Uluslararasi sempozyumu



Yüklə 26,8 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə142/307
tarix11.09.2018
ölçüsü26,8 Mb.
#67808
1   ...   138   139   140   141   142   143   144   145   ...   307

397

Gürol PEHLİVAN 

a.b.c.Eylemler Dizisi

Kazan’ın evini yağmalayan kâfirler, ona daha ne kadar zarar verebilecek-

lerini düşünürler:

6

Kâfir eydür: “Begler, Kazanun tavla 

tavla şehbaz atlarını binmişüz, altun 

akçasını yagmalamışuz, kırk yigidilen 

oglı Uruzı tutsak etmişüz, katar katar 

develerini yetmişüz, kırk ince bellü 

kızılan Kazanun helalını tutmışuz. Bu 

hayfları biz Kazana etmişüz” dedi (21a-

b/13-4)


Tekvur eydür: “Begler, Kazana aceb iş 

oldı. Malını menalini evini oglını kızını 

örme saçlu karıcık anasını biz almışuz” 

(84b-85a/13-1)

Alıntıda  görüldüğü  gibi,  D,  yapılanları  tek  tek  sayarak  sözlü  anlatımın 

tekrar ilkesine uygun hareket etmektedir. İç kafiyelerle örülmüş bu tekrarlar, 

destanın hatırlanmasını kolaylaştırmaktadır. Öte yandan V, D’nin söylemedi-

ği “Örme saçli karıcık anası”nın esir edildiği bilgisini tekrar etmiştir. İleride 

göreceğimiz üzere V, anne hususunda hassas davranmaktadır. Bu durum, des-

tanın kurgusunda yer alan anne hassasiyetinin ilk göstergesidir.

Bu arada D’de Şökli Melik’in yüksek rütbeli adamlarına “beyler” diye ses-

lenmesi kurgusal bir hata gibi görünmektedir, aynı durum hemen aşağıdaki şu 

kısım için de geçerlidir:



7

Şökli Melik eydür: “Mere aznavur, ne 

hayfumız kaldı?” (21b/5-6)

Şökli Melik eydür: “Nedür?” (85a/1)

Anlatıcı, kötüler için kullanılan bu sıfatı Şökli Melik’e söyletmektedir. İlk 

bakışta bu durum kurgusal bir hata olarak görülebilir. Ancak bu eserin asılda 

sözlü olduğu düşünülürse mesele anlaşılacaktır. Sözlü anlatım esnasında din-

leyenleriyle yakın temasta bulunan anlatıcı, hikâye içerisinde kahramanlarla 

özdeşlik kurmakta ve taraf tutmaktadır. Kâfirleri küçük düşürücü kelimeleri 

kurgu içinde söylememesi gereken kişilere söyletebildiği gibi, aslında Türk-

ler tarafından kullanılan unvanları düşman için de zikredebilmektedir. Bunda 

anlatıcının kâfirler arasındaki unvanları bilmemesinin de etkisi vardır. Desta-

nı yazıya geçiren derleyici bu yapıların bir kısmını metinde bırakmış, diğer 

müstensihler de ondan kopyalamışlar, bazen de düzeltmişlerdir. 

Kâfirler, Kapılı Kara Derbend’de Kazan’ın koyun sürüsü olduğunu hatır-

larlar ve altı yüz kişilik bir kuvvet gönderirler. Bu sırada bu sürüye bakan 

Karaçuk Çoban, kötü bir rüya görür ve kardeşleri Kıyan Gücü ve Demir Gü-



398 Salur Kazan’ın Evinin Yağmalanması Destanı’nın Yaratımında Müstensihlerin Etkisi 

cü’nü yanına alarak hazırlık yapmaya başlar. Ağılın kapısını berkitir, yanına 

sapanıyla atabilmek için taş yığar. Burada ilginç olan husus, çobanın gördüğü 

rüyanın gerçekliği üzerinde hiç şüpheye düşmeden hazırlıklara başlamasıdır. 

Ortaçağ dünyasında rüyanın bir bilgilenme vasıtası olarak gücü hatırlanırsa, 

bunda şaşırtıcı bir yan yoktur. Rüyayı bu dünya ve ötesi hakkında bilgi alı-

nabilecek bir boyuta açılan kapı olarak düşünen bir zihniyet

9

 için Karaçuk 



Çoban’ın yaptıkları doğaldır.  Bu sırada kâfirler gelirler ve Karaçuk Çoban’a 

sürüyü teslim etmesi için teklifte bulunurlar. Gerek kâfirlerin teklifi gerekse 

Karaçuk Çoban’ın cevabı manzumdur. Burada Karaçuk, kâfirleri aşağılamak-

ta onlara tepeden bakmaktadır. Dede Korkut destanlarında mizahi unsurlara 

rastlanan ilk yer burasıdır. Mizah, ötekini küçültmek için kullanılan bir si-

lahtır. Karaçuk’un istediklerini yapmayacağını anlayan kâfirler saldırırlarsa 

da başarısız olup geri çekilmek zorunda kalırlar. Mücadele esnasında Kara-

çuk’un iki kardeşi ölür, kendisi yaralanır. Kepeneğini yakıp “korumsu” ede-

rek yarasına bastırır.

Öte yandan Salur Kazan bir rüya görür:

Meger, hanum, ol gece kalın Oguzun 

devleti, Bayındır Hanun güyegüsi, Ulaş 

oglı Salur Kazan kara kaygulu vakıa 

gördi. Sermürdi, öri durdı, eydür: “Bilür 



misin, karındaşum Kara Göne, düşümde 

ne görindi? Kara kaygulu vakıa gördüm. 

Yumrugumda dalbıyan şahin menüm 



kuşumı alur gördüm (23a/9-13)

Bu tarafda Kazan Beg gece yaturken kay-

gulu  vakıa  gördi.  Vakıasında  oynandı

eydür:  “Begler,  kara  kura  düş  gördüm. 

Yumrıgumda  dalbıyan  şahin  kuşum  öldi 

(85b/11-12)

Yukarıdaki alıntının ilk cümlesinde D, Salur Kazan’la ilgili sıkça rastlanan 

epiteti veriyorken, V’de epitet verilmemiştir. Bu farklılığın sebebini anlamak 

için destanın bir üst cümlesine bakmak gerekmektedir. Karaçuk Çoban, ba-

şına gelen işlerin ardından yalnız ve yaralı halde otururken Salur Kazan’a 

seslenir:

9    Türk  edebiyatında  rüyanın  işlevleri  için  bkz.  Ferial  Ghazoul  Hopkins,  “The  Hature 

and Function of the Dream Motif in Türkish Folk Literature”, I. Uluslararası Türk Folklor 

Kongresi Bildirileri, II, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 1976, s. 133-145; Umay Günay, 

Türkiye’de Aşık Tarzı Şiir Geleneği ve Rüya Motifi, Ankara: Akçağ Yayınları, 1999, s. 89-96; 

Hasan Avni Yüksel, Türk-İslam Tasavvuf Geleneğinde Rüya, Ankara: Milli Eğitim Bakanlığı 

Yayınları, 1996, s. 21-71; bazı yazıya ulaşmamış topluluklar ve Batı geleneğinde rüya için ise 

bkz. Susan Parman, Rüya ve Kültür –Batı Entelektüel Geleneğinin Antropolojik İncelemesi-

çev. Kemal Başçı, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 2001.



Yüklə 26,8 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   138   139   140   141   142   143   144   145   ...   307




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə