29
b7) Kronik böbrek hastalığı:
Önemli buluşlardan biri, VDR’nin paratiroid bezlerinde bulunmasıdır.1,25(OH)2D vitamini
PTH üzerine inhibitör etki gösterir. Bu da PTH ile 1,25(OH)2D vitamini arasındaki negatif geri
denetim mekanizmasının varlığına delildir. Kronik böbrek hastalarında D vitamin yapımı
yetersiz olduğundan hiperparatiroidi gelişmektedir. Burada paratiroid bezin hücre
proliferasyonu VDR aracılığıyla meydana gelir. Diyaliz hastalarında gelişen renal
osteodistrofinin D vitamini ve analogları ile tedavisinin paratiroidlerde bulunan VDR ile
mümkün olduğu anlaşılmıştır (8,124).
b8) Psöriazis:
1,25(OH)2D vitamini keratinositlerin ve fibroblastların proliferasyonunu inhibe eder.
Keratinositlerin terminal diferansiyasyonunu uyarır. D vitamininin bu özelliği deri hücrelerinin
kontrolsüz çoğalması ile karakterize olan psöriaziste kullanım alanını doğurmuştur. Kalsitriol
analoğu olan “ calsipotriol ” psöriazis tedavisinde kullanılmak üzere FDA tarafından onay
almıştır (11).
b9) Raşitizm, osteoporoz ve osteomalazi:
D vitamini eksikliğinin klinik bulguları çocuklarda raşitizm olarak adlandırılırken,
yetişkinlerde ise osteomalazi olarak karşımıza çıkmaktadır (11). Đskelet kaslarında 1,25(OH)2D
vitamin için reseptörler bulunmaktadır. D vitamin eksikliğinde hastalar çoğu zaman kemik ve
kaslarda ağrıdan şikayet etmektedir. Bu hastalar çoğu zaman fibromiyalji ve nonspesifik
kollajen vasküler hastalıklar gibi yanlış tanı almaktadırlar. Fibromiyalji şikayetleri olan
hastaların %40-60 oranında D vitamini eksikliği veya osteomalazi mevcuttur (125).
b10) Đmmun fonksiyonları ve otoimmun hastalıklar
D vitamininin bilinen klasik fonksiyonu, kalsiyum homeostazını ve bunun sonucu olarak da
kemik formasyonunu sağlamaktır. Ancak daha az bilinen bir fonksiyonu ise immun sistem
üzerine etkisidir. Periferal kan mononükleer hücrelerinde D vitamin reseptörlerinin (VDR)
tespitiyle, immun sistem regülasyonunda D vitamininin rolü olduğu bulunmuştur (126,127).
30
Lenfositlerin önemli miktarda VDR içerdiği ilk defa Manolages ve ark. tarafınca gösterilmiştir
(128). T hepler hücreler tüm antijen spesifik immün cevapta merkezi bir role sahiptir ve 2
subtipi mevcuttur (Th1 ve Th2)(132). Th1 hücreler hücresel bağışık yanıtta esastır, tümör ve
intrasellüler patojenlere karşı (örneğin; virüsler) yanıtta rol alırlar. Bu hücreler Đnterferon-gama
(INF-γ), Đnterlökin-2 (IL-2) ve Tümör nekroze edici faktör-alfa (TNF-α) sekrete ederler.
Otoimmun hastalıklarda Th1 hücreleri vücudun kendi proteinlerine karşı yönelirler. Multipl
skleroz, tip1 DM ve inflamatuar barsak hastalıkları Th1hücreleri aracılığı ile oluşmaktadır. Th2
hücreleri ise antikor aracılıklı bağışık yanıtta rol alırlar, Đnterlökin-4 (IL-4) ve Đnterlökin-5 (IL-
5) sekrete ederler. Ekstrasellüler patojenlere (bakteri ve parazitle) konak yanıtında Th2
hücreleri gerekir (130).
Th1 ve Th2 hücreler 1,25(OH)2D vitamininin direkt hedefleridir. Sessiz CD4+T hücreler D
vitamin reseptörü (VDR) eksprese ederler ancak bu düşük konsantrasyondadır. Aktivasyondan
sonra bu konsantrasyon 5 kat artar. 1,25(OH)2D vitamini arıtılmış Th1 hücrelerinin
proliferasyonunu, INF-γ, IL-2 ve IL-5 üretimini azaltırken, Th2 hücrelerinden ise IL-4
üretimini arttırır (131). Đn vivo ortamda D vitamininin otoimmun hastalıkları baskılamasındaki
rolünün IL-2 (132) ve IL-4 (133) sekresyonuna bağlı olduğu gösterilmiştir.
D vitamininin uyarılmış B lenfositlerdeki etkisi ise, bu hücrelerde immunglobulin
salgılanmasını baskılaması şeklindedir (11). Abe ve ark.(134) ile Tanaka ve ark. (135) D
vitamininin promiyelositlerin proliferasyonunu baskıladığını ve bu hücrelerin monositlere
dönüşmesine neden olduğunu göstermişlerdir.
1993’da S. Yang ve ark, yüksek doz D vitamininin immunsupresif etkisinin olduğunu
saptamışlar. D vitaminin bu özelliği, otoimmun hastalıkların kontrolünde yeni kullanım
olasılıkları olabileceğini düşündürmektedir.
Đnflamatuar basak hastalığının (ĐBH) tedavi ve korunmasında D vitamininin etkileri
araştırılmış. ĐL-10 eksik (Knok out mice) farelerde 1,25(OH)2D3 eksikliğinde semptomların ve
hastalığın şiddetin artmasına neden olmuş. ĐBH klinik bulguların 6-8 haftada geliştiği, ancak D
vitamini ile yüksek Ca diyeti alanlarda ĐBH’nın gelişmesinin engellendiği gösterilmiş (100).
Deney çalışmalarının yanında, insanlarda da birçok otoimmun hastalıkta D vitaminin yeri ve
kullanım alanı araştırılmıştır. Đnsanlarda diyette D vitamin eksikliği otoimmun hastalıkların
insidansını ve şiddetini artırdığı bilinmektedir. Multiple Skleroz, Sjögren sendromu, romatoid
31
artrit, tiroidit ve Crohn hastalığının düşük vitamin D değerleri ile ilişkili olduğu bilinen bir
gerçektir (100, 136,137).
b11) Hashimoto tiroiditi:
D vitamini kalsiyum homeostazı, hücre proliferasyonu ve otoimmunitede rol almaktadır.
1,25(OH)2 D vitamini, D vitaminin en aktif formu olup hayvan modellerinde otoimmun tiroidit
gelişmesini etkili bir şekilde önlediği (138) ve endokrin hücrelerde HLA class II
ekspresyonunu inhibe ettiği gösterilmiştir (139). Almanlarda yapılan bir çalışmada intron 6 da
lokalize vit D 1α-hidroksilaz geninin C/T polimorfizminin Hashimoto tiroiditi ile ilişkili olduğu
görüldü (140).Yine Tayvanlı Çinlilerde yapılan çalışmada exon 2’deki C/C homozigot VDR-
Fok I gen polimorfizmi olanlarda Hashimoto tiroiditi gelişme riskinin daha yüksek olduğu
bulunmuştur (9).