B
34
price. But the cost is hundred and
thirty thousand. So, there is a big
difference between what I pay and
what I actually cost. That difference
comes from the generosity of
alumni from previous generations.
They give money, so that I can
go to school and not pay the full
price. So that is a gift from previous
generations of Yale alumni to the
students. But that is only a financial
gift. The other gifts are the great
research in the teaching and the
wisdom of the faculty. The other
gifts are the friends that I formed
for a lifetime. The gifts are the
opportunities to be in organizations
that change our lives whether you
are dancing, singing or playing
football whatever the case might
be. Those are all gifts we receive.
As alumni we encourage them to
give those gifts back; the gifts of
treasure, the gifts of time and the
gifts of talent.
What is the meaning of
university in today’s world?
It is about teaching and learning
and I would like to say it is about
the service. University is about
changing society. That’s the real
meaning. Many people in the
university think that we give you
an education, you are going to
be successful. That is only the
beginning of the story.
What are your opinions
regarding our association?
What do you think about
BÜMED and our university?
It is great! First of all, you probably
are one of the most active alumni
associations in Turkey. Because
you are older than the other
universities. They are all young. It
will take them another generation
to develop full relationships and
lifelong attachments. I think that
you have a great responsibility. I
think a good alumni association
focuses on what alumni get, a great
alumni association focuses on what
the alumni can give. You have great
opportunities here.
Who is Mark Dollhopf?
Dollhopf, a 1977 graduate of
Yale College, founded Janus
Development in 1993. The firm
counsels non-profit institutions
about strategic planning, leadership
and board development as well
as management and marketing.
Strategic planning clients have
included Junior Achievement of
Central Florida, the Archdiocese of
Chicago, the Diocese of Orlando,
the Colony Foundation and Liberty
Community Services of Connecticut,
among others.
Dollhopf began his career in 1977
as a development staff member
at Yale. In 1980 he co-founded
the firm of Anderson, Cole &
Dollhopf, and there pioneered
new institutional advancement
techniques for universities and
independent schools, including
the first professional campus
direct response programs. His
firm served over 100 education,
health, social service, political, and
religious organizations, including
Yale, Brown, Columbia, Duke,
Exeter, Andover, the National
Wildlife Federation, the Arthritis
Foundation, the Archdioceses of
New York, Boston, St. Louis and
Chicago, Catholic Relief Services,
and Lutheran Social Services. In
1989 Anderson, Cole & Dollhopf was
acquired by Telecom USA.
A Whiffenpoof and a Glee Club
member while at Yale, Dollhopf has
conducted the University Glee Club
of New Haven for nearly 20 years.
As a vocalist and soloist, he has
recorded on several labels.
In 1997 Dollhopf founded the
enormously successful Yale Alumni
Chorus, which has completed four
major international concert tours.
Nearly 1.000 alumni and friends
have participated on concert tours
and events representing Yale in
Great Britain, China and South
America. The group also traveled to
Russia, becoming the first American
chorus ever to perform at the
Kremlin.
Source: www.yale.edu
B
38
BAŞARILI BİR KARİYER HİKÂYESİ:
EBRU DİLDAR EDİN ‘93
Okulumuzun İnşaat Mühendisliği
Bölümü mezunu, Garanti
Bankası’nda Proje Finansmanı
Genel Müdür Yardımcısı olarak
görevine devam eden Sayın Ebru
Dildar Edin ’93 ile üniversitenin
kendisine kattığı değerleri, mezun-
üniversite ilişkisinin önemini,
kariyer hayatını ve yürüttüğü
projeleri ele aldığımız bir röportaj
gerçekleştirdik. Sayın Edin’e bu
keyifli söyleşi için teşekkürlerimizi
sunuyoruz.
Bizlere kariyer hayatınızdan
bahsedebilir misiniz lütfen?
Boğaziçi Üniversitesi’nden 1993
yılında mezun oldum. O dönemin
şartlarında, inşaat firmalarında
çalışmak veya yurtdışına gitmek
inşaat mühendisliğinden yeni
mezun olmuş biri için en başta
gelen iki alternatif gibiydi. Ben
ise, daha az akla gelen, ancak
belirli alanlarda mühendislere de
kariyer imkânları sunan bankacılık
sektörünü tercih ettim ve kariyer
hayatıma İnterbank’ta başladım.
1997 yılında, finans sektörünün
sıkıntılı dönemlerinde -ki enflasyon
oranlarının da %70-80’lerde olduğu
dönemlerdi- İnterbank el değiştirdi
ve ben Garanti Bankası’nda
Kurumsal Bankacılık Koordinasyon
Birimi’ne geçtim. O yıllarda, ülkenin
altyapı yatırımları tamamen kamu
tarafından “direct procurement”
modeli ile yapılıyor, yani işler aslında
özel sektöre taşere ediliyordu.
Bu kapsamda bu yatırımların
finansmanı için T.C. Başbakanlık
Hazine Müsteşarlığı’na sağlanan
krediler ile uzun vadeli yatırım
kredileri dünyasına giriş yaptık.
Sonrasında ise, özellikle 2000li
yılların başından itibaren, ekonomik
gelişmeler, faiz oranlarının düşmesi,
uzun vadeli risklerin daha fazla
alınabilir hale gelmesi, özel sektör
yatırımlarının önünü açtı. Buna
ek olarak kamu yatırımlarında
kamu özel işbirliği modelleri
uygulanmaya başlamış, hızlı bir
özelleştirme dönemine girilmişti.
Artık bu yatırımların finansmanı için
ihtiyaçlar değişmişti ve ihtiyaçlara
cevap verecek ürün, gelişmiş
ekonomilerde sıkça kullanılan proje
finansmanı kredileri idi.
Bu yeni trend başlangıcının hemen
öncesinde üç dört kişilik bir kadroyla
proje finansmanı birimimizi kurduk.
Biz, proje finansmanı kredilerinin
uzun vadede geleceği noktayı o
günlerden gören bir ekiptik ve
aslında bu kredilerin Türkiye’de
öğrenilmesinde ve gelişiminde
öncü olan ekibi kurduğumuzu
düşünüyorum. Aradan geçen 15
yılda, sektörde sağlanan proje
finansmanı kredilerini ve kurulan
uluslararası standartlardaki
yapıları gördükçe bu konudaki
emeklerimizin karşılığını görmüş
olmaktan gurur duyuyorum.
Bir başka gurur kaynağımız
da, finansman sağladığımız
projelerimizin hayata geçmesi
ve ekonomik gelişime, istihdama
ve sosyal hayata önemli katkılar
sağlaması oluyor. Her yeni proje
bizler için ayrı birer heyecan aslında.
Proje finansmanı kariyerime geri
dönecek olursak, ekibin kuruluşu
sonrasında farklı kademelerde
görev yaptıktan sonra, 2009
yılından bu yana bankamızda Proje
Finansmanı’ndan Sorumlu Genel
Müdür Yardımcılığı yapıyorum.
Ayrıca 2012 yılında kurduğumuz
sürdürülebilirlik ekibinin liderliği
görevini de yürütüyorum.
Mühendislik eğitimimin faydalarını
görerek geldiğim bu noktada, ekipçe
yaptığımız işlerden ve Garanti
Bankası gibi bir kurumda olmaktan
büyük mutluluk duyuyorum.
Garanti Bankası’nın sürdürülebilir
enerji sektöründeki faaliyetleri
nelerdir?
Enerji üretim projelerine
sağladığımız kredilere ilişkin
portföyümüzün yaklaşık yarısını
yenilenebilir enerji projeleri
oluşturuyor. Bugüne kadar 3.800
MW kurulu gücündeki 90’a yakın
yenilenebilir enerji projesine
finansman sağlamış durumdayız.
Rüzgâr, güneş ve hidroelektrik
projelerinin hayata geçmesini
kolaylaştırabilmek için, bu projeler
özelinde yatırımcılarımıza diğer
projelere kıyasla -özellikle vade ve
maliyet anlamında- daha uygun
finansman şartları sunmayı oldukça
önemsiyoruz. Bu doğrultuda,
uluslararası finansal kuruluşlarla
enerji verimliliği ve yenilenebilir
enerji ile bağlantılı projelerde
işbirlikleri yapıyoruz. Avrupa
İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD)
tarafından desteklenen Türkiye
Sürdürülebilir Enerji Finansmanı
Programı (Tur-SEFF) ve Orta
Büyüklükte Sürdürülebilir Enerji
Finansmanı Programı (Mid-SEFF) bu
işbirliklerine örnekler. Bu programlar
aracılığıyla, bugüne kadar küçük
ve orta büyüklükteki enerji
verimliliği ve yenilenebilir enerji
projelerine oldukça avantajlı krediler
sağladık. Tamamladığımız bu iki
programda elde etmiş olduğumuz
başarılı sonuçları da dikkate alarak
benzer kaynakların ekonomimize
kazandırılması konusunda
çalışmalarımıza devam ediyoruz.
Yenilenebilir enerji alanında, bizler
için özellikle rüzgâr ve güneş enerjisi
projeleri ajandamızın ön sıralarında
yer alıyor.
Türkiye’nin rüzgâr potansiyelinin
Şenay Çınar '10