Fuzûlî’nin Leylâ vü Mecnûn’unda… 231
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/7 Fall 2009
Mâhiyyetin çü daya bildi
Ol mâhı ana enis kıldı
Oldu bu dahi anınla mu'tâd
Ne daya, ne ana eyledi yâd
Zâtında çü var idi mahabbet
Mahbûbu görünce tutdu ülfet
Aşk idi ki oldu hüsne mâ'il
Hüsnü ne bilirdi tıfl-ı gâfil
84-85/497-505
Fuzûlî Kays’ın okula başlamasını, onun hayatının en mühim
hadisesi olarak ele almıştır. Bu bünyâd-ı belâdır ve mukaddime-i elem
ü ibtilâdır" başlığı altında, Kays’ın Mecnûn olma yolunda süratle
ilerleyişi, bütün teferruatıyla anlatılmıştır. Kays Leylâ'yı ilk defa
okulda görür. Etrafında birbirinden güzel kızlar vardır, ancak o
Leylâ’yı seçer. Aralarındaki aşk çok çabuk duyulur. Mecnûn
Leylâ’dan uzaklaştırılır. Mecnûn’un felâketi de bundan sonra
başlayacaktır.
Ol kızlar içinde bir perî-zâd
Kays ile mahabbet etdi bünyâd
87/527
Âlem ser-i mûyunun tufeyli
Mahbûbe-i âlem adı Leylî
Kays anı görüp helâk oldu
Bin şevk ile derd-nâk oldu
89/543-544
Sevgiliden uzak oluş Kays’ı cünûna sevkeder ve adı
Mecnûn’a çıkar.
Kim Kays iken adı oldu Mecnûn
Ahvâlini etdi gam diger-gûn
116/760
Leylâ vü Mecnûn’da, erkeğin aşkı idrak ediş ve yaşama
şansı ile kızın aşk karşısındaki konumu, bir sosyal zemin meselesi
olarak ele alınmıştır. Mecnûn’a annesi öğütler verirken bu durumu
açıkça hissettirir.
Mahbûb hem istesen kim olmaz
Biz kim seniniz sana gam olmaz
136/927
Buna karşılık Leylâ’nın durumu oldukça zordur. Okulda
Mecnûn ile aralarındaki aşk duyulunca, annesi onu azarlar ve
nasihatlar eder. Leylâ, aşkı bilmezlikten gelir ve hatta inkâr
eder.(s.101-103) Leylâ’nın annesinin bu konudaki tavrı, toplumun
bakış açısını yansıtmaktadır. Bu bir namus meselesi olarak görülür.
Leylâ durumu anlaşılmasın diye, bazı çarelere başvurur.(s.194-195)
232 Pervin ÇAPAN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/7 Fall 2009
Oğlan aceb olmaz olsa âşık
Âşıklığ işi kıza ne lâyık
Ey nûr-ı gözüm yaman olur âr
Nâmûsumuzu yitirme zinhâr
99/628-629
Fuzûlî eser boyunca Leylâ ile Mecnûn'u ortak ifadelerle
tavsif ederek, onların aşklarının denkliğinden, ayrı tenlerde bir cân
olduklarından ve hatta ayrı bedenlerde aynı ruhu taşıdıklarından
bahseder. Bu ifadelerden hareketle, eserde söz konusu edilen vahdet
fikrine ulaşmak zor değildir. Leylâ ile Mecnûn’un denkliği, ayna imajı
etrafında örülmüştür.
Sir gözgüye ger açup gözünü
Gözgüde göreydi ger özünü
Öz ârızına olurdu meyli
Kılmazdı hevâ-yı hüsn-i Leylî 91/556-557
Konusu aşk olan mesnevilerde, birbirini seven kahramanlar,
daima eserin birinci dereceden kişileridir. Bunlar her bakımdan ideal
bir kişiliğe sahiptirler. Bedenî ve ahlâkî güzellikleri de aynı ölçüde
idealdir. Mesnevilerin erkek ve kadın kahramanını birbirinden
ayırmak oldukça zordur. Hatta bazan kahramanların adları da, onların
cinsiyetlerini belirlemeğe yetmez.
19
Leylâ ile Mecnûn aynı ifadelerle
tavsif edilirken, bir oldukları vurgulanmıştır.
Ol iki semen-ber ü sehî-kad
Bir birine oldular mukayyed
91/558
Ol iki sehî-kad ü semen-ber
Bir birine oldular beraber
121/803
Bu ayrı bedenlerde, aynı can ve ruh oluş o kadar açıktır ki,
Mecnûn babasıyla sohbet ederken, birden bire kolundan yeninin içine
kan dolar. Babası telaşlanır. Mecnûn babasına telaşlanmamasını, o
sırada Leylâ’dan kan alındığını söyler.
Lerzân oluban ten-i hazîni
Kan doldu kolundan âsetini
Ol verdi atasına tahayyür
Mecnûn dedi eyleme tefekkür
Fasd eyledi ol büt-i perî-zâd
Nîş urdu anın koluna fassâd
19
İsmail Ünver; “Mesnevi”, Türk Dili, Türk Şiiri Özel Sayısı II, (Divan
Şiiri), C.LII, S.415-416-417,
Temmuz-Ağustos-Eylül 1986, s.455.