TüRKİye büYÜk millet mecliSİ


Grafik 52.1.3. AİLE KURUMUNUN HUKUKSAL TEMELLERİ



Yüklə 3,61 Mb.
səhifə16/54
tarix26.08.2018
ölçüsü3,61 Mb.
#64465
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   54

Grafik 52.1.3. AİLE KURUMUNUN HUKUKSAL TEMELLERİ

Grafik 53. 1.3.1. Aile Kurumu, Evlenme ve Boşanma Hakkındaki Ulusal Mevzuat

Grafik 54.1.3.1.1. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası


  1. Genel Esaslar

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 2 nci maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtildikten sonra, 5 inci maddesinde; kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak, temel hak ve hürriyetler ile sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmak, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmanın devletin temel amaç ve görevleri arasında yer aldığı hüküm altına alınmıştır.

Anayasa'nın "kanun önünde eşitlik" kenar başlıklı 10 uncu maddesinde, herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu belirtilmiştir. Maddeye 2004 yılında eklenen fıkra ile, kadınlar ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğu, devletin bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlü olduğu düzenlenmiş, 2010 yılında yapılan değişiklik hükmüyle de, bu maksatla alınacak tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamayacağı; çocuklar, yaşlılar, engelliler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirlerin de eşitlik ilkesine aykırı sayılamayacağı öngörülmüştür.



  1. Temel Haklar ve Ödevler

Anayasa'nın temel hak ve hürriyetlerin niteliğine ilişkin 12 nci maddesinde, herkesin, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahip olduğu, temel hak ve hürriyetlerin, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva edeceği ifade edilmiştir.

  1. Kişinin Hakları ve Ödevleri

Anayasa'nın 17 nci maddesinde herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu, tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamayacağı, rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamayacağı, kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamayacağı hükmü yer almaktadır.

Hiç kimsenin zorla çalıştırılamayacağı ve angaryanın yasak olduğu Anayasa'nın 18 inci maddesinde öngörülmüş olup, 19 uncu maddesinde ise herkesin kişi hürriyeti ve güvenliğine sahip olduğu, şekil ve şartları kanunda gösterilen haller dışında kimsenin hürriyetinden yoksun bırakılamayacağı belirtilmiştir.

Herkesin, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu, özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamayacağı Anayasa'nın 20 inci maddesi ile güvence altına alınmıştır.

Konut dokunulmazlığı 21 inci madde ile düzenlenmiş olup, herkesin haberleşme hürriyetine sahip olduğu ve haberleşmenin gizliliği 22 nci madde kapsamında öngörülmüş, yerleşme ve seyahat hürriyeti ise 23 üncü madde ile hüküm altına alınmıştır.

Anayasa'nın 36 ncı maddesinde herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş, 40 ıncı maddesinde ise Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkesin, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahip olduğu öngörülmüştür.


  1. Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler

Anayasa'nın 41 inci maddesinde 2010 yılında yapılan değişiklikle, maddenin kenar başlığı "Ailenin korunması ve çocuk hakları" olarak düzenlenmiştir. Madde içeriğinde, ailenin Türk toplumunun temeli olduğu ve eşler arasında eşitliğe dayandığı, devletin, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alarak teşkilatı kuracağı belirtilmiştir. Yine maddeye aynı yıl eklenen fıkra ile, devletin, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alacağı hükmü öngörülmüştür.

Kimsenin eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamayacağı, ilköğretimin kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunlu ve devlet okullarında parasız olduğu 42 nci madde kapsamında düzenlenmiştir.



Çalışma hakkı ve ödevi 49 uncu maddede düzenlenmiş olup, kimsenin, yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamayacağı, küçükler, kadınlar ile bedeni ve ruhi yetersizliği olanların çalışma şartları bakımından özel olarak korunacakları 50 nci madde ile hüküm altına alınmıştır.

  1. Milletlerarası Andlaşmaları Uygun Bulma

Anayasa'nın 90 ıncı maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarca yapılacak andlaşmaların onaylanmasının, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlı olduğu hükmü yer almaktadır. Ayrıca, usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmaların kanun hükmünde olduğu, bunlar hakkında Anayasa'ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi'ne başvurulamayacağı belirtilmiştir. Maddenin son fıkrasına 2010 yılında eklenen cümle ile, usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda, milletlerarası andlaşma hükümlerinin esas alınacağı hükmü öngörülmüştür.

Grafik 55.1.3.1.2. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu


Kanun, 22/11/2001 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edildikten sonra 08/12/2001 tarihli ve 24607 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış, 01/01/2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

  1. Kişilik

Türk Medeni Kanununun 8, 11, 12, 23 ve 24 üncü maddelerinde düzenlenmiştir.

  1. Evlenme

Evlenme yaşı, evlenme engelleri Türk Medeni Kanununun 124, 125, 129 ve 133 üncü maddelerinde düzenlenmiştir.

  1. Boşanma

Türk Medeni Kanununun 161-166 ıncı maddelerinde boşanma sebepleri düzenlenmiş, boşanma nedenleri olarak zina, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, terk ve evlilik birliğinin sarsılması gösterilmiştir. Boşanma davasının açılması ile hakimin alacağı tedbirlere ilişkin 169 uncu madde, boşanma halinde kadının kişisel durumu 173 üncü maddede, kusur halinde hüküm altına alınacak tazminatlar 174 üncü maddede, yoksulluk nafakası 175 inci maddede düzenlenmiştir.



  1. Evliliğin Genel Hükümleri

Türk Medeni Kanunu evliliğin genel hükümlerini 185 vd. maddelerinde hüküm altına almıştır. Kadının soyadı 187 nci maddede, evlilik birliğinin temsili 188 inci maddede, eşlerden birinin meslek seçimi 192 nci maddede, aile konutu 194 üncü maddede, hakimin müdahalesi 195-196 ncı maddelerde, parasal katkı 197 nci maddede, tasarruf yetkisinin sınırlanması 199 uncu maddede düzenlenmiştir.

  1. Eşler Arasındaki Mal Rejimi

Türk Medeni Kanununun 202-281 inci maddeler arasında düzenlenmiştir.

  1. Soybağının Kurulması

Kanunun 282 nci maddesine göre, çocuk ile ana arasında soybağı doğumla kurulur. Aynı maddeye göre çocuk ile baba arasındaki soybağı ise, ana ile evlilik, tanıma veya hakim hükmüyle kurulur. Ayrıca soybağı evlat edinme yoluyla da kurulur.

  1. Soybağının Hükümleri

Türk Medeni Kanununun 321- 331 inci maddeler arasında düzenlenmiştir.

  1. Velayet

Türk Medeni Kanununun 335-351 inci maddeler arasında düzenlenmiştir.

  1. Nafaka Yükümlülüğü

Türk Medeni Kanununun 364 üncü maddesine göre, herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. Kardeşlerin nafaka yükümlülükleri, refah içinde bulunmalarına bağlıdır. Eş ile ana ve babanın bakım borçlarına ilişkin hükümler saklıdır.

  1. Yasal Mirasçılar

Türk Medeni Kanununun 495-499 maddelerinde düzenlenmiştir.

Grafik 56.1.3.1.3. 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun


08/03/2012 tarihinde kabul edilen Kanun, 20/03/2012 tarihli ve 28239 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Kanunun amacı, şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. Mülki amirce alınacak tedbirler 3 üncü maddede ve hakim tarafından alınacak tedbirler 4 ve 5 inci maddelerde açıklanmıştır. Tedbir kararlarının bildirimi ve uygulanması ve ilgili birimlerin görevleri 10, 11 ve 13 üncü maddelerde, destek hizmetleri 15 inci maddede, kurumlar arası koordinasyon ve eğitim 16 ncı maddede, mali hükümler ise 17-20 nci maddelerde düzenlenmiştir.


Grafik 57.1.3.1.4. 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu


26/09/2004 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilerek 12/10/2004 tarihli ve 25611 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu, 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Soykırım, insanlığa karşı suçlar TCK 76-80 maddeleri arasında, Hayata Karşı Suçlar 81,82 ve 84 üncü maddelerde, Vücut Dokunulmazlığına Karşı Suçlar 86, 87 ve 88 inci maddelerde, İşkence ve Eziyet Suçu 94-96 ncı maddelerde, Koruma, Gözetim, Yardım veya Bidirim Yükümlülüğünün İhlali 97 ve 98 inci maddelerde, Çocuk Düşürtme, Düşürme ve Kısırlaştırma 99-101 inci maddelerde, Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar 102-105 inci maddelerde, Hürriyete Karşı Suçlar 106-124 üncü maddelerde, Şerefe Karşı Suçlar 125 inci maddede, Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar 132-136 ncı maddelerde, Malvarlığına Karşı Suçlar 141, 148, 151-155, 157 ve 167 nci maddelerde, Genel Ahlaka Karşı Suçlar 225-229 uncu maddelerde, Aile Düzenine Karşı Suçlar 230-234 üncü maddelerde, Bilişim Alanına Karşı Suçlar 245 inci maddede, Adliyeye Karşı Suçlar 278, 280 ve 287 nci maddelerde düzenlenmiştir.



1.3.1.5. Anayasa Mahkemesi Kararları

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın Yüksek Mahkemeler kenar başlıklı 146 ve devamı maddelerinde Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş, esas, çalışma usulleri, verilen kararların hukuki niteliği düzenlenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 153 üncü maddesinin son fıkrasında, Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlayacağı düzenlenmiştir. Buna göre, Anayasa Mahkemesi kararları, ilk derece aile mahkemeleri ile bu davalara bakacak olan bölge adliye mahkemeleri ve temyiz mahkemelerini bağlamaktadır.



1.3.1.6. Aile Kurumu, Evlenme ve Boşanma Hakkındaki Diğer Kanunlar

A. 5393 sayılı Belediye Kanunu

Belediyelerin görev ve sorumluluklarının düzenlendiği 13, 14 ve 15 inci maddelerinde, şahısların ailelerin yaşamlarını devam ettirebilmek için yüklendiği görevler açıklanmıştır. Özellikle, kadın ve çocuklar için koruma evleri açma görevi, bırakılmış ve bulunmuş çocukları koruyup gözetme, korunma görevi belediyelere verilmiştir.



B. 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu

926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 9 uncu maddesinde, askeri öğrenciliğe kabul için evli olmama koşulu, aynı Kanunun 22 inci maddesinde ise öğrencilikten ilişkisinin kesilmesine dair hükümleri mevcuttur.



C. 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu

Türk vatandaşlığının doğumla ve diğer hallerle kazanılması 2, 5, 9, 16 ve 17 nci maddelerde düzenlenmiştir.



D. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, 4857 sayılı İş Kanunu

Türk Medeni Kanununun ve Türk Borçlar Kanunun genel nitelikli hükümleri uygun düştüğü ölçüde özel hukuk alanına giren çekişme konusu tüm özel hukuk ilişkilerine uygulanır. Başka bir anlatımla Türk Medeni Kanununun ve Türk Borçlar Kanunun genel nitelikli hükümleri sadece medeni hukuk ilişkilerinde değil, ticaret hukuku, iş hukuku vesaire gibi özel hukuk alanına giren tüm özel hukuk ilişkilerine uygulanır.



E. 2004 sayılı İcra İflas Kanunu

Küçükle kişisel ilişki kurulması ve buna ilişkin ilamın infazının madde 25-25a-25b-25c teslime muhalefetin cezasının 341 inci maddede, mahkeme kararıyla takdir edilen nafakaların ödenmemesinin müeyyidesi 344 üncü maddede düzenlenmiştir. Arıca, 32 inci ve 354 üncü maddeler de konu ile bağlantılıdır.



F. 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu

Korunmaya ihtiyacı olan veya suça sürüklenen çocukların haklarının güvence altına alınmasına ilişkin tüm usul ve esasları düzenlenmektedir.



G. 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu

Korunmaya, bakıma veya yardıma muhtaç aile, çocuk, engelli, yaşlı ve diğer kişilere götürülen sosyal hizmetlere, bu hizmetleri yürütmek üzere kurulan teşkilatın görev, yetki, sorumlulukları ile faaliyetlerine ilişkin esas ve usuller düzenlenmiştir.



H. 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu

Kanunun amacı, kişinin doğumundan ölümüne kadar kişisel ve medeni durumuna, uyrukluğuna ve bunlarda meydana gelebilecek değişikliklere ait doğal ve hukuki olayların belirlenip saptanması, bu amaçla düzenlenmiş kütüklere yazılması, elektronik ortamda ulusal adres veri tabanının oluşturulması, nüfus kayıtları ile adres bilgilerinin ilişkilendirilmesini sağlamak olduğu anılan Kanunun 1 inci maddesinde açıklanmıştır. Kanunun 2 nci kitabında, evlendirme yetkisi ve tesciline, 3 üncü kitabında boşanma ve evliliğin iptalinin tesciline ilişkin hükümler mevcuttur.



I. 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun

Yabancılık unsuru taşıyan özel hukuka ilişkin işlem ve ilişkilerde uygulanacak hukuk, Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisi, yabancı kararların tanınması ve tenfizi bu Kanunla düzenlenmiştir. Kanunda yabancılık unsuru taşıyan, vesayet, velayet, nişanlanma, evlilik, boşanma, evlilik malları ve soy bağı kurulmasına ilişkin hükümler mevcuttur.



İ. Aile Kurumu, Evlenme ve Boşanma Hakkındaki Diğer Mevzuat

6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanuna İlişkin Uygulama Yönetmeliği, Evlendirme Yönetmeliği, Küçüklerin Evlat Edinilmesinde Aracılık Faaliyetlerinin Yürütülmesine İlişkin Tüzük, Türk Medeni Kanununun Velayet Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzük gibi düzenleyici mevzuatlarımız mevcuttur.


Grafik 58.1.3.2. Aile Kurumu, Evlenme ve Boşanma Hakkındaki Uluslar Arası Sözleşmeler


  1. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi

10/12/1948 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilmiş olup, Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu'nun 06/04/1949 tarihli ve 9119 sayılı kararıyla, Beyannamenin Resmi Gazete’de yayımlanmasından sonra, okullarda ve diğer eğitim müesseselerinde okutulması ve yorumlanması, Beyanname hakkında radyo ve gazetelerde münasip neşriyatta bulunulmasına karar verilmiş, Bakanlar Kurulu Kararı ve Beyanname, 27/05/1949 tarihli ve 7217 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.

İnsanlara eşit ve devredilemez haklar tanınması hususunun, hürriyet, adalet ve dünya barışının temeli olduğu belirtilen Beyanname, çağdaş insan haklarını yansıtan bir belge niteliğindedir. Bu Beyannamede, sadece medeni ve siyasi haklar değil, çalışma, öğrenim, dinlenme gibi ekonomik, toplumsal ve kültürel haklara da yer verilerek önem atfedilmiştir.



  1. Avrupa İnsan Haklarının Temel Özgürlükleri Koruma Sözleşmesi

4/11/1950 tarihinde Roma'da imzalanan sözleşme, Türkiye tarafından 10/03/1954 tarihli ve 6366 sayılı Kanunla onaylanmıştır (R.G. 19/03/1954-8662). Ülkemiz bakımından Sözleşme, 18/05/1954 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Sözleşme, insan hakları ve temel özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesini amaç edinmiş, insan haklarını uluslararası düzeyde güvence altına almıştır. Sözleşmeyle, başta insan haklarına saygı yükümlülüğü olmak üzere, yaşama hakkı, işkence yasağı, kölelik ve zorla çalıştırma yasağı, adil yargılanma hakkı, özel hayatın ve aile hayatının korunması, evlenme hakkı gibi birçok hak ve özgürlüklere vurgu yapılmış olup, Sözleşmenin 14 üncü maddesinde, bu sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanmanın, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya kökten, ulusal bir azınlığa mensupluk, servet, doğum veya herhangi başka bir durum bakımından hiçbir ayrıcalık yapılmadan sağlanacağı belirtilmiştir.



3) Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 16/12/1966 tarih ve 2200 A (XXI) sayılı Kararıyla kabul edilip imza, onay ve katılıma açılmıştır. Sözleşme 49. maddeye uygun olarak 23/03/1976 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye Sözleşmeyi 15/08/2000 tarihinde imzalamıştır. 4/06/2003 tarih 4868 sayılı Kanunla onaylanmış, Ülkemiz tarafından 23/09/2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Süreyle sınırlı değildir.

Taraf devlet kendi ülkesinde yaşayan ve yetkisi altında olan tüm bireylere ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal, ulusal, toplumsal köken, mülkiyet, doğum ya da başka statü bakımından ayrım yapmaksızın tüm hakları sağlamak ve göstermekle yükümlüdür. Amacı, bu sözleşme kapsamında yer alan tüm medeni ve siyasal haklardan kadın, erkek, çocuk, yaşlı tüm bireylerin eşit olarak yararlanmasını sağlamak ve bu hakları güvence altına almaktır.

Örneğin, 17 nci maddede “Hiç kimsenin özel hayatına ailesine, evine ya da haberleşmesine keyfi ya da yasadışı müdahale edilemez, hiç kimsenin şeref ve itibarına yasal olmayan tecavüzlerde bulunulamaz.” gibi.



4) Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW)

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda 18/12/1979 tarihinde kabul edilen Sözleşme 3/09/1981 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Sözleşmeye katılmamız 11/06/1985 tarihli ve 3232 sayılı Kanunla uygun bulunmuş olup, Ülkemiz Sözleşmeyi 24/07/1985 gün ve 85/9722 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla onaylamıştır. Sözleşme, 14/10/1985 tarihli ve 18898 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandıktan sonra 19/01/1986 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Sözleşme, temel insan haklarına vurgu yaparak, insanlara karşı ayrımcılığın kabul edilemezliği prensibinden hareketle cinsiyete dayalı ayrımcılık yapılamayacağını, kadınlarla erkeklerin eşit olduğunu, kadınlara karşı ayrımcılığın, hak eşitliği ile insan şeref ve haysiyetine saygı ilkelerini ihlal ettiğini, sözleşmeye taraf devletlerin kadınlar ile erkeklerin tüm ekonomik, sosyal kültürel, medeni ve siyasi haklardan eşit olarak yararlanmalarını temin mükellefiyeti bulunduğunu belirtmiştir.

5) Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi)

11/06/ 2011 tarihinde İstanbul'da imzalanan, 24/11/2011 tarihli ve 6251 sayılı Kanunla uygun bulunan Sözleşmenin onaylanması, Bakanlar Kurulu'nca 10/02/2012 tarihinde kararlaştırılmıştır. Sözleşme onay yeter sayısına ulaşılmış olması nedeniyle (8’i Avrupa Konseyi olmak üzere 10 ülke) 1/08/2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Sözleşme, uluslararası hukukta kadına karşı şiddet ve aile içi şiddet konusunu insan hakları bağlamında ele alan, bağlayıcılığı ve yaptırım gücü olan ilk sözleşme niteliğini taşımaktadır.



6) Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine İlişkin İhtiyari Protokol

8/09/2000 tarihinde New York'ta imzalanan ve 30/07/2002 tarihli ve 4770 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan İhtiyari Protokolün onaylanması, Bakanlar Kurulu tarafından 26/08/2002 tarihinde kararlaştırılarak 18/09/2002 tarihli ve 24880 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

Bu protokol ile, taraf devletler, Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi'ne yapılacak olan başvuruları kabul ve inceleme yetkisini tanımış olmaktadır.

7) Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi

4/04/1997 tarihinde imzalanan Sözleşme, 3/12/2003 tarih ve 5013 sayılı Kanunla onaylanmış ve 20 Nisan 2004 tarihinde 25439 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.

Biyoloji ve tıbbın uygulanmasında tüm bireylerin özel hayatlarına saygı gösterilerek biyoloji ve tıbbın uygulanmasında eşit haklara sahip oldukları ve bu hakların korunması amaçlanmıştır.

Örneğin, 14 üncü maddede “Doğacak çocuğun cinsiyetini seçmek amacıyla tıbben destekli döllenmenin yasak olması, 20 nci maddede “Organ alınmasına muvafakat etme yeteneği olmayan kişilerden olan verici şahsın alıcının kız ya da erkek kardeşi olması halinde bu izni bizzat verebileceği” hükümleri gibi.



8) Çocuk Haklarına Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesi (Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi)

14/09/1990 tarihinde imzalanan Sözleşme, 9/12/1994 tarihinde 4958 sayılı Kanunla onaylanmış, 11/12/1994 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Sözleşme ile, her çocuğun hiçbir ayrım gözetilmeksizin kendi anne babası ya da yasal veli, temsilcisinin sahip olduğu tüm haklara aynen sahip olduğu ve bu hakların korunması amaçlanmıştır.

1 inci maddede özel durumlar hariç 18 yaşına kadar her insanın çocuk sayılacağı açıklanmıştır.

12 nci maddede, görüşlerini açıklama yeteneğine sahip çocuğun kendisiyle ilgili her konuda görüşünü ifade edebileceği, adli ve idari kovuşturmada görüşünün alınması gerektiği hüküm altına alınmıştır. Ülkemizde özellikle velayet davalarının tamamında bu madde göz önüne alınmaktadır.

9) Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi

Sözleşme 25/01/1996 tarihinde Strasbourg’da imzalanmış ve 21. maddeye uygun olarak 1/07/2000 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye Sözleşmeyi 9/06/1999 tarihinde imzalamış ve 18/01/2001 tarihinde onaylamıştır. 4620 Sayılı Onay Kanunu 1/02/2001 gün ve 24743 Sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.

Sözleşmenin amacı, 18 yaşına ulaşmamış çocukların adli merci önündeki onları ilgilendiren davalarda özellikle ikametleri, kişisel ilişki kurulması, ebeveynleri ile olan velayet sorumluluklarına ilişkin davalarda haklarını korumak ve gözetmektir.

Özellikle Sözleşmenin 3 üncü ve 6 ncı maddesi Ülkemizdeki davalarda uygulanmaktadır.



10) Çocukların Korunması ve Ülkeler Arası Evlat Edinme Konusunda İşbirliğine İlişkin Sözleşme

5/12/2001 tarihinde imzalanan Sözleşme, 14/01/2004 tarihli 5049 sayılı Kanunla onaylanmış, 1 Eylül 2004 tarihinde süresiz olarak yürürlüğe girmiştir.

Ülkeler arası bir ana-baba-çocuk ilişkisi kuran evlat edinmelerde uygulanmakta olup çocuğun temel hakları gözetilerek korunması kaçırılması, satılması ve ticaretinin önlenmesi amaçlanmıştır.

11) Küçüklerin Korunması Konusunda Makamların Yetkisine ve Uygulanacak Kanuna Dair Sözleşme

5/10/1961 tarihinde imzalanmış, 4/01/1977 tarih ve 2029 sayılı Kanunla onaylanmış, 24/10/1983 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Sözleşme, küçüklerin şahsını ve mallarını korumaya yönelik tedbirleri almaya yetkili makamları ve tedbir alınmasında uygulanacak kanunu göstermektedir. Küçüğün eski mutad meskeninin bulunduğu devletin makamları tarafından alınmış bulunan tedbirler, bu makamlara önceden haber verilmeden kaldırılamaz veya yerlerine yenileri konulamaz ( m.5/2).

Mutad meskeni akit devletlerden birinde bulunan bütün küçüklere bu sözleşme uygulanır.



12) Çocukların Velayetine İlişkin Kararların Tanınması ve Tenfizi ile Çocukların Velayetinin Yeniden Tesisine İlişkin Avrupa Sözleşmesi (1980 tarihli Lüksemburg Sözleşmesi)

20/10/1997 tarihinde imzalanan Sözleşme, 4/08/1999 tarih, 4433 sayılı Kanunla onaylanmış, 1/06/2000 tarihinde yürürlüğe süresiz olarak girmiştir.

Sözleşmenin 1 inci maddesi ile, çocuk nitelemesinde “vatandaşlığı ne olursa olsun henüz 16 yaşının altında olan” dediği için çocuk 16 yaşın altı kabul edilmektedir.

Amacı, çocukların velayeti konusunda verilen kararların tanıma ve tenfizini kolaylaştırmaya yönelik önlemlerin alınması, bu yönde çocukların çıkarlarının korunmasıdır.

13) Uluslar arası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Veçhelerine Dair Sözleşme (25.10.1980 Tarihli Lahey Sözleşmesi)

21/01/1998 tarihinde imzalanan Sözleşme, 3/11/1999 tarih 4461 sayılı Kanunla onaylanmış, 1/08/2000 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Gayri kanuni yollardan götürülen ya da alı konulan çocukların bu yer değiştirmenin zararlı etkilerinden korumak ve mutad meskene derhal dönüşünü teminat altına almayı amaçlamaktadır.

Bu sözleşme uygulaması, çocuk 16 yaşına geldiğinde sona ermektedir. Sözleşmenin 4 üncü maddesine göre 16 yaşın altındaki insan çocuk sayılmıştır.



14) Çocuklara Karşı Nafaka Mükellefiyetine Uygulanacak Kanuna Dair Sözleşme (21.10.1956 tarihli Lahey Sözleşmesi)

10/06/1970 tarihinde imzalanan Sözleşme, 9/09/1971 tarih 1482 sayılı Kanunla onaylanmış, 25/04/1972 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Sözleşmenin amacı, evlenmemiş ve 21 yaşını doldurmamış sahih ya da gayri sahih nesepli yahut evlat edinilmiş bir çocuğun ihtiyacı olan nafakanın ve buna ilişkin davanın kim tarafından açılacağı veya yargılama hususlarını düzenlemektedir.

15) Çocuklara Karşı Nafaka Yükümlülüğü Konusundaki Kararların Tanınması ve Tenfizine İlişkin Sözleşme ( 15/04/1958 tarihli Lahey Sözleşmesi )

11/06/1968 tarihinde imzalanan Sözleşme, 14/09/1972 tarih, 1620 sayılı Kanunla onaylanmış, 27/06/1973 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Nesebi sahih, gayri sahih yahut evlat edinilmiş bir çocuğun uluslar arası ve ulusal nitelikteki nafaka talebi üzerine akit devletlerden birinde verilmiş olan nafaka kararının diğer akit devlette tanıma ve tenfizi sözleşmesi olup yan soy (civar) hısımları hakkında verilen nafaka kararlarına uygulanmamaktadır.

16) Nafaka Yükümlülüğüne Uygulanacak Kanuna Dair Sözleşme (2/10/1973 tarihli Lahey Sözleşmesi)

2/10/1973 tarihinde imzalanan Sözleşme, 3/11/1980 tarihli 2331 sayılı Kanunla onaylanmış, 1/11/1983 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Sözleşme, 1956 tarihli Lahey Sözleşmesinin devamı niteliğinde olup nesebi sahih olmayan bir çocuğa karşı nafaka yükümlülüğü yanında aile, hısımlık, evlilik yahut sıhriyet ilişkilerinden doğan nafaka yükümlülüklerini düzenler.

17) Nafaka Yükümlülüğü Konusunda Kararların Tanınması ve Tenfizine İlişkin Sözleşme ( 1973 sayılı Lahey Sözleşmesi )

2/10/1973 tarihinde imzalanan Sözleşme, 3/11/1980 tarih 2332 sayılı Kanunla onaylanmış, 1/11/1983 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Sözleşmede, evlilik ilişkisi içinde doğmayan çocuklar da dahil olmak üzere aile, hısımlı evlilik ya da sıhriyetten doğan münhasıran çocuklar için verilmiş nafaka yükümlülüğüne ilişkin kararların uygulanması amaçlanmıştır.

18) Nafaka Alacaklarının Yabancı Memleketlerde Tahsili ile İlgili Sözleşme

( 26/6/1956 tarihli New York Sözleşmesi )

31/12/1956 tarihinde imzalanan Sözleşme, 26/01/1971 tarih, 1331 sayılı kanunla onaylanmış, 2/07/1971 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Bu sözleşmenin uygulanmasına ilişkin Adalet Bakanlığının Uluslar arası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğünün 1/01/ 2006 gün, 64 Nolu Genelgesi Sözleşmenin ekindedir.

Sözleşmenin amacı, yabancı ülkede bulunan ve devletler yargısına tabi borçludan nafaka alacağının tahsilini kolaylaştırmaktır. Sözleşmenin uygulanabilmesinin temel koşulu nafaka alacaklısı ve nafaka borçlusunun ayrı ülkede olmalarıdır.



19) Meşru Olmayan Çocukların Ana Bakımından Nesebinin Tesisine İlişkin Sözleşme (12/9/1962 tarihli Brüksel Sözleşmesi)

12/09/1962 tarihinde imzalanan Sözleşme, 8/04/1965 tarih, 578 sayılı Kanunla onaylanmış, 12/01/1966 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Sözleşmenin amacı, evlilik dışı çocuğun doğum belgesinde anası olarak gözüken kişi ile ya da tanıma suretiyle anne ile soy bağının kurulmasını sağlamaktır.

20) Evlilik Dışı Doğan Çocukların Tanınmasına İlişkin Sözleşme (1980 tarihli Münih Sözleşmesi)

5/09/1980 tarihinde imzalanan Sözleşme, 26/03/1987 tarih, 3337 sayılı Kanunla onaylanmış, 25/09/1987 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Sözleşme, taraf olan devletler yönünden evlilik dışı doğan çocukların tanınmasını aynı ihtilaf kurallarının kabulü suretiyle kolaylaştırmak amacıyla düzenlenmiştir.

21) Evlenme ile Nesep Düzeltilmesi Hakkında Sözleşme (1970 tarihli Roma Sözleşmesi)

10/09/1970 tarihinde imzalanan Sözleşme, 17/04/1975 tarih, 1882 sayılı Kanunla onaylanmış, 2/05/1976 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Sözleşme, evlilik dışı doğan çocukların nesebinin düzeltilmesi, yabancı ülkede yapılmış olan nesep düzeltmelerinin tanınmasını ve açıklanmasını, benzer kurallar kabul etmek suretiyle kolaylaştırma amacıyla düzenlenmiştir.

22) Evlilik Bağına İlişkin Kararların Tanınmasına İlişkin Sözleşme (Lüksemburg Sözleşmesi)

8/09/1967 tarihinde imzalanan Sözleşme, 17/04/1975 tarih, 1884 sayılı Kanunla onaylanmış, 10/12/1977 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Sözleşme, evlilik bağının sona erdirilmesine, ayrılığa, evliliğin varlığı ve yokluğuna, geçerliliğine ya da butlanına ilişkin kararın diğer akit devletlerce tanınmasına ilişkin hükümleri ihtiva eder.

Uygulamada, yabancı mahkemeden verilen boşanma kararlarının tanınmasında başvurulan sözleşmedir.



23) Evlenme Ehliyet Belgesinin Verilmesine Dair Sözleşme (1976 tarihli Viyana Sözleşmesi)

8/09/1976 tarihinde imzalanan Sözleşme, 21/04/1988 tarih, 3436 sayılı Kanunla onaylanmış, 1/06/1989 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Bu sözleşmeye taraf olan devlet vatandaşının yabancı ülkede (sözleşmeye taraf olan diğer ülkede) evlenme akdi yapması amacıyla vatandaşı olduğu devlet makamları tarafından verilen ve evlenme akdinin yapılacağı ülkede geçerli kabul edilen evlenme engelleri bulunmadığını gösteren “evlenme ehliyet belgesi” verilmesine ilişkin ortak hükümleri ihtiva etmektedir.

Grafik 59.1.3.3. Aile Hukukunun Kurulması ve Düzenleme Alanı

Grafik 60.1.3.3.1. Evliliğin Kurulması


  1. Nişanlılık

Bilindiği üzere, evliliğin kurulmasının ilk basamağını bir erkekle bir kadının karşılıklı olarak evlenme vaadinde bulunmaları ile başlayan nişanlılık oluşturur.

Nişanlılık, Türk Medeni Kanununun 118-123 üncü maddeleri ile düzenleme konusu yapılmıştır. Nişanlanma, evlenmenin ön koşulu olup nişanlanma olmadan evlenmenin düşünülemeyeceği; birbiriyle evlenecek erkek ve kadın içlerinden birinin oturduğu yer evlendirme memurluğuna birlikte yazılı veya sözlü başvurusuyla evlenme kararının açıklanması anlamına gelmektedir.

Nişanlanmanın, evliliğin ön koşulu olmasının yanında, tarafların birbirini tanıma, gelenek görenek öğrenme ve evliliğe hazırlık işlevine sahip olduğu tabiidir.

Nişanlanmanın oluşabilmesi için ehliyetin varlığı, irade açıklaması, engelin bulunmaması, süre ve koşulun gerçekleşmesi gerekmektedir. Tam ehliyetliler (TMK m.10) tek başlarına kimseden izin almadan nişanlanabilirler. Kısıtlanmasına yeterli sebep bulunmamakla beraber korunması bakımından fiil ehliyeti kısmen sınırlandırılmış olan sınırlı ehliyetliye, yasal danışman atanmış olsa da, nişanlanma ehliyetine tam olarak sahiptirler. Erkek veya kadın 17 yaşını doldurmadıkça evlenemez. Ancak hakim, olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir sebeple 16 yaşını doldurmuş erkek ve kadının evlenmesine izin verebildiği halde (TMK m.24), nişanlanma yaşı 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda gösterilmemiştir. Bu sebeple, ayırt edinme gücüne sahip küçük ve ayırt etme gücüne sahip kısıtlının yasal temsilcisinin rızası ile nişanlanmasına izin verilebilir.

Nişanlanma iradesi taraflarca açıklanmalı, ciddi olmalı ve karşılıklı olmalıdır. Nişanlanma engelleri, Türk Medeni Kanununda sayılmamış olsa da, Türk Medeni Kanununun 129-133 üncü maddelerinde sayılmış bulunan kesin evlenme engellerinin bulunmaması, (evli olmak, sürekli ayırt etme gücünden yoksun olmamak, akıl hastalığı ve yakın hısımlık hususları) zımni olarak uygulanır.

Karşılıklı evlenme vaadinin gerçekleşmesi ile gerçekleşen nişanlanma sözleşmesinin borç ilişkisinden değil, oluşan güven ilişkisi sebebiyle taraflara evlenme, sadakat, yardımlaşma ve dayanışma yükümlülüğü yüklemektedir.



  1. NİŞANIN BOZULMASININ SONUÇLARI (TMK m.120-123)

Nişanlılık evlenme dışındaki bir sebeple sona ererse nişanlılar, birbirlerini veya ana babanın ya da onlar gibi davrananların diğer nişanlıya vermiş oldukları alışılmışın dışındaki hediyelerin geri verilmesini, haklı bir sebep olmaksızın nişanı bozan kusurlu tarafın koşulları bulunduğu takdirde diğerine maddi tazminat vereceği ve nişanın bozulması yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın da kusurlu diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesine yönelik dava açabilirler.

4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun gereğince, bu davalar aile mahkemelerinde, aile mahkemelerinin olmadığı yerlerde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen asliye hukuk mahkemelerince görülür. Yetkili mahkeme genel hükümlere göre belirlenir ve bu davalar nişanın bozulmasından itibaren bir yıl içerisinde açılmadığı takdirde zaman aşımına uğrar.


Grafik 61.1.3.3.2. Evlenme


Evlenme, Türk hukukuna göre aynı cinste bulunmayan iki kişinin hukuk düzeninin ön gördüğü şekilde süreklilik hedefiyle kurdukları hayat ortaklığıdır.

Evlenme töreni, evlendirme dairesinde evlendirme memurunun ve ayırt etme gücüne sahip ergin iki tanığın önünde açık olarak yapılır ( TMK m.141 ). Evlenme işleminin geçerli olarak yapılabilmesi için evlenecek kişilerin görevliler önünde bu amaca uygun irade bildiriminde bulunmaları yeterlidir. Evlendirme memuru evleneceklerden her birine birbiriyle evlenmek isteyip istemediklerini sorar. Evlenme, tarafların olumlu sözlü cevaplarını verdikleri anda oluşur ( TMK m.142 ).



  1. EVLENMENİN MADDİ KOŞULLARI ( TMK m. 124-133 )

Evlenmenin maddi koşulları, evlenme ehliyetinin bulunması ve evlenme engellerinin bulunmamasıdır.

A.a. Evlenme Ehliyetinin Bulunması (TMK m.124-128)

Evlenmenin gerçekleşebilmesi için, maddi koşullardan ilki evlenme ehliyetinin bulunmasıdır.

Evlenmenin herhangi bir kişi ile yapılabilmesini sağlayan evlenme ehliyeti genel evlenme ehliyetidir. On sekiz yaşını doldurmuş mahkemece vesayet altına alınmamış olan erkek ve kadın başka bir kimsenin rızası veya iznine bağlı olmaksızın evlenir. Kadın ve erkek 17 yaşını doldurmadıkça evlenemez ( TMK m. 124/1 ). Olağanüstü durumlarda kadın ve erkek 16 yaşı doldurmadıkça ve hakim izni olmadan evlenemez ( TMK m.124/2 ).

Kısıtlı ve küçükler yasal temsilcinin izni olmadıkça evlenemezler ( TMK m.127 ).



A.a.1. Ayırt Etme Gücü ( TMK m.125)

Ayırt etme gücü; nisbi, psikolojik, biyolojik olarak akla uygun biçimde davranma yeteneğine sahip olan kimsenin evlenmenin hayat ortaklığı, sürekli birliktelik, hak ve yükümlülüklere sahip olduğunu algılamasıdır. Ayırt etme gücü evlenme töreni sırasında bulunmalıdır. Sürekli ayırt etme gücünden yoksun olan kişinin evliliği mutlak butlan ile sakat olup bunun her zaman iptalinin istenebileceği, geçici yoksunluk halinde (TMK m.148) ise evliliğin nisbi butlan ile iptalinin istenebileceği mümkündür. Ayırt etme gücünden yoksun olan kişinin evliliği hakim kararına kadar geçerli bir evliliğin bütün sonuçlarını doğurur.

Evlenme ehliyetine sahip ancak küçük ya da kısıtlı olan kişilerin yasal temsilcisinin izni olmadan evlenmesi halinde evlilik nisbi butlan ile iptal edilebilir.

A.a.2. Evlenme Yaşı ( TMK m.124 )

4721 sayılı Türk Medeni Kanununda iki tür evlenme yaşı düzenlenmiştir.

Olağan evlenme yaşı Türk Medeni Kanunu 124/1 inci maddesinde açıklanmıştır; “Erkek veya kadın 17 yaşını doldurmadıkça evlenemez”. Türk Medeni Kanununun 11/1 inci maddesi kişilerin on sekiz yaşını doldurmasıyla ergin olduğunu açıklamıştır. 743 sayılı Türk Kanuni Medenisinde evlenme yaşının alt sınırı erkeklerde on yedi, kadınlarda on beş olarak düzenlenmişti. Bunun nedeni olarak evlilik dışı birlikteliklerin, yaş düzeltim davaları, evlenmeye izin davalarının önlenmesi evlilik dışı çocukların sayısını azaltma amaçlanmıştır. Ancak 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda olağan evlenme yaşını alt sınırı yeniden düzenlenirken “küçük yaştaki kızların evlendirilmesini gerek biyolojik gerek psikolojik açıdan olumsuz etkilerinin olduğu, orta öğrenim çağında bulunan on beş yaşındaki bir küçüğün evlenmesine izin verilmemesi gerektiği 743 sayılı Türk Kanuni Medenisinin kabulünden sonra halkın bilinçlendirildiği ve eğitildiği göz önünde tutulmak suretiyle her iki cins için yaş sınırı on yedi yaşın tamamlanması gerektiği yasanın gerekçesi olmuştur.

Evlenme yaşının üst sınırı 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda belirlenmemiştir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 124/2 nci maddede olağan dışı evlenme yaşı düzenlenmiştir. Olağan dışı evlenme yaşı kadın ve erkek için on altı yaş olarak belirlenmiştir. Uygulamada bu davaya olağan dışı evlenmeye izin davası denilmektedir. Olağan dışı evlenmeye izin davasının kabul edilebilmesi için izin istenilen kişinin on altı yaşını tamamlamış, olağanüstü durum ve pek önemli bir sebebin varlığının ispat edilmiş, kişinin evlenme olgunluğuna ulaşmış, olanak varsa yasal temsilcisinin dinlenilmiş olması ile belli kişi ile evlenmesine izin verilir. Olağan dışı evlenme yaşının altında bir evlilik yapılması halinde bu evlilik nisbi butlan sebebi ile iptali için dava açılabilir. Olağan dışı evlenme yaşının altında bir evlilik yapan kişi sonradan on sekiz yaşını doldurmak suretiyle ergin olur, kısıtlı olmaktan çıkar veya kadın gebe kalırsa evlenmenin iptaline karar verilemez.

A.b. Evlenme Engellerinin Bulunmaması ( TMK m.129-133 )

Türk Medeni Kanununda evlenme engelleri kesin evlenme engeli ve kesin olmayan evlenme engelleri olarak ayrılmıştır.

Kesin evlenme engeli olarak, eşlerden birinin evlenme sırasında evli bulunması, evlenme akdi sırasında ayırt etme gücünden sürekli yoksunluk, akıl hastalığı ve TMK 129 uncu maddede sayılan hısımlık gösterilmiştir.

Eşlerden birinin evlenme sırasında bir başkasıyla evli olması halinde evlilik mutlak butlanla batıldır. Yeniden evlenmek isteyen kişinin önceki evliliğinin ölüm, boşanma, gaiplik kararının veya butlanla sona ermesine ilişkin kararın kesinleşmesi ile sona erdiğini ispat etmek zorundadır.

Ayırt etme gücüne sahip olmayanlar evlenme iradelerini açıklayamayacak olduklarından evlenemezler ve sürekli yoksunluk halinde evlilik mutlak butlanla batıldır ( TMK 125, TMK m.145/2 ).

Evlenme sırasında neslin sağlığı için tehlike oluşturan ve evliliğe zarar veren her türlü akıl hastalığı evlenme için engel oluşturur. Ayırt etme gücünü kaldırmayacak şekilde akıl hastası olan kadın ve erkek evlenmelerinde tıbbi sakınca bulunmadığını resmi sağlık kurulu raporuyla belgelemişse evlenebilir (TMK m.133). Sağlık raporuyla ilgili usul ve esaslar sağlık alanındaki değişen ve gelişen şartlarda dikkate alınmak suretiyle Sağlık Bakanlığınca yayınlanacak genelge ile belirlenir.

Türk Medeni Kanununda açıklanan hısımlığın mevcudiyeti halinde de kesin evlenme engeli vardır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 129 uncu maddesi yasak olan akrabalık sayılmıştır. Üst soy ile alt soy (örneğin dede-torun), kardeşler arasında, amca, dayı, hala, teyze ile, evlilik sona ermiş olsa dahi eşlerden birinin diğer eşin üst soy ya da alt soyu (gelinin eski kayın pederi ile evlenmesi gibi ya da eşin kız çocuğunun üvey babasıyla evlenmesi gibi), evlat edinen ile evlatlık ya da bunlardan birinin diğerinin çocuğu ve eşi ile evlenmesi yasaktır.

Kesin olmayan evlenme engelleri olarak Türk Medeni Kanununun 132 nci maddesinde hüküm altına alınan bekleme süresi, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda yer alan askeri öğrencilik ile uygulamada bulaşıcı hastalıklar kabul edilmiştir. Evliliği sona ermiş kadın sona ermenin üzerinden üç yüz gün geçmedikçe evlenemez. Süre, doğurmakla, gebe olmadığına ilişkin doktor raporuyla ya da aynı eşlerin tekrar evlenmesinde dikkate alınmaz. 1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanununun 123-124 üncü maddesinde sayılan bulaşıcı hastalıklar kesin olmayan evlenme engelini oluşturur. Belirlenen bulaşıcı hastalıklara rağmen yapılan evlenmeler geçerlidir. 926 sayılı TSK Personel Kanunu ve ilgili yönetmeliklerde askeri öğrenciliğin başlangıç koşulu olarak evli olmama belirlenmiştir.



A.c. Evlenmenin Şekli Şartları (TMK m.134-144)

Evlenmenin geçerliliği için sadece maddi koşulların değil şekli koşulların da gerçekleşmesi gerekir. Geçerli bir evlilik için evlenme başvurusu, evlenme töreni sırasında uygulanacak şekli koşullar evlenme töreninden sonra ise aile cüzdanı verilmesi ve evlenme kütüğüne kayıt işlemi ile gerçekleşir. Evlenmenin sıkı şekil şartlarına tabi tutulması zorlama evliliklerin, ahlaka aykırı evliliklerin, acele evliliklerin ve gizli birlikteliklerin önlenmesini sağlar.



A.c.1. Evlenme Başvurusunda Şekil Koşulları

Evlenmenin şekli koşulları 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun yanı sıra Evlendirme Yönetmeliğinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.

Evlendirme memurluğuna birbiriyle evlenecek kadın ve erkek birlikte (TMK m. 134/1) ya da ayrı olarak başvurabilirler. Yerleşim yeri köy ya da belde olan ve yabancı uyruklu kişilerle evlenecek Türk vatandaşları, yerleşim yerlerine bağlı bulunduğu il veya ilçe belediye evlendirme memurluklarına ya da o yerin ilçe nüfus müdürlüğüne evlenme başvurusunda bulunabilirler. Her iki evlendirme memurluğunda evlenmeye esas olacak belgeler tamamlanır ve bir dosyada birleştirmek üzere evlenme akdinin yapılacağı yer evlendirme memurluğuna gönderilir.

Evlendirme yönetmeliği hükümlerine göre doldurulan ve aksi ispat edilinceye kadar doğruluğu kabul edilen evlenmek istenildiğine dair başvuru, evlenme beyannamesi ile yazılı veya sözlü olarak yapılabilir (TMK m. 135). Evlenme başvurusunda yazılı ya da sözlü olarak yapılsa da taraflarca imzalanır. İmza atamayanlar, sağır ve dilsizler için Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunundaki hükümler ve Evlendirme Yönetmeliğindeki hükümler uygulanır. Evlendirme işlemleri, İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık Genel Müdürlüğünce düzenlenir. Genel Müdürlük evlendirme işlemlerinin Türk Medeni Kanunuyla getirilen temel kurallara ve bu yönetmelik esaslarına uygun olarak yürütülmesini sağlar, iş ve işlemlerini takip eder, denetler ve denetlettirir.

Evlenme başvurusu yapacak taraflar Türk vatandaşı ise belediye bulunan yerlerde belediye başkanı ya da bu işle görevlendirilen memura; köylerde muhtara; dış temsilciliklerde Evlendirme Yönetmeliğinde belirtilen dış temsilcilik ile diplomatik temsilcilikler ve konsolosluklara taraflardan biri yabancı ise bu makamlar haricinde yabancı şahsın dahil olduğu vatandaşlık kanunları çerçevesinde yetkili olan merciye yapılır.

Türk Medeni Kanununun 136 ncı maddesinde evlenmeye ilişkin belgelerin başvuru sırasında evlendirme memurluğuna verilmesi zorunluluğu açıktır. Evlenme beyannamesi, fotoğraflı nüfus cüzdanı örneği, sağlık ya da resmi sağlık kurulu raporu, vesikalık fotoğraf, nüfus kayıt örneği ve evlenme ehliyet belgesi, önceki evliliği sona ermiş ise buna ilişkin belge, izne bağlılık var ise (vasi ya da yasal temsilci) rıza belgesi sunulmalıdır.

Türk Medeni Kanununun 137/1 inci fıkrasında evlenme başvurusundan sonra başvurunun incelenmesi düzenlenmiştir. Türk Medeni Kanununun 139/1 inci fıkrasında evlendirme memuru tarafından evlenme başvurusu ve buna eklenmesi gereken belgelerin incelenerek, noksanlık görülmez ya da görülen mevcut noksanlığın tamamlanması halinde evlendirme memurunun evlenme dilekçesini onaylayarak evlenme başvurusunu kabul edeceği açıklanmıştır. Yapılan inceleme sonucunda evlenme koşullarının başvurunun usulüne uygun olmaması, evlenme ehliyetinin olmaması ve evlenme engelinin bulunması nedeniyle evlendirme memuru tarafından başvuru reddedilir (TMK m.139/2). Evlendirme memurunun red kararı kesin nitelikte olmayıp Türk Medeni Kanununun 138 inci maddesi gereğince aile mahkemesine (aile mahkemesi olmadığı yerlerde asliye hukuk mahkemesine) itiraz edilebilir.

Evlenme töreni yapılırken tarafların bizzat aynı anda hazır bulunmaları gerekmektedir. Evlenecek kişi başvuru işlemini vekil aracılığıyla yürütebilir ise de vekaletle evlenme yapılamaz (Ev. Yön. m.27/3). Evlendirme memuru evleneceklerden her birine birbirleriyle evlenmek isteyip istemediklerini sorar. Evlenme, tarafların olumlu sözlü cevaplarını verdikleri anda oluşur. Taraflar, Türkçe bilmedikleri takdirde tercüman aracılığıyla, sağır ya da dilsiz ise yazılı ya da işaret dili bilen bir tercüman yardımıyla iradelerini açıklarlar. Bu beyan evlendirme memuru ve tanıkların huzurunda aleni olarak yapılır (Ev. Yön. m.27).

Evlendirme töreni, evlendirme dairesinde ya da tarafların belirlediği ve töreni yönetecek memurun da onayladığı yerde yapılabilir (TMK m. 141). Evlendirme memuru tarafından yapılan evlenmeler tarafların ve tanıkların imzalarının, imza atamayanlar yönünden Hukuk Muhakemeleri Kanunundaki hükümlere göre yapılan işlemler neticesinde tamamlanır ve nüfus kütüğüne işlenir (TMK m. 142). Evlenme törenin bitiminde kimler arasında evlilik yapıldığını gösteren aile cüzdanı taraflara verilir. Aile cüzdanı gösterilmeden evlenmenin dini töreni yapılamaz (TMK m. 143)

A.d. Evliliğin İptali Sebepleri ve Sonuçları

Evlilik, aynı cinste bulunmayan iki kişinin hukuk düzeninin öngördüğü şekilde süreklilik hedefiyle kurdukları hayat ortaklığıdır. Evlenmenin hükümsüzlüğü; evlenmenin yokluğu, evlenmenin butlanı ve evlenmenin muvazaalı yapılması olarak ayrılır.



A.d.1. Evlenmenin Yokluğu (Yok Evlilik)

4721 sayılı Türk Medeni Kanununda yokluk kavramı mevcut değildir. Butlan hallerinde evlilik kurulmuş ama geçerli bir şekilde kurulmamıştır. Buna karşılık yokluk hallerinde evlenme hiç kurulmamıştır. Başka bir anlatımla geçerli şekilde kurulmayan evlilikler yok hükmündedir.

Evlenmenin yokluk sebepleri; evlenmenin aynı cinsten kişiler arasında yapılması, evlendirme memuru bulunmadan yapılması ve taraflar hazır bulunmadan yapılması olarak sayılır. Bu sayılanların varlığı halinde evlenme kendiliğinden hükümsüz olup boşanma ve iptal davası açılmasına olanak olmayıp sadece evlenmenin yokluğunun tespiti davası açılabilir; kayıt var ise kaydın düzeltilmesi dava edilebilir. Evliliği uzun süreli olması yokluğu ortadan kaldırmaz. Özel bir kanun var ise, evlilik tescil edilebilir. Örneğin 743 sayılı Türk Kanuni Medenisinden önce birden çok kadınla evlilik yani şer’i evlilik olduğunda buna dayalı olarak eşler ve doğan çocuklar yönünden 743 sayılı ve 4721 sayılı Medeni Kanunları miras ve soy bağına ilişkin hükümleri lehe olarak uygulanır.

A.d.2. Evlenmenin Butlanı (Batıl Olan Evlenmeler ) (TMK m.145-160)

Evlenmenin butlanı geçersiz olarak kurulmuş olan bir evlenmenin Kanunda öngörülen sebep ve koşullara dayanarak mahkeme kararıyla sona erdirilmesidir. Geçersiz bir şekilde kurulan evlilik kendiliğinden sona ermez. Batıl bir evlilik ancak hakim kararıyla sona erecektir. Evlenmenin butlanı, mutlak ve nisbi butlan halleri olarak ayrılır.



A.d.2.a. Mutlak Butlan (TMK m.145-147)

Mutlak butlanla sakat olan evlilik kamu düzenini zedelediğinden sakatlık herkesi ilgilendirmektedir. Evlenme sırasında evli bulunmak (TMK m.130, TMK m.145/b.1), evlenme sırasında ayırt etme gücünden sürekli yoksunluk (TMK m.125, TMK m. 145/b.2), evlenmeye engel olacak derecede akıl hastalığı (TMK m.133, TMK 145/b.3), evlenmeye engel olacak derecede hısımlık (TMK m. 129, TMK 145/b.4), olağan dışı evlenme yaşının altında evlilik yapılması mutlak butlan sebepleridir.

Evli olan şahsın yeniden evlenmesi halinde mutlak butlan kararı verilmeden önce evlilik sona ermiş ise ikinci evlenmenin geçerliliği ikinci evlilikteki diğer eşin iyi niyetli olması yani diğer eş evli bir kimseyle evlendiğini bilmiyor ya da bilemesi gerekmiyorsa bu evlenmenin butlanına karar verilemeyeceğinden ikinci evlilik geçerlidir (TMK m. 147/3). Evlendiği kişinin evli olduğunu bile bile evlenen eşin hukuken korunur bir tarafı yoktur. Bundaki amaç ile resmi nikah ve tek eşliliğin korunması düşünülmüş, gayri resmi birlikteliklerin önüne geçmek amaçlanmıştır.

Evlenme sırasında ayırt etme gücünden yoksunluk geçici bir sebeple oluşmuş ise evlilik mutlak butlan ile değil nisbi butlan ile sakat hale geldiğinden evlenmenin iptali akit sırasında geçici bir sebeple ayırt etme gücünden yoksun olan eş tarafından dava edebilir, ilgililer ve Cumhuriyet savcısının bu halde dava açma hakkı bulunmamaktadır.

Gerek olağan evlenme yaşı ve gerekse olağan dışı evlenme yaşı evlenme olgunluğu düşünülerek belirlenmiştir. Belirlenen yaş altı evlenme sürekli bir sebeple ayırt etme gücünden yoksun bulunma ile eş değer olduğundan olağan dışı evlenme yaşının yani on altı yaşın altında yapılan evlilikler de mutlak butlanla batıldır. On altı yaşına ulaşmış ancak olağan evlenme yaşına yani on yedi yaşına erişilmemiş ve evlenme izin kararı olmadan yapılan evlilikler de mutlak butlanla batıldır. Butlan kararı verilmeden önce eşlerin olağan evlenme yaşını doldurması halinde sadece yasal temsilcileri nisbi butlan sebebiyle evlenmenin iptalini dava edebilir. Ancak bu suretle evlenen kimse sonradan on sekiz yaşını doldurmak suretiyle ergin olur, kısıtlı olmaktan çıkar veya kadın gebe kalırsa evlenmenin iptaline karar verilmez.

A.d.2.b. Nisbi Butlan (TMK m.148-153)

Nisbi butlan, evlenme sırasında ayırt etme gücünden geçici yoksunluk ( TMK m.148), irade sakatlığı ( TMK m.149-151) ve yasal temsilcinin izninin bulunmaması (TMK m. 153/1) sebebiyle evlenmenin sakatlanmasına denir.

Nisbi butlanla sakat evlilikler hakimin kararına kadar geçerli evliliğin bütün sonuçlarını doğurur (TMK m.156). Evlenmenin nisbi butlanı kendiliğinden gerçekleşmeyeceği için dava açılması gerekmektedir. Nisbi butlanla sakat olan evliliğin hakim kararıyla sonlandırılması halinde kararın kesinleştiği tarih itibariyle butlan kararı ileriye etkili olur. Evlenmenin nisbi butlanla iptalini ilişkin karar mutlak butlanla iptalin aksine geçmişe etkili değildir. Nisbi butlanla sakat olan evlilik kamu düzenini değil tarafların düzenini zedelediğinden ileri sürülmesi her zaman mümkün değildir. Evliliğin kurulmasından sonra belirli bir süre (hak düşürücü süre) geçmiş olursa tarafların düzenini zedeleyen sakatlık ileri sürülemez. Nisbi butlan sebebiyle iptal davası açma hakkı iptal sebebinin öğrenildiği veya korkunun etkisinin ortadan kalktığı tarihten başlayarak altı ay ve her halde evlenmenin üzerinden beş yıl geçmekle düşer (TMK m.152); evlilik geçerli hale gelir. Nisbi butlanla iptal davası açma hakkı sadece eşlere veya yasal temsilciye verilmiştir.

Ayırt etme gücünden geçici yoksunlukta bu ayırt etme gücü sürekli olur ise açılacak dava mutla butlan davasıdır. İrade sakatlığı ise 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda özel maddeler halinde düzenlenmiştir. Bunlar; yanılma ( TMK m. 149), aldatma (TMK m. 150) ve korkutma (TMK m. 151) olarak belirtilmiştir.



A.d.2.c. Butlanı Gerektirmeyen Sebepler (TMK m.154-155)

4721 sayılı Türk Medeni Kanununda evlenmenin butlanını gerektirmeyen hususlar olarak bekleme süresine uymama ve şekil kurallarına uymama olarak gösterilmiştir.

Bekleme süresine uymama sadece kadınlar için belirlenmiştir. Bu süre çocukların neseplerinin düzgün tespiti açısından evliliği son bulan kadının yeniden evlenmesi için gereken üç yüz günlük süre olarak tanımlanmıştır. Evliliği sona ermiş olan kadın sona ermeden başlayarak üç yüz gün geçmedikçe evlenemez (TMK m.154, TMK m.132/1, Ev. Yön. m.2/1).

Şekil şartlarına uymama Türk Medeni Kanununun 155 inci maddesinde belirtilmiştir. Örnek verilirse, evlendirme töreninin tek tanıkla yapılması, evlendirme memurunun özel giysisini giymemesi, tanığın kimliğinin alınmaması, evlendirme tanıklarının tarafları tanımaması gibi hususlardır.



A.d.2.d. Butlan Kararlarının Hükmü (TMK m.156-158)

Butlan kararı eşler arasında sakat olarak kurulmuş olan evliliğin ortadan kaldırmak için verilmektedir. Butlan davası açılmış olsa bile evlenme, hakimin kararının kesinleşme tarihine kadar geçerli bir evliliğin bütün sonuçlarını doğurur (TMK m. 156). Dolayısıyla, eşler birlikte yaşamak birbirlerine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar. Dava açıldıktan sonra ise davanın devamı süresince barınmaya, geçime, çocukların bakım ve korunması ile malların yönetimine ilişkin geçici önlemlerin alınmasını aile mahkemesinden isteme hakları olduğu gibi hakim tarafından resen bu yönde gerekli tedbirler de alınır.

Evlenmenin mutlak ya da nisbi butlan ile iptaline ilişkin kararlar geçmişe etkili değildir. Butlan kararı verilmesi halinde bu evlilikten doğan çocuklar ana ve baba iyi niyetli olmasalar bile evlilik içinde doğmuş sayılırlar (TMK m.157/1; TMK m. 285/1). Evliliğin sona ermesinden sonra üç yüz gün içinde doğan çocuk da evlilik içinde doğmuş sayılır. Boşanmaya ilişkin hükümler çocuklar yönünden uygulanır. Yani velayet, kişisel ilişki ve iştirak nafakası ( TMK m.182) hakkında karar verilir. Butlan kararı verilen evlilikte Türk vatandaşı ana ya da babadan dünyaya gelen çocuklar da Türk vatandaşlığını korur (TVatK m.7/1).

Evlenmenin butlanına karar verildiğinde iyi niyetli olan eş bu evlenmeyle kazandığı kişisel durumunu korur (TMK m.158/1). İyi niyetli olmayan eş ise, miras hakkını, daha önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendisine sağlanan hakları (TMK m.158), vatandaşlık hakkını (TVatK m.16/3) ve evlenmeyle kazandığı erginliği (TMK 11/2) kaybeder.

Evlenmenin butlanına karar verildiğinde mal rejiminin tasfiyesi, eşler arasındaki tazminat istekleri, nafaka ve soyadı hakkında boşanmaya ilişkin hükümler uygulanır (TMK m.158; TMK m.174-175; TMK m.173).

A.d.3. Evlenmenin Muvazaalı Yapılması (Muvazaalı Evlilik)

Uygulamada değişik sebeplerle muvazaalı evlenmeler de gerçekleştirilmektedir. Gerçek amaç evlenme akdinin altında gizlenmektedir. Vatandaşlık kazanabilmek, yurt dışına çalışma için çıkabilmek, yurt dışında tedavi olabilmek, yurt dışında okumak vb. nedenlerle yapılabilmekte ancak, Türk hukuk sistemi ve Yargıtay uygulamalarında muvazaalı evlilik kabul edilmemekte yani evlenmedeki gerçek amaç farklı olsa bile Türk Medeni Kanunu ve ilgili yönetmeliklere uygun olarak geçerli kurulmuş evliliğin muvazaa sebebiyle iptali istenememektedir.



Yüklə 3,61 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   54




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə