Nebevî Yöntem
24
bu adımların arkasından gidecek, onlara uyacak ve destek ve-
recektir. Ümmet, hak yolundaki sağlam duruşundan ve cihad
yolundaki ısrarlı yürüyüşünden hareketle Allah’la, Rasûlü’yle
ve diniyle aziz olmanın anlamlarının ilhamını, şehadete kadar
Allah yolunda fedakârlıklarda bulunmanın, eğriliği bulunma-
yan dosdoğru bir şeriat üzerinde yol almanın ve beklenmedik
musibetlerin sürprizleri ile sarsılmayan bir yöntem (minhac)
üzere ilerlemenin anlamlarını idrak edecektir.
“RABBINIZDEN BIR MAĞFIRETE
VE CENNETE KOŞUN”
Müslüman toplumları, halkları harekete geçmeye çağı-
ranlar, cahiliyenin sağından solundan çeşitli renkler, parti su-
retinde şekiller, devrimci karşı çıkışlar ve birtakım hükümetler
ve yönetimlerdir. Bunlar, liberalizm ve sosyalizm propaganda-
larıyla hak davete karşı çıkmakta, ulusalcılık, ilericilik ve mil-
liyetçilik nağmelerini terennüm etmekte, cahiliyenin iki kana-
dından birinden kurtulmak ve gelişmek için genel bir seferber-
liğe çağırmaktadırlar. Hâlbuki çağırdıkları bu özgürlük, ancak
bir kanadın baskısından kurtulup diğer kanadın sancağı altına
girmekle gerçekleşebilmektedir. Buna karşılık Müslümanlar
arasında yeniden Allah’a dönüş çağrısı yankılanmaktadır.
Ümmetin vicdanının derinliklerinden, davetçilerin dilleriyle
bu çağrılar yapılmakta, İslâmî çağrı da zorba yönetimlerin ve
ırkçı siyasal partilerin yükselttikleri İslâm ile ticaret yarışında
bir açık artırma hâlini almaktadır.
Uzun bir zamandan beri İslâm, insanların zihninde netlik
kazanmamıştır. İslâm, bireysel takva sınırları içerisine sıkışmış,
mescidin içerisine hapsolmuş, dışarı çıkmayıp fıkıh kitapları
ve onlardaki görüş ayrılıkları arasında kalmış ve Müslüman-
ların vakıasından uzak, nefsî ve ruhî hayatın uzağında sıkış-
mış olduğu andan itibaren bu netliğini kaybetmiş durumdadır.
Şimdi ise İslâmî anlayış ilerlemiş ve Allah’ın ümmetin yapı-
sını yeniden kurmak üzere hak yolun davetçisi erlere ihsan
ettiği lütfu sayesinde derinlik kazanmış bulunmaktadır. Salih
Nebevî Yöntem
26
selefimizin kalplerinde capcanlı olan iman artık Müslümanla-
rın toplumunda ve dünyada etkin bir rol alarak netlik kazan-
maya başlamıştır. Onun artık çağdaş fitnenin alternatifi hâline
geldiği de görülmektedir. Bu çağdaş fitnenin başında ise zorba
yönetimler bulunmaktadır. İşte bu şartlarda İslâm’ın -eskiden
olduğu gibi- yeniden evrensel ve muzaffer bir hareket hâlini
alması mümkündür.
Yükseklere ve uzaklara bakmalıyız. İslâm hareketini plan-
lamak ve cihad alanlarında bu harekete önderlik yapmak için
kalkış noktamızı tashih etmemiz gerekmektedir ki, olayların
yüzeyselliğinde dağılıp kaybolmayalım. Artık ümmetimizin
hâlihazırdaki eksiklerine ve uygarlık alanındaki geçici yenil-
gimize rağmen ümmetimizin birtakım hedeflere göz dikmesi
gerekmektedir. Ayakta tutan unsurlar ve araçlar arasında bir
karşılaştırma yapılacak olursa, bizi yeryüzündeki diğer halk-
lardan ayıran husus, ancak bizim dünyada Allah’ın mesajının
taşıyıcıları olmamızdır. Kur’ân azığımız ve silahımızdır, Yüce
Allah velimizdir/dostumuzdur, Muhammed sallallahu aleyhi
ve sellem örneğimizdir, önderimizdir.
İslâm halifeliğini nübüvvet yöntemine uygun olarak kur-
mak için çalışmaktan ibaret olan önümüzdeki tarihsel göre-
vimizin düzeyine ulaşabilmek amacıyla insana, her insana,
mutlu bireyin ve heybetli ümmetin başarılı ve canlı örneğini
göstermek durumundayız. Biz Müslümanlar, fitne kültürünün
ve uygarlık alanındaki geriliğin ağırlığı altında kan kaybediyo-
ruz. Bunun için cahiliyenin gerçekleştirdiği sanayi alanındaki
başarıların benzerini gerçekleştirmek amacıyla bu cahiliyenin
arkasından kovalayışımıza kendi özel niteliklerimizi ve şeriatı-
mızı ekleyecek olursak, bunun yeterli olacağını sanmaktayız.
Fakat bu durumda biz bununla insana herhangi bir mesaj
sunmuş olmayacağız. Çünkü bütün insanlığın belirli bir asa-
leti ve uygarlık alanındaki ilerilikten bir payı bulunmaktadır
Çeşitli Mukaddimeler
27
ve insanlık bunlarla bedbahttır. İnsanlar, bu hâlden ötekine
varlığın ve hayatın anlamı arkasından koşarak kaçmaktadırlar.
Bizim kendimize ve insana mesajımız; her bir kulun, Yüce
Allah’ı gaye edinmesi, O’nun rızasını arayıp O’nun mağfiretine
ve cennetine yarışırcasına koşması, iman ve ihsan basamak-
larında O’nu tanımak için ilerlemesi, O’na ulaşması ve O’nun
kerim vechine bakmasıdır. İradenin hareket noktası, bu koşu-
nun nağmeli ezgisi ve umudumuzun yönü budur. İşte İslâm’ın
Allah’a giden yolda bir çağrı olmasının, O’na teslimiyete davet
eden bir çağrı olmasının anlamı budur. Biz O’na kavuşmayı
seviyor, O’nun emrine itaat ediyor, O’nun egemenliğini ka-
bul ediyor, O’nun kelimesini yükseltmek için cihad ediyor ve
O’nun yolunda şehadeti istiyoruz. Biz bununla ancak Allah’ın
ümmet için öngördüğü kaderin bir parçası olabiliriz.
O hâlde ihsanın gayesi; İslâm’ın kelimesi, İslâm’ın tezi ve
İslâm’ın her kişiye yönelik meyvesidir. Ümmetin toplumsal
hedefleri olarak cahiliyeden kurtulmak, ekonomik alanda ba-
şarı elde etmek ve yeryüzünde üstünlük kurmak ise, insanın
bu sözü işitip bu tezi kabul etmesi ve bu meyveleri devşirmesi
için zorunlu şartlardır. Yüce Allah’ın, mağfiretine, cennetine,
rızasına ve vech-i kerimine bakmak üzere teklif ettiği bu ya-
rış, bizim bu maddî uygarlığıyla bedbahtlaşmış dünyaya olan
mesajımızdır. Bu bedbaht dünya, cahiliyenin atom terörünün
tehdidi altındadır ve cahiliyenin önderliği ve tuzakları sebe-
biyle Allah’ı tanımayan hâliyle şaşkın bir vaziyettedir. İçinde
bulunduğu problemler, yok oluşa doğru yol alan Batı uygarlı-
ğının da çöküşünün habercisidir.
Kurulması umulan İslâm uygarlığının özünü teşkil eden
İslâmî hilafet, aslında sanayisi, sosyal, siyasal ve yaşamsal
alanlardaki başarıları bakımından bu maddî uygarlığın alter-
natifidir. Hatta her insana ulaşan, ona ısrarla kendisini ifade
Dostları ilə paylaş: |