64
veriyoruz. Bu rakama federal bütçenin diğer bölümlerinden İsrail’e giden
yüzlerce milyon dolar vergi mükellefi par
ası dâhil değildir.
Amerika’nın İsrail’e yaptığı yardım daima hassas bir konu
olagelmiştir. Kongre üyeleri yardımın toplam meblağını asla söylemezler.
Eğer bunu açıklarlarsa belki de seçmenler İsrail’in aynı nüfus oranına
sahip ve sakinleri federal hükümete vergi ödeyen ABD eyaletlerinden
niçin daha çok para aldığının hesabını soracaktır.”
174
Maalesef durumun farkında olan Amerikalıların ise duruma müdahale edecek güçleri
yoktur. Bu duruma müdahale etmeye yeltenen Kennedy döneminin Illinois valisi Adlai
Stevenson’ın hikâyesi ibretliktir. Stevenson, hazırladığı bir tasarıyla İsrail yeni yerleşim yerleri
kurmaktan vazgeçinceye kadar yapılacak olan 150 milyon dolarlık yardımın askıya alınmasını
istemiştir. İsrail’e kendi halkının ekmeğinden kesilerek yapılan yardımların bölgede huzuru
sağlamaktan çok ABD’yi, daha da İsrail güdümüne soktuğunu düşünmektedir. Ne var ki
Stevenson’ın başına olmadık dertler açılmıştır. Lobi, Stevenson’ın ismini çizmiş, Arap
yandaşçılığıyla suçladıkları Stevenson’ın siyasi kariyerini bitirmişlerdir. Yeniden aday
olduğunda hahamlar Stevenson aleyhine vaazlar vermiş, Yahudi mahallerinde el ilanları
dağıtılarak, valinin seçilmemesi gerektiği ilan edilmiştir. Bu propaganda haricinde, işi
garantiye almak için başka yöntemler kullandığı da anlaşılmaktadır. Çünkü seçimlerin hemen
ardından 15 seçim sandığının kaybolduğu, bazılarınınsa sandık görevlilerinin arabasında ya da
evinde unutulduğu ortaya çıkmıştır. Stevenson, Yüksek Mahkemeye sandıkların yeniden
sayılması için başvurduysa da bu talep, kabul edilmemiştir. Bu trajikomik olayın ardından,
174
Halsell, a.g.e., s. 118.
65
zaferin tadını çıkaran AIPAC başkanı Thomas Dine; “İsrail’e yönelik düşmanca tutumu ona
seçimi kaybettirmiştir. İllinoisli Yahudi vatandaşların oyları onu defetmeye yetti.” demiştir.
175
Lobinin İsrail aleyhine hareketlere ne kadar hassas bir tavır takındığı ve ne kadar
acımasız tepki verdiği daha birkaç yıl önce gerçekleşen şu olaydan anlaşılabilir. Bu çalışmada
da lobiyle ilgili en çarpıcı bilgileri sağlayan
İsrail Lobisi adlı kitabın yazarı Harvard
Üniversitesinden Profesör Stephen Walt, lobinin Amerikan dış politikasına etkisini gözler
önüne sermiştir. Yazar eserinde, lobinin dış politikaya medya ve kamuoyu baskısıyla müdahale
ettiğini ve bunun da Amerikan ulusuna zarar verdiğini vurgulamaktadır. Takibi yapılamayan ve
gereğinden fazla Amerikan yadımlarının ve İsrail’e ihale edilen yersiz askeri
modernizasyonların Birleşik Devletlere zarar verdiğini söylemesi, tüm dünyada yankı
bulmuştur. Ne var ki bu durum Profesör Walt’un hayrına olmamıştır. Lobi yine
harekete
geçmiş ve kendisini acımasızca eleştiren bu adamı üniversiteden uzaklaştırarak işinden
etmiştir. Böylece hem lobiyi eleştiren cezalandırılmış hem de böyle bir şeye kalkışabilecek
olanlara gözdağı verilmiştir.
176
2.2.3.
GÜVEN SORUNU
Fikir hürriyetinin beşiği olan ABD’de bir akademisyenin
üniversiteden uzaklaştırılması lobinin aslında ne kadar kudretli olduğunun da bir göstergesidir.
Önceki bölümlerde güvenle ilgili İngiltere olayından bahsedilmişti. Yahudiler,
siyonist
lerin desteğiyle İngiliz hükümetince dillendirilen Filistin’de bir Yahudi
devleti
kurulması fikrine dahi, kendilerinden kurtulmaya çalışıldığından şüphelenerek, başlangıçta
karşı çıkmışlardır. Bundan yıllar sonra 1980’li yıllarda bile kendilerine dini nedenlerle yardım
eden ABD hakkında Oded Yinon, Amerikan vergilerinden gelen yardıma, dünyadaki
175
Vatandaş, s. 38.
176
Doç. Dr. Emin Gürses’in kitap için yazdığı önsözden, Stephen M. Walt, John J. Mearsheimer,
İsrail Lobisi,
Çev.
Elif Ocak, Profil Yayıncılık, İstanbul, 2007, s. 6.
66
gelişmeler nedeniyle çok uzun süre bel bağlanamayacağını belirtmektedir.
177
Bir kısım Yahudilerin, kendilerine çok büyük yardımları dokunmuş insanları, ilk
yanlışlarında cezalandırdıkları anlaşılmaktadır. Bu isimlerden en dikkat çekici olanıysa İsveç
kontu Folke Benedotte’tur. Kont Folke 2. Dünya Savaşı sırasında pek çok Yahudi’nin Nazi
zulm
ünden kurtarılmasını sağlamış tarihi bir şahsiyettir. Bu hareketi Siyonizm’e meyilli olduğu
yönünde değerlendirilmiş ve 1948 yılında Birleşmiş Milletler tarafından, Filistin’de barışın
sağlanması için görevlendirilmiştir. Ne var ki Kont Folke’un Yahudileri kurtarma sebebi
tamamen insani nedenlerledir. Yine bu duyarlılığı nedeniyle Filistin’de yaptığı incelemelerden
sonra, yerlerinden edilen Filistinlilerin köylerine dönmeleri gerektiğini belirtmiştir. Fakat bu
rapor siyonist
lerin hoşuna gitmemiştir. Bu görevlendirmeden henüz üç ay sonra Kudüs’e
girerken
Stern Çetesi’nden
Birleşik
Devletlere dahi güvenemeyeceğini düşünen İsrail’in güvenebileceği başka hiçbir ülke yok
demektir.
∗
üç kişi tarafından suikasta kurban gitmiştir. En çarpıcı detaysa bu
saldırganlardan birinin, daha sonra İsrail başbakanlığına kadar yükselen İzak Şamir
olmasıdır.
178
1967 Arap –
İsrail Savaşındaysa İsrailliler, Amerika’nın Akdeniz’de bulunan istihbarat
gemisi
USS Liberty’i
kendi toprak emellerine zarar verebileceği düşüncesiyle vurmuş ve 34
mürettebatını öldürmüşlerdir. Fakat böyle bir olayın
gerçekleştiği, dönemin başkanı Johnson ve
177
Yinon-Shahak, s. 22.
∗
Manda yönetimi İngiliz hükümetinin Filistin’i terk etmesi ve Filistin’de bir Yahudi devleti kurulması için
mücadele vermiş olan silahlı siyonist örgüttür. İlginç bir not, örgütün İsrail ordusunun kurulmasıyla kendini
feshetmesidir.
178
David Hirst,
The Gun And The Olive Branch
kitabından aktaran: Christopher J Davey, “The Israel-Palestine
Conflict:Reality and the Demise of Evangelical Christianity”,
Zadok, S128, Summer 2003. s. 6.