8
veya artmıştır. Hipertiroidide ise total kolesterol, LDL kolesterol, HDL kolesterol,
apolipoprotein B ve lipoprotein(a) düzeyi azalmıştır ( 26).
9-Kardiyovasküler sistem üzerine etkiler: Tiroid hormonları kardiyovasküler sistemin
önemli bir regülatörüdür. Fizyolojik aktif form olan triiodotironin (T3), nükleer reseptör
proteinlerine bağlandıktan sonra birkaç önemli kardiyak genin ekspresyonuna aracılık eder.
Ayrıca alfa miyozin ağır zincir ve sarkoplazmik retikulum ATPaz geninin transkripsiyonunu
arttırırken, beta miyozin ağır zinciri ve fosfolamban geninin transkripsiyonunu azaltır. T3
vasküler düz kasların gevşemesine yol açarak arteriyel direnci ve diyastolik kan basıncını
azaltır. Hipertiroidide kardiyak kontraktilite ve kardiyak output artar, kardiyak hipertrofi
gelişir, sistemik vasküler direnç düşer ve supraventriküler taşiaritmi (atriyal fibrilasyon) sıklığı
artar. Hipotiroidide ise tam tersi durum söz konusudur (27).
HASHĐMOTO TĐROĐDĐTĐ
Hashimoto tiroiditi otoimmun bir hastalık olup hipotiroidinin en sık sebebidir. Kronik
lenfositik tiroidit veya otoimmun tiroidit olarak da isimlendirilen bu hastalık en sık orta yaş
grubunda olmak üzere her yaş grubunda görülebilir. Genel populasyonun %2’sinden fazlasında
görülen Hashimoto tiroiditi kadınlarda erkeklerden daha sıktır (28- 30).
Tablo-1 Otoimmun tiroidit tipleri (31)
Otoimmun tiroidit tipleri
Hastalığın seyri
Görünüm
Guatröz (Hashimoto) tiroidit
Kronik
Büyümüş guatr
Lenfositik infiltrasyon
Tiroid hücre hiperplazisi
Atrofik tiroidit
(Pr. Miksödem)
Kronik
Atrofi
Fibrozis
Juvenil tiroidit
Kronik
Lenfositik infiltrasyon
Postpartum tiroidit
Geçici
Kronik tiroidite dönüşebilir
Küçük guatr
Lenfositik infiltrasyon
Sessiz tiroidit
Geçici
Küçük guatr
Lenfositik infiltrasyon
Fokal tiroidit
Đlerleyebilir
Otopside %20 oranında
9
Otoimmun tiroidit, Hashimoto hastalığından (guatrlı) atrofik lenfositik tiroidite kadar (guatrsız)
uzanan geniş bir spektrumu içerir. Bu hastalıklar arasındaki farklılık değişik tipte antitiroid
antikorların üretimine bağlıdır (32).
T hücre aracılı otoimmunite ile oluşan Hashimoto tiroiditinde, birçok genetik ve çevresel faktör
etiyolojide önemli rol oynar (33).
Patolojik olarak hastalık tiroid bezinin lenfosit, plazma hücreleri ve nadiren multinükleer dev
hücrelerin infiltrasyonu ile karakterizedir (34).
Etiyopatogenez:
Bütün otoimmun hastalıklarda olduğu gibi Hashimoto tiroiditinin oluşmasında internal
(genetik) ve eksternal (çevresel) faktörlerin zararlı bir etkileşimi söz konusudur. Ancak genetik
komponent bu kompleks hastalığın oluşmasında daha ağır basmaktadır (33).
Hashimoto tiroiditinde supressör T hücrelerindeki genetik defekt sonucunda hücresel
immunitenin bozulması söz konusudur. Bu defekt sonucu supressör T lenfositleri, yardımcı T
lenfositlerini suprese edemez. Aktive olmuş yardımcı T lenfositleri B lenfositleri ile ilişkiye
girer ve interferon-gama (INF-γ)’yı da içeren birçok sitokin salgılarlar. Bu sitokinler tirositleri
uyararak MHC-II yüzey antijenlerinin oluşmasını sağlar. Ayrıca aktive olmuş B lenfositleri
tiroid antijenleri ile reaksiyona giren antikorlar oluşturur (35).
Etiyolojide rol alması muhtemel çevresel faktörler arasında; diyetsel iyot alımı, bakteriyel ve
viral enfeksiyonlar, sitokin tedavisi ve gebelik yer almaktadır (33).
Diyetsel iyodun rolü birçok epidemiyolojik çalışmada ve hayvan modellerinde gösterilmiş olup
en önemli çevresel faktör gibi görünmektedir (36- 40). Đyot fazlalığı tiroglobulin (Tg)
moleküllerini direkt olarak etkiler ve yeni epitoplar yaratır. Yapılan çalışmalarda yüksek iyotlu
Tg moleküllerinin düşük iyotlu olanlara göre daha iyi bir immunojen olduğu gösterilmiştir (41-
43). Yüksek iyotlu Tg molekülü antijen uptake’ini uyarır. Ayrıca yüksek doz iyot direkt olarak
makrofajları, dendritik hücreleri, B ve T lenfositlerini uyarır. Sonuçta makrofaj
miyeloperoksidaz
aktivitesinde
artma,
dendritik
hücre
maturasyonunda
hızlanma,
10
sirkülasyondaki T lenfositlerin sayısında ve B lenfositlerden immunglobulin üretiminde artma
meydana gelir (38).
Đmmun ve inflamatuar cevapların regülasyonunda esas rol oynayan sitokinlerin birçok
çalışmada otoimmunitede, patojenik apoptotik proseslerde ve Hashimoto tiroiditinin
gelişmesinde rolü olduğu gösterilmiştir (44, 45). GM-CSF ya da IL- 2 kullanımı geçici olarak
tiroid otoantikorlarının gelişimini indükler ve hipotiroidi oluşturur. Bu bulgu hematopoetik
büyüme faktörü ve sitokin kullanan hastaların hipotiroidi gelişimi açısından takibini gerektirir
(33, 46, 47).
Hashimoto tiroiditi etiyopatogenezinde rol alan diğer moleküler mekanizma apopitozistir.
Apopitozis (programlanmış hücre ölümü) masif tirosit yıkımında majör rol oynar. Fas
reseptörünün Fas-L ligandı ile birleşmesi apopitozisi başlatır. Hashimoto tiroiditinde
tirositlerde apopitozise yol açan Fas ve Fas L ligandının aşırı üretimi söz konusudur (48).
MHC (Major histocompatibility complex ) molekülleri Hashimoto tiroiditi ve otoimmun tiroid
hastalıklarının gelişmesinde önemli rol oynar. Yapılan çalışmalarda Hashimoto tiroiditi ve
Graves hastalarında tiroid epitelyal hücrelerinde HLA class II molekül ekspresyonunun arttığı
saptandı (33). Genel populasyona göre bazı HLA tipleri örneğin HLA-DR5 Hashimoto
tiroiditinde daha sık görülür. Primer miks ödemi olan hastalarda HLA-DR3 prevalansı
artmışken (49), hem Graves hastalığı hem de Hashimoto tiroiditinde HLA-AW30 prevalansı
artmıştır (50).
Sitotoksik T lenfosit antijen- 4 (CTLA- 4) geni; T hücre aracılı immun cevabı baskılayan ve
periferal immunolojik self toleransın devamında esas rol oynayan bir kostimülatör molekül
kodlar (51). CTLA- 4 geni Hashimoto tiroiditi, Graves hastalığı ve tip1 diabetes mellitus gibi
otoimmun hastalıkların patogenezinde kritik rol oynamaktadır (52).
Autoimmun regulator gene ( AIRE 1)’nin; otoimmun poliendokrinopati- kandidiyazis-
ektodermal distrofi (APACED)’nin patogenezine katkıda bulunduğu bilinmektedir. Nadiren
tip1 diabetes mellitus, adrenal yetmezlik ve tiroid disfonksiyonu gibi otoimmun hastalıkların
oluşmasında da rol alır (53).
Dostları ilə paylaş: |