Moderniteden postmoderniteye uzanan bir köPRÜ: zygmunt bauman



Yüklə 2,44 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə56/164
tarix07.04.2022
ölçüsü2,44 Mb.
#85154
1   ...   52   53   54   55   56   57   58   59   ...   164
669ab9e9ff32c2ca0f9a3c70aa28a6a8(1)

2.7.5. Foucault 
II.  Dünya  Savaşından  sonraki  süreç,  sosyal  bilimler  açısından  Fransız  etkisinin 
yoğun  olduğu  bir  dönemdir.  Bu  sürece  en  aktif  katkı  Sartre’ın  varoluşçuluğudur. 
Düşünsel  açıdan  Sartre’dan  sonra  gelenler  farklı  temellere  yaslanmalarına  rağmen 
Sartre’ın  entelektüel  bir  kişilik  ve  muhalif  olarak  Fransız  entelektüel  dünyasına  bir 
prototip figür olarak etkisi söz konusudur. Onun varoluşçu perspektifi, modern bireyin 
özgürlük sorunsalı etrafında şekillenmiştir. 
Sartre’ın  ardıllarından  olan  Michel  Foucault,  birçok  akımla  ilişkilendirilen  bir 
düşünürdür.  Kendisini  hiçbir  akım  adı  altında  tanımlamayan  Foucault,  en  çok 
postyapısalcı ekolle anılmış olmasına karşın bunu da kabul etmemiştir. Bunun yanında 
Foucault  postmodern  sıfatını  taşıyan  bir  düşünür  değildir.  Buna  rağmen  onun  modern 
döneme  dair  eleştirel  düşüncelerinin,  postmodernizmin  entelektüel  cephaneliğinde 
bulunan mühimmattının önemli bir kısmında Foucault’nun etkisinin olduğunu söylemek 
yanlış olmaz. 
Foucault, modern dönemin arkeolojik ve epistemolojik geçmişine iner ve burada 
modern tarihin oluşumunda bilinmeyeni ya da unutulanı gün yüzüne çıkararak modern 
sürecin farklı bir okumasını geliştirir. Modern dönemin belirleyicisi olan akıl, nesnellik-
bilimsellik-,  bireysel  özgürleşme  ve  ilerleme  kavramları,  Foucault  açısından  iktidar, 
söylem  ve  tahakküm  mekanizmasının  içinde  varolan  veya  onu  tamamlayan 
kavramlardır.  Bu  kavramlar,  modernliğin  belirleyicileridir  ve  hayata  kurumlar 
                                                           
204
 Lyotard,  s.20 
205
 Mustafa  Aydın,  Lyotard’tan  Akt.,  “Postmodernizm  ve  Eleştirisi”, 
Modernizmden  Postmodernizme, 
Hece, Aylık Edebiyat Dergisi,
 Sayı: 138/139/140, Hece Yayınları, Ankara 2008, ss. 34–46. 


90 
 
aracılığıyla  yerleşir.  Kurumlar  hastaneler,  okullar,  hapishaneler,  kısaca  disiplin 
sağlayıcılardan oluşur.
206
 Bu noktada disiplin toplumuna giden sürecin kökenine inmeye 
çalışan  Foucault’ya  göre  disiplin  toplumunun  üçayağından  bahsedilebilir:  İlk  olarak 
gözetlemenin  gerçekleştiği  panoptikonal  gözlem  ve  kontrol  araçları;  ikinci  olarak 
disiplinin  normalleştirici  etkisi  olarak  cezalandırıcı  kurumlar;  son  olarak  bürokrasinin 
hiyerarşik düzeninde, üstlerin astları sınaması.
207
 
Kurumların  temel  işlevi,  modern  iktidarı  rahatsız  eden  istenmedik  davranışları 
rehabilite  etmek  ve  ortaya  çıkacak  olan  olası  olumsuz  davranışları  da  engellemektir. 
Burada  Foucault,  soykütüksel  yöntemle  modern  toplumun  dışında  bırakılan  ve  o 
toplumun  kurumlarında  uzmanlar  nezaretinde  tutulan  marjinal  kişilerin(deli,  suçlu, 
aylak, sapkın vs), tarihi yazılmayanların izini sürer. Sonuçta bulunan ya da ortaya çıkan 
modernin  dışladıklarından  oluşan  öteki  yüzdür.  Doğrusu  bütün  toplumlarda(burada 
modern  toplumu  dikkate  alarak)  dışlamanın  olduğunu  belirten  Foucault,  dışlamanın 
istinasız her toplumda dört şekilde göründüğü belirtir, bunlar: 
1)
 
Çalışma  karşısında,  ekonomik  üretim  karşısında  dışlama  sistemi.  Her 
toplumda,  ekonomik  üretim  ağının  parçası  olmayan  bireyler  her  zaman 
vardır, bunlar ya üretimden muaftırlar ya da çalışacak durumda değildirler. 
2)
 
Yalnızca  çalışma  karşısında  değil,  aile  karşısında  yani  yalnızca  ekonomik 
üretim  karşısında  değil,  toplumun  üretimi  karşısında  da  marjinal  olan 
bireyler her zaman vardır. 
3)
 
Her  toplumda  bazı  kişilerin  sözünün  sıradan  birinin  sözü  gibi  kabul 
edilmemesini  sağlayan  bir  dışlama  sistemi  her  zaman  vardır.  Sözleri 
diğerlerinkinden  daha  kutsal  olan  bireyler,  ya  da  tersine,  sözleri 
diğerlerinkinden  daha  işe  yaramaz  ve  boş  olanlar  ve  bu  nedenle, 
konuştuklarında  aynı  güveni  uyandırmayan  kişiler  ya  da  sözleri  normal 
kişilerin sözleriyle aynı etkiyi elde edemeyecek olanlar vardır. 
4)
 
Son  bir  dışlama  sistemi  vardır:  Oyun  karşısında  işleyen  sistem.  Her 
toplumda  oyun  ya  da  bayram  mahiyetinde  bir  şeyler  olduğu  gibi,  oyun 
karşısında  diğerleriyle  aynı  konumu  paylaşmayan  kişiler  de  her  zaman 
vardır: Bunlar oyundan dışlanmışlardır ya da oyun oynayabilecek durumda 
değillerdir  veyahut  oyunun  lideri  ya  da  tersine  oyunun  nesneleri  ya  da 
kurbanları olmak gibi özel bir konumları vardır oyun karşısında.
208
 
Bu  dört  dışlama  sistemine  de  bütün  kurumlarda  uğrayan  yalnızca  delilerdir.  Deliler, 
akılsal  bir  varlık  olan(özellikle  modern  akıl)  insanın  en  uzağında  olan  ya  da  insan 
vasfına kavuşmaktan mahrum insanlardır. Çalışma, eğitim, aile ortamlarında bulunması 
iğreti olan, istenmeyenlerdir.  
                                                           
206
 Best -Kelner, s. 57. 
207
 Ritzer-Stepnisky, 

Yüklə 2,44 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   52   53   54   55   56   57   58   59   ...   164




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə