önemi dış ülkeler açısından büyük ölçüde artmıştır. Bağımsızlığa kavuşması ve
İslamiyetin kökleşmesinin sonucunda İtil Bulgar Devleti Müslüman doğusunun
geniş coğrafyasında onun en kuzeydeki temsilcisi olarak milletlerarası ticaretin
oldukça önemli bir faktörü haline gelmiştir. Bulgar tüccarları kuzeyde Visu ülkesi
ve İskandinavya, batıda Bizans, güney ve doğuda ise İran ve Orta Asya’daki ticari
faaliyetlere katılmışlardır. İtil’in aşağı kesimlerinde su ve kervan ticaret yollarının
Orta Asya, Azerbaycan, Karadeniz’in kuzeyine dağıldığı Saksin şehrinde bulunan
yabancı tüccarlar arasında el-Garnati’nin ifadesine göre Bulgarlar da
bulunmaktaydı:
“Şehrin (Saksin) merkezinde Bulgar insanlarının emiri yaşıyor, onların büyük
mescidleri var, orada (mescidte) beş vakit namaz kılınır ve onun civarında Bulgarlar yaşar.
Bir tane daha büyük mescid vardır, diğerinde Suvar insanları olarak adlandırılan halk ibadet
etmektedir, onlar da çok sayıdadırlar”
103
.
Onun bu ifadelerinden Bulgarların milletlerarası ticarete Müslüman
sıfatlarıyla dâhil oldukları ve bulundukları coğrafyalarda koloniler oluşturarak
karşılıklı münasebetler tesis ettikleri anlaşılmaktadır.
Moğol istilasından hemen önce İtil Bulgar ülkesinde İslamiyetin durumuyla
alakalı olarak Tatar felsefe tarihçisi R. M. Amirhanov Kul Ali’nin “Kıssa-i Yusuf”
adlı eserine dayanarak şu yorumu yapmıştır:
“Moğol istilası öncesi İtil Bulgar Devleti’nde merkezi otoriteye belli derecede bağlı
olan ve farklı aşamalarda birleşerek devleti teşekkül eden halklar İslamın bütünleştirici ve
düzenleyici fonksiyonları sayesinde Bulgar toplumunun sosyal katmanlarıyla bağlantılı olan
merkez kaç eğilimler üzerinde hâkimiyet sağlamaktaydılar. Başka bir ifadeyle “Kıssa-i
Yusuf”un yazıldığı çağda İslam henüz yükselen bir çizgi olarak gelişmekteydi ve toplumsal
gelişimin ideolojik faktörü olarak önemini muhafaza etmekteydi. Kul Ali “Kıssa-i Yusuf”ta
da adalet, toplumun aydınlanması ve gelişimini tamamlaması gibi kendi insani ideallerinin
ideolojik dayanağı olarak İslama yönelmektedir ”
104
.
Böylece İtil Bulgarları İskandinavya’dan Orta Asya ve Yakın Doğu’ya kadar
doğu ile batının bağlayıcı halkası olarak ticari-ekonomik ve siyasi hayatta önemli bir
103
Puteşestviye Abu Hamida al-Garnati, s.27.
104
Amirhanov, Tatarskaya Sotsialno-Filosofskaya Mısl, s.34.
109
rol oynamıştır. Kültürel münasebetlerde ise XIII. yüzyıl başında doğunun medeniyet
merkezi haline gelmiştir.
2.1.4.2. İtil Bulgarlarının İslamlaşmasında Hoca Ahmet
Yesevi’nin Rolü
İtil Bulgarları arasında sûfilik geleneğinin de yerleştiğine şüphe yoktur.
Nitekim Türkistan’da büyük tesir göstererek müritlerini Yakındoğu’nun farklı
bölgelerine göndererek İslamın kökleşmesine çabalayan Hoca Ahmet Yesevi’nin
(1083-1166) Orta İtil bölgesinde de faaliyet gösterdiği genel olarak kabul
görmektedir
105
. Zira rivayetlere göre Hoca Ahmet Yesevi’nin 99. 000 müridi vardı
ve bunlar dört bir tarafa dağılarak onun irşad ve hikmetlerini yayıyorlardı
106
. Ahmet
Yesevi’nin Türk dünyasındaki otoritesini göstermesi bakımından halk arasında eski
zamanlardan günümüze kadar ulaşan şu ifade manidardır: “Eğer Medine’de
Muhammed varsa, Türkistan’da da Hoca Ahmet var”. Ahmet Yesevi’nin “Divan-ı
Hikmet” adlı eseri Türk dünyasının her tarafında olduğu gibi Orta Asya ile
süregelen sıkı ticari ve kültürel münasebetler çerçevesinde İtil Bulgar ülkesinde de
meşhur olmuştu. Bu eser henüz Ahmet Yesevi’nin hayatta olduğu dönemde bile
Bulgar halkının ara tabakasının kültürel kazanımı haline gelmişti
107
. Ahmet Yesevi
ve onun takipçisi Süleyman Bakırgani’nin (Süleyman Hakim Ata) el yazması
hikmetlerinin (Bakırgan Kitabı) listesi Orta Asya’da olduğu gibi İtil Bulgarları ve
Tatar halkı arasında geniş bir şekilde yayılmıştır
108
. Onun etkisi Kul Ali’nin “Kıssa-
i Yusuf”undan başlayarak Türk-Tatar edebiyatının XVII-XVIII. yüzyıllarının
şairleri Mavliya Kulı, G. Utız İmyani gibi isimlere kadar ilham kaynağı olmuştur
109
.
1236 yılında İtil Bulgar Devleti Moğol istilasından dolayı büyük bir faciaya
uğramıştır. Ülkenin birçok şehri yakıp yıkılmıştır. Ancak Bulgarlar bunları çarçabuk
yeniden kurmuşlardır
110
. Daha sonra İtil Bulgar topraklarını da kapsayarak Doğu
105
Yazıcı, İdil (Volga) Bulgar Hanlığı’nda İslamiyet, s.404-405.
106
H. İbrahim Şener, Alim Yıldız, Türk İslam Edebiyatı, 2. bs., İstanbul, Rağbet Yayınları, 2008,
s.82.
107
Tatar Edebiyatı Tarihı: VI T. – T. I, Kazan, Tatar Kitap Neşriyatı, 1984, s.126.
108
Bkz.: Şener, Yıldız, Türk İslam Edebiyatı, s.75-78.
109
Tatar Edebiyatı Tarihı, s.85, 126, 332; bu konuda geniş bilgi için bkz.: Amirhanov, Tatarskaya
Sotsialno-Filosofskaya Mısl, s.38-45.
110
G. A. Fedorov-Davıdov, Obşçestvennıy Stroy Zolotoy Ordı, Moskova, İzd. MU, 1973, s.76.
110
Avrupa’da geniş bir coğrafyaya yayılan Altın Orda Hanlığı’nın politikaları İtil
Bulgar sahasının gelişmesine yardımcı olmuştur. Bu dönemde İslamiyet Orta İtil’in
dışına yayılmıştır. Ural bölgesi ve Batı Sibirya’da da İslamiyet yayılmaya
başlamıştır. Bu süreçte Yesevi tarikatının sûfi rolü güçlenmiştir
111
.
Ilımlı yorumları olan tasavvuf anlayışının İtil Bulgarları arasında yerleşmesi
ve diğer bölgelere de tesir etmesi bakımından Bilyar şehri dolaylarında doğan ve
yetişen Balım Hoca adlı bir şeyhin hayatının son yıllarında uzak bir yer olan
Türkiye’ye gitmesi ilgi çekicidir. Balım Hoca Türkiye’de o sıralarda başlayan
Bektaşilik tarikatının hakikat yoluna kayması konusunda bir dizi reformda
bulunmuştur. 1516 yılında vefat eden Balım Hoca bu tarikatın manevi babası ve başı
olarak kabul edilmektedir
112
.
2.1.4.3. İtil Bulgar-Karahanlı Münasebetleri
İtil Bulgarları X. yüzyılın sonlarında Orta Asya’daki ilk Müslüman-Türk
Devletini kuran Karahanlılar ile de münasebet tesis ettiklerine hiç şüphe yoktur. V.
V. Barthold Arap yazar İbnü’l Esir’in haber verdiği iki ülke arasındaki göçebelerden
şöyle bahsetmekteydi:
“…1043 yılı sonbaharında bugünkü Kırgız (Kazak) bozkırlarında göçebe olarak
yaşayan Türkler de Müslüman oldular; … sayıları 10000 (on bin) çadır olan bu Türkler
yazın Bulgar topraklarına komşu yerlere göç ederler, kışın ise Balasagun’a (Çu Nehri
boyundaki yerlerin ana şehri) komşu olarak yaşarlar”
113
.
Bu Türk göçebelerinin gidip geldikleri kara yolunun her iki ülke arasındaki
ticari ve kültürel münasebetlere katkı sağladığı muhakkaktır
114
. Ticaret sayesinde
İtil Bulgar ülkesinde yazılı kaynaklar da yayılmaya başlamıştır. Zira Bulgar tüccar
ve ilim öğrenmek isteyen öğrencilerin gidip geldikleri Orta Asya’daki pazarlar aynı
zamanda da kitap ticaretinin merkezleri olmuşlardır. Örneğin Buhara pazarında
111
İbragim, Sultanov, Yuzeev, Tatarskaya Sotsialno-Filosofskaya Mısl, s.77.
112
Amirhanov, Tatarskaya Sotsialno-Filosofskaya Mısl, s.35.
113
V. V. Barthold, Soçineniya, T.II, Moskova, İzd. Vost. Literaturı, 1963, s.46; ayrıca bkz.: aynı
yazar, Türk – Moğol Ulusları Tarihi, Çev. Hasan Eren, Ankara, AKDTYK TTK Yayınları, 2006,
s.14.
114
Amirhanov, Tatarskaya Sotsialno-Filosofskaya Mısl, s.57-58.
111
Dostları ilə paylaş: |