T. C. Sakarya üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ



Yüklə 1,36 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə46/82
tarix08.09.2018
ölçüsü1,36 Mb.
#67106
1   ...   42   43   44   45   46   47   48   49   ...   82

ve Sadaret kaymakamı kendilerini padişaha yenilik taraftarı olarak tanıtmışlardı. Ancak 
her ikisi de Nizam-ı Cedit düşmanı olmalarının yanısıra Şehzade Mustafa ile de irtibat 
halindeydiler. Ordunun İstanbul’dan ayrılmasını  fırsat bilen bu iki zat, yeniçeriler ve 
ulema ile anlaşarak Nizam-ı Cedit’i ortadan kaldırmaya karar verdiler. Köse Musa Paşa, 
Mayıs sonlarına doğru, Karadeniz boğazında muhafızlık yapan yeniçeri yamaklarına 
Nizam-ı Cedit elbisesi giydirilmesi için Boğaz Nazırı İngiliz Mahmut Efendiye talimat 
verdi. Ancak yamakların yanına gönderdiği özel memurla, bu tedbirin padişah 
tarafından alındığını bildirdi. Ayrıca, eğer Nizam-ı Cedit elbisesi giyerlerse dinden 
çıkacakları, giymezlerse Nizam-ı Cedit askerleri tarafından öldürüldükleri yönünde 
propaganda yaptırdı (Karal, 1983:81). 
Nizam-ı Cedit ordusunun kaldırılmasından, Sultan Selim’in tahtan çekilmesine kadar 
süren Kabakçı Mustafa Ayaklanmasının başlangıcı, yukarıda sözünü ettiğimiz Boğaz 
Yamaklarının isyanıyla ortaya çıkmıştır. (13 Mayıs 1806) Enver Ziya Karal’ın 
naklettiğine göre Boğaz Yamaklarına Nizam-ı Cedit elbisesi giydirilmesi emri Köse 
Musa Paşa tarafından verilmiştir. Ancak Osman Özkul’un kitabında “Yayla İmami 
Risalesi’ne atıf yaparak anlatıldığına göre; Ordunun seferde olduğu bir sırada Nizam-ı 
Cedit’i yaygınlaştırmayı düşünen Sultan Selim, Rus gemileri tehlikesine karşı, 
boğazdaki eski askerleri Nizam-ı Cedit’le birleştirmek istiyordu. Eski askerlerle 
yenilerin anlaşamaması üzerine Bostancıbaşı  Şakir Hasan Bey’i çağıran III. Selim 
boğaz kalelerindeki bütün yamaklara Nizam-ı Cedit kıyafeti giydirilmesini emreder. 
Bostancıbaşı’da padişahın bu kararını destekleyerek: “Nola Efendi ben kulun onlara 
libas değil,  şapka dahi giydirmek senin himmetinle mümkündür” der. Özkul’a göre 
Nizam-ı Cedit’e karşı olan düşmanlıkların arttığı bir sırada, böyle bir davranışa teşebbüs 
etmek büyük bir cüretin ya da tedbirsizliğin sonucu olabilirdi (Özkul, 2005:351; Karal, 
1983:81). 
Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi kitabının 3 ncü cilt 5 nci kısmında gerek Sultan Selim’in 
içinde bulunduğu durum, gerekse Kabakçı Mustafa isyanında Köse Musa Paşa’nın rolü 
ayrıntılarıyla anlatılmaktadır; Padişah III. Selim, Nizam-ı Cedit reformlarına başlarken 
oluşturduğu kadronun hemen hepsini kaybetmiş ve yalnız kalmıştı. Bunların yerine 
çevresini saran dalkavuk devlet adamları padişaha karşı yağcılık yapıp bir taraftan 
yenilikleri överken diğer taraftan da Şehzade Mustafa ile işbirliği yapıp Yeniçerileri 
 
128


kışkırtıyorlardı. Sultan Selim’in en yakın adamları Sadaret Kaymakamı Köse Musa Paşa 
ve Şeyhülislam Ataullah Efendi, Kabakçı Mustafa Ayaklanmasının hem çıkışında hem 
de ayaklanmanın bastırılamayışında büyük rol oynamıştır. Sultan Selim’in Nizam-ı 
Cedit’e karşı oluşan tepkilerin ciddiyetini ve büyüklüğünü kavrayamayış nedeni de yine 
bu devlet adamlarıdır. Aksi takdirde III. Selim gibi iyi yetişmiş, bilgili ve yetenekli bir 
padişahın, Nizam-ı Cedit’e karşı tepkilerin bu kadar arttığı bir ortamda yeniçerilere 
Nizam-ı Cedit kıyafeti giydirmek istemesi, hatta Cuma namazına bu elbiselerle gitmeyi 
düşünmesi ve İstanbul içindeki kolluk görevini Nizam-ı Cedit askerine devretmek 
istemesi gibi stratejik hatalar yapmış olması düşünülemez. Ancak Sultan Selim’in 
tecrübesizliğinden dolayı dış politikada yaptığı hatalar ile Avrupa devletlerinin, içerdeki 
yenilik düşmanlarıyla işbirliği yapması yenilik düşmanlarını güçlendirmiş ve padişahın 
çevresindeki devlet adamlarının padişahı yanıltması neticesinde kaçınılmaz son 
gerçekleşmiştir (TSK Tarihi, 3/5, 1978:514-519; Özkul, 2005:321-345). 
Fakat burada gözden kaçırılmaması gereken bir nokta daha vardır ki; bu da Osmanlı 
devlet yapısının en önemli kurumlarından biri olan ulemanın tutumudur. Ulema, 
Osmanlı devlet yapısı içerisinde ve toplumsal gruplar arasında temel direklerinden biri 
olarak en güvenilir zümreyi oluşturmuştur. Temsil ettiği “dini” kimliğinden dolayı hep 
ayrıcalıklı ve güçlü bir birim olarak varlığını sürdüren ulema tabakası, müderris, kadı, 
cami imamı ve müezzinleri olarak Osmanlı halkı ile sürekli bir yakın ilişki kurma 
fırsatına sahipti. Bu nedenle onların tavrı, toplumdaki genel anlayışı etkileyebilmekteydi 
(Özkul, 2005:23). 
Ulema zümresi, Halife sıfatıyla Osmanlı sultanına biat ederek, onun hâkimiyetini 
meşrulaştırır ve te’yid ederlerdi. Camilerde imamlar, hutbede sultan halifenin ismini 
zikrederlerdi. Ancak III. Selim döneminde Nizam-ı Cedit’e karşı tepkilerini göstermek 
amacıyla Edirne ve Tekirdağ civarı camilerde sultanın ismini zikretmemişler ve bundan 
sonra Nizam-ı Cedit muhalefeti daha güçlü bir hale gelmiştir. Hatta bazıları Kabakçı 
Mustafa Ayaklanmasının planlanması ve uygulanması  aşamasında aktif rol oynamış, 
Sultan Selim tahttan uzaklaştırılıp yerine IV. Mustafa çıkana kadar geçen sürede
Şeyhülislamla birlikte yeniçeri kışlasında kalmışlardır. Bu olaylar sırasında aktif rol 
oynayan ulemanın önde gelenlerinin isimleri şöyledir: 
—Şeyhülislam Ataullah Efendi 
 
129


—İstanbul Payeli Hoca Münib Efendi 
—İstanbul Kadısı, Muradzade S.Mehmed Efendi 
—Rumeli Payeli Hafız Derviş Mehmed Efendi 
—Rumeli Kazaskeri Mollacıkzade Ahmed Muhtar Efendi 
—Reisül Ulema Arabzade Mehmed Arif Efendi 
—Sabık Rumeli Kazaskeri Ahmed Şemseddin Efendi (Özkul, 2005: 361) 
 
3.5.11. Nizam-ı Cedit ve Dış Etkenler 
Nizam-ı Cedit yeniliklerinin başarılı olamamasının en önemli nedenlerinden birisi de 
özellikle Fransa ve Rusya devletlerinin Nizam-ı Cedit aleyhinde yürüttüğü 
faaliyetlerdir. Nizam-ı Cedit ordusunun Akka kalesinde Fransızlara karşı kazandığı 
zafer Fransa’da endişe yaratmıştı. Çünkü Nizam-ı Cedit reformlarının yapılmasında 
özellikle Fransız uzmanların büyük payı bulunmaktaydı. Ancak Fransa devletinin asıl 
amacı Osmanlı ordusunu güçlendirmek değil, dönem dönem İngiltere ve Rusya’ya karşı 
ittifak yapabileceği bir müttefiki kaybetmemekti. Fakat Napolyon’un imparator 
olmasıyla birlikte Fransa’nın Osmanlı Devletinin varlığını sürdürmesi yerine, 
parçalanarak paylaşılması yönünde bir politika değişikliği yaptığını görüyoruz. Bu 
nedenle Akka’da zafer kazanan Nizam-ı Cedit ordusu artık Fransa’nın işine gelmiyordu. 
Fransızlar, zaten uzun yıllardır Osmanlı Devletinin bütün işlerini casusları vasıtasıyla 
takip ederek, ona göre siyaset oluşturmaktaydı. Nitekim devletin gizli görüşmelerinin 
kısa bir süre sonra tüm ayrıntılarıyla Paris’te bir gazetede çıkması, hatta Kaymakam 
paşanın azledileceğinin daha on gün öncesinden konuşulmaya başlanması, Fransa’nın 
İstanbul’daki etkinliği konusunda bize önemli ipuçları vermektedir. Sarayda görev 
yapan gayr-i müslim tercümanlar ile Frenk ve Rum doktorların çoğunluğunun Fransa 
lehine, bir kısmınında Rusya lehine casusluk yaptığı görülmektedir. Nitekim Asım 
Efendiye göre de devlet adamlarına yakın olan “Rum taifesi iki gruba ayrılmaktadır. 
Biri Moskof’luya, bir diğeri Fransa’ya yakın olup, her sınıf kendini yakın hissettiği ve 
dayandığı devlet tarafına casusluk yapmaktadır” (Özkul, 2005: 323). 
 
130


Yüklə 1,36 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   42   43   44   45   46   47   48   49   ...   82




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə