162
Bauman’ın yasa koyucu entelektüeller ile vurgulamak istediği asıl şey, modern
devlet, toplum oluşumunda sarih olan bilgi ve iktidar arasındaki müşterek ilişkidir.
Entelektüellerin (bilgiye sahip olanların) işlevi, iktidara tabi olanların yararı
düşünülerek, iktidara yol gösteren ya da iktidarın gerçekleştireceği programlar
sunmasıdır. Modernitenin rasyonel ve bilimsel projesini çizen entelektüellerin,
evrenselleştirici, ilerici ve düzenleyici teorilerinin modern dünyayı getirdiği nokta,
hayal kırıklığıdır. Aynı zamanda modernitenin bir krizi olan bu hayal kırıklığı,
entelektüellerin rolünü de değiştirmiştir. Katı ya da ‘ağır modernliğin’ entelektüeli,
gerçek, burada olan ve taksonomik yöntemlerle müphemliği kovmaya çalışan bir
dünyanın entelektüeliydi.
Oysa günümüz postmodern dünyası, “yasa koyucular olarak entelektüeller için
uygun bir yer değildir; bilincimize uygarlık krizi olarak ya da belli bir tarihsel projenin
başarısızlığı olarak görünen şey, belirli bir rolün ve buna karşılık gelen, bu rolü
oynamada uzmanlaşmış kesimin kolektif gereksizliği deneyiminin gerçek bir
krizidir.”
426
Çünkü postmodern dönemde hiçbir şey olduğu gibi kal(a)maz.
Mesela bilgi,
internet ağı üzerinde dolaşıma çıktığı andan itibaren, çıktığı yerden uzaklaşarak
farklılaşır ve aynı kal(a)maz. Postmodernliğin ve “entelektüel pratiğin mekanı olan
sanal alem”de
427
modernliğin kesin bilgi isteğine cevap vermediği gibi, bilgiyi -bilgi
otoritesini- de parçaladığı görülür. Postmodern entelektüelin evi olan “sibermekan,
parçalara ayırmaktan beslenir ve parçalara ayırmayı ilerletir, [postmodern entelektüel]
onun hem ürünü hem de başlıca etkin nedenidir.”
428
Postmodern dünya, bilgi ve iletişim teknolojilerinin oluşturduğu bir ağ olmanın
yanında, küreselleşmenin de gerçekleştiği bir dünyadır. Bu yüzden modernliğin,
‘katı’lığın, kesinliğin dayattığı bir düzen anlayışının, ‘akışkanlaşan’ bir mekânda ayakta
kalamayacağı ortadadır. Modern dünyada tasarım ve düzen, tek ve standarttır. İstenen
düzeni sağlamak için modernite, rasyonalite kanalıyla toplumsal yaşam ve pratiği
dizayn etmeye yeltenir. Hâlbuki, “postmodern dünya görüşü, ilke olarak, her biri görece
özerk pratikler dizisi tarafından üretilen sınırsız sayıda düzen modeli olduğunu ileri
sürer. Düzen bu pratiklerden önce gelmez, dolayısıyla anların geçerliliğinin dıştan
426
Bauman,
Yasa Koyucular ile Yorumcular
, s.147
427
Bauman,
Bireyselleşmiş Toplum
, s.243.
428
Zygmunt Bauman,
Siyaset Arayışı
, (Çev.: Tuncay Birkan), Metis Yayınları, İstanbul 2000, s.140.
163
ölçüsü olamaz. Birçok düzen modelinden her biri yalnızca onu geçerli kılan pratikler
çerçevesinde anlamlıdır.”
429
Dolayısıyla bu koşullarda, postmodern dünyada,
entelektüelin çoklu ve değişen düzen modelleri karşısında alacağı rol, modern
atalarından farklı olmalıdır: Yasa koyucu değil, yorumcu-tercüman olmaktır. “Bu rol,
bir topluluğa özgü gelenek içinde dile getirilmiş ifadeleri, bir başka geleneğe dayanan
bilgi sistemince anlaşılabilecek şekle tercüme etmeyi içerir.”
430
Zira akışkan dünya,
insanların ve kültürlerin hareket halinde olup, bunların birbirileri ile sürekli
karşılaştıkları bir dünyadır. Yorumcu entelektüelin temel rolü, bu karşılaşmaları
anlaşılır kılmaktır. İşte bu noktada Dennis Smith, postmodern yorumcu entelektüelinin
iki görevi olduğunu belirtir:
Postmodern yorumcu rolü mutlak hakikat arayışını gerektirmez. Buna karşın
yorumcunun iki görevi söz konusu olmaktadır. Bunlardan ilki, kendine özgü
herhangi bir topluluğun dilini diğer toplulukların üyelerinin anlayabileceği
bir şekilde tercüme etme ve ikincisi, belirli bir topluluğun üyelerinin sahip
olduğu değerleri yorumlamaktır. İlk konumda, entelektüeller potansiyel
düşman veya rakip olan farklı gruplar arasındaki diyalogu geliştirirler.
“Uygar konuşma sanat”ını teşvik ederek barış için önemli bir katkı sağlarlar.
İkinci konumda ise, topluluklar içindeki stratejik konumları tespit ederek bu
toplulukların değer sistemlerini tanzim eder veya tanımlarlar.
431
Bununla birlikte postmodern entelektüelin değişen koşullar karşısında, var olmak
için‘yorumcu’luktan başka seçeneği olmadığı da bir gerçektir. Böylelikle küresel ve
akışkan dünyanın aktörleri, biçimlendiricileri, entelektüeller değil; iletişim ve bilgi
teknolojilerini kontrol eden aktörlerdir.
432
Buna rağmen postmodern dönemin çok
kültürlü ortamında, farklılıklara, öteki seslere açık -çok sesli- olan ve bu akışkanlaşmış
yapıda tutunmaya çalışan entelektüelin yeni yorumcu rolü, onun modern yasa koyucu
rolünden daha insaflı ve daha gerçekçi bir durumdadır.
Dostları ilə paylaş: