Sağlık Bakanlığı Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi



Yüklə 477,27 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə7/17
tarix26.03.2018
ölçüsü477,27 Kb.
#33397
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   17

 

20

hidroksilaz  enziminin  en  önemli  regülatörü  paratiroid  hormonudur.  Östrojen,  prolaktin  ve 



büyüme  hormonu  1,25(OH)2D  vitamini  üretimini  arttıran  diğer  faktörledir.  Bu  enzimi 

sentezleyen  CYP1  geni,  12q13  kromozom  bölgesinde  bulunur  ve  bu  genin  mutasyonları         

“vitamin D bağımlı raşitizm tip 1”den sorumludur. Đnsanda 1,25(OH)2D3 vitamini günde 1 g 

kadar üretilir ve plazmada 40- 60 pg/ml (16- 65 pmol/L) düzeyinde bulunur. Plazma yarılanma 

süresi 3- 6 saattir (8,11). 

 

D vitamini Fizyolojisi 



 

Böbrek ve plasenta tarafından üretilen 1,25(OH)2D, D vitamininin tek önemli metabolitidir ve 

diğer metabolitlerinin potansiyel rolleri belirlenememiştir (11). 

  

1,25(OH)2  D  vitamini,  DBP(  D  vitamini  bağlayıcı  Protein)’ye  bağlanarak  hedef  dokulara 



taşınır.  DBP  ortalama  53  kDa  ağırlığında  bir  globulin  olup,  DBP  geni  4q11-13  kromozomu 

üzerinde  bulunmaktadır.  Plazma  DBP  miktarı,  sirkülasyonda  bulunan  D  vitamini  ve 

metabolitleri  miktarının  20  katıdır.  Genelde  DBP’  nin  %5‘i  D  vitamini  ve  metabolitleri  ile 

doymuş  şekilde  bulunmaktadır.  25(OH)D  veya  1,25(OH)2D  vitamini  total  miktarının  yalnız 

%1’inin dolaşımda serbest bulunması, D vitaminin intoksikasyonuna karşı önemli bir koruyucu 

mekanizmadır (81). 

 

D vitamini aktif metabolitleri etkilerini, hedef hücrelerde sitoplazma ve nükleus içinde bulunan 



Vitamin  D  Reseptörleri  (VDR)  aracılığıyla  göstermektedir.  VDR  steroid-retinoid-vitamin  D 

transkripsiyon  düzenleyici  faktörler  süper  ailesindendir.  VDR’lerin  hormon  bağlayıcı  kısmı, 

DNA bağlayıcı bölgesi ve N-terminal bölgesi bulunur. 12q13-14 kromozomunda lokalize insan 

VDR geni, 427 aminoasitten oluşan 50 kD’luk bir proteindir. VDR’leri barsak, kemik, böbrek 

dışında  cilt,  meme,  hipofiz,  paratiroid  bezi,  pankreas  beta  hücreleri,  gonadlar,  beyin,  iskelet 

kası, dolaşımdaki monositler ve aktive T ve B lenfositlerde de bulunmaktadır. VDR içeren bu 

dokular aynı zamanda 1,25(OH)2D3 üreten yerlerdir (11,68).  

 

D vitamini reseptöre bağlandıktan sonra sterol-reseptör kompleksi, retinoik asit X reseptörü ile 



ilişkiye girer. Ortaya çıkan heterodimerik kompleks, özgül DNA dizilerine bağlanır. Bu özgül 

dizilere  D  vitamini  yanıt  elementleri  (VDYE)  denir.  VDYE’ler  ile  kurulan  bu  ilişki  gen 

transkripsiyonunu  değiştirir.  Barsakta  kalsiyum  bağlayıcı  protein  sentezlenir,  kemikte 

osteokalsin, osteopontin ve alkalen fosfataz üretilir.  




 

21

1,25(OH)2D’nin  hedef  dokular  üzerinde  nükleer  reseptörler  aracılığı  ile  olmayan  etkileri  de 



vardır:  Kalsiyumun  hücre  dışından  hücre  içine  taşınmasını  arttırır,  hücre  içi  kalsiyum 

havuzlarından kalsiyumu mobilize eder, fosfotidilinozitol metabolizmasını uyarır (8,11). 

 

D Vitamini Üretimini Etkileyen Faktörler



 

 

Yağda  eriyen  bir  vitamin  olan  D  vitamini  ihtiyacımızın  çok  az  miktarı  doğal  gıdalardan 



karşılanırken,  çok  büyük  bir  kısmı  ise  vücudumuzun  en  büyük  organı  olan  ciltte  mor  ötesi 

ışınlarının  etkisiyle  7DHC’un  fotoizomerizasyonu  ile  başlayan  ve  gelişen  süreç  sonucu 

karşılanmaktadır.  25(OH)D  vitamininin  serumdaki  seviyesi  mor  ötesi  ışınlar  ile  artar,  ancak 

endokrin sistem tarafından sıkıca kontrol edilen 1,25(OH)2 D vitamini ise mor ötesi ışınlardan 

etkilenmemektedir (11, 80). 

 

Mor ötesi ışınların cilde ulaşan miktarını veya ciltteki 7DHC miktarını etkileyen faktörler, aynı 



zamanda  ciltte  D  vitamin  yapımını  da  etkilemiş  olur.  Bu  engeller  dış  veya  kişisel  etkenler 

olarak iki grupta toplanabilir. Dış etkenler olarak; enlem, deniz seviyesi, mevsim, günün saati 

(11.00-15.00 arası en etkili saatlerdir), atmosferdeki ozon miktarı, bulutlar, aerosoler ve albedo 

(yüzeyden ışınların yansıması) olarak sıralanabilir. Kişisel faktörlerden ise; cilt tipi, yaş, giyim, 

ciltte güneş koruyucuların kullanımı gibi nedenler sayılabilir (2, 82,83). 

 

Güneş  Zirve  Açısı  (GZA,  Solar  Zenith  Angle-SZA):  Güneş  ışınlarının  yer  yüzeyine  geliş 



açısıdır  ki  dünyanın  güneş  ve  kendi  etrafında  dönmesine  bağlı  olarak  güneş  ışınları  ile  yer 

yüzünün  pozisyon  değiştirmesi  sonucu  oluşmaktadır.  Güneş  gökte  en  yüksek  noktada 

olduğunda GZA en düşük açı olup, güneş ışınları en kısa yoldan yeryüzüne ulaşarak, tüm ışın 

enerjisi küçük bir alana düşmektedir. Ancak güneş batış veya doğuş pozisyonunda olduğunda 

ışınlar  daha  uzun  yoldan  geçerek  mor  ötesi  ışınların  enerjisi  yeryüzünde  daha  geniş  bir  alana 

yayılmaktadır.  Dar  GZA’sı  yazın,  öğlen  vakti  ve  ekvatora  yakın  enlemde  bulunurken,  geniş 

GZA  ise  kışın,  erken  öğleden  evvel,  geç  öğleden  sonra  ve  yüksek  enlemlerde  bulunmaktadır. 

(11,83).


 

Enlem  ile  mevsimsel  değişiklikler:  D  vitamini  kuzey  yarımkürede  yaz  sonu  en  yüksek 

seviyelerde  bulunurken,  kış  sonu  en  düşük  seviyelerde  bulunmaktadır.  Ancak  ekvatora 

yaklaştıkça  daha  fazla  mor  ötesi  ışınları  yeryüzüne  ulaşmakta  ve  yıl  içinde  daha  fazla  D 

vitamin sentezlenmektedir (83). 

 



 

22

Atmosferin özellikleri: Bunlardan ozon tabakası en önemlisi olup, UVB dalgalarının en önemli 



emicisidir.  Tropikal  bölgelerde  minimum  seviyede  bulunurken,  kutuplarda  maksimum 

miktarlarda bulunmaktadır. Ayrıca, ozon tabakası maksimum miktarda ilkbaharda bulunurken, 

sonbaharda en düşük seviyede bulunmaktadır. Atmosferdeki dinamikler, ozon tabakasının gün 

içinde %10-20’ye varan oranlarda değişimine neden olmaktadır (83). 

 

Bulutlardaki  katmanlar  ve  bulut  yüksekliği:  Büyük  oranda  ışınların  geçişini  etkilemektedir. 



Havadaki aerosoller de önemli bir faktör teşkil etmektedir. Nitekim Avrupada endüstri devrimi 

döneminde raşitizmin %80-90 gibi oranlarda görülmesinin en önemli nedenidir (83,84). 

 

Melanin:  Cildimizde  bulunan  melanin  güneşe  karşı  ilk  koruyucumuzdur.  Melanin  doğal  bir 



filtre  olup  özellikle  D3  vitamini  sentezlettiren  290-315nm  dalga  boyundaki  ultraviyole 

ışınlarını  absorbe  eder  ve  pro  D3  vitamini  ile  güneş  ışığı  için  yarışmaya  girer.  Ciltte  melanin 

miktarı artıkça aynı doz ışınlama ile daha az miktarda previtamin D üretilmektedir.  

 

Yaşlanma: Yaşlanmada epidermiste 7-DHC konsantrasyonu azaldığı için vitamin D3 oluşumu 



azalmaktadır (85,86). 

 

Güneş  gören  cilt  alanı:  Giysiler,  UV  ışınları  ile  cilt  arasında  önemli  bir  bariyer  teşkil 



etmektedir.  Özellikle  Arap  ülkelerinde  yapılan  yayınlarda,  güneşin  bol  olmasına  karşın, 

geleneksel  giysilerin  güneşten  yeterince  yararlanmayı  engelleyerek  D  vitamini  eksikliğine 

neden olduğu bildirilmektedir (87). 

 

Güneş koruyucular: UVB ve son zamanlarda UVA (321–400nm) ışınlarını absorbe etmek için 



üretilen  bu  ürünler  aynı  zamanda  cildin  D  vitamin  yapımını  engellemektedir.  Mor  ötesi 

ışınlarının  D  vitamin  sentezi  özelliğinden  yararlanmak  istiyorsak,  kısa  süreli  olarak  ve  güneş 

koruyucusuz  güneş  ışınlarına  maruz  kalınmalı  ancak  sonrasında  güneş  koruyucu  sürülmelidir 

(75, 83, 88).  

 

Obezite:  Morbid  obez  kişilerde  serum  D  vitamini  düzeyi  düşük  bulunmuştur.  Bunun  sebebi 



olarak  yağda  eriyen  bir  vitamin  olan  D  vitamininin  yağlı  dokuda  birikmesi  gösterilmektedir. 

Şişman yetişkinlerde karın yağlarında 4-400ng/gr D vitamin olduğu bildirilmektedir (89,90). 

 

 



Yüklə 477,27 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   17




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə