440 Eskişehir ve Civarına Yapılan Selçuklu/Oğuz (Türkmen) Göçleri
alıkoymak mümkün olmamıştı.
10
Bu durumda, 1162 yılından sonra Eskişe-
hir (Sultanönü) ve Seyitgazi’nin doğusunun, yasal olarak Selçukluların eline
geçtiği söylenebilir.
11
Nihayet, 1176 Eylül’ünde Miryokephalon zaferinden sonra modern çağ-
ların Eskişehir’i iskan edilmeye başlandı. Bir göçmen konaklaması şeklin-
de başlayan yerleşme hiç bir plan ve program öngörmeden gelişti. Yeterli
bulunan doğal koşullar bir süre konaklayan göçmenlerin yerleşmesine yar-
dımcı olmuş, artan nüfusla birlikte burası bir uç kenti olarak gelişmiştir.
12
İmparator Manuel’in 1180 yılında ölümünden sonra, Eskişehir bölgesindeki
Bizans egemenliğinin iyice zayıfladığı anlaşılıyor. 1186 yılında iyice yaşla-
nan II. Kılıç Arslan, Anadolu Selçuklu Devletini on bir oğlu arasında paylaş-
tırdığında, Ankara merkez olmak üzere Çankırı, Kastamonu ve Eskişehir’i
melik Muhyiddin Mesud’un idaresine vermişti. 1197’de şehrin batısında yer
alan Bozüyük, Bizans sınırını teşkil etmekteydi. Bundan sonra Kütahya dahil
olmak üzere Orta Anadolu’nun batısının kısmen Selçuklu egemenliği altına
girdiği bilinmektedir. Bu dönemde, kuzeyden güneye Sinop, Eskişehir ve An-
talya hattı Türk-Bizans sınırı olma özelliğini muhafaza etmiş, Sultanönü de,
Selçuklu Devletinin vazgeçilmez bir uç vilayeti olmuştur.
13
II. Kılıç Arslan’dan sonra, yaklaşık kırk yıl batı sınırında Selçuklu Bizans
ilişkilerinin aynı düzeyde kaldığı ve siyasi bir kıpırdanma olmadığı görülür.
14
Ancak 13. yüzyılın ortalarından itibaren Babaî İsyanı (1240) gibi önemli
bir sosyal olayın patlak vermesi ve hemen sonrasındaki Moğol işgali (Kö-
sedağ Savaşı 1243) Anadolu’da nüfus hareketliliğini yeniden canlandırmış,
halk, Moğolların baskısıyla batıya doğru uç bölgelere göç etmiştir. Selçuk-
lu hükümdarları doğudan gelen kalabalık Türkmen guruplarını uç bölgelere,
Türk-Bizans sınırlarına sevk ediyorlardı. Bu dönemde 1240-1261 yılları ara-
sında Sultanönü-Kütahya arasındaki Türkmen Dağı denilen bölgede, üç yüz
bin civarında göçebe Türkmen halkı yaşıyordu.
15
10 Halime Doğru, “Eskişehir’de XIII. Yüzyıldan XX. Yüzyıla Salı Mescidi”, I. Uluslar
arası Dünden Bugüne Eskişehir Sempozyumu-Siyasi, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Yapı,
Bildiriler, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayınları, No: 1631, Eskişehir 2005, s. 10. (9-16)
11 O. Turan, age, s. 202; Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, Çeviri Fikret Işıltan,
TTK., Ankara 1999, s. 336.
12 H. Doğru, agm., s. 11.
13 O.Turan, age., s. 216-220; H. Doğru, aynı yer.
14 Bu dönem Selçuklu sultanları I. Gıyaseddin Keyhüsrev (1192-96/1205-11), II. Rükneddin
Süleymanşah (1196-1204), I. İzzeddin Keykavus (1211-1220) ve I. Alaeddin Keykubad
(1220-37)’dır.
15 O.Turan, age., s. 507.
441
Hasan Hüseyin ADALIOĞLU
Eskişehir ve civarına yerleşen Türkmenler arasında Osmanlıların ataları
olan Kayı Türkmenleri de vardı. I. Alaeddin Keykubad göçebe Türkmenleri
batı bölgelere sevk ve iskan ederken, 1230 yılında Kayıları Ankara yakınla-
rındaki Karacadağ’a yerleştirmişti. Bir süre sonra Ertuğrul Gazi idaresindeki
Türkmenler, Selçuklu sultanına müracaat ederek sürüleri için daha verimli
topraklara gitmek istediklerini söylediler. Sultan Alaeddin Keykubad da on-
lara, Eskişehir-Söğüt arasındaki bölgeye, yani Aşağı Sakarya Havzası’nda
bulunan verimli topraklara, yerleşmelerine izin verdi.
16
Ertuğrul Gazi ve beraberindeki Türkmenler, Söğüt’e yerleştikleri sırada
Eskişehir, merkezi Konya olan Selçuklu Devletine bağlı bir şehir olup, şehrin
yakınındaki Karacahisar Kalesi Bizanslıların elinde idi. Selçuklu Sultanı I.
Alaeddin Keykubad, ülkesinin batı sınırlarını emniyet altına almak için, 1231
yılında Eskişehir bölgesine geldiği sırada, Ertuğrul Bey sultanın huzuruna
giderek, ona bağlılığını bildirmiş, yanındaki kuvvetlerle beraber emrinde ol-
duğunu söylemişti. Nitekim Sultanın bu seferi sırasında Ertuğrul Gazi idare-
sindeki Selçuklu birlikleri ile Bizans arasında, bugünkü Pazaryeri-Bozöyük
arasındaki Ermeni Derbendi denilen yerde yapılan savaşı Selçuklu ordusu
kazandı. Bu zafer haberi, Sultanönü’nde bulunan I. Alaeddin Keykubad’a
iletildiğinde, sultan, Ertuğrul Gazi’yi taltif ederek Sultanönü’nü ona verdi.
Selçuklu sultanı daha sonra Karacahisar’ı kuşattı. Ancak bu sırada Moğolla-
rın Anadolu’ya girip birçok yeri yağmaladıkları haberi ulaşınca, kalenin mu-
hasara işini Ertuğrul Gazi’ye bırakarak Konya’ya döndü. Ertuğrul Gazi uzun
bir mücadeleden sonra Karacahisar’ı ele geçirerek kazandığı ganimetin beşte
birini Alaeddin Keykubat’a gönderdi. Sultan da Ertuğrul Gazi’nin bu hizmet-
lerine karşılık Söğüt’ü mülk olarak verdi.
17
Bu gelişmelerden sonra Eskişehir
ve civarında Selçuklu hakimiyetinin sağlandığı; cami, mescid ve zaviye gibi
binaların bu aşamadan sonra yapıldığını görüyoruz.
Türkler, yerleştikleri topraklarla bütünleşebilmek için çoğu zaman, eski-
den yaşadıkları yerlerin ya da mensup oldukları boyların adlarını vermişler-
dir. Nitekim bu dönemde bölgeye yerleşen Oğuz boylarının adlarını taşıyan
Sivrihisar’ın Yazır, Kınık, Döğer, Koçaş, Kepen, Ayvalı, Avşar; Mihallıçık’ın
Kayı, Büğdüz, Bayındır, Eymür, Eğri Bayad, Oğuz, Köpek; Alpu’nun Bozan
ve Yakakayı köyleri bunun göstergesidir. Yerleşim yerlerinin bazısı, önemli
16 Âşıkpaşazâde, Tevârih-i Âl-i Osman, nşr. Âli Bey, İstanbul 1332 (1914), s. 4; F. Başar,
“Osmanlıların Karacahisar’ı Fethi ve Eskişehir Civarına Hakim Olmaları”, s. 116-117.
17 Mehmed Neşrî, Kitâb-ı Cihan-nümâ, Yayınlayan: F. Reşit Unat-M. Altay Köymen,
Ankara 1987, I, s. 65-66; Fahameddin Başar, “Ertuğrul Gâzî” mad., Türkiye Diyanet Vakfı
İslam Ansiklopedisi, c. 11, s. 314-315.