80
Tüm aydınlamayı belirleyen akıl kavramı, Horkheimer’e (Adorno da içinde
geçerlidir) göre, öznel ve yarar amacı taşıyan ‘araçsal akıl’dır. Bu nedenle
Aydınlamanın hedeflediği amaca eriş(e)memesinin nedeni aydınlanmacı aklın nesnel
akıl olmayıp, öznel ve araçsal akıl olmasıdır. Nitekim; yirminci yüzyıldaki trajik olaylar
bu aklın sonucu olarak görülmektedir.
172
‘Araçsal akılcılık’ ilkin doğayı insan için
kullanılabilir bir nesne haline getirmiş, ancak toplumu ve insanı yönetimin/iktidarın
tahakkümü altında bir nesne konumuna indirgeyerek asıl yıkıcılığını sergileyebilmiştir.
Araçsal akılcılık, bu açıdan insandaki iki yabancılaşmanın nedeni olarak gösterilir:
İnsanın birinci yabancılaşması doğayı ‘şey’leştirerek gerçekleşmiştir, ikinci
yabancılaşma insanın kendisine ve diğer insanlara karşı oluşmuştur.
173
Modern toplumun temelindeki araçsal akıl, her şeyi nesneleştirerek kullanıma
sokar. Adorno ‘kültür endüstrisi’ kavramıyla bu noktayı gösterir. Kapitalizmin her şeyi
satılığa çıkardığı bir aşamada, kültür de bir üründür. Yabancılaşmış insan, kitle halinde
var olan bir kalabalıktır ve kapitalizmin-iktidarın, bu kitleyi etkilemek ya da tüketime
yönlendirmek için elinde denetimi sağlayan teknolojik(teknik) araçları bulunmaktadır.
Bu araçlar, kitleye kapitalist tüketim mesajlarını reklâm kanalıyla iletip insanları
etkilemektedir. Adorno’ya göre bu, kültür endüstrisinin sanatsal yönüdür. Ona göre, bu
durumda Aydınlamanın peygamberi olan Kant’ın sanatı, amacı olmayan amaçlılık
olarak tanımı, kültür endüstrisi için pazarın/reklâmın sunduğu amaçlar adına amaçsızlık
olarak değişmiş olup Aydınlanmanın geldiği noktanın tezatlığını gösterir.
174
Araçsal akılcılığın sonucunda modern insanın geldiği nokta kültür endüstrisinin
bir tüketicisi olmaktır. Bu tüketiciler, kültür endüstrisi tarafından yönlendirilip,
“araştırma kuruluşları tarafından çizilen ve propaganda amacıyla kullanılanlardan ayırt
edilmeyen haritalarda kırmızı, yeşil ve mavi alanlarla değişik gelir gruplarına göre
ayrılarak birer istatistik malzemesine” dönüştürülmüştür.
175
Adorno, bu karamsar
tabloya rağmen, insanlığın bilinçlenmesi ve daha güzel bir gelecek için harekete geçirici
etken olarak sanatı gösterir. Ona göre, sanatın varlığı yeniden inşa etme gücü bunu
172
Tayfun,
ss. 759-796.
173
Tayfun,
ss. 759-796.
174
Cevizci,
Felsefe Tarihi
, s.1216–1217.
175
Adorno,
Kültür Endüstrisi Kültür Yönetimi
, s. 51.
81
sağlayacaktır. Böylece sanatın, gerçek bir aydınlanma için son ve tek kurtuluş alanı
olarak görüldüğünü söyleyebiliriz.
176
Sonuçta, Frankfurt Okulu’nun Aydınlanmaya/moderniteye getirdiği eleştirileri ve
karşı çıkışları özellikle Adorno-Horkheimer bazında düşünüldüğünde(içindeki tüm
Marksist kırıntılarına karşın) “postmodernliğin habercileri” olarak gösterilebilir olmaları
konumuz açısından önemlidir. Modernliğe dair postmodern eleştirilerin toplandığı akıl,
bilim vd. kavramları düşündüğümüzde, Adorno-Horkheimer’ın da benzer eleştirileri
getirmeleri, tarihsel açıdan daha önceki bir zamanda olmalarına karşın, onları
postmodern düşüncenin köklerinden biri olarak göstermek için yeterlidir.
177
Frankfurt
Okulu’nun içindeki eleştirel tavır, Okul’u postmodernlikle münasip bir ilişkiye dâhil
etmeye izin veriyorsa da Okulun tüm üyelerinin bu ilişkiye Adorno-Horkheimer kadar
açık olmadıklarını da belirtmek gerekir.
Bu bağlamda Eleştirel Teori’nin yaşayan temsilcisi olan Habermas, Okul’un genel
fikirlerinden etkilense de Aydınlanma aklının yaşanan tahakkümün ve olumsuzluğun
zorunlu bir ilişkisinin olmadığını belirterek Aydınlamanın/modernitenin projesinin
henüz tamamlanmadığına dair iyimser bir tavır takınır. Bu
iyimserlik, “iletişimsel eylem
teorisiyle Habermas[’ın), ideal bir uzlaşımın gerçekleştiği demokratik ve özgür bir
düzenin imkânına duyduğu” inançta şekillenir. Habermas, postmodernizmin ortaya
çıktığı ve geliştiği döneme şahitlik eden ve Lyotard tarafından başka bir büyük
anlatı(iletişimsel eylem teorisi) yaratan biri olarak gösterilir ve eleştirilir. Habermas ise
postmodernliğin irrasyonel ve neo-muhafazakâr bir düşünce olduğunu ileri sürerek,
postmodernizmi kusurlu bulur ve postmodernizmin “şişirilmiş iddialarına”( post ekinin
verdiği bitiş iddiaları gösterilebilir) şüpheyle bakar.
178
Dostları ilə paylaş: