KAVSÎ DİVANINDA ATASÖZLERİ VE VECİZ İFADELER
881
gücü kuvvetlidir. Şiirlerinde halkın söz hazinesinden geniş ölçüde yararlan-
mıştır. Gazellerindeki sadelik, âhenk ve canlılık bakımından Kavsî, XVII. asır
Azerbaycan edebî dilinin tarihî gelişiminde önemli bir atlama taşıdır.
9
Kavsî; Nevai, Fuzuli, Vahîd Kazvinî ve başka şairlerin gazellerine yaz-
dığı nazirelerin çoğunda bu şairlerin eserlerinden birer mısra örnek vererek
onların adlarını anmıştır. Nesimî, Nevai, Fuzûlî, Vahîd Kazvinî ve Saib Teb-
rizî gibi şairlerden etkilenmekle birlikte Vâkıf gibi şairleri de etkilemiştir.
10
Zengin halk edebiyatı motiflerinden yararlanmasını bildiği gibi, şiir tek-
niğinde de ustadır. Halk söyleyişleri deyimler, günlük dil kullanımları
Kavsî’nin şiirlerinin vazgeçilmez öğeleridir;
Ser-i kûyunda bulan kurb-ı mekâm ol gözelün
İtine çıh deme kim Kovsînün iki gözidür
g. 52/7
Öyle ki Kavsî birçok şiirinin rediflerini “vallahi billahi, kurban olım sana,
el ayagun sedkesi, boyun belasın alam, başuna dolanam…” gibi halk söyle-
yişleri ve deyimlerinden seçmiştir,
Menden sebâ fulâna ki kurbân olım sana
‘Erz eyle yana yana ki kurbân olım sana
g. 14/1
Şah İsmail zamanında başkent Tebriz iken, Şah Tahmasb zamanında Kaz-
vin’e, I. Şah Abbas döneminde ise Isfahan’a taşınmıştır. Doğal olarak da sa-
raya mensup olan divan edebiyatı temsilcileri başkent neresi ise oraya gitmek
gereğini duymuşlardır. Başkentin Tebriz’den Isfahan’a taşınması Kavsî’yi de-
rinden etkilemiştir. O hiçbir zaman büyüyüp yetiştiği Tebriz’i unutamamış,
Isfahan’da yaşadığı zamanlarda Tebriz’in özlemiyle yanıp tutuşmuştur. Di-
van’da bu özlemi yansıtan pek çok beyitle karşılaşmak mümkündür;
Tebriz cezbesi yahamı dutmış aparur
Kovsî egerçi dâmenümi İsfahân dutar
g. 45/7
9
Çakır, a.g.e., s. 4. (Akt. Azade Rüstemova, “Azerî (Doğu Oğuz) Sahası XI-XVIII Yüz-
yıllar”,
Türk Dünyası Edebiyat Tarihi, C 6, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yay., Ankara,
2004.)
10
Rahimi, a.g.e., s. 12-29.
882
MURAT KEKLİK
Tebriz açar gönlümi Kovsî ger açılsa
Her çend ki firdövs-i Sifâhâna yetişmez
g. 220/11
N’ola Tebrizi ger Kovsî behişte ihtiyâr etse
Kim anun hâk-ı pâkı sürme-yi çeşm-i Sifâhândur
Tc.3/5
Kavsi gerek ki Ka’be diyüp iktida kıla
Tebriz kullesine Sıfâhân didükleri
g. 532/7
Yalnızlık, kimsesizlik, talihten şikâyet Kavsî’nin şiirlerinde en çok
geçen duygulardandır;
Usandum incidüm bî-derdlerden merhem ummagdan
Beni öz derd ü dâgun-çün herîdâr etginen yâ Reb
g. 25/6
Kovsî egerçi var cefâ-pîşe dûstlar
Ammâ senün herîf-i sitemkârun özgedür
g. 51/6
Kavsî yaradılış olarak hüzne, yalnızlığa daha yatkın olduğunu da söyler;
Ben semender-meşrebem ey âteşîn-rühsâr hey
Yanduran eczâ-yı terkîbüm beni memnûn eder
g. 100/2
Azeri sahası Türk edebiyatı üzerine yaptıkları araştırmalarıyla tanınan
araştırmacılar Kavsî’nin Türk edebiyat tarihi ile Türk dil tarihindeki önemi ve
edebi kişiliğine dair şu değerlendirmelerde bulunmuşlardır;
…Hamit Araslı, Fuzûlî’nin gazelleri tesirinde şiir yazan birisi olarak gör-
düğü ve Saib-i Tebrizî’yi çok okumuş bir şair olarak nitelediği Kavsî hakkında
“yaratıcılığı çok zengin, bedîî sözün kuvvet ve tesirini bilen, aruzun en oynak
bahrlerini seçen, işlenmemiş kafiye ve redifler kullanan, dili son derece canlı,
teşbihleri tabii ve samimî” ve “bedîî dilin inkişafına büyük hizmet etmiş, dilin
sadeleşmesinde, kütlevîleşmesinde büyük yardım göstermiştir.” ifadelerini
kullanır. Âzâde Rüstemova da Kavsî’yi “Fuzûlî mektebinin önemli bir temsil-
cisi” ve “Türkçenin lirik şiir üstadı” olarak niteler. Yavuz Akpınar’ın fikri de
KAVSÎ DİVANINDA ATASÖZLERİ VE VECİZ İFADELER
883
şu şekildedir: “Klâsik yazı diliyle konuşma dilini başarılı bir şekilde birleşti-
ren ve düşüncelerini açık biçimde ifade etmesiyle dikkati çeken Kavsî’nin bu
şiirlerinde halk deyimleri, atasözleri sıkça görülür.”
11
Kavsî etkilendiği ve birçok gazeline nazire yazdığı Fuzûlî’ye söyleyiş
olarak benzemektedir. Kavsî’nin deyimleri ve kelimelerin eş anlamlılarını
kullanmada, halk söyleyişlerini bir üslup özelliği olarak edinmede, hayata ba-
kışında, âşıklığı algılayışında ve sehl-i mümtenînin hissedildiği söyleyişinde
kendine özgü bir tarzı olduğunu belirten Çakır, Tarlan ve İpekten’in Fuzûlî
hakkındaki tespitlerinden hareketle Fuzûlî ile Kavsî’yi karşılaştırarak kendi
fikirlerini şu şekilde ifade eder:
“Fuzûlî bir âşıktır. Güzelliklere karşı fevkalâde hassatır. Hassâsiyeti,
daha doğrusu uzviyeti ile derin kültürü bir mücadele halindedir. İslâmî esaslar
üzerinde yükselen metafizik tefekkürü onu mecazdan uzak tutmak isterken
beşerî hassâsiyeti onu mâsivâya çekmektedir. Dikkat edilirse o, daha ziyade
beşerî güzellikler üzerinde durmuş ve oradan hakikata atlamıştır. Devrin bü-
yük âlimlerinden olan Fuzûlî, mütedeyyin bir insandır” Kavsî de Fuzulî gibi
âşıktır. Beyitlerinde aşkı anlatır, güzellikleri ele alır. Fuzûlî gibi aşk derdinden
yakınır. Fakat onun gibi tasavvufî derinliği yoktur. Gazellerinde onun dinî un-
surları ele alışı yüzeyseldir. “Fuzûlî bir ıztırap şairidir. Aşkı hep hüzün, keder
ve acı yönüyle görür. Ayrılık, dert ve üzüntüyü arar, kavuşmayı, neşeyi, mut-
luluğu istemez. Acı çekmekten hoşlanır. Her kavuşmanın sonunda dayanılmaz
bir ayrılık olduğu için kavuşmayı istemez.” Kavsî ise Fuzûlî’den farklı olarak
aşk derdinden kurtulup sevgiliye kavuşmayı ister. Hicran akşamının sona erip,
kavuşma sabahının gelmesini sabırla bekler. Neşeden, eğlenceden, sevgiliyle
yapılacak gül bahçelerindeki gezintiden hoşlanır. Aşk derdinden zaman za-
man memnun olsa da genel itibarıyla memnun değildir.
12
17. asır Azeri sahası edebî dili millileşme cereyanının etkisi altındadır.
Bu cereyanın oluşmasında hiç şüphesiz tarihî ve sosyal birçok sebep rol oyna-
mıştır. Dildeki bu milli cereyanının temel sebeplerinden biri 16. asrın sonu 17.
asrın başlarından itibaren Azerbaycan Safevîler Devleti’nde aydınların Isfa-
han, Kazvin gibi merkez şehirlere göçmesidir. Merkez şehirlere göçen aydın-
11
Akt. Çakır, a.g.e., s. 16.
12
Çakır, a.g.e., s. 34.