Üst Akıl İngiliz Derin Devletinin İçyüzü Cilt


Açık Toplum İdeolojisi ve Soros Vakfı



Yüklə 2,34 Mb.
səhifə23/34
tarix19.07.2018
ölçüsü2,34 Mb.
#56548
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   34

1. Açık Toplum İdeolojisi ve Soros Vakfı

İngiliz derin devletinin sahiplendiği ideolojilerden biri "açık toplum" anlayışıdır. İddiası ise şudur: Açık toplum anlayışı gündeme gelip devreye girdiğinde, özgürlüğü ve demokrasiyi esas alan ve şiddete karşı toleranslı, şeffaf bir devlet ortaya çıkacaktır. Ancak gerçekte buradaki amaç, şeffaflık kavramı adı altında, kişileri, ideolojik ve dini grupları fişlemek ve onlar üzerinde İngiliz derin devleti kontrolü sağlayabilmektir. Dahası, ülkeler üzerinde hegemonya kurmak; "turuncu", "kadife" gibi isimlerle yumuşatılmaya çalışılan ayaklanma, isyan ve devrimlere ortam hazırlamak; ülkelerin kendi halklarını kullanarak gizli ve örtülü darbeler gerçekleştirmek Açık Toplum ideolojisinin temelidir. Söz konusu ideoloji; barışçıl ve özgürlükçü görünüm altında kilit ülkelere ulaşmış ve ulaştığı her yerde isyanlar, ekonomik krizler, istikrarsızlıklar hakim olmuştur. Bunun en vahim örneklerinden biri, korkunç etkileri halen devam eden Arap Baharı'dır.

Türkiye'de de Gezi Olayları dahil olmak üzere uygulamaya geçirilen veya plan aşamasında durdurulan kalkışmalarda Açık Toplum ideolojisi daima arka plandadır. Bu konuya ilerleyen satırlarda delillerle yer verilecektir.

Açık toplum teorisyenleri, ideolojilerini kurgularken yine o göz boyayıcı, "özgürlük ve demokrasi" kelimeleri kullanılmış; açık toplum kavramı, özgürlük ve demokrasinin önemli bir şartı olarak sunulmuştur. İngiliz derin devletinin himayesindeki düşünce kuruluşları "açık toplum" başlıklı sayısız oturum yapıp sayısız rapor hazırlamışlardır. İngiliz derin devletinin himayesindeki medya, açık toplum fikrini her fırsatta göklere çıkarmıştır. İngiliz derin devletinin yancıları, hemen her imkanda bu kelimeleri kullanmış ve "ilerici bir ülke olmak için açık toplumun ne kadar önemli olduğunu" anlatıp durmuşlardır. Açık toplumun ne anlama geldiği konusunda pek kimsenin fikri yoktur; ama entelektüel görünmek ve demokrasi savunucusu gibi algılanmak bunu gerektirdiği için dilden düşmemektedir.

Özgürlük ve demokrasi, kuşkusuz son derece önemli iki kavramdır ve bu kavramlar asıl olarak Kuran'da savunulan ve en mükemmel şekilde Kuran'da tarif edilen kavramlardır. Dolayısıyla bu kavramların savunucusu ve koruyucusu olmak biz Müslümanlar için ulvi bir görevdir.

Buradaki anlatım ile varmak istediğimiz nokta, İngiliz derin devletinin, özgürlük ve demokrasi gibi iki önemli ve gerekli kavramı, kendi sinsi amaçları için kullanıyor olmasıdır. İngiliz derin devleti, istenileni yapmadığında insanları kolaylıkla "demokrasi karşıtı", "özgürlükler karşıtı", bilim karşıtı" olarak yaftalayabilmektedir. Bu suçlayıcı etiketler, söz konusu kişilerin kolaylıkla toplumdan dışlanmasına, bağnaz ve geri kafalı olarak addedilmesine yol açmaktadır. Bu stratejiyi kavramış olan derin devlet destekçileri kısa yoldan insanları damgalamayı tercih etmektedirler. Sadece insanlar değil bazı ülkelerde hükümetler dahi bu şekilde bir damgalamaya maruz kalmaktadırlar.

Açık toplum fikrini ortaya atan kişi Avusturya kökenli İngiliz felsefeci Karl Raimund Popper'dır. Popper gençlik yıllarında Marksist felsefeyi benimsemiş ve Avusturya Sosyal Demokrat İşçi Partisi'ne üye olmuştur. Bazı arkadaşlarının silahlı çatışmada ölmesinden sonra Marksizm'e sırtını döndüğü söylenmektedir.410

Popper, 1937'de Yeni Zelanda'ya yerleşmiş ve burada dünyaca tanınmasını sağlayan ve Türkçe'ye Açık Toplum ve Düşmanları olarak tercüme edilen eserini yazmıştır. 1946'da İngiltere'ye taşınarak İngiliz derin devletinin özel bir önem atfettiği London School of Economics'te (Londra Ekonomi Okulu) çalışmaya başlamıştır. Londra Üniversitesi'nde de Profesörlük yapan Popper, Kraliçe II. Elizabeth tarafından 1965'te şövalye ilan edilmiş, 1982'de de yine Kraliçe tarafından Onur Dostu Nişanı ile ödüllendirilmiştir.411

Popper'in ardından Açık Toplum ideolojisinin uygulayıcısı olarak karşımıza çıkan isim George Soros olmuştur. Soros, Popper'in sakıncalı ideolojisini çağımıza uyarlamış ve "renkli devrimler" adı altında dünyaya yıkım ve parçalanma getiren ayaklanmaların kurgulayıcısı olmuştur. İlerleyen satırlarda konu ile ilgili detayları okuyabilirsiniz.

Açık Toplum İdeolojisi ve Darwinizm

Eski bir komünist olan Karl Popper, gerçekte Açık Toplum fikri zemini dahilinde, devlet kontrolünün bulunmadığı, aile ve manevi değerlerin yok edildiği, komün sisteminin hakim olduğu bir sosyal düzenin; yani yine komünist sistemin hayalini kurmaktadır. Evrim fikrini toplum içinde yaygınlaştırarak, şeffaflık adı altında toplumun bazı kesimlerini kontrol altında tutarak, toplumları dini ve manevi tüm değerlerden uzaklaştırarak, aslında İngiliz derin devletinin hedeflediği toplum modelini kurgulamaktadır. Fakat bu model, "komünizm" gibi sakıncalı isimler altında değil, "açık toplum" adı altında daha çağdaş ve etiketinde özgürlükler kavramına yer veren sahte ideolojiler yoluyla gerçekleştirilecektir. Bunun için de, "özgürlükler" etiketine kanmış olan gençler kullanılacak ve komünist devrimler, bu defa özgürlüklerini isteyen, fakat gerçekte oyuna geldiğini anlamayan gençler kullanılarak gerçekleştirilecektir.

Açık toplum fikrinin babası sayılan Karl Popper, evrim teorisine her zaman son derece ilgi duyduğunu ve evrimi "bir gerçek olarak" kabullenmeye çok hazır olduğunu açıklamıştır.412 Darwin'in evrim teorisinin toplumlar için de geçerli olduğu iddiasını ilk savunan İngiliz antropolog Herbert Spencer'ın hatırası için Oxford Üniversitesi'nde "Evolution and The Tree of Knowledge" (Evrim ve Bilgi Ağacı) isimli bir ders vermiştir.

Popper, bilimsel kuramların bilimsel olabilmeleri için mutlaka doğrulanabilir ve yanlışlanabilir olmaları gerektiği iddiasıyla ortaya çıkmıştır.413 Oysa evrim teorisi Popper'in bu şartına uymamaktadır. Nitekim kendisi de "Darwinizm'in, test edilebilir bir bilimsel teori değil, metafizik bir araştırma programı ... olduğu sonucuna vardım."414 diyerek bunu açıkça ifade etmiştir. Dolayısıyla Darwinizm'in bilimsel hiçbir delili olmadığını bilmektedir. Popper'in non-teist yani Allahsız bir kuram olarak nitelendirdiği Darwinizm'i savunmasının tek sebebi, türettiği ideolojisine sahte bir altyapı hazırlıyor olmasıdır.415 (Allah'ı tenzih ederiz.)

Popper'in "açık toplum" fikrinin, komünizme ve faşizme karşı türetildiği iddiası gerçekleri yansıtmamaktadır. "Açık toplum" modeli, komünizmin şirin kavramlarla ve yeni bir ambalajla sunumundan başka bir şey değildir. Yöntemlerinin komünizmin yöntemlerinden, düşlediği toplum düzeninin komünizmin düşlediği toplum düzeninden hiçbir farkı yoktur. Komünist ideolojinin, işçi ihtilali veya köylü ihtilali yoluyla yapmayı planladığını, legal görünümlü sivil ayaklanmalar yoluyla yapmayı hedeflemektedir. Yine sınıfsız, kuralsız bir toplum kurma iddiasındadır.

Keza açık toplum, başta evrimi savunması ve ardından maneviyat, aile ve devletin olmadığı bir komün toplumunu tarif etmesi ile tümüyle komünist bir sosyal düzeni hedeflemektedir. Dinsiz ve cinsel anlamda her türlü serbestliğin yaşandığı, ahlaki tüm değerlerden uzak toplumlar hatırlanacağı gibi hep Marks'ın hayalleridir. Açık toplum teorisyenleri de örtülü bir şekilde bu hayat şeklini ön plana çıkarmaktadırlar. Demokrasi ve özgürlükler adı altında toplumlarda isyanlar çıkarma ve şiddeti körükleme, komünizmin "devrim" fikrinin temelini oluşturmaktadır.

Açık toplum teorisyenleri her ne kadar bu devrimlerin "barışçıl" olduğunu iddia etseler de gerçek bundan çok farklı olmaktadır. Sadece devrimler değil, söz konusu isyanların ve protestoların sonrasında bırakılan enkaz da, hedeflenen ülkeye yıllarca büyük belalar, yoksulluk, mutsuzluk getirmektedir. Açık Toplum fikrinin uzandığı her yer adeta bir batağa dönüşmektedir.

Açık Toplum İdeolojisi ve Homoseksüellik

İngiliz derin devleti, 4 asırlık dünyaya hakim olma mücadelesi sonrasında, manevi bağları zayıf olan toplumları kolayca yutabileceğini, buna mukabil manevi bağları güçlü toplumlardan direnç göreceğini anlamıştır. Bu nedenle, hedefindeki ülkelerin toplumlarının maneviyatlarını zayıflatmak, onun önemli bir önceliği olmaktadır.

Bu nedenle İngiliz derin devleti, toplumların manevi bağlarını zayıflatan ve onları manevi değerlerden uzaklaştıran olgulara özel bir önem vermektedir. Bu olgulardan biri de ahlaki dejenerasyon ve homoseksüelliktir.

"Açık Toplum" kavramını suiistimal eden kimi kuruluşlar, homoseksüelliği dünyanın dört bir yerinde açık bir biçimde desteklemekte ve bunun desteklenmesi için büyük bir medya çalışması yapmaktadır. Buradaki hedef homoseksüelliği, özellikle dini, ahlaki, manevi anlamda güçlü toplumlara benimsetebilmek ve onları dejenerasyona sürükleyebilmektir.

Homoseksüellik üç İbrahimi din tarafından haram sayılan bir fiil olduğundan, bu eylemin teşvik edilmesi, manevi değerleri zayıflatmanın ve dejenere etmenin bir yolu olarak görülmektedir.

Bu amaçla söz konusu kuruluşlar, homoseksüelliği destekleyen propagandalar yapmakta, organizasyonlar ve kampanyalar düzenlemektedir. Açık toplum zihniyetini destekleyen bir vakfın sitesinde bu amaçla pek çok yazı ve habere yer verilmiştir. Bazı başlıklar şöyledir: "İrlanda'da homoseksüellerin evlenmesi"; "Kırgızistan'da homoseksüellere sağlanan haklar"; "Doğu Afrika'da homoseksüel haklarının savunulması"; "Rusya'da homoseksüel hakları için mücadelenin teşvik edilmesi"; "Doğu Avrupa'da homoseksüel haklarının savunuculuğu"; "Kenya'da homoseksüel hakları için savaş"; "Gürcistan'da homoseksüeller için cesur bir adım"; "Moldova'da homoseksüel hakları"; "Birleşmiş Milletler'de homoseksüel hakları".416

Dikkat edilirse burada adı geçen ülkelerin büyük bir çoğunluğu Müslüman çoğunluğa sahiptir; bir kısmı da Rusya gibi hedefteki ülkelerdir. Amaç, manevi değerlerine bağlı toplumları en kısa yoldan manen zayıf hale getirebilmek, tehdit görülen ülkelerde de devletleri içten çökertebilmektir.

Örneğin söz konusu vakıflardan biri, "Adaletin T Hali" olarak isimlendirdiği bir projenin amacını kendi yaratılışlarını bozarak toplumu dejenere etme konusunda önemli bir yeri olan "transseksüel bireylerin toplum içinde güçlendirilmesi" olarak açıklamıştır. Proje kapsamında transseksüellere hukuki danışmanlık ve destek vermiş ve sosyal medyada kampanyalar düzenlemiştir.417

"Türkiye'deki LGBT Hareketi", Açık Toplum ideologları tarafından desteklenen bir proje olarak açıklanmıştır. Bu proje kapsamında British Council aracılığı ile Türkiye'ye getirilen homoseksüel İngiliz aktörler Ian McKellen ve Michael Cashman ile yapılan söyleşide yoğun olarak homoseksüellik propagandası yapılmıştır. McKellen "LGBTİ aktivistlerinin gerçek bir dayanışma içinde olması halinde oluşacak hareketin; toplumu, kurumları ve düşünceleri dönüştürme gücüne sahip olacağını" iddia ederek Açık Toplum'un hedefinin sözcülüğünü yapmıştır.418

Köşe yazarı Adnan Öksüz, Açık Toplum zihniyetini savunan bazı kurumların, Türkiye'de maddi yardımda bulunduğu STK'ların bir listesinin ortaya çıktığını belirtmiş ve konuyla ilgili olarak şunları yazmıştır:



Kadife devrimlerin ve gerilimlerin yaşandığı ülkelerde hep Soros'un adı ön plana çıkıyor. Karanlık planların uygulayıcısı, işte bu George Soros'un vakfı 2015 yılında Türkiye'deki sivil toplum kuruluşlarına tamı tamına 4.3 milyon TL destek verdi. Verdiği desteklerle 18 milyon TL tutarında proje geçekleştirildi.419

Habere göre Açık Toplum sistemini yaygınlaştıran George Soros'un desteklediği kurumlar arasında, İstanbul Homoseksüel Dayanışma Derneği, Kaos Homoseksüel Kültürel Araştırmalar ve Dayanışma Derneği, Uluslararası Şeffaflık Derneği ve Pembe Hayat Homoseksüel Dayanışma Derneği gibi kurumlar da bulunmaktadır.

Demokrasi ve özgürlükler iddiasıyla ön plana çıkan Açık Toplum ideolojisinin bu görünürdeki amaç ile homoseksüellik gibi eylemleri meşrulaştırma çabası, kesin olarak bağdaşmamaktadır. Demokrasi ve özgürlükler, toplumların dejenere hale getirilmesi ile sağlanamaz; tam tersine toplumun dejenere olması, toplumun kısa zaman içinde maddi ve manevi olarak çökmesi, tüm hayat sevincini kaybetmesi, mutsuzlaşması, öfkeli, kavgacı ve karamsar hale dönüşmesine neden olacak ve bu da, toplumlara özgürlük değil tam tersine baskıcılık getirecektir. Halkların mutsuz olduğu, karamsarlaştığı ülkeler ise kısa süre içinde çöküşe doğru ilerlemeye mahkumdur.

Elbette İngiliz derin devletinin asıl amacının zaten bu olduğunu unutmamak gerekmektedir. Daha önce de belirttiğimiz gibi "özgürlükler" ve "demokrasi", İngiliz derin devleti için daima bir kılıftır. İngiliz derin devleti, bu kılıf altında devletleri ve toplumları çöküşe götürmeyi hedef olarak belirlemiştir.

Demokrasi ve özgürlükler asıl olarak İslam dininin savunduğu değerlerdir ve gerçek İslam'ı savunan herkes, gerçek demokrasi ve özgürlüğü de savunur. Sınırları böylesine geniş olan bir demokrasi modelini dünya henüz yaşamamıştır. İnsanlar, gerçek İslam'ın bu güzelliğinin tam olarak farkında olmadıkları için başka arayışlar içindedirler. Oysa diğer tüm arayışlar, kendilerine bekledikleri özgürlüğü hiçbir zaman sağlamayacaktır.

George Soros ve Finans Şebekesi

Popper'in "açık toplum" fikrinin günümüz savunucusu olarak George Soros ön plana çıkmaktadır. Macaristan'da doğan, ardından 1947 yılında İngiltere'ye göç eden Soros, adı sıklıkla İngiliz derin devleti ile birlikte anılan London School of Economics'te (Londra Ekonomi Okulu) eğitim gördü. Soros, üniversite yıllarında, aynı okuldaki hocası olan Popper'ın fikrini sahiplenmiş ve dünyanın dört bir yanında "açık toplumlar oluşturma" iddiası ile faaliyet yürüten organizasyonlar kurmuştur.420

Ünlü finans spekülatörü George Soros'un liderliğindeki kurumlar, Avrupa Kraliyet aileleri ve önde gelen aristokratları tarafından kontrol edilen, özel bir gizli finans şebekesinin görünür yanıdır. Bu şebeke, üyeleri tarafından Club of the Isles (Isles Kulüp) olarak isimlendirilmektedir. Isles Kulübü'nün kalbi, eski İngiliz İmparatorluğu'nun finans merkezi olan Londra şehridir.

George Soros, Ortaçağ'da "Hofjuden" yani "Saray Yahudileri" denilen ve eski aristokrat aileler tarafından yönetilen, güçlü ama oldukça gizli bir şebekenin üyesidir. En tanınmış Hofjuden ise, Soros'un kariyerini de başlatmış olan Rothschildler'dir. Rotschildler, Isles Kulübü'nün üyeleri ve aynı zamanda İngiliz Kraliyet ailelerinin bankerleridir.

Soros'un, dünya finansal piyasalarını, bir özel yatırım fonu (hedge fon) olan off-shore (kıyı bankacılığı) şirketi Quantum NV Fonu kanalıyla speküle ettiği (tahminlere dayanarak alım-satım yaptığı) bilinmektedir. (Hedge fonu: Katılma payları sadece nitelikli yatırımcılara ayırılmış olan süper zenginlerin yatırım fonudur.)

Söz konusu hedge fonun müşterilerini ya da yatırımcılarını temsilen yaklaşık 11 ila 14 milyar dolarlık bir rakamı yönettiği belirtilmektedir. Bu yatırımcıların en tanınmışlarından biri, Soros'a göre, Avrupa'nın en zengin kişisi olan İngiltere Kraliçesi Elizabeth'tir.

Soros'un kendisi Quantum Fonu'nun yönetiminde bulunmamaktadır. Bunun yerine Soros, Quantum fonuna, sahibi olduğu New York merkezli Soros Fon Yönetimi Şirketi kanalıyla resmi yatırım danışmanı olarak hizmet etmektedir. Şayet herhangi bir kimse Soros'un Quantum fonu operasyonlarının detaylarını ortaya çıkarmak isterse Soros kendisinin sadece bir yatırım danışmanı olduğunu iddia edebilecektir.

Söz konusu fonun yönetim kurulunda Amerikan vatandaşları bulunmamakta; müşteriler arasında da ABD vatandaşı sınırlı sayıda olmaktadır. Dolayısıyla ABD'nin de söz konusu fonu denetleme yetkisi yoktur. Fonun yöneticileri İngiliz ve İsviçreli finansçılardır. Keza Soros, kendisi Amerikan vatandaşı olsa da özellikle İngiltere'ye yönelik bir faaliyet içindedir. Neredeyse tüm güçlü bağları Londra'dadır. Soros'un Sir James Goldsmith ve Lord Rothschild ile iş ilişkileri, onu, İngiliz siyasetinde Thatcher yönetiminin iç dairesine yerleştirmiştir.

Soros'un Açık Toplum'u, İngiliz derin devletinin en önemli kuruluşlarından Chatham House ile tam bir fikir ve eylem birliği içindedir. Chatham House ve Açık Toplum Vakıflarının ortak katılımı ve işbirliği ile düzenlenen organizasyonlarda; Avrupa'da istikrarsızlık421, Afgan ayaklanması422, Türkmenistan'ın iç ve dış politikası423, AB'nin Lizbon Zirvesi sonrasındaki Afrika Dış Politikası424, Kenya ve Uganda425, Ukrayna426, Britanya'nın Doğu Asya'daki rolü427 gibi dünyanın değişik bölgelerindeki politikalar ele alınmaktadır. Chatham House'un Fas ile ilgili düzenlediği organizasyonun konusu da "Fas'ta hayata geçirilecek olan açık toplum projesi için belirlenen siyasi ve sosyoekonomik hedefler" olarak belirtilmiştir.428

Açık toplum fikrini hayata geçirme konusunda Chatham House tek yardımcı değildir; Chatham House'un ABD temsilcisi ABD'deki Dış İlişkiler Konseyi de (CFR) Açık Toplum Vakıflarının en büyük destekçilerindendir.

Chatham House ve Açık Toplum kurumları sadece ortak organizasyon yürütmek ile yetinmemektedirler. İki kuruluş arasında finansal bağlantılar da mevcuttur. Örneğin Chatham House, kendi internet sitesinde destek aldığı önemli kişiler listesinde Açık Toplum Vakıfları Küresel Yönetim Kurulu Üyesi Alexander Soros'a yer vermektedir.429 Alexander Soros, George Soros'un oğludur. Ayrıca Açık Toplum Vakıfları, Chatham House'un yürüttüğü birçok programın finanse edilmesinde de kullanılmaktadır.430

Bütün bunlardan anlaşılabileceği gibi, Soros ve onun idaresindeki Açık Toplum fikri, tümüyle İngiliz derin devletinin himayesi altında şekillenmektedir. Bu fikrin toplumlara empoze edilme şekli de tümüyle İngiliz derin devletinin yöntemleriyle olmaktadır. Açık Toplum adı altında gerçekleşen eylemler incelendiğinde bütün bu olayların İngiliz derin devletinin kontrolünde gelişmekte olduğu hemen dikkat çekecektir.



Soros ve Sivil Devrimler

Popper'in açık toplumu, "siyasilerin kan dökülmeden devrilebileceği" bir toplum modelini savunur. Yani hedefte siyaset ve liderler vardır. Söz konusu proje, İngiliz derin devletinin sistematik olarak uyguladığı "hükümetleri yıkma" planı için getirilmiş bir öneridir. Ne var ki, sözde şiddete karşı olduğunu ifade eden Popper, kapalı topluma kayma ihtimalinde şiddeti meşru görmektedir.431 "Kapalı topluma kayma ihtimali" de oldukça göreceli bir kavramdır. Hükümet, herhangi bir şekilde bu iddia ile suçlanabilir ve bu takdirde açık toplum modelinin kanun koyucuları için artık her türlü şiddet eylemi meşrulaşmış olur.

Popper'in fikri altyapısını oluşturduğu "sivil devrimler", başta Soros olmak üzere Açık Toplum teorisyenleri tarafından "renkli devrimler" adı altında hayata geçirilmiştir. Söz konusu ismin seçilmesinin özel bir önemi vardır. Renkli devrim ifadesiyle, bu eylemlerin kan dökülmeyen, barışçıl protestolar olduğu görümü verilmek istenmektedir. Bu masum isimlerle kitlelere çekici hale getirilmeye çalışılan söz konusu eylemler, gerçekte toplumlara yıkım, kan ve gözyaşından başka bir şey getirmeyen karanlık felaketlerdir. İngiliz derin devletinin sinsi oyunu burada da göze çarpmaktadır.

Nitekim şu ana kadar, Açık Toplum taraftarlarının tetiklediği neredeyse her türlü isyan, protesto ve devrimde kan akmıştır. Arap Baharı ve onun devam eden vahim sonuçları, bunun kuşkusuz en çarpıcı ve en acı örneğidir.

Açık toplumda iddia, her zaman olduğu gibi, toplumlara sözde "özgürlük ve demokrasi götürebilmek"tir. İngiliz derin devletinin, bu tür değerleri suiistimal ederek tarih boyunca ne tip ayaklanmalar başlattığı, ne büyük soykırımlara imza attığı, nasıl suni istikrarsızlıklar oluşturarak yönetimleri değiştirebildiği bilinmektedir.

Soros Vakfı, İngiliz derin devletinin bu hedeflerini günümüzde yerine getirebilmek için ortaya çıkmış bir vakıftır. "Açık toplum" kavramı ise, bu ortamı kısa yoldan sağlayacak bir bahanedir. Bu kavrama göre yeterince açık olmayan hükümetler ve toplumlar, açık hale gelmek üzere zorlanacaktır. Halk ise, bu aşamada, "kendi hükümetleri tarafından baskı altına alınmış kitleler" olduklarına inandırılacaklar ve onların gerçekleştirdiği her türlü şiddet eylemi meşru görülecektir.

Halk, elbette ki hoşnut kalmadığı konularda tepki gösterebilmeli, demokratik haklarını savunabilmeli, bunun için protesto dahil elindeki tüm meşru ve yasal haklarını dilediği gibi kullanabilmelidir. Halkın özgür olması, fikirlerini dilediği gibi dile getirebilmesi ve protesto hakkını kullanması demokrasinin bir gereği, mutlu, rahat ve özgür toplumlar oluşmasının sırrıdır.

Fakat kuşkusuz her şey yasalar ve hukuki meşruiyet içinde yapılmalıdır. Çünkü bir hak yasal sınırlar içinde kullanıldığı sürece meşrudur. Bir hak kullanımı sırasında yasal sınırlar aşılıp illegalite başladığı anda o bir "hak kullanımı" olmaktan çıkar ve devletin, kamu düzenini bozan bu duruma müdahale yükümlülüğü doğar.

İngiliz derin devleti, toplumsal olaylardaki hak kullanımı ile yasadışılık arasındaki hassas çizgiyi suiistimal ederek, protestoları isyana, isyanları da ihtilale dönüştürme konusunda çok uzman olan elemanlara sahiptir. Bir kısım gençlerin haklı taleplerini bahane ederek başlayan protestoları legal bir hak arama eyleminden çıkararak hükümete isyana dönüştürme yöntemini bu elemanlarla sağlamaktadır. Balkanlar'daki olaylardan Venezuela'daki ayaklanmalara, hatta Gezi Olayları'na kadar pek çok kalkışma, bu yöntemlerle gerçekleşmiştir. Soros'la bağlantılı kişilerin ve kuruluşların Gezi Olayları'nda yoğun bir faaliyet yürüttükleri belgelerle ortaya konulmuştur.

Burada zihin kontrol yöntemi devreye girmiş, halka "yapması gereken şey" empoze edilmiştir. Bu yöntemle halkın bir kesimi, gerçekte istemediği şeyleri savunur, şikayetçi olmadığı konulardan şikayet eder konuma getirilmiştir. Bu aşamada halkın bu kesimi, özgür düşünemeyen, sadece İngiliz derin devletinin yönlendirdiği istikamete doğru hareket eden ve genellikle neden itiraz ettiğini bilemeyen öfkeli bir kitle halini almıştır. İngiliz derin devletinin propaganda ve provokasyon yöntemleri bu kesim üzerinde o kadar kapsamlı uygulanmıştır ki, dezenformasyon ve kara propaganda sonrasında bu toplumlar, kendilerini baskı altına alacak kötü bir yönetim, hatta bir dikta rejimi altında yaşadıklarına inandırılmıştır.

Özellikle üçüncü dünya ülkelerinde uygulanan bu yöntem, ne acıdır ki pek çok ülkede sebepsiz kanlı ayaklanmaların başlamasına neden olmuştur.

Soros, bu yöntemi samimiyetsiz bir taktik olarak kullandığını The Bubble of American Supremacy (Amerikan Üstünlüğü Balonu) adlı kitabında şunu itiraf etmiştir:



Düşman ülkelerde özgürlük ateşini canlı tutmak için sivil toplumu desteklemek önemlidir. Hükümet etkisine direniş göstererek, kitleler, hükümetin otoritesini kötüye kullandığı şeklinde teyakkuza geçirilebilir.432

Burada iki kavram göze çarpmaktadır. Bunlardan birincisi "düşman ülkeler" ifadesidir. Buna göre Soros ve yandaşları, belli ülkeleri önce "düşman" olarak yaftalamaktadırlar. Bu kategori oldukça geniştir; Rusya, eski Sovyet bloku ülkeler, Balkanlar, terörist grupların geniş çapta hakim olduğu bir kısım Afrika ülkeleri ve hatta genel olarak İslam ülkeleri, Soros tarafından bu grup içine dahil edilebilmektedir.

İkinci dikkat çeken kavram ise, "düşman ülkelerde sivil toplumu desteklemek" ifadesidir. Buna göre, "düşman" olarak etiketlenen ülkelerde, o ülkenin halkları, kendi hükümetlerine karşı gelmeye yönlendirileceklerdir. Yani bir isyan, hatta iç savaş desteklenmektedir. "Özgürlük ateşini alevlendirmek" ise, kanlı ayaklanmaları maskelemek için kullanılan sözdür. Gerçekte özgürlük, hiçbir zaman İngiliz derin devletinin hedefi olmamıştır.

Bütün bunlar olurken, söz konusu kişiler ve kurumlar arka planda kalmakta, kanlı olayların ne içine girmekte ne de sorumlusu sayılmakta; hedefteki ülke ise kendi halkına silah çeviren ülke konumuna getirilerek yok edilmektedir.

Bir akademik yayında Soros'un "Renkli Devrimler" olarak isimlendirilen halk hareketleri vasıtasıyla yönetimleri değiştirmesindeki rolü şöyle anlatılmıştır:

Soros gibi bazı iş adamları ve NED, NDI gibi pek çok sivil toplum kuruluşunun etkili ve organize çalışmaları ile söz konusu pek çok ülkede, öğrenci ve halk hareketleri organize edilmiş ve bazı ülkelerde devrim süreci başarıyla sonuçlandırılarak istenen yönetim değişiklikleri sağlanabilmiştir.433

Renkli devrimler için asıl ihtiyaç duyulan şey, para ve propagandadır. Soros ve yandaşları bunların ikisini de sağlamaktadır. Bunların yanı sıra, seçimlerden önce iktidarın meşruiyetini kaybetmesi için kitlesel ve organize protestolar düzenlenmesi, koalisyon kurmaları için muhalif partilerin teşvik edilmesi ya da onlara baskı uygulanması sokak eylemleri öncesinde yapılan bir altyapı çalışmasıdır. Aynı zamanda, yerel ve uluslararası medya tarafından özgürlükler konusunda iktidara yönelik bir eleştiri kampanyasının başlatılması, seçimlerde usulsüzlüklerin yapılacağına dair kamuoyuna manipülasyon yapılması, devrim öncesinde yürütülen diğer faaliyetlerdir.434

Protestolar öylesine organize ve disiplinli şekilde tasarlanmaktadır ki, sadece iki saat içinde bir ülkenin 200 ayrı yerinde aynı anda başlatılabilmektedir. Görülebildiği gibi genellikle yöntem, toplumsal olaylar meydana getirmek, propaganda yoluyla iktidarları karalamak ve İngiliz derin devleti tarafından istenmeyen iktidarın dışarıdan değil, içeriden devrilmesini sağlamaktır.

"Rejim değiştirme" faaliyetlerinin ilk adımı "propaganda"dır. Bu konuda 1927'de ABD'de Edward Bernays tarafından yazılmış olan Hitler'in başucu kitabına bakmak yeterlidir:



Küçük bir çekirdek büyük kitleleri yönlendirebilir. Eğer kitlelerin hareket mekanizmasını ve eğilimlerini anlarsak, büyük kitleleri onların "haberi olmadan" yönlendirebiliriz.

Çok yönlü toplumsal araştırma had safhada önemlidir. Bilgi toplanmalı, hangi grubun ne hissettiği, ne söylenirse ne anlaşılacağı, saptanmalıdır. Haberler hedef kitleye göre yapılmalıdır... Kelimeler, sesler, görseller çok iyi düşünülmüş bir yönetimin araçları değillerse işe yaramazlar.435

Faşist Hitler'in kendi ideolojisini yaymak ve kitleleri makineleştirerek soykırımlara ve katliamlara alışır hale getirmek için kullandığı başucu kitabı, bugün İngiliz derin devleti tarafından harfiyen uygulanmaktadır. Kitleler, "haberleri dahi olmadan" belli bir yöne yönlendirilmekte, bu uğurda "kelimeler, sesler, görseller", yani tüm propaganda malzemeleri kullanılmaktadır.

2014 yılında 3. Moskova Uluslararası Güvenlik Konferansı'nda Rus Genelkurmay Başkanı Valery Gerasimov, "renkli devrimler" adı verilen hareketlerle ilgili olarak şunları söylemiştir:

"Renkli devrimler", NATO ve ABD kontrolünde, hedef hükümetleri devirmek için planlanmış yeni bir "savaş" biçimidir. "Demokrasi yayma" bahanesiyle ülkeleri tehdit etmektedir. ABD ve Avrupa, geleneksel olmayan bu yeni savaş biçimiyle "barışçıl yollardan rejim değiştirme stratejisi"ni Rusya'yı çevreleyen ülkelerde uygulamaya sokmuştur. Renkli devrimlerin barışçıl aktivistlerinin arkasına saklı silahlı güçler vardır. Ve "renkli devrim" istenen sonucu vermeyince, silahlı lejyonerler işe başlamaktadır. Suriye ve Libya'da bu yapılmıştır.436

Bu teşhis son derece doğrudur. İngiliz derin devleti, kelime oyunlarıyla "barışçıl, renkli devrim" provokasyonları yapmakta; ama silahlı adamları tetikte beklemektedir. Birkaç protesto eylemi sonrasında sıra onlara gelmekte ve İngiliz derin devletinin "renkli devrim" adı altında el attığı her yer kan gölüne dönüşmektedir.

Daha önce de belirttiğimiz gibi, Açık Toplum ideolojisinin komünizme karşı bir fikir sistemi olarak ortaya çıktığı iddia edilmektedir. Oysa, söz konusu sokak ayaklanmalarını organize edenlerin çoğunluğunu ilginç bir şekilde Marksistler oluşturmaktadır. Ayaklanmalar sırasında asıl kullanılan kitleler de hep Marksist ve Maocu kitleler veya komünist terör örgütleri olmaktadır.

İngiliz derin devletinin sözde "komünizm karşıtı" politikalarla ortaya çıkıp aslında organize bir şekilde komünizm altyapısı hazırlamakta olduğundan daha önce bahsetmiştik. Benzer durum söz konusu renkli devrim adı altında gerçekleşen Sorosçu devrimler sırasında da karşımıza çıkmaktadır. Popper'ın "eski komünist, yeni komünizm karşıtı" etiketi bu konuda ün sağlamakta ve "komünizmi iyi bilen fakat uygulamaktan vazgeçtiğini iddia eden" bu karakter, daima Avrupa ve ABD için desteklenecek bir kimlik olmaktadır. Onun kurguladığı Açık Toplum anti-komünistlerden destek alırken, komünist militanları da arka planda beslemektedir.

ABD Kongresi, eski Sovyet ülkelerinde ve Balkanlar'da "renkli devrimler" örgütleyen Soros'u fonladığı gerekçesiyle eski Başkan Obama'ya soruşturma açılmasını istemiştir. Obama'nın şiddet yanlısı "solcu gruplara" para akıttığını kaydeden senatörler, ABD'nin "demokrasiyi yayma" amaçlı müdahalelere derhal son vermesini de talep etmişlerdir.437

Benzer yöntemler Türkiye'de yaşanan Gezi Parkı olaylarında da kullanılmıştır. Hatırlanacağı gibi Gezi Olayları, bir anda komünist bir kalkışmaya dönüştürülmek istenmiş, Taksim Meydanı komünist flamalar ve komünist manifestolarla kaplanmıştır. Komünist kalkışmacılar bu alanı "kurtarılmış bölge" ilan ettiklerini söylemişlerdir. Nitekim George Soros, bir Türkiye ziyaretinde Gezi Olayları'nda göstericilere destek verdiğini bizzat kendisi söylemiştir.438

Renkli devrimler olarak adlandırılan Sorosçu devrimlerde kullanılan ana gerekçeler; ekonomik geri kalmışlık ve yoksulluk, kısıtlı siyasal serbestlik, siyasi gücün belli bir grubun elinde bulunması, yüksek oranlardaki yolsuzluklar ve insan hakları ihlalleridir. Dikkat edilirse söz konusu gerekçeler, genellikle halkı tahrik edecek konulardan seçilir. Ancak renkli devrimlerin gerçekleştiği ülkeler göz önüne alınacak olursa yönetimler değişse bile bu sorunların hala mevcudiyetlerini devam ettirdikleri ama Sorosçuların buna hiç ses çıkarmadıkları görülür. Bu durum, asıl gayenin gerekçelerin ortadan kaldırılması değil, İngiliz derin devletiyle işbirliğine uygun görülmeyen yönetimlerin değiştirilmesi olduğunu göstermektedir.

Dünyada elbette yoğun olarak insan hakları ihlalleri yapan diktatörlük rejimleri vardır. Yolsuzluk yapan hükümetler de olabilmektedir. Daha önce belirttiğimiz gibi, bu konunun protestolarla gündeme getirilmesi de halkın en doğal ve demokratik hakkıdır. Fakat bu tip sorunlar, sevgisizlikle ve kanlı devrimlerle çözüme ulaşacak konular değildir. Çözüm hukuk ve demokrasi içinde aranmalıdır. Dünya çapında etkili kurumlar ve insan hakları örgütlerinin teşebbüsleri ve yargı, bu konunun çözümünü sağlayacaktır.

Dahası, söz konusu sivil toplum örgütlerinin, bu tip "diktatörlük" ve "yolsuzluk" iddialarını çoğu zaman kasıtlı olarak ortaya çıkardığı unutulmamalıdır. İngiliz derin devletinin asıl operasyonu herkesin olumlu baktığı demokrasi, açıklık, eşitlik gibi kavramların ardında başarı ile gizlenebilmektedir. Halkı ayaklandırmak daha düşük maliyetlidir ve kamuoyunun tepkisini çekme ihtimali de daha düşüktür. İngiliz derin devletinin himayesinde olan sivil toplum örgütlerinin kışkırtıcılığı, genellikle daima İngiliz derin devletinin çıkarlarına hizmet etmek içindir. Halkın kurtuluşu, özgürlüğü, söz konusu ülkeye demokrasi gelmesi gibi kavramlar, İngiliz derin devletini gerçekte hiç ilgilendirmemekte, hatta bu kavramlar İngiliz derin devleti tarafından hiç sevilmemektedir.

Renkli Devrim olarak görülen ayaklanmaların, hükümeti devirme operasyonu olduğunu gösteren bir başka husus da Mısır'daki General Sisi darbesidir. Her iktidar gibi Müslüman Kardeşler idaresinin de elbette eleştirilen yönleri bulunmaktadır. Modernliğe güçlü bir adım atması gereken bir ulus için gerekli reformların yapılmamış olması ve halkın bağnazlık ihtimalinden şiddetli şekilde çekinmesi bunun önemli gerekçelerinden birini oluşturmuştur. Fakat eleştirilecek yönleri olsa da Muhammed Mursi, demokratik yollarla başa gelmiş bir liderdir. Sisi, demokrasi ile işbaşına gelmiş bir iktidarı devirmiş ve darbe sonrası gerçekleşen olaylar pek çok masumun şehit edilmesine ve pek çoğunun hapsedilmesine yol açmıştır. Söz konusu protestoların tetikleyicisi konumunda olan sivil toplum örgütleri ise bütün bu olaylar olurken sessizdirler. Hatta İnsan Hakları İzleme Örgütü ve İngiliz kamuoyunun tepkisine rağmen Sisi'nin darbeden sonra ilk ağırlandığı yerlerden biri İngiltere Başbakanı David Cameron'ın ofisi olmuştur.439



Yüklə 2,34 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   34




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə