T. C. Sakarya üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ



Yüklə 1,36 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə54/82
tarix08.09.2018
ölçüsü1,36 Mb.
#67106
1   ...   50   51   52   53   54   55   56   57   ...   82

II. Abdülhamit Dönemi Islahatları 
4.1. 
II. Mahmut Dönemi Islahatları 
4.1.1.  II. Mahmut’un Padişahlığa Getirilmesi
Kabakçı Mustafa isyanının (1807) sonunda padişah III. Selim tahttan indirilerek yerine 
IV. Mustafa tahta çıkarılmıştı. Sultan IV. Mustafa’nın tahta çıkmasını sağlayan Kabakçı 
Mustafa, ödül olarak Boğaz Nazırlığına getirilmiş, diğer yandaşları  Şeyhülislam 
Ataullah Efendi ve Köse Musa Paşa da İstanbul’daki etkinliklerini arttırmıştı. Artık 
İstanbul’da hükümet namına bir şey kalmamış, hepsi Kabakçı’nın ve yeniçerilerin 
oyuncağı olmuştu. Hatta padişah bile Şeyhülislam Ataullah Efendi tarafından 
yönlendiriliyordu. Bunun en önemli delillerinden bir tanesi de, şeyhülislam, sadrazam 
vekili ve ulema tarafından altı imzalanarak padişaha tasdik ettirilen “Şer’i Sözleşme”dir. 
Bu sözleşmeyle Osmanlı tarihinde ilk defa padişah ile kulları arasında  Şer’i bir 
sözleşmeye dayanan bir denge kurulmaya çalışılmıştır. Nizam-ı Cedit reformunu 
kaldırarak, şeriata dayanmaya çalışan padişah, gerçekte bu anlaşmayla kendi kullarının 
şartlarını kabul ederek bir sözleşme imzalamıştır. Bu koşullar altında  İstanbul’da 
kalamayan Nizam-ı Cedit taraftarları da şehirden kaçarak, Rusçuk ayanı Alemdar 
Mustafa Paşa’ya sığınmışlardı (Berkes, 2004:133-145; Karal,1983:87). 
Alemdar Mustafa Paşa aslen Rusçuk’ta doğmuş bir yeniçeriydi. 1768–1774 Osmanlı-
Rus harbinde, bölüğünün bayrağını taşıdığı için Bayraktar Mustafa diye ün kazanmıştı. 
Önce Rusçuk ayanı seçilmiş “1806’da Ruslara karşı kazandığı başarılar üzerine de 
kendisine vezirlik verilmişti. Düşmanlarla devamlı temasları neticesinde, İmparatorlukta 
ıslahatın gerekli olduğuna kesin olarak inanmakta idi. İstanbul’dan kaçarak yanına gelen 
Nizam-ı Cedit taraftarlarından Reisülküttaplık, vezir kâhyalığı gibi görevlerde bulunan 
Galip, Refik, Ramiz, Behiç ve Tahsin Efendileri korumasına aldı. Tarihe “Rusçuk 
yaranı” olarak geçen bu altı kişi, III. Selim’i yeniden tahta çıkarmak için çalışmaya 
başladılar (Karal, 1983:87). 
Alemdar Mustafa Paşa, Sadrazam ve padişah IV. Mustafa’nın güvenini kazanmak için 
Refik Efendiyi İstanbul’a, Behiç Efendi’yi de Edirne’ye Serdar-ı Ekrem’in yanına 
gönderdi.  İkisinin de görevi, Alemdar’ın  Şeyhülislam Ataullah Efendi ile Kabakçı 
 
152


Mustafa’yı cezalandırmaktan başka bir düşüncesi olmadığına ilgilileri inandırmaktı. 
Bunlar da görevlerini oldukça iyi yaptılar. 
Bu arada Kaptan-ı Derya Seyyit Ali Paşa’da Alemdar tarafına geçmiş bulunuyordu. 
Harekete geçmenin zamanının geldiğini düşünen Alemdar Mustafa Paşa, 16.000 
askeriyle birlikte Edirne’den İstanbul’a dönen sadrazam ve ordusuna katıldı. Alemdar’ın 
İstanbul’a doğru harekete geçtiğinin haberi İstanbul’da büyük telaş uyandırmıştı. Bu 
kuvvetler daha İstanbul’a girmeden önce Kabakçı Mustafa’nın kafası kesilerek 
Alemdar’a gönderildi. Padişah IV. Mustafa, başlangıçta Alemdar’a mukavemet etmeyi 
düşünürken, sonradan vazgeçerek sancağı  şerifi teslim almak için Davutpaşa’ya gitti. 
Orada, Sadrazam ve Alemdar ayak öptüler. Bundan sonra ordu ve Alemdar Mustafa 
Paşa  İstanbul’a girerek çalışmalara başladı.  Şehirde bozulan asayiş temin edildikten 
sonra, zorbalar öldürülmeye, fesatçı ulema da sürülmeye başlandı. Alemdar Mustafa 
Paşa’nın  şehirdeki artan etkinliğinden rahatsız olan Sadrazam, Alemdar’a şehri artık 
terketmesi konusunda haber yolladı. Alemdar bunun üzerine 15.000 kişilik bir kuvvetle 
Babıâli’yi basarak, sadrazamdan mührü aldı.  Şeyhülislamla padişah IV. Mustafa’ya 
haber gönderen Alemdar Mustafa Paşa, Sultan III. Selim’in tahta çıkabilmesi için 
padişahın tahttan çekilmesini istedi. Ancak Sultan Mustafa’nın bunu kabul etmemesi 
üzerine saray kapısı  kırılmaya başlandı. Bu sırada Sultan Mustafa, tahtta rakipsiz 
kalmak için, III. Selim ile şehzade Mahmut’un öldürülmesini emretti. Katiller harem 
dairesinde ibadet etmekte olan Sultan Selim’i öldürmeyi başardılar, ancak 
hizmetkârlarının yardımıyla sarayın çatısına çıkan  Şehzade Mahmut’u öldüremediler. 
Şehzade Mahmut, tahta çıkarılarak padişah ilan edildi. Bunun üzerine, Alemdar, ulema, 
devlet ricali ve ocak ağaları yeni padişaha biat ederek padişahlığını tanıdılar. Sultan 
Mahmut’ta sadaret mührünü Alemdar Mustafa Paşa’ya vererek onu çalışmalarından 
dolayı ödüllendirdi  (Karal, 1983:88;TSK Tarihi 3/5, 1978:522). 
 
4.1.2.  Alemdar Mustafa Paşa ve Sekban-ı Cedit Ocağı: 
Alemdar Mustafa Paşa sadrazam olur olmaz, III. Selim trajedisini hazırlayanları, IV. 
Mustafa’nın gözdelerini ve yamakların  şeflerini tasfiyeye başladı. Birkaç gün içinde 
üçyüz kişinin başı vuruldu. Kabakçı isyanının çıkmasında payı bulunan, fesatçı ulema 
sürgüne gönderildi. Köse Musa Paşa ve Bostancı başının kafaları kesterilerek saray 
 
153


önünde teşhir edildi. İstanbul’da gerekli ortam sağlandıktan sonra yenilik taraftarı devlet 
adamları tekrar iş başına getirildi. 
Salihzade Ahmet Esat Efendi Şeyhülislam olurken, Rusçuk yaranından Ramiz, Kaptan-ı 
Deryalığa, Tahsin Efendi defterdarlığa, Mustafa Refik Efendi Sadaret kethüdalığına ve 
Mehmet Seyyid Galip Efendi de Reisülküttaplığa getirilmişti. Alemdar Mustafa Paşa, 
öncelikle İmparatorluğun her yanında büyük boyutlara ulaşan asayiş sorununu çözmek 
istiyordu. Merkezi otoritenin zayıflamasıyla birlikte güçlenen ayanlar kendi 
bölgelerinde neredeyse bağımsız birer derebeyi gibi davranmaya başlamışlardı. 
Arnavutluğun Toska bölümü Yanya Valisi Tepedenli Ali Paşa, Kegalık bölümü de 
İşkodra Valisi Kara Mahmut Paşa idaresindeydi. Vahhabiler, Mekke ile Medineyi ele 
geçirmişler, padişahın ismini hutbeden çıkarmışlardı. Mısır’da Mehmet Ali Paşa
Kölemen beylerine karşı sonu belli olmayan bir mücadeleye girişmişti. Ayrıca 
Anadolu’nun çeşitli yerlerinde hanedanlıklar kurulmuştu: Aydın’da Kara Osmanzadeler, 
Bozok’ta Cebbarzadeler, Bilecik’te Kalyoncu Mustafa, Bolu’da Hacı Ahmet oğlu 
İbrahim bunların en önemlileriydi (Karal, 1983:89-90; TSK Tarihi 3/5, 1978). 
Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa, Rumeli ve Anadoluda bulunan bütün ayanları devlet 
işlerini görüşmek üzere İstanbul’a çağırdı.  İstanbul’da büyük bir toplantı yapıldı. 
Tarihimizde “Meşveret-i amme” adıyla anılan bu toplantının sonunda “Sened-i İttifak” 
isimli sözleşme imzalandı. Osmanlı tarihinde bir eşi daha görülmeyen bu sözleşmeyle 
ayanlara, derebeylik sistemine benzeyen bazı haklar tanınmıştı. Sadrazam mevcut 
orduyla bunlarla savaşamayacağının farkında olduğu için böyle bir girişime mecbur 
kalmıştı. Fakat ayanlar ve hanedanların bir kısmı zaten bu çağrıya uymayarak İstanbul’a 
gelmemişti.  İttifak senedinin altında devleti temsilen 21 imza bulunurken, hanedan 
temsilcilerinden sadece 4 imza (Karaosmanoğlu, Çirmen Mutasarrıfı, Cebbar Zade, 
Serezli  İsmail) bulunmaktadır. Ancak burada dikkati çeken nokta, bu sözleşmede 
padişahın imzasının bulunmayışıdır. Bir çeşit anayasaya benzeyen bu sözleşme 
tamamen Alemdar Mustafa Paşa’nın insiyatifiyle hazırlanmış ve bu nedenle de padişah 
II. Mahmut’un daha o zaman içten içe tepkisini çekmiştir (Berkes, 2004:137-145; Karal, 
1983:92-93). 
Ayanların memleketlerine dönmelerinden sonra, Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa, 
askeri ıslahatlara girişti. Daha önce gönderdiği bir ön emirle, Nizam-ı Cedit’in Anadolu 
 
154


Yüklə 1,36 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   50   51   52   53   54   55   56   57   ...   82




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə