Seyahatnâmesi’nden
bilinmektedir
38
. Demek ki, Bulgar boyunda en azından şu
andaki bilgiler ışığında İslamiyeti kabul eden ilk yöneticinin Almuş olduğunu
söylemek mümkündür. Onun ne zaman ve ne şekilde Müslüman olduğu bilinmiyor.
Mesudi, Murûc Ez-Zeheb adlı ünlü eserinde onun ismini vermez fakat Bulgar
hükümdarı 922 yılında Halife Muktedir Billâh zamanında gördüğü bir rüya
sebebiyle
Müslüman oldu demiştir
39
. XII. yüzyılın ortalarında İtil Bulgar ülkesine
seyahat ederek gördüklerini yazan ünlü Arap coğrafyacısı Ebu Hamid Endülisi’nin
rivayetine göre dindar bir kişi Bulgar’a gelerek hükümdarın hasta olan karısını ve
kızını iyileştirmiş ve bu sayede Bulgar yöneticileri ve halkı Müslüman
olmuşlardır
40
. Belki de karısı ve kızı dindar bir kişi tarafından iyileştirilerek
Müslüman olan hükümdar Almuş Han’dı. Onun İslamiyeti kabulü ise halkın kitlesel
olarak bu dine yönelmesini teşvik edebilirdi. Bulgar İlteberi Almuş Hazarlara karşı
ayaklanma niyetiyle Orta İtil’deki boyları kendi idaresi altında birleştirme
gayretindeydi. Fakat idareci Bulgar boyu diğer boyları hâkimiyet altına aldıkça
askeri-politik mücadelenin dışında kendi kültleri ve inançları bulunan farklı boy ve
soyları ideolojik olarak birleştirmek için de uğraş vermekteydi.
Boylar üzerinde
etno-politik birleşimi meydana getirmek için yerliler arasında kökleri bulunmayan,
tek standartta olan, evrensel ve bütünleştirici bir din sisteminin olması
gerekiyordu
41
. Üstelik yeni inanç yönetimin hâkimiyetini de tamamen
yasallaştırarak güçlendirebilirdi.
İlteber Almuş devrinde güneydeki Yahudi Hazarların boyunduruğundan
kurtulmak için Orta Asyalı tüccarların da tesirleriyle İslam âleminin
desteğini
sağlamak amacıyla mücadeleye girişildiği açıktır. Bu maksatla Bulgar toplum
katmanının tüm kısımları tarafından İslamiyetin benimsenmesi ve resmi devlet dini
haline getirilmesi çalışmaları hız kazanmıştır. Burada şu soru akla gelebilir: Neden
Hıristiyanlık ve Musevilik gibi diğer evrensel dinler değil de İslamiyet tercih
38
İbn Fazlan,
Seyahatnâme, Önsöz ve Tercüme:
Ramazan Şeşen, İstanbul, Bedir Yayınları, 1995,
s.51.
39
Mesudi,
Murûc Ez-Zeheb, s.73.
40
Puteşestvie Abu-Hamida al-Garnati, s.30; Şeşen,
İslam Coğrafyacılarına Göre Türkler ve
Türk Ülkeleri, 182-183.
41
İzmaylov,
İslam v Voljskoy Bulgari, s.178-179.
94
edilmiştir? Bunun cevabı F. Ş. Huzin ve G. M. Davletşin tarafından şöyle
verilmiştir:
“Hıristiyanlık bu dini kabul eden devlet ve halklarla temas sağlanması yönünde
yetersizdi. Eski Ruslar henüz Hıristiyanlaşmamıştı. Gerçekten de Bulgarların
henüz Hazar
Kağanlığı’nın dâhilinde Karadeniz’in kuzeyindeki bozkırlarda Bizans İmparatorluğu’yla
komşu olarak yaşarlarken Hıristiyanlıkla tanıştıklarını zaman zaman meydana gelen
olaylardan bilmekteyiz. Alp-İlitver kendi mahiyetiyle birlikte VII. yüzyıl sonunda
Hıristiyanlığı kabul etmiştir. Yüzyıl sonra Hazar toprakları dâhilinde bulunan Kırım’da Got
Metropolitliği kurulmuştur. Ne var ki, Bulgar boyları kitlesel olarak yine eski pagan
inanışlarını muhafaza etmişlerdir.
Bulgarların Yahudilik dinini benimsemeleri daha büyük olasılıktı. Çünkü VIII.
yüzyıl sonu – IX. yüzyıl başında Hazar Kağanı Obeday devrinde bu din devlet dini olarak
kabul edildi. Ne var ki, Bulgarların bütün tarihi ve kültürü
Yahudi olmayan Orta Asya ve
Arap doğusuyla bağlantılıydı. Bilindiği üzere İtil Bulgarları Hazar Kağanlığı’nın Knez
Svyatoslav tarafından bozguna uğratıldığı 965 yılına varıncaya kadar Kağanlığın hâkimiyeti
altındaydılar ve ona vergi ödüyorlardı. Yahudiliğin kabulü sadece ısrarlı bir şekilde
bağımsız olmak isteyen Bulgar Devleti’nin vassallık durumunu kuvvetlendirirdi. Böyle
utanç verici vassallık altında yaşamaktan kurtulmak için İlteber Almuş tahkimat amacıyla
şehir-kale inşası ve devlet otoritesini yükseltmek için Halife Muktedir’e müracaat etti”
42
.
Aynı sorunun cevap arayışında İ. L. İzmaylov da İtil Bulgarlarının
Hıristiyanlığı benimsemesinin Hazar Kağanlığı’nın Bizans İmparatorluğu ile
işbirliği içerisinde bulunmasından ve İmparatorluğun Orta İtil’de herhangi bir etkisi
bulunmadığından dolayı mümkün olmadığını düşünmektedir. Aynı şekilde
Yahudilik de boyundurukları altında oldukları ve bu yüzden mücadele ettikleri
Hazarların dini olduğu için kabul edilemezdi
43
. Demek ki, İslamiyet tercihinde o
zaman oluşan politik şartlar etkili olmuştur. İslamiyetin
tercih edilmesiyle ilgili
olarak burada şunu da söylemek gerekir ki, İtil Bulgarları Gök-Tanrı dini şeklinde
bir inanışa sahiptiler
44
. Bu da kökeni en eski Türklere kadar dayanan bir inanış
olarak İslamiyetle örtüşen yanları (tek ilah, cihat) oldukça fazla olduğundan dolayı
Bulgarların İslamiyeti kabulünü ve intibakını kolaylaştıran bir unsurdur. Fakat esas
etken ekonomik faktörlerdir. Burada neden o zaman aynı soydan olan Tuna
Bulgarları Hıristiyanlığı kabul etti? Sorusu akla gelebilir. Onun cevabı olarak ise
Balkan yarımadasına İslamiyetin ancak Osmanlılar döneminde girmeye başladığını
42
F. Ş. Huzin,
Voljskaya Bulgariya v Domongolskoe Vremya (X – Naçalo XIII Vekov), Kazan,
İzd. Fest, Kazan, 1997, s.111.
43
İzmaylov,
İslam v Voljskoy Bulgari, s.179.
44
Devletşin,
Voljskaya Bulgariya: Duhovnaya Kultura, s.57-75.
95