T. C. Sakarya üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ



Yüklə 1,36 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə47/82
tarix08.09.2018
ölçüsü1,36 Mb.
#67106
1   ...   43   44   45   46   47   48   49   50   ...   82

Fransa ve Rusya devletleri Nizam-ı Cedit’in başarılı olmaya başlaması üzerine 
ellerindeki bu casusları kullanarak Yeniçerileri kışkırtmaya ve Nizam-ı Cedit aleyhinde 
propagandalar yapmaya başladılar. Bir taraftan Fransız gazeteleri, aldıkları malumatla 
halkı ve yeniçerileri etkileyici yayınlar yapıyor, diğer taraftan da Fransız elçisi 
Sebastiyani, Osmanlı Devletinin İngilizlerle birleşerek Yeniçeri Ocağını kaldıracağı 
dedikodusunu yayıyordu. Fransızlar bununla da kalmayarak, elçilik aracılığıyla bazı 
yeniçeri ortalarına bahşiş, ikram ve hediye vererek Nizam-ı Cedit’e karşı  kışkırtmaya 
devam ediyorlardı (Özkul, 2005:324). 
İşte tam bu sırada başlayan Osmanlı-Rus savaşında da bu defa Rus casusları ortaya 
çıkarak, hem Osmanlı ordusunun savaşma azmini kırmış hem de Nizam-ı Cedit’e olan 
düşmanlığı arttırmıştır. Yeniçerilerin içine sızan ajanlar, “Sadrazamın amacının 
Tuna’nın ötesine geçerek bütün yeniçerileri düşmana kırdırmak, sonra da kışlalarını 
Nizam-ı Cedit’e vermek” olduğu yönünde söylentiler yaymışlardı. Rus savaşının 
anlaşmalı olduğu ve yeniçerileri Ruslara kırdırmak için düzenlendiği, dedikodusu 
ordudaki firarları arttırmış ve Nizam-ı Cedit’e karşı oluşan tepkilerin boyutunu 
büyütmüştü.  İş bilmez devlet adamlarından,  İbrahim Kethüda, el Hacı İbrahim Efendi 
ve Refik Efendi gibi İngiliz sempatizanı olanların davetiyle, İngiliz donanmasının 1806 
yılında  İstanbul önlerine gelmesi işleri iyice karıştırmış ve bu durum Nizam-ı Cedit 
aleyhine kullanılmıştır (Özkul, 2005:325). 
 
 
3.5.12. Kabakçı Mustafa Ayaklanması: 
17 Mayıs 1807 Pazartesi günü, Boğaz Nazırı  İngiliz Mahmut Efendi, Rumeli 
kavağındaki yamaklara Nizam-ı Cedit elbisesi giymeleri emrini verdi. Zaten bir süredir 
karşı propagandalarla doldurulmuş olan yamaklar, silaha sarılarak kışla avlusunda 
toplanmışlar ve “Biz yeniçeriyiz, Nizam-ı Cedit elbisesi giymeyiz” diyerek isyana 
başlamışlardı. Bu sırada isyanı önlemeye çalışan Macar Tabyası ağası Haseki Halil Ağa 
ve Boğaz Nazırı Mahmut Efendi’de isyancılar tarafından öldürüldü. Olayın Hükümet 
tarafından duyulması üzerine, aynı gün Bakanlar Kurulu toplanmış ve çoğunlukla 
katillerin ibret olması için idam edilmeleri fikrini benimsemişlerdi, ancak Musa Paşa 
“Bir kazadır oldu, yamaklar yola gelir bu işin arkasını o kadar takip etmeyin, sonra iyi 
sonuç vermez” diyerek üyelerin kararlarını değiştirmişti. Musa paşa’nın seçtiği bir kurul 
 
