18
TMMOB MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI / NİKEL RAPORU
Yine, motorlu araçlar ve parçaları, elektrikli makineler ve parçalarında
da nikel girdi maddeleri arasındadır. Bazı özel alaşımları yüksek sıcaklıkta
basınç ve korozyona dayanıklı olduğundan gaz tribünleri ve jet motorlarının
üretiminde, uçaklarda elektrolizle kaplama gerektiren kısımların yapımında nikel
kullanılmaktadır. Gemiler ve diğer deniz taşıtlarında birçok donanım sürekli
tuzlu suyla temas ettiğinden, bunların dayanıklılığını arttırmak üzere de nikelli
malzemelerden imal edilmeleri gerekmektedir.
Burada, nikel talep eden başka birçok sektör sıralanabilir. Öyle ki, bunun son
kullanım uygulaması olarak 300.000’i aştığından söz edilmektedir (Mukherjee,
1998). Verilen rakam abartılı olsa bile, sürdürülen malzeme geliştirme
araştırmaları ve istikrarlı biçimde artan tüketim miktarı da dikkate alındığında,
nikelin giderek daha fazla alanda ihtiyaç duyulan bir girdi maddesi olduğunu
ileri sürmek yanlış olmayacaktır. Örneğin, 17 Kasım 2011 tarihinde, Kaliforniya
Malibu’daki HRL Laboratuvarları yetkilileri, California Institute of Technology
ve University of California ile ortak çalışan araştırmacılarının, dünyanın en hafif
malzemesini ürettiklerini duyurmuşlardır. Nikel-fosfor alaşımından üretilen söz
konusu malzeme, metalik mikrokafes olup, yoğunluğunun 0,9 mg/cm
3
olduğu
belirtilmiştir (http://www.hrl.com/hrlDocs/pressreleases/2011/ prsRls_111117.
html). Sonuçları Science dergisinde de yayımlanan çalışmada geliştirilen
mikrokafesin, potansiyel uygulamaları olarak termal ve titreşim izolatörleri ve
ayrıca, pil elektrotları ve katalizör destekleyicileri verilmektedir.
2.3- Üretim Yöntemleri
Diğer metal madenlerinde de olduğu üzere, nikel madenciliğinde üretim hem
açık işletme, hem de yeraltı işletme yöntemleriyle yapılmaktadır. Doğal olarak,
burada asıl belirleyici olan, yatağın yüzeyden ne kadar derinlikte yer aldığıdır.
Genelde, lateritik yataklar yüzeyde ya da yüzeye yakın seviyelerde
bulunduğundan ve geniş alana yayıldıklarından açık işletme yöntemiyle
üretilmektedir. İşletme maliyetlerinin aşağı çekilmesiyle de düşük tenörlü
cevherlerin işletilmesi mümkün olmaktadır. Nikel lateritler genellikle 60
m derinliğe kadar açık işletme yöntemiyle üretilmektedir (Emery, Salier
ve Michniewicz, 2007). Buna karşın, sülfürlü yatakların yüzeye yakın üst
kısımları açık işletmeye uygun olsa da, çoğunlukla yeraltı yöntemleriyle üretim
gerçekleştirilmektedir.
2.4. Nikel Cevherlerinin Zenginleştirilmesi
Bilindiği gibi, cevherlerin oluşum süreçlerindeki farklılıklar, yatakların
mineralojik bileşim ve yapısını bütünüyle değiştirebilmekte, bu da, hazırlama
ve zenginleştirme aşamalarında, uygulanacak yöntemler bakımından belirleyici
olmaktadır.
19
TMMOB MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI / NİKEL RAPORU
Sülfürlü nikel cevherlerinde serbestleşme tane boyutuna inildikten sonra
cevher, flotasyon veya manyetik ayırımla zenginleştirilirken, lateritik yataklarda
genellikle aşındırma (scrubbing) işleminin ardından, cevherin mineralojik
yapısına göre, hidrometalurjik, pirometalurjik veya her ikisinin birleştirildiği
yöntemlerden biri tercih edilmektedir.
Cevherin tenörüne bağlı olarak bakır, ya önemli bir yan üründür veya nikel
gibi, doğrudan ürün niteliği taşımaktadır. Norilsk ve Sudbury yataklarında
görüldüğü üzere, nikelin yanı sıra, sıklıkla altın, gümüş ve platin grubu mineraller
(PGM) de kazanılmaktadır.
Geçmişten günümüze, nikel ağırlıklı olarak sülfürlü kaynaklardan
üretilegelmiştir. Ancak üretim, giderek lateritik cevherlere kaymakta olup, 2012
itibariyle % 50’yi geçmesi beklenmektedir (Dalvi, Bacon ve Osborne, 2004). Bu
gidişatın sebebi, yeni aramalar sonucu lateritik rezervlerin bollaşmasına ve metal
kazanımında hidrometalurjinin artan kullanımına dayandırılmaktadır (Moskalyk,
Alfantazi, 2002). Xinfang da (2008), bu görüşü destekleyerek, büyük lateritik
nikel yatakları sayesinde, lateritlerin geleceğinin parlak olduğunu ve baskın
kaynağa dönüşeceğini vurgulamaktadır.
2.4.1. Sülfürlü Nikel Cevherlerinin Zenginleştirilmesi
Sülfürlü cevherler, hidrometalurjik ya da pirometalurjik işlemlerin doğrudan
uygulanmasına uygun değildir. O nedenle, nikel mineralleri, serbestleşmenin
sağlandığı boyut küçültme sonrasında, fiziksel veya fizikokimyasal zenginleştirme
ile konsantre edilirler. Ancak, cevherin yapısında PGM ya da kromit varsa veya
önemli miktarda silikat içeriyorsa, önce bir gravite ayırma yöntemiyle örneğin, ağır
ortam uygulamasıyla ön konsantre elde etme yoluna gidilebilmektedir. Ardından,
flotasyon ve manyetik ayırma yöntemlerinden biri kullanılarak zenginleştirme
yapılmaktadır. Belirtmek gerekir ki, manyetik ayırım kısıtlı hallerde yapılan bir
zenginleştirme işlemidir. Kimi zaman, flotasyon öncesinde ön zenginleştirme
için kullanılır. Genelde bu yöntem, cevher, özellikle pirotin gibi manyetik nitelik
taşıyan minerallerin varlığında, manyetiklerin pentlandit ve kalkopirit türünden
nikel ve bakır minerallerinden uzaklaştırılmasında kullanılmaktadır.
Öte yandan, flotasyon uygulamalarında dikkat edilen temel husus, bakır
konsantresi içinde nikel kalmasındansa, nikel konsantresi içine bakır kaçağının
tercih edilmesidir. Çünkü ergitme sürecinde, bakır konsantresinde bulunan
nikelde büyük kayıplar yaşanırken, nikel konsantresi içinde yer alan bakır çok
daha yüksek verimle kazanılabilmektedir. Flotasyonda, % 90’lar mertebesinde
bir verimle, % 10-12, bazen % 18 -20 gibi yüksek Ni içeren (Averbury ve Mt.
Keith- Avustralya) bir konsantre elde edilebilmektedir.
Sonrasında, nikel konsantresi, demirce zengin bir cürufun sıyırılıp
uzaklaştırılması amacıyla fırınlarda ergitme işlemine tabi tutulur ve böylelikle,