Nebevî Yöntem
80
ve ihsan edicilere değil! Çünkü bazı Müslümanlar, şehadet
getirmek, namaz kılmak ve bunların dışında daha başka zahi-
ren görünen amelleri yerine getirmekle birlikte münafıktır. İşte
böyle bir kimse dini dosdoğru tutmak için muhatap alınmaz.
Diğer taraftan ihsan da özel bir derecedir ve bir seçilmedir.
Her mü’minin bunlara şevk ve özlem duyması gerekir. Fakat
bu özel derecenin ve seçilmişlerin muayyen olarak tespit ve
tayini ise insanların yapabilecekleri bir iş değildir.
Bu sebeple geriye mü’minler kalmaktadır. Mü’minlerin ise,
kendisiyle tanınacakları birtakım niteliklerinin, onları Allah’ın
emrini yerine getirmenin sorumluluğunu taşımaya hazırlaya-
cak bir eğitimlerinin, uygulama kudretine sahip erleri ortaya
çıkartacak bir örgütlenmelerinin ve cihad yolundakilerle işleri-
ni disiplin altına alacak yasalarının bulunması zorunludur.
İmanın şubeleri ile ilgili Nebevî hadis, “Lâ ilahe illallah”ın
kalbi terbiye yolunu göstermekte, imanın ahlâktaki semeresi-
nin hayâ etmek olduğunu ortaya koymakta ve imanın delili
olan hususları en kolay ve en basit olan amellerde -yoldan
rahatsızlık veren şeyleri kaldırmak gibi- bulup görmeye kadar
aşağılara inmektedir.
İşte bunlar Rabbanî ve nuranî yaşayışın üç örneğidir: Lâ
ilahe illallah ve onun aydınlığı, vicdanî arınma için ve her tür-
lü hayrın kendisiyle birlikte geldiği hayâ, ayrıca toplumsal ha-
yata/kamu hayatına fiilen katılımı ifade eden Müslümanların
yolundan rahatsızlık verecek şeyleri kaldırmak…
İmam Hafız Ebu Abdullah el-Halîmî ile İmam Hafız Ebu
Abdullah el-Beyhakî ve onların dışında pek çok kimse “İma-
nın Şubeleri”ne (Şuabu’l-İman’a) dair eserler yazmışlardır. -Al-
lah hepsinden razı olsun.- Biz de onların izinden giderek eğitim,
örgütlenme ve cihad için Nebevî yöntemi ve imanın şubelerini
Dinin ve Imanın Yenilenmesi
81
toplayıp bir araya getirme, onları sıralayıp düzene sokma yo-
lunu izlemek istediğimiz için Allah bizden de razı olsun.
Onlar, hadis ve fıkıh âlimleri olarak kendi maksatlarına
uygun bir surette imanın şubelerine dair eserlerini telif etti-
ler. Onların bu maksatları ise Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem’in (bu husustaki) hadislerini bir araya getirip takdim
etmek suretindeydi. Nitekim el-Halîmî, son zamanlarda ba-
sılan kitabında böyle yaptığı gibi ilim adamlarımız da nesil-
ler boyunca ondan çokça nakillerde bulunmuşlardır. Nitekim
mü’minin kalbinde, kalıbında ve toplumda imanî hayatı tasvir
eden ve dinine bağlı olan herkes de böyle yapar.
Bizim çağımıza ve ondan sonrasına ait önemsediğimiz hu-
suslar vardır. Bizler, insanların, dinleri olan İslâm’ı bilmemeleri
gerçeğiyle karşı karşıyayız. Bundan dolayı bizim telif tarzımız
onların telif tarzından farklıdır. Biz bid’at türünden yeni bir
şey ortaya koymuyoruz. Biz yalnızca eğitim, örgütlenme ve
cihad aşamalarını sıraya koyuyoruz. Bizim kanaatimize göre
basamak basamak yükselen ve birbirini tamamlayan yetmiş
yedi mertebede Allah’ın Kitabı ile Rasûlü sallallahu aleyhi ve
sellem’in sünneti dışında tek bir harf dahi bulunmamaktadır.
Bunları yalnızca eğitici ve örgütleyici maksatlarla sıralamış bu-
lunuyoruz. O hâlde bunların şer’î bir siyaset olduklarında en
ufak bir tereddüt de yoktur.
Bizler bu yetmiş yedi şubeyi on gruba ayırdık. Bu on gru-
ba, on haslet adını verdik. Ve bunları iki binden fazla hadis
ihtiva eden bir kitapta toplayıp bir araya getirdik. -Yüce Al-
lah bunun tahkik ve basımını kolaylaştırsın.- Burada da Yüce
Allah’a imanın şubeleri üzerindeki düşüncelerimizin sonucu-
nu açıklayacak ve bunları Nebevî yöntemin iskeleti ve delili
olarak ortaya koyacağız.
Nebevî Yöntem
82
Sözünü ettiğimiz on haslet, Kur’ân-ı Kerîm’in insana hita-
bından, o yokuşu aşmaya teşvik edip iman eden, salih amel-
ler işleyen ve birbirlerine sabrı ve merhameti tavsiye edenler-
den olmaya doğru basamak basamak ilerlemektedir. İnsanın,
cemaatin sıcaklığını, karşılık beklemeden fedakârlık yapan
ve şefkatli olan kardeşliğini keşfedip cemaatin merhamet ve
rahmet ortamına katılmasıyla birinci haslet olan arkadaşlık ve
cemaat hasleti hâsıl olur. Bundan sonra bir hasletten diğerine
yükselerek sonunda onuncu haslet olan cihad hasletini elde
eder. Böylelikle eğitimi tamamlanmış olan Allah’ın erlerinin,
örgütlenmede üyeliği sağlamlaşmış olur. Allah’ın erleri, cema-
at hâlinde imanın şubelerinin fezailini elde etmeleriyle artık
örgütlenmede Allah’ın yardımına mazhar olacak ve galip ge-
lecek Allah’ın hizbinin özelliklerini de tam anlamıyla yerine
getirmiş olurlar.
“Şube” lafzının lügavî anlamının delalet ettiği üzere, ima-
nın şubeleri, kendilerinden iman ırmağının oluştuğu dereler
manasına gelir. Bu şubeleri, kulu Rabbine bağlayan ipler
olarak düşünebiliriz. Bu durumda bu ipler, bükülüp ahlâkları
Kur’ân olana kadar birbirleriyle kaynaşmalarının sağlanması
hâlinde, Allah’ın, yeryüzüne rahmet olmak üzere semadan
uzanan sapasağlam ipi olarak ortaya çıkar. Çünkü Kur’ân,
sağlam bir amel ve yenilenip duran bir cihad olarak yeryü-
zünde ortaya çıkar. İşte o zaman da yeryüzünde Müslüman
cemaate sımsıkı sarılmak, kopması mümkün olmayan sapa-
sağlam kulpa yapışmak olur.
Yüce Allah’ın izniyle eğitim ve örgütlenmeye dair genel
hususlar hakkındaki iki bölümden sonra beşinci bölümde
imanın şubeleri ve on hasletini yeniden ele alacağız.
Dostları ilə paylaş: |