NÜBÜVVET
YÖNTEMI
Yüce Allah, Rasûlü Muhammed sallallahu aleyhi ve
sellem’e hitaben şöyle buyuruyor:
“Biz sana Kitab’ı hak
ile kendinden önce indirilen kitapları doğrulayıcı ve
onlara karşı bir şahit olarak indirdik. O hâlde arala-
rında Allah’ın indirdiğiyle hükmet, sana gelen hakkı
bırakıp onların heveslerine uyma! Sizden her biriniz
için bir şeriat ve bir yol (minhac) tayin ettik.”
4
İbn Ab-
bas dedi ki: Âyette geçen “şir’a (şeriat)” Kur’ân’ın getirdikleri,
“minhac” ise sünnetin getirdikleridir.
Yüce Allah, Kitab’ı hak ile ve apaçık Arap dili ile bildirmiş-
tir. Şer’ (şeriat) ve minhac (yöntem) kelimeleri Arapça’da “yol”
anlamındadır. Müslümanların ellerinde ve kalplerinde, dinle-
dikleri ve okudukları fakat eylem olarak hayatlarına yansıtma-
dıkları Allah’ın âyetleri bulunmaktadır. Ellerinde Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in sünneti bulunmakta, onu se-
verek okumakta, beğenmekte ve ona özlem duymaktadırlar.
Fakat Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in kendisinin ve
ashabının izlediği ve kendilerini terbiye bakımından imanın
ve ihsanın zirvelerine taşıyan örgütlenme yolunu ve devlet ba-
kımından da yeryüzünde halife konumuna yükselten cihadî
yolu izlememektedirler.
4
Mâide 5/48.
Nebevî Yöntem
18
Müslümanların bugün Nebevî yöntemi keşfetmeye ihti-
yaçları vardır. Böylelikle ahiret yurdunda Allah nezdinde bi-
reysel akıbetlerini ilgilendiren ihsanın nihai mertebesine ulaş-
mak için iman ve cihad yolunu izleyebilsinler. Ayrıca yöntemi
izledikleri ve şartları tamamladıkları zaman da kendilerine
vaat edilmiş ve ulaşmaları teşvik edilen yeryüzünde halifelik
makamına getirilme hedefine de ulaşacaklardır.
Şüphesiz ki böylece, kulun kendisiyle Rabbinin huzu-
runda, O’nun yolunda canını ve malını feda ederek zillet ve
itaatkârlık ile yükseldiği, ümmetin de tökezlediği yerden ve
yeryüzünde düşmanlarının kendilerini köleleştirmelerinden,
kendi kendilerini küçük görmelerinden, uygarlık, ekonomi ve
askerî alandaki geriliklerinden silkinip ayağa kalktığı ve Yüce
Allah’ın Mâide suresinin söz konusu âyetinde Kur’ân-ı Kerîm’in
her türlü düşünceye egemen olma hedefinin, Allah’ın emrinin
her türlü emre, egemenliğinin de bütün egemenliklere galip
gelme olacağını söyleyerek hitap ettiği kimselere mirasçı olma
şerefine ulaşacakları noktaya yükselirler.
Peki, Müslümanların yolu/yöntemi nedir? Hareketsiz
mescitlerde kendi kabuğundaki ibadetlerin ümmetin genel
hayatından ayrı ve uzak kalmaması için ve Yüce Allah’a yö-
nelimi aynı zamanda cihadın kendisi olması için -ki cihad,
yeryüzünde Allah’ın sözünün en yüksek olması için yapıl-
malıdır- Kitap ve sünnetin öngördüğü basamaklarda yükseliş
yolları nelerdir?
İşte Allah’ın Kitabı önümüzde, Rasûlü’nün sünneti de ki-
taplarda ve kalplerimizde canlı bir hâlde bulunmaktadır. Hak-
kın tamamı da her ikisinde bulunmaktadır. Peki, bunu iman
ile canlandıracak Kur’ân-ı Kerîm’de kendisine “Ey iman
edenler” diye hitap edilen ümmeti ayağa kaldırarak bu hi-
taba karşılık verecek şekilde amelî bir program hâlinde Kitabı
ve sünneti hayata aktarmak için nasıl çalışmalıyız? Ümmet,
Çeşitli Mukaddimeler
19
bu “Ey iman edenler” hitabından sonra gelen ve âyetlerde
yer alan, bizden tağutun önünde yenilip geri çekilmeyi değil
de Allah’a itaati ve Rasûlü’ne uymayı isteyen ve Allah’a itaat
edip Rasûlü’ne uymamız hâlinde de bize yeryüzünün önder-
leri olacağımızı vaat eden ilahî emirleri nasıl uygulayacaktır?
Bize yabancı bir anlamın tercümesi olan “yöntemsellik”
terimi; fikrî bir sonucu, bilimsel bir analizi ya da beşer ha-
yatındaki uygulamayı ortaya çıkarmak için belirli bir yöndeki
düşünceleri ve pratik yolları düzenlemeyi ifade eder. Bizler
bunun yerine Kur’ânî ve Nebevî olan “minhac” kelimesini ter-
cih etmekteyiz. Bizler bununla, “minhac/yöntem”in Allah’ın
Kitabı ve Rasûlü’nün sünnetindeki hak ile Müslümanların
yaşantısı arasındaki bilimsel köprüyü kastetmekle kalmıyo-
ruz. Aksine Allah’ın Kitabı’ndaki emirlere kesinlikle ve sımsı-
kı sarılma anlamını ve bireysel, toplumsal, özel, genel, nefsî,
ahlâkî, ibadî, sosyal, siyasal ekonomik, rabbanî çerçevesi ile
bütün yaşayışımızda Allah Rasûlü’nün sünnetine tabi olma-
nın ihtiva ettiği anlamları tek bir kelimeyle ifade etmek istiyo-
ruz. Bu ise bizim, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in ve
onun hidayete erdirilmiş Raşit halifelerinin sancağı altındaki
şerefli maziye gözünü dikerek, rüyalar âleminde yaşayacak
bir cemaat eğitip örgütlememiz anlamına gelmez. Aksine bu,
Nebevî eğitim ve cihad tarzına uygun olan ve uzun asırlardır
devam eden zorba ve baskıcı yönetim dönemlerinden sonra
nübüvvet yoluna uygun halifeliği yeniden geri getirmek hede-
fiyle, yeryüzünde Allah’ın ve Rasûlü’nün halifeliğine elverişli
bir nesil hazırlamak ve onun ardından gelecek nesiller yetiştir-
mek anlamındadır.
Bizler “minhac” lafzının, Rasûlallah sallallahu aleyhi ve
sellem’in bize, geleceğimize dair verdiği vaat ve müjdesin-
de “nübüvvet” kelimesiyle birlikte kullanıldığını görüyoruz. O
hâlde bu “nübüvvet” minhacıdır (yoludur). İşte bu da Nebevî