73
bulunmuş seyyahlara ait bölük pörçük bilgilerdir. Araştırmalar neticesinde en eski bilgi olarak
Tudel
alı Benjamin adlı seyyahın gezi notlarına ulaşılmıştır. Benjamin’e göre 12. yüzyılda
Kürdistanlı Yahudilerin yaşadığı yerler, Musul (Ninova), Nusaybin, Cizre ve Amediye’dir.
192
Bir başka seyyah ve aynı zamanda haham olan David, 1827 aldığı notlarına bu yerleşim
yerlerine Urfa, Antep, Diyarbakır, Zaho, Dohuk ve Erbil’i de dâhil eder. Haham David’e göre
bölgede 1875 aile ve 15 sinagog bulunmaktadır.
193
Yüzlerce yıl önce bu topraklara sürülen Yahudilerden fırsatını bulanlar, yeniden eski
topraklarına dönmüşlerdir. Fakat en büyük ilk göç, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla
yaşanmıştır. Yaşadıkları bölgede çıkan anarşi ortamı, Yahudileri İsrail topraklarına göçe
zorlamıştır.
194
Bu dönmede 1900 kişinin göç ettiği ileri sürülmektedir. Bundan sonraki büyük
göçse,
İsrail devleti kurulduktan sonra gerçekleşmiştir. 1950 ve 1951 yıllarında gerçekleşen bu
toplu göçte, 125,000 kişi havayoluyla İsrail’e taşınmıştır.
195
Ezra ve Nehemya olarak
adlandırılan bu göç operasyonunun ardından, İsrail’de yaşayan Kürdistanlı Yahudi nüfusunun
200,000 olduğu tahmin edilmektedir.
196
2.4.
İSRAİL’İN KÜRTLERE DESTEĞİ
İsrail yönetimi, milli menfaatleri gereği bölge Kürtlerini kendi kaderlerini tayin etme
(self determinasyon) konusunda desteklemiştir. 1993’te kurulan İsrail - Kürt Dostluk Ligi
ar
acılığıyla da bu iki halk arasındaki siyasi ilişkiyi en üst seviyede tutmaya çalışmaktadır.
‘İsrail yönetimi’ yerine ‘İsrail hükümeti’ tabiri kullanılma sebebiyse, bu siyasetin mevcut
hükümetin politikası olmaktan çok bir devlet politikası olmasıdır. İsrail yönetimi bu bağlamda
192
Brauer-Patai, ss. 61, 62.
193
Çebi, s. 110.
194
Sabar, s. 38.
195
Brauer-Patai, s. 14.
196
Bilici, a.g.m.
74
Türkiye’de kendisini Kürtlerin temsilcisi olarak gören PKK ile irtibat kurarken, Irak’ta ise yine
kendisini Kürtlerin temsilcisi olarak gören Barzani aşiretiyle irtibat halindedir.
2.4.1.
İSRAİL - PKK İLİŞKİSİ
İsrail – PKK ilişkisi şimdiye kadar somut delillerle kanıtlanamamış olsa da, böyle bir
organik bağın varlığı siyasi analizciler, gazeteciler hatta hükümet mensupları
∗
tarafından dahi
sıkça dile getirilmiştir. Genelkurmay, belgelerinde de İsrail’i PKK’yı ulusal çıkarları nedeniyle
d
estekleyen ülkelerin başında saymıştır.
197
Aynı raporda ima yoluyla da olsa ABD’nin de
PKK’yı desteklediği iddia edilmektedir. Ele geçirilen mayın tertibatlarının Amerikan menşeli
olması da zaman zaman gazetelerde yer almıştır. Amerika’nın PKK desteğinin 1991 yılında
kurulan Çekiç Güç’le daha da arttığı tahmin edilmektedir. Körfez Savaşı sırasında Saddam
Hüseyin’in zulmünden korunmak üzere Kuzey Irak’ta oluşturulan tampon bölgeye
Türkiye’deki muhalefet partileri her zaman karşı çıkmış, fakat iktidar olduğundaysa bazı
nedenlerden Çekiç Güç’e destek vermek durumunda kalmıştır. Kurulduğu yıllarda Çekiç
Güç’le ilgili olarak Necmettin Erbakan
’ın, Çekiç Güç’e bağlı Amerikan askerlerinin çoğunun
Musevi olduğunu iddia etmesi, Amerikan hükümetinin tepkisini çekmiştir. Bülent Ecevit ise
aynı yıl, Kürtlere güvence bahanesiyle müttefiklerin gözetiminde bir PKK üssü
oluşturulduğunu öne sürmüştür.
198
∗
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, İsrail ile Türkiye arasındaki ilişkileri kopma noktasına getiren
Mavi Marmara olayının hemen ardından meydana gelen PKK’nın İskenderun baskınını zamanlama açısından
anlamlı bulduğunu belirtmiştir.
197
Genelkurmay tarafından hazırlanan “Güneydoğu Anadolu’da Devam Etmekte Olan Bölücü Hareketin
Gelecekteki Muhtemel Seyri ve Türkiye’nin Bütünlüğüne Etkileri” adlı rapordan, Vatandaş, s. 33.
198
Vatandaş, a.g.e., ss. 69, 72.
Tüm bu siyasilerin, sağlam kaynaklara dayanmadan bu tür
hükümlerde bulunması mümkün değildir.
75
Ferruh Sezgin, 29 Şubat 1996’da Siyah Beyaz gazetesinde yayınlanan makalesinde,
Güneydoğu’da görev yapan subayların, PKK’nın Kuzey Irak kamplarında bizzat Amerikalı ve
İsrailli uzmanlar tarafından eğitildiğini belirtmektedir. Görgü tanıklarının ifadelerine göre,
bombalanan kamplara giri
ldiğinde, bunlardan bazılarının cesetlerine rastlandığı iddia
edilmektedir. Hatta İncirlik üssünden kalkan C – 130 tipi uçaklarla bu kamplara paraşütle
yardım atıldığına dair daha ciddi iddialara da yer vermektedir. Sezgin’e göre böylesi sarp
yamaçlara taşınan ağır teçhizatın açıklaması da budur.
199
Türk Silahlı Kuvvetleri içinden başka kaynaklar da Çekiç Güç’ün vahametine dikkat
çekmektedir. Emekli Albay Mahmut Çapar’a göre Çekiç Güç’ün gayesi, Kuzey Irak’ta
kurulacak bir Kürt devletine zemin hazırlamaktır.
200
New York Times
’ın Yahudi asıllı yazarı
William Safire, 1992 yılındaki “Kürt devletine giden yol” başlıklı yazısında, Çekiç Güç’ün
Kürtlere daha fazla yardım etmesi gerektiğini, böylece petrole de kavuşan Kürtlerin sağlam
temellere sahip bir devlet kuraca
ğını dile getirmektedir.
201
Çekiç Güç konusunda birlikte hareket eden ABD ve İsrail, Türk hükümetlerini
kamuoyu karşısında zor durumda bırakmıştır. Hepsi Çekiç Güç’e karşı çıkmasına rağmen, o
dönem hükümetleri, siyasi çıkarları gereği ABD ve İsrail’i karşılarına alamamışlardır.
Şüphesiz, seslerinin kesileceğinden korkmuşlardır. Nitekim dönemin Jandarma Genel
Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis, 1993 yılında (artık suikast olduğu kesinleşen) bir uçak
kazasında hayatını yitirmiştir. Eşref Bitlis, her MGK toplantısında Çekiç Güç’ün Türkiye’nin
egemenliğine zarar verdiğini ifade etmiş ve bu kuvvete açıkça karşı çıkmıştır. Bitlis’in
ölümünün suikast olduğunu iddia eden emekli Binbaşı Cem Ersever ise sarf ettiği bu cümleden
199
Vatandaş, a.g.e., s. 71.
200
Vahit Yazgan, “Son defa dendi, on defa oldu”, Aksiyon, 24.06.1995.
201
Yazgan, a.g.m.
Dostları ilə paylaş: |