayınlar, 1997, s.12.
197
Anderson, s.49.
198
Lyotard, s.28
199
Callinicos,
Toplum Kuramı
, s.14–5 ve “Lyotard’a göre modernitenin bütün parlak beyinleri
kendilerinden sonra yaşananlardan sorumludurlar. Eğer, örneğin Rousseau’dan Locke ve Hume’dan
88
Aydınlanmanın ve devamındaki modern sanayi toplumunun bilgisi, tarihsel anlatılara
yaslanır.
Postmodern durumda bilgi, artık modern/aydınlanmacı dayanaklarını
(indirgemeci), aklı ve bilimi, yitirdiği bir zamandır. Bu durumun bir sonucu olan
postmodern bilginin ortaya çıkması toplumsal ve kültüreldir: Lyotard’ın hipotezine
göre, postmodern bilginin çıkışına dayanak olarak “toplumlar postendüstriyel; kültürler
de postmodern olarak bilinen çağa girdikçe bilginin konumunun değiş”imi
gerçekleşir.
200
Bu toplumda, bilgisayar çağında bilginin konumunun hükümetlerce
yönetildiğini belirten Lyotard, bu bakımdan meşruluk arayışında bir değişimin
olmadığını ifade eder. Ama bilgi artık “homolojik(yapı, değer veya durum itibarîyle
aynı olan)” yapıdan uzaklaşmıştır, çünkü homolojik zeminde merkezîleşmiş ya da
bütünsellik arayışında olan bir us ya da bilim görürüz. Oysa postmodern bilgi
“parolojiktir(mantığa aykırı düşmüş)”, çünkü evrensel akıl, bilim gibi kapsayıcı-
bütünsel bir özellikten öte, parçalanmış ya da dağılmış bir akıl söz konusudur, yani bilgi
yeni ve farklılaştırıcıdır.
201
Bu bağlamda bilginin en önemli ayağı olan gerçek(lik)e temas, orada bir yerlerde
bizim keşfimizi bekleyen bir nitelikten çıkarak üretilen bir niteliğe dönüşür.
202
Bu
gerçekliği yaratmada dile yaslanır. Nitekim Lyotard, postmodern bilgiyi belirlerken
Wittgenstein’ın ‘dil oyunları’ kavramlarını temel alır. Dil oyunlarında anlam ya da bilgi,
kullanıcılara ve onların kullanım bağlamlarına(oyun ve oyuncular gibi) ve
oluşturdukları oyun kurallarına göre oluşur. Burada dikkat edilmesi gereken, kuralların
pratik gereği değişebileceği, dolayısıyla anlamsal değişimin oluşturulabileceği
esnekliğidir.
203
Hakikat bu dil oyunları bağlamında yakalanır ve hakikat üst dil ya da üst
anlatılardaki gibi artık yeknesak değildir. Bu aşamada bilginin yeni evresinde, üretilen
Jakoben terörüne ya da Hiroşima’ya ulaşılmışsa; Hegel’in parlak felsefesi ve Marx’ın kapsamlı öğretisi
giderek Stalin ya da gulag uygulamalarını getirmişse Lyotard’a göre insanlığın yüzakı sayılacak bu
düşünürleri sorumsuz saymamak gerekecektir.” Bkz. Şaylan, s. 351.
200
J.F. Lyotard,
Postmodern Durum
, (2. Baskı), (Çev.: Ahmet Çiğdem), Vadi Yayınlar, 1997, s.16.
201
Kale,
Felsefiyat
, s. 422.
202
Cevizci,
Felsefe Tarihi
, s. 1271.
203
Ali Utku, “Dil Oyunları”,
Felsefe Ansiklopedisi,
(Cilt 4), Ed. A.Cevizci, Ebabil Yayınları, Ankara
2006,
ss.363-369.
89
bir noktaya geldiğinde, üretilen her şeyin tüketime-satışa sunulacağını da dikkate
alırsak, bilginin pazar için sürekli üretilen bir nesne haline geldiğini söyleyebiliriz.
204
Postmodern(izm) üzerine en çok başvurulan düşünürlerden olan Lyotard,
postmodern bir alaycılıkla: “Hikâyeler uydurdum, asla okumadığım bazı kitaplara
göndermelerde bulundum. Belli ki bu kitaptan insanlar çok etkilenmiş. Aslında bu biraz
da parodiydi.
La Condition Postmodern
, en kötü kitabımdır; kitaplarımın hepsi kötüdür
ama bu en berbatı” diyebilecek kadar ileri giderek teorinin ya da bilginin kesinliğini
yitirdiğini göstermeye çalıştığını ileri sürebiliriz: Postmodern parodinin parodisidir.
205
Dostları ilə paylaş: |