131


güya yamaklara nasihat etmek ve yaptıkları işin doğru olmadığı konusunda onları ikna 
etmek üzere görevlendirildi. Ancak bu kurul, asilerin yanına varınca, onlara nasihat 
vermek yerine gayret ve cesaret vermiştir (TSK Tarihi 3/5, 1978:516). 
Hükümetin hoşgörüsünden ve hainlerin kışkıtmalarından cesaret alan isyancılar, ertesi 
gün Büyükdere çayırında toplanmışlardı. Burada Kabakçı Mustafa Çavuş’u kendilerine 
başkan seçen asiler, Arnavuz Ali ile Bayburtlu Süleyman ve Memiş’i de sergede 
(birliklere komutan) olarak şeçtiler. Kuran öpmek ve kılıçtan atlamak suretiyle yemin 
eden asiler “Müslüman ve Hristiyan hiç kimsenin ırzına, canına ve malına 
dokunulmayacağını, tek amaçlarının Nizam-ı Cedit belasını kaldırmak olduğunu
Müslüman olan ve kendini ocaklı bilen herkesin kendileriyle beraber olması 
gerektiğini” ilan ettiler (Karal, 1983:82; TSK Tarihi 3/5, 1978:517). 
Çarşamba günü 400–500 kişilik bir grup halinde Büyükdere’den hareket eden 
isyancıların sayısı yolda kendilerine katılan Nizam-ı Cedit düşmanlarıyla birlikte 900’e 
ulaşmıştı. Ancak Tarabya’ya geldiklerinde, Nizam-ı Cedit askerlerinin saldırılarından 
korktukları için ilerlemelerini durdurdular. Gerçekten de, Nizam-ı Cedit askerlerine bir 
emir verilerek isyancıların üzerine gönderilse bu ayaklanma bastırılabilirdi. Fakat 
Sadaret Kaymakamı Musa Paşa, bırakın böyle bir emir vermeyi tam tersine Nizam-ı 
Cedit askerine kışlalardan dışarı çıkmamaları konusunda emir vermişti. Ayrıca padişaha 
sunduğu raporlarda isyan hareketini silik ve sönmeye mahkûmmuş gibi gösteriyordu. 
Topçu Ocağına’da “karşı gelmesünler, bu iş cümle ittifakıyledir.” Haberini gönderen 
Musa Paşa bu şekilde hem isyanı iyice büyütmüş, hem de padişahı bu konuda 
yanıltmıştır (Karal, 1983:82; TSK Tarihi 3/5, 1978:518). 
Cebeci ve Topçu ocaklarının katılmasıyla iyice güçlenen asiler yürüyüşlerini Et 
meydanında durdurdular. Sultan III. Selim durumdan haberdar edildiğinde çok büyük 
bir acı duydu. Devletin maddi ve manevi bütün kuvvetlerini kendisine karşı birleşmiş 
görüyordu. Hiç kimseye güvenemeyeceğini anlayan III. Selim kendini derin bir 
tevekküle bırakmıştı, bu nedenle asilere karşı hiçbir harekete girişmedi. Ayrıca bir 
ferman yayınlayarak Nizam-ı Cedit’in kaldırıldığını ilan etti. Sekbanbaşı’nın tellallar 
çıkararak, istekleri yerine getirildiği için dağılmalarını istediği isyancıların bir kısmı 
dağılmaya başlamışken, bazı fesatçıların “yoldaşlar işler henüz yoluna girmedi 
dağılmayın” diye bağırmasıyla kalabalık dağıtılmamıştı. Sonra da Köse Musa Paşa 
 
132


tarafından hazırlanarak Kabakçı Mustafa’ya gönderilen 11 kişilik bir isim listesi ortaya 
çıkarıldı. İsyancıların ölü veya diri kendilerine teslimini istedikleri 11 kişinin arasında 
padişahın çok sevdiği isimler bulunuyordu. 
Bunların arasında Bahriye Nazırı Hacı  İbrahim, Devlet Müsteşarı  İbrahim, Rikabı, 
Hümayun Kethüdası Memiş, İradı Cedit Defterdarı Ahmet, Reisülküttap Vekili Ahmet, 
Valde Kethüdası Yusuf, Darphane Emiri Ebubekir, Ser Kâtip Ahmet, Mabeyinci 
Ahmet, Bostancıbaşı  Şakir ve müderrislerden (Profesör) Lütfullah Efendi 
bulunmaktaydı. Padişah III. Selim, istemeyerek te olsa yaptığı işlerde kendisine büyük 
yardımları dokunan bu devlet adamlarının asilere teslim edilmesini kabul etti. Teslim 
edilen devlet adamları asiler tarafından kılıç ve sopalarla öldürülmüş fakat isyancılar 
yine de dağılmamışlardı. Sonunda asıl isteklerini açıkladılar; “Padişah III. Selim tahttan 
inmeli ve yerine Şehzade Mustafa padişah olmalıdır” (Karal, 1983:83, TSK Tarihi 3/5, 
1978:519). 
Zaten Sultan III. Selim’in en yakın adamları olan Sadaret Kaymakamı Köse Musa Paşa 
ve  Şeyhülislam Ataullah Efendinin amacı başından beri şehzade Mustafa’yı tahta 
çıkarmaktı. 30 Mayıs 1807 günü, isyancılar başkanlığını  Şeyhülislam Ataullah 
Efendinin yaptığı bir kurul oluşturdular. Bu heyet beraberlerinde 2000 kişi ile birlikte 
saraya giderek Darussaadet ağasına hazırladıkları tezkereyi verdiler. Bu tezkereye göre 
“Padişah III. Selim, devlet işlerini bir takım Frenkmeşrep (Batı  eğitilimli) ve sefahate 
düşkün adamların eline bıraktığı ve kendi de zevk vesefa âlemlerine daldığı için 
milletçe istirahat etmesine izin verilmiş ve yerine şehzade Mustafa’nın tahta çıkmasına 
kararlaştırılmıştır. “Tezkere, III. Selim’e verildiğinde;” Demekki Allah’ın takdiri böyle 
imiş” diyerek harem dairesine geçmiş ve sukunetle tac ve tahtını IV. Mustafa’ya 
bırakarak kendisini tebrik etmiştir. Bundan sonra IV. Mustafa’ya biat töreni yapılmış ve 
herkes dağılmıştı. Asilerin elebaşısı Kabakçı Mustafa’da ödüllendirilerek Boğaz 
Nazırlğına getirilmişti (TSK Tarihi 3/5, 1978:519). 
Böylece, osmanlı tarihindeki planlı ve programlı ilk reform denemesi, başarısızlıkla 
sonuçlanmış oluyordu. Ancak Nizam-ı Cedit fikri ölmemiş, padişah II. Mahmut dönemi 
ıslahatlarının ortaya çıkmasında da en büyük esin kaynağı olmuştur. 
 
 
 
133


Yüklə 1,36 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   43   44   45   46   47   48   49   50   ...   82




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə