I
biçimde olabilir. Ger>3İ olarak, destantara baka, kısa
şiirlerdir.
3. Yarışmalı şiir türü: Bilgi ve şairlik gücü yönlerin
den âşıklar arasında bir yarışmayı, bir boy ölçüşmeyi
şiire niteiik olarak veren türdür bu. Âşık geleneğinde baş
lıca iki çeşidi vardır. Birincisi, âşıkların çalıp çağırdıkları
kahvelerde, bu sanatçıları bir türlü sınamadan geçirme
olan «muammâ asma» törenidir. Kahvenin sahibi, ya da
çevrenin bir ileri geleni, bir türlü bilmeceyi bir levhaya
yazarak kahveye asar, ve onun şiirle çözülmesini kah-
veya uğrayan âşıklardan bekler; başaran, muammâ sahi
binin ve dinleyicilerin bahşışlarını kazanır. İkinci töre,
âşıkların karşılıklı birbirine sorular sormak, ya da bulun
ması güç, nâdir uyaklarla şiir söylemeyi önermek şeklin
de yarışmalardır. Bu çeşit karşılaşmalar günümüzde de
süre gidiyor. Bu türe giren şiirler de her biçimde söylene
biliyor.
4. Öğretiiik şiir türü: Belli bir «teknik» deyim altın
da gösterilmemekle beraber âşıkların şiirlerinin büyük bir
toplamı bu tür içine girer; öğüt vermek, türlü bilgileri öğ
retmek, yaşamın çeşitli cilveleri ile edinilmiş tecrübeler
den, ve onlardan çıkarılabilecek derslerden dinleyicilerini
yararlandırmak amaciyle âşıkın söylediği şiirlerdir bun
lar. Kimi âşıkların bu tür şiirlerinden kopmuş dizeler ya
■da bendler, bir atasözü gücü ile, çağdan çağa dillerde do
laşır. Öğretici şiirler de her biçimde söylenir.
Biçim ve tür konusuna son vermeden birkaç önemh
noktaya dikkati çekmeliyim. Halkbilimi konularının pek
çoğunun incelenmesinde olduğu gibi, âşık şiiri için de
kullandığımız «teknik» deyimlerin ancak bir bölümü ge
leneğin malı olan sözlerden alınmıştır; onların da hepsini
gelenekteki dar ya da geniş, donmuş ya da kaypak an-
lamlariyle kullanmadığımızı unutmamak gerektir. Örne
ğin, koşma deyimi, Kastamonu bölgesi halkedebiyatı ge
29
leneğinde 11 heceli ve belli bir ezgiyle söylenen bir şiir
çeşidini gösterir; başka bölgelerde ve çeşitli çağlarda de
ğişik biçim ve ezgilere de ad olmuştur; biz onu, yalnız
11 'lileri değil, 8 hecelileri de kapsayan, ve ezgileri hesa
ba katmadan, nazım biçimi olarak, 1. bend: a b a b ya da
a b c b , 2'nci bend: d d d b... uyak şemasına uygun bü
tün şiirleri kapsayan bir «teknik deyim», bilimlik söz ola
rak kullanıyoruz. Bundan başka, biçimlerin ve türlerin
kümelenmesinde de kendimizi geleneğin kaypak ve ka
rarsız kurallarına bağlı saymıyoruz; onun verilerinden ya
rarlanmakla yetiniyoruz; gerçekten de gelenekteki kural
lar Türkiye'nin bütün bölgelerine ve bütün tarih çağları
na yaygın bir birlik, ortaklık göstermezler; halkedebiya-
tını bir bilim konusu olarak incelemeye kalkışınca, onun
çeşitli sorunlarını sistemleştirmek, olguları, karmaşıklık
larından arındırarak kümelendirip
tanımlamak zorunlu
olur. Hikmet Dizdaroğlu'nun «Türk Dili» dergisinin halk-
edebiyatı özel sayısındaki (c. XIX, sayı 207, aralık 1968,
s. 186 - 293) Halk şiirinde türler (*) başlıklı etraflı, dolgun
incelemesinde ileri sürdüğü «halk şiirinde nazım biçimi
yoktur, tür vardır» yolundaki yargı, onun bu yöntem zo-
runluğunu hesaba katmamış olmasının bir sonucudur ve
yazarın, biçim ve tür sorunlarını birbirine karıştırmasına
yol açmıştır. O incelemede çok kez, tür kavramı altında
biçim sorunları üzerinde durulmuştur.
Yukarda birkaç sahifede — kitabımızın planı göz önün
de tutularak— b.çımierm ve türlerin ayrıntılı çeşitlenme
lerine giremediğimiz gibi, sözünü ettiğimiz ana biçim ve
türlere de metin örnekleri veremedik. Hem çeşitlenmeler,*
hem de örnekler üzerine bilgilerini tamamlamak isteyen
lere Dizdaroğlu'nun sözü geçen incelemesini salık veri
riz.
(*)
Bu inceleme, daha sonra, kitap olarak yayınlandı. (Halk
Şiirinde Türler. Ankara 1969. Türk Dil Kurumu yayını).
30
Soru 1 3 : T oplu m da derin iz bırakm ış ünlü âşık
lar kim lerdir?
XVI’ncı yüzyılın başlarından 1960’a kadar, yani aşağı
yukarı dört buçuk yüzyıllık süre içerisinde gelmiş geç
miş, adları ve şiirleri halkın belleğinde, ya da onları be
ğenen, seven kişilerin himmetiyle yazılı kaynaklarda yer
etmiş âşıkların sayısı nedir? Bunu kestirmek bugün için
olanaksızdır; yaklaşık bir sayım denemesi bile yapılma
mıştır. Birkaç rakam verelim:
Fuad Köprülü'nün Türk
sazşairleri'nde (cilt il ve III, 1940) 122 şairden seçmeler
vardır.
Bizim, sözlü ve yazılı kaynaklardan metinlerini der
lediğimiz
halk şairleri için
düzenlediğimiz
iki listede
(«Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi» c. I
s. 102 - 105 ve c. V. s. 324) 156 ad sıralanmıştır. Bu üç
liste birleştirilince 246 ad elde edilir. Saadettin Nüzhet
Ergun'un yalnız üç cildi yayınlanmış olan Türk Şairleri'nde
A - E harflerinde 160 halk şairinin (âşık, bektaşî ve baş
ka tarîkat şairlerinden «halk» şiiri biçim ve türlerinde
şiir söylemiş olanlar) adları ve metinleri yer alır; bu eser
tamamlanmış olsaydı, 28 harfte, halk şairlerinin sayısı
yaklaşık bir hesapla 750'yi bulacaktı denebilir.
Bu konudaki araştırmaların bugünkü durumunda, ya
ni halk şairleri üzerinde yapılmış yayınların tam bir bib
liyografyası ile yayınlanmamış arşiv ve yazma gereçle
rinden çıkarılmış adların bir sayımı yapılacak olsa, yukar-
daki 750 rakamının çok üstünde bir rakam elde edileceği
ni sanıyoruz.
Âşık edebiyatını halkedebiyatına konu edinince, es
tetik bakımından olsun, toplum sorunları ve konuları ba
kımından olsun, herhangi bir değerlendirmeye gitmeden
bu geleneğe mal olmuş bütün âşıkları ve onların bütün
yaratmalarını incelemek zorunluğu belirir. Çünkü bizim
Dostları ilə paylaş: |