sel değerler olmuştur. Oysa bu süreci yaşamak
zorunda kalan ülkemiz, binlerce yıllık birikime
sahip bir mimarlıklar ülkesidir.
Hedef: “Türkiye Mimarlık Politikası”
“Güneş girmeyen eve doktor girer”
Unutulan bir atasözümüz
Mimarlık kültürü ile toplum, mimarlık hizmeti
ile kullanıcı arasındaki bağın koparılması olum-
suz çevre oluşumunun en önemli nedenidir.
Yaşam yerlerimizin, mimarlık kültürü ve hiz-
metinden yoksun mekânlarla biçimlenmesine
neden olan bu kopuş, giderek yapı kültürünün
yozlaşması sonucunu yaratmıştır. Bugün artık,
bu mekânsal oluşumlar, yaşadığımız toplumsal-
kültürel erozyonun en etkin unsurları olarak,
geri dönülmez biçimde yaşamımızı biçimle-
mektedir.
Bu kısır döngüyü aşmak için, toplumsal-kültürel
yaşamımızda mimarlık ve mimarlık hizmeti et-
kin kılınmalıdır. Mimarlığın, sanatsal, kültürel,
insancıl ve işlevsel özellikleri ile toplumu ve
kentleri yeniden buluşturmak, kimlikli, uygar ve
esenlikli bir gelecek için, en güçlü güvenceler-
den biridir.
Ülkemiz insanı, yalnızca, tarih boyunca üret-
tiği mimarlık örnekleriyle övünmekle yetine-
mez; bugünün ve geleceğin gereksinimle-
rine de yanıt bulmalıdır. Doğayı, çevreyi ve
var olan tarihsel değerleri korumanın yanı
sıra, ülkemiz mimarlık birikimine koşut ola-
rak çağdaş ve kimlikli mimarlık değerlerinin
üretilmesinin koşullarını oluşturmalı, bütün
olumsuz koşullara karşın yaşamımıza anlam
katan günümüz mimarlık örneklerine değer
verebilmelidir.
Hedef, yerel ve bölgesel değerleri gözeten mi-
marlık örneklerine çağdaş mimarlık örneklerini
ekleyerek, ülkenin mimarlık varlığının artırılma-
sı, yerleşmelerin bu yolla yaşanabilir kılınması-
dır. Bu nedenlerle, kamu yönetim politikaları ve
uygulama programlarında ülke planlamasın-
dan başlayarak kent planlamanın ve mimarlığın
etkisinin artırılmasına olanak sağlayacak ilkelere
yer verilmelidir.
Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde olan ülkemi-
zin, uluslararası bağlamda eşit ve karşılıklı mi-
marlık hizmet sunumuna da rehberlik edecek
bu ilkeler çerçevesinde kalıcı, sürdürülebilir,
kimlikli ve çağdaş bir çevrenin ülke düzeyin-
de temel imar ve kentleşme hedefi olmasının
sağlanması; “binlerce yıllık mimarlıklar ül-
kesinin yeniden mimarlıkla buluşması” için
“Türkiye Mimarlık Politikası”na bir an önce
ulaşılmalıdır.
2013 Dünya
Mimarlık Günü Teması:
“MİMARLIK BİR KÜLTÜRDÜR”
Bilindiği gibi her sene Dünya Mimarlık Günü Ekim ayının
ilk pazartesi günü katlanmaktadır. Bu yıl Dünya Mimarlık Günü
teması olarak “Mimarlık Bir Kültürdür” teması belirlenmiş ve bu temanın
değişik etkinliklerle irdelenmesi önerilmiştir.
Güney Mimarlık dergisi olarak bu sayıdaki dosya temasının
benzer şekilde belirlenmesi ve konuya değişik bakış açılarıyla
yaklaşılmasını UIA’nın teması çerçevesinde meslek ortamına
bir katkı olarak görüyoruz. TMMOB Mimarlar Odası’nın
16 Temmuz 2013 tarihinde duyurduğu UIA bildirisini
sizlerle paylaşmak istedik.
Uluslararası Mimarlar Birliği (UIA) bu yıl 7 Ekim 2013’de kutlanacak Dünya Mimarlık Günü temasını
“Mimarlık bir kültürdür” (Culture-Architecture) olarak belirledi. Bu temayla UIA, UNESCO’nun
Çin’de taslağı hazırlanan “Sürdürülebilir Kalkınma Politikalarının Kalbine Kültürü Yerleştirmek”
bildirisine katkıda bulunmayı amaçlıyor.
Bu kapsamda; Mimarlık ve kültür arasındaki ilişki şöyle tanımlanıyor:
Mimarlık, kültürel ve sanatsal bir ifade biçimi ve toplumsal bir kültür öğesi oluşundan yola çıkarak
bütün dünyaya aittir, evrenseldir, hem de ürünleriyle bir yere aittir. Yereldir. Ülkelerin kültürel
birikiminin en önemli bölümüdür, kentlerin ya da ülkelerin uygarlık düzeyini gösterir. Ülkelerin
ve kentlerin dünyadaki yerlerini belirler, imgelerini oluşturur.
Toplumsal kültür, yapılı çevreyle yakından ilişkilidir. Kültür yapılı çevreye yansır, yapılı çevreden
beslenir ve yaşamı dönüştürür. İyi tasarlanmış yaşanabilir mekânlar, verimliliği artırır insanlara
kimlik verir ve onlara mutlu kılar.
2013 Dünya Mimarlık Günü Teması’nı Kültür ve Mimarlık olarak belirlerken, Uluslararası
Mimarlar Birliği, tüm dünyada mimarların çeşitliliğini, zenginliğini, hayal gücünü, tasarımları ve
farkındalıkları aracılığıyla açıklamak ve yorumlamak için kaynak oluşturmayı hedefliyor.
7 Ekim 2013 tarihinde, Dünya Mimarlık Günü’nde, Türkiye’de Mimarlar Odası mimarî süreçlerde
“kültür”ün önemini vurgulayan; kültürün, mesleki uygulama süreçlerinde, mimarların karşılaştığı
zorlukların çözümüne yardımcı rolünü örnekleyen etkinlikler düzenlemeye davet ediyor.
İletişim:
uia@uia-architectes.org
Bu etkinlik, UN-Habitat tarafından düzenlenen Dünya Habitat Günü ile birlikte
gerçekleştirilecektir.
Hangzhou bildirine ulaşmak için:
http://www.uia-architectes.org/sites/default/files/FinalHangzhouDeclaration20130517.pdf
GÜNEYMİMARLIK | EYLÜL2013 | SAYI 13 |
39
İNCELEME
“Tarihî camiler, kendi zamanlarının
toplumunun düşünce ve yaşam
tarzlarının yansımalarıdır. O
dönemin malzemesi olan taş, tuğla
ve ahşap ve o dönemin yapım
teknolojisi ile şekil bulmuşlardır.
Zaman içerinde kendini geliştirmiş
ve mükemmele erişmişlerdir. Bu
nedenle de içinde bulundukları
koşullarla uyum içerisinde olmuş ve
tarih içerisinde var olmuşlardır.
Günümüzde ise tamamen farklı
toplumsal ve teknolojik koşullarda,
aynı tip camilerin inşa edilmesi,
düşünsel bir çarpıklığın ifadesidir
ve modern kent imajını olumsuz
etkilemektedir. Bugünün malzeme
ve teknolojisi ile 500 yıl öncesini
taklit etme çabalaması anlaşılır bir
tutum değildir.”
Erkin ERTEN
Mimar
Prof. Dr.
Çukurova Üniversitesi Mimarlık Bölümü Başkanı
GEÇMİŞTEN
BUGÜNE CAMİ
MİMARİSİ
özgünlük içermeyen yapılar ortaya çıkmaktadır.
Dolayısıyla da gelenekselin kötü taklitleri ol-
maktan öteye geçememektedirler.
Yakın döneme kadar cami yapılarında kayda
değer bir gelişme görülmemekle birlikte iki
olgu göze çarpar: Kocatepe Camisi ve TBMM
Camii. Bu iki cami iki farklı görüşü; gelenekselliği
ve moderni yansıtır.
1962 yılında temelleri atılarak inşasına başla-
nan Kocatepe Camisi projesi, Vedat Dalokay
ve Doğan Tekelioğlu’nun yarışmada birincilik
kazandığı projedir. Ancak ilerleyen yıllarda ca-
miyi yaptıracak olan dernek, inşaatı durdurur
ve 1967’de bugün uygulanmış olan caminin
projesini, sipariş yöntemi ile yeniden hazırlatır.
Bugünkü cami 1987 yılında tamamlanır.
Bu cami ile aynı anlayışla ele alınan bir örnek
de Adana Merkez Camisi’dir. Cami, plan şeması
açısından Süleymaniye, görünüş kütle oranları,
cephe açısından Edirne Selimiye Camisi örnek
alınarak tasarlanmıştır. Nehir kıyısında, çevresin-
de yoğun yapılaşma olmayan geniş bir alanda
yer alan yapı, kütlesel olarak büyük boyutları ile
öne çıkmakta ve çevresi ile zayıf bir ilişki kura-
bilmektedir.
Dalokay daha sonra Pakistan İslamabad’ta Fay-
sal Camisi’ni modern tarzda tasarlar ve uygular.
Bugün bu cami İslamabad’ın simgesi durumuna
gelmiş ve mimarlık literatüründe yerini almıştır.
Cumhuriyet dönemi mimarlığı incelendiğinde,
cami mimarisine genellikle özen gösterilmedi-
ği, yapılanların ve yapılmakta olanların mimari
kalitelerinin neredeyse hiç önemsenmediği
açıkça görülür. Cami mimarisinde yaşanan ge-
nel kalitesizlik, giderek kanıksanmakta, konu ile
ilgili zaman zaman yapılan tartışmalar ve eleş-
tiriler yetersiz düzeyde kalmaktadır. Konu, son
zamanlarda İstanbul Çamlıca’ya yapılacak olan
cami projesi ile yine gündeme gelmiştir.
Dolayısıyla, bu eğitim döneminde bir panel dü-
zenlenmesi gündeme geldiğinde, konu olarak
ülkemizdeki cami mimarisinin ele alınması tara-
fımdan önerilmiştir.
Strüktür, işlev ve estetik özellikleri ile mimari
geçmişimizde çok önemli bir yer tutan camiler,
yapım teknikleri ve mimarileri açısından yapıl-
dıkları dönemlerde yenilik ve özgünlüklerin ön-
cüsü olmuşlardır. Bu konuda çok önemli mirasa
sahip olmamıza rağmen, Cumhuriyet döne-
minde üretilmiş özgün cami projeleri yok de-
necek düzeydedir. Neredeyse artık kalıplaşmış
olan projelerle yapılan bu binalar estetik açıdan
olumsuzlukları ve çevreleri ile uyumsuzlukları
ile de dikkati çekmektedirler.
Bugünün yenilikçi anlayışlarında da büyük
çoğunlukla Klasik Osmanlı dönemi camileri-
ne benzetme çabaları görülmektedir. Ancak
genellikle, o dönemin kütle düzenini ve oran-
tılarını yakalayamayan, estetik olmaktan uzak,
İslamabad Kral Faysal Camisi.
40
| GÜNEYMİMARLIK | EYLÜL2013 | SAYI 